24 yıllık hayatımın, dün öğrendiğim en büyük kazıklarından birini paylaşmak istiyorum, içimde tutamıyorum şu an. Belki çok da kazık gibi görünmeyecek herkese okuyunca ama nedense beni yerle bir etti, bilmiyorum.
5 haziran 2016 pazar günüydü, çalıştığım şehirden ailemin yanına gidip hayatımda biri olduğunu, evlenmek istediğimi usulüne uygun bir şekilde söyledim. Her ailenin verebileceği gibi tepkiler aldım. 6 haziranda Ramazan ayı başladı ve 10 temmuzda, bayram bittiğinde erkek arkadaşım bu evlilik konusunda pek de gönüllü olmayan ailesini bize tanışmaya getirdi.
Aileler tanıştı, çok şükür bir sorun çıkmadı. Ardından erkek arkadaşım sizin de bize gelmeniz gerek dedi ama bize ailesinden herhangi bir davet olmadı. Benim ailem tutturdu onlar arayıp davet etmezse biz nereye gidiyoruz diye, onun ailesi de biz aramayız zaten gelmeleri lazım diye tutturdu. Derken telefon krizini yine erkek arkadaşım çözdü, yalvardı yakardı ailesi benimkileri aradı ve darbe gecesinin sabahı, ayrı şehirlerde olmamıza rağmen güç bela zoraki davetlerine icabet ettik.
İkinci toplanma da gayet sakin geçti, daha sonra ağustos gibi isteme-söz-nişan yapılır diye konuşuldu ancak o dönem kamuda izinler iptal edildi ve erkek arkadaşım işinden izin alamayınca hepsi ertelendi. Ertelenmişken bari 12 eylüldeki kurban bayramında yapalım da herkes tatilde olduğu için rahat gelebilsin dedik; kurban bayramına 10 gün kala arayıp dediler ki çocuğun amcası kanser oldu.
Söz konusu kötü hastalık olunca benim ailem tabi ki anlayış gösterdi, hemen arayıp hastanın durumunu sordular falan ama haklı olarak da en azından isteme olup işin adı konsaydı iyi olurdu dediler. Bu sırada kanser olan amcanın ayakta olduğu, dışarıdan bakıldığında sağlıklı bir insandan farklı davranmadığını da öğrendik.
Kurban bayramında annesi annemi arayıp müsaitseniz tatil bitmeden geleceğiz dedi ama sonra günlerce ses çıkmadı. Tatilin son günü, benim başka şehre gidip işe dönmeme bir gün kalana kadar ses çıkmadı. Ve o gece ailem ister istemez bana patladı. Bari geleceğiz demeselerdi dediler, gelip iki saat oturup en azından prosedür icabı kız istemeyi yapmak bu kadar zor değil dediler, daha neler neler... Ben de o gece erkek arkadaşıma ulaşamadım, öyle olunca durumu anlatan uzun bir mesaj yazdım. Ağlaya ağlaya uyudum, sabahın erken saatinde annem gelip uyandırdı, kalk biletini ertele bir şey yap misafirlerin 1 saate geliyorlarmış şimdi haber verdiler dedi. Meğer yaşadıkları köyde elektrik telefon kesilmiş de ulaşamamışlar bize de vs vs... Yaşadıkları köyle şehir arası max 40 dk bu arada. bizim yaşadığımız yere de 1-1,5 saat kadar uzaktalar.
Sabah sabah elimiz ayağımız birbirine dolanarak hazırlık yaptık, bir saate gelecek insanlar tam 5 saat sonra geldiler. İsteme zımbırtısı oldu, bana bir tektaş çocuğa da alyansı (ben istediğim için, sözlüyken sadece bende yüzük olsun istemedim) takıldı, bir kare fotoğraf bile çekilmeden buz gibi bir söz yapıldı. Kazık kısmı da buradan sonra başlıyor.
Söz yüzükleri takıldıktan sonra annem kendisinden beklenmeyecek kadar olgun bir konuşma yaparak hastanıza saygı duyuyoruz, nişanı siz ne zaman derseniz o zaman yapalım dedi. Sözlümün dediğine göre köylerine döndüklerine hasta amcaya ayıp olur diye çocuğun söz yüzüğünü takmasına bile izin vermemişler, kimseye de söz kestik falan dememişler, söz bizim evin salonunda kalmış yani.
Sözün üstünden 10-15 gün geçtikten sonra hasta amca bir aylık tedaviye başlayacak dediler. Annem de bana adamın tedavisi bitsin nişan konusunu artık konuşalım diye her gün baskı yapmaya başladı. Ben de benim yapabileceğim bir şey yok, insanlarla konuşursunuz deyip durdum, kabak tadı vermeye başladı çünkü artık. Arada gıkı çıkmadan her iki tarafı da memnun etmeye çalışan sözlümün ezilişini mahcubiyetini izlemek de cabası. Gerçi o da eninde sonunda kendi ailesinin yanında duruyordu haliyle ya, neyse.
Sözde sözün üstünden 1,5 ay geçti, amcanın tedavisinin de belki bir haftası falan kaldı. Annem yine bana uzun bir ''ne olacak bu nişan'' konuşması yaptı. Ben de hasta amcanın da nişanlanmayı bekleyen bir oğlu var anne dedim, hem de çocuk amcasının kızıyla nişanlanacak ve aralarında yaklaşık 4 yıldır bir şeyler varmış, sırf amca hasta diye bekliyorlar dedim. Gerçekten de öyleydi, daha doğrusu ben öyle zannetmişim.
Anneme bunu söylediğim gün sözlümün yanına gittim. Ben yanındayken askerdeki kardeşi aradı, nişandan haberin var mı gibi bir şeyler söyledi. Benimki anlamadı, ne nişanı falan derken adam akıllı ne olduğunu öğrenmek için babasını aradı. Babası da açık açık dedi ki hasta amcanın oğlunun bugün nişanını yaptık. Çocukla birbirimize boş boş baktık birkaç saniye, babasına ne diyeceğini bilemedi. Dili çözülünce de kendisini tutamayıp 'baba siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz, bana doğru düzgün söz bile yapmazken onların nişanını mı yaptınız?' diyebildi. Ki benim sevgili sözlüm, bugüne kadar maddi manevi ailesine bir kere bile yük olmamış, liseden beri kendi kendisini döndüren, üstüne bir de maddi manevi ailesine yardım eden biri. Resmen kendi çocuklarına üvey evlat muamelesi yaptılar.
Detayını öğrenmek için abisini aradı, abisi de detaylıca anlattı, evet dedi kuzenleri nişanladık amca da iyiydi gayet sağlıklı görünüyordu çok mutlu oldu vs vs.. Sonuç olarak önce kendi çocuklarına, sonra bana ve aileme kazığın büyüğünü attılar, sağolsunlar. Her şey bir yana ama sözlümün karşımdaki o mahcubiyetini, kendisinin suçu olmamasına rağmen o ezilişini ve onu o duruma sokanları hiç unutmayacağım.
Şu an ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Benim annem o kadar anlayışlı olmasına rağmen böyle bir kazığı öğrenirse o insanlara geri dönüşü olmayan laflar söyler ve aileler nezdinde bu iş biter, annemi çok iyi tanıyorum. Ama bizim aramızda bir sorun yok, Allah göstermesin ayrılık falan gibi bir düşüncemiz de yok, her türlü sıkıntıya karşı bir arada olacağız diye çıktık yola. Bakalım neler göreceğiz.
Dua edin lütfen...