canım senin bu anlattığın benim küçüklük özelliklerime benziyor.
ben de kabalalık bir ailede büyüdüm. annemle babam ayrıydı. özellikle babamdan çok çekinirdim. buluştuğumuz zamanlarda benden sıkıldığını düşünürdüm çünkü hep çok sertti. pek konuşmama izin vermezdi. annemlerleyken daha rahattım ama onlar da çok sık "sana laf düşmez büyükler dururken", "sen ne anlarsın" tarzında konuşurlardı. oysa ki kafası çalışan bir çocuktum, zekiydim. derslerim de hep çok iyiydi, sınavlarda dereceler alırdım. derken iyi bir liseye yerleştim. zamanla, ergenlik dönemimde o çekingen içine kapanık, az konuşan kız gitti. gayet sosyal, neşeli, nerde ne konuaşacğını bilen bir kız geldi. bu süreçte iyi bir arkadaş grubumun olması ve derslerdeki başarım etkili oldu sanırım.
çocukluktaki pısırıklığım ve yabaniliğimi bilen akrabalar kaç yaşına geldim hala "küçükken çok sessizdin. demek ki gözlem yapıyormuşsun(!), şimdi ne kadar değiştin açıldın" der dururlar :) açıkçası şu anda tek anti sosyal olan yönüm, yeni insanlarla tanışırken gergin olmam. bunun altında küçükken insanların beni sıkıcı bir çocuk olarak bulduklarını düşünmem ve şu anda da beni çocukluğumdaki gibi sessiz anti sosyal bulmalarından korkmam yatıyor. halbuki çok yersiz.
diyeceğim o ki küçüklükteki yetiştiriliş tarzımız ilerki hayatımızdaki sosyal özelliklerimizin belirleyicisi olsa da, bunlar değiştirilmez şeyler değil. anahtar başkalarını bu kadar önemsememekten geçiyor. kasılmamızın sebebi karşıdaki şnsanın ne düşüneceğine çok takılmamız. halbuki bunu bu kdr takmayıp kendimizi daha fazla önemsesek, bütün bu kuruntulara gerek kalmayacak.