İlaç içmeden önce....

talin

Guru
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2007
4.250
27
45
Dünya değişiyor… Hava, su, ormanlar, evler, meslekler, otomobiller, telefonlar, yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, ilaçlarımız, doktorlarımız, hastanelerimiz… Dünyadaki değişimin sağlıkta olumsuz yaşandığına birçok eleştiri ve tepki var. Ancak bu kez büyük bir tepki ve cesurca bir çıkış tıbbın bizzat içinden, Şubat ayında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden emekli olan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Küçükusta’dan geliyor…

Prof. Dr. Küçükusta, silah ve uyuşturucudan sonra dünyanın en kârlı sektörü olduğuna inanılan ilaç sektörünü, hastaneleri ve doktorları Hayykitap’tan çıkan akıcı ve anlaşılır bir dille kaleme aldığı ‘Biri Bizi Hasta’ ediyor kitabıyla eleştiriyor…

Şeytanın aklına dahi gelmeyecek ilaç pazarlama taktikleri, yapılan gizli reklamlar, icat edilen yeni hastalıklarla kârlılığın gitgide yüksek tutulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Küçükusta meslektaşlarına da aynayı çeviriyor. Doktorların yataktan diş macununa, çocuk bezinden kadın bağına çeşitli ürünlerin reklamlarında boy göstermelerini yanlış bulan Prof. Dr. Küçükusta bunların Türkiye’ye ait olmadığına dünyadaki sağlık sektörünün yansıması olduğuna dikkat çekiyor. Daha önce internet ve gazetelerde yazdığı yazılarını topladığı kitabıyla ilgili görüştüğümüz Prof. Dr. Küçükusta sonuçta kayba uğrayanın vatandaş olduğunu belirtiyor.

KAYNANANIN KONGREDE İŞİ NE?

Emekliliğin tadını çıkaracakken, böyle bir kitapla karşımıza çıktınız. Meslektaşlarınız tepki gösterdi mi?

Hem olumlu hem de olumsuz tepkiler alıyorum. Özellikle hekim-ilaç endüstrisi ilişkisi tüm dünyada çok ciddi problem. Sadece Türkiye’ye özgü değil. Dünya genelinde ilaç firmalarının politikalarından kaynaklanıyor. Kongreler, promosyonlar, ilaç reklamı…


Hangi yaklaşımdan rahatsızsınız?

İlaç firmalarının doktorları bedavacı olarak görmelerinden rahatsızım. İlacın reklamı doktora bile yapılmamalı. İlaç firmaları ise bırakın doktoru, halka da gazoz gibi, çiklet gibi reklamının yapılması peşindeler.


Tıp kongrelerine bazı doktorların ilaç firması sponsorluğunda katılması ilişki dengesini bozuyor mu?

Kesinlikle. Kongrelerin bir anlamı kalmadı; internette, bütün bilimsel çalışmaları takip edebiliyoruz. Oysa dünya kongrelerine İngilizce adını söyleyemeyecek Araplar, İtalyanlar, İspanyollar bile geliyor. Ne konuşuluyor da ne dinliyor, belirsiz?


Kongrelerin fiyatları aşağıya çekilebilir mi?

Bir tıp kongresine katılımının maliyeti bin ila bin 500 YTL arasında. Kongreler özel olarak çok pahalı hale getirildi. Kayıt ücretleri yüksek, birçok kongre de Antalya’nın lüks plaj otellerinde düzenleniyor. Kongrelere eşleri, sevgilileri, çocukları ve hatta kaynanası ile biraz da tatil yapmaya gidenlerin sayılarının artması, bilimsel özelliklerinden ziyade ‘turistik toplantılar’ haline geldiğini anlatıyor.


Gereksiz yere ilaç yazılmasını da eleştiriyorsunuz…

İlacı yazarken eşdeğeri varsa, orijinalini yazmam. Yarayıp yaramadığına bakarım, ikinci adım fiyatıdır. Astım uzmanıyım. Alanımda yaşanan basit bir gerçek var: Astım tedavisi görenlerin çoğu hasta değil. Nefesim daralıyor diyen, panik atak, sinir hastası vs. olan bir kişiye astım teşhisi konuluyor. Astım hastalarının yüzde 10’u sürekli ilaç kullanmayı gerektirir. Oysa gerekmediği halde kortizon ilaçları, pahalı nefes açıcılar herkese kullandırılıyor.


Bu kitapla bir çağrı mı yapıyorsunuz?

Kitap, meslektaşlarıma da bir çağrı. Bu, global ilaç endüstrisinin sorunu, Türkiye’nin halledilebileceği bir sorun değil. Verilen bir fincan kahvenin, bir kalemin bile rüşvet olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü tüm bu pazarlama taktiklerine harcanan para ilacın üzerine konuluyor ve pahalı satılmasına sebep oluyor.


Bu hastalıklar tartışılıyor

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta kitabında, ilaç sektörünün de ‘desteğiyle’ yeni hastalıklar ortaya çıktığını söylüyor. İşte birkaçı:

KOLESTEROL: Yüksek kolesterol tek başına bir hastalık değil, gelecekte kalp hastalığı veya inme ihtimallerini artırabilecek birçok risk faktöründen sadece biri. Anlamlı bir kanıt olmadan herkese ilaç yazılıyor.

OSTEOPOROZ: Hastalık değil, yaşlanmanın getirdiği doğal bir süreçtir. Bir ölçüm yapılıyor, herkese bir ilaç dağıtılıyor.

REFLÜ: Yattığı zaman reflü yaşamayan kişi yoktur. Pat diye herkese reflüye iyi gelen ilaç verilmemesi lazım.


Gereksiz yere röntgen ve tomografi çektirmeyin


Röntgen ve tomografi, insan vücuduna zararlı. Yüzde 90’ına hastayı muayene ederek ve dinleyerek teşhis koyabilirsiniz. Yüzde 10 hastada tahlil ve film ihtiyacı duyarsınız. Her öksürüyorum, başım ağrıyor diyene tomografi çektirilmez.


Bilgisayarlı tomografi sırasında hastanın aldığı ışın dozu bir akciğer röntgeninin 500, mamografi filminin 100 misli daha fazla.


Tek bir tüm vücut tomografisi sırasında maruz kalınan radyasyon, kanser riskini yüzde 1 oranında artırmaktadır.


45 yaşından başlayarak 30 yıl tomografi çektiren her 50 hastanın birinde tümör oluşuyor.


Tomografi çekimi sırasında alınan radyasyon 13 miligray olup bu miktar Hiroşima’da atom bombasının atıldığı yerin 1.5 mil uzağında bulunan insanların aldığı radyasyona eşittir.



alıntıdıra.s.
 
X