- 4 Ekim 2007
- 248
- 0
- 316
- 43
- Konu Sahibi Cirkin Peri
- #1
Nerde bu? Bulamıyorum, aradığım küçücük bir oda ve yok…
Hiçbir yerde yok.
Koltuk altları, dolap köşeleri, hatta yatağımı bile çektim.
Yok, yok, yok…
Ne mi arıyorum, “sen”i…
Anlamadın değil mi? Normaldir haberin yok ki…
Adını “sen” koyduğum defterimi arıyorum odamda, her tarafa bakıyorum... Evet yok, yani bu odadan hiç çıkmadığını düşünürsek, yok.
Bulamıyorum…
Hiçbir yerde bulamıyorum onu. Ziyaretime gelen arkadaşa soruyorum gördün mü diye? Bilmiyor, en son onunla bakmıştık ya geçen, yok diyor, görmedim. Aptalca ya; acaba diyorum, o mu aldı sonra… Sonra saçma salak düşüncelere girdiğim için kızıyorum kendime.
Ve ben hala arıyorum…
İki günden beri her kalktığımda bulurum diyorum ama bulamıyorum.
Offf lanet olsun nerde bu?
Her şeyden geriye kalan en değerli şeydi o, özeldi, sadece bize özeldi… İşe bak ben bize özel olan bir şeyi bile tutamıyorum elimde.
Küstü mü ki bana, hani saklandı mı acaba? Küstürecek çok şey yaptım ona ya hani darıldı mı ki? Kitabın ruhu olmaz deme bana, olur adı “sen” çünkü onun. Ruhu var, sevgisi, hüznü… Her şey mevcut onda, bir insanda bulunabilecek her şey…
Biz varız yetmez mi?
Aslında…
Aslında atacaktım onu, evet geçen gün atacaktım. Kaybolmadan önceki gece, başında “sen” yazıyordu kocaman, hani adı “sen”di ya bu yüzden atacaktım. Çünkü öyle karar vermiştim onu yazmaya, ya devam edecekti senin haberin olmadan sana açılmaya yüreğim ve zamanı gelince ellerine teslim edecektim onu, ya da yani gidersen… Okuyup son kez koca bir hiçliğin içinde karanlık alevlere atıp yakacaktım…
Yakma zamanıydı o gece işte… Ama yapamadım. Elim gitmedi bir türlü, hani bir şeyler kalsın istedim sebepsiz, belki de hazır değildim kim bilir?
Yapamadım işte uzatma daha fazla, bakan gözlerle bakma bana.
Lanet olsun evet yapamadım ve şimdi yok…
Defterim yok…
“Sen” yoksun, ikinci kez yoksun ve ikinci kez gidiyorsun… Ben ise bulamıyorum, aradığım hiçbir yerde bulamıyorum “sen”i…
Nerededir, acaba elim ayağıma dolaştı da ben mi göremiyorum?
Anlamlandırmaya çalışma öyle ne yaptığımı, anlayamazsın… Aslında kimse anlayamaz beni.
Özel olanlar değerlidir ya hani, o kadar kıymetliydi ki o defter benim için.
Adı “sen”di yetmez mi?
Yetmez mi sana yazıyordum, içindeki her kelime sana sesleniyordu. Senin okuman için yazılıyordu. Ama şimdi yok.
Gitti, terk etti beni.
Anladı belki de atacağımı onu, küstü gerçekten kim bilir.
Ya da…
Ya da anladı atamayacağımı bir türlü de o terk etti beni, ama ne olursa olsun gitti…
Son vuruşum olacaktı onu yakmak kendime, ona bile izin vermedi ve gitti.
Hâlbuki gidişinin ardından her satırını sindire sindire okumuştum ben. Hani sen okuyamayacaktın ya, senin yerine de okudum inan.
Her kelimesini tekrar yaşadım…
Güldüm,
sevdim,
mutlu oldum,
sinirlendim,
şımardım…
Seni özledim,
kokunu duydum,
sana geldim,
havaalanında bekledim…
Gözlerine daldım her okuyuşumda, yanımda buldum seni ve sonunda…
Sonunda yandım,
acıdı içim çünkü son bulmuştu tüm yazdıklarım…
Sayfalarca yazdığım kelime, tek bir kelime ile son bulmuştu…
Hoşça kal…
Ve şimdi yok, bulamıyorum ona… Yazdığım son söze inat bir hoşçakalı bile çok gördü bana anlaşılan… Anlaşılan oda umursamadı yüreğimi…
Ve ikinci kez oldu her şey…
İkinci kez vuruldu yüreğim, ikinci kez acı çekti, ikinci kez yandı, ikinci kez aktı böyle deli gibi gözyaşlarım. Güçlüyüm dediğim anda ikinci kez güçsüzleştirdi beni gidişin.
Ya bu kadar kolay değil devirmek beni, seviyorum da desem… Terk edişlerinle unutacağım seni. Yeri gelecek tamamen sileceğim zihnimden… Gün gelecek…
Gelecek…
İnanmasam da gün gelecek aramayacağım artık defterimi, her şeyi bırakacağım olduğu gibi ve hiçbir şeyi nedenlerle sorgulamayacağım.
Gün gelecek, maske takmayı da öğreneceğim…
Meral BİLGİÇ