• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

hoşgeldin yaşam...

talin

Guru
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2007
4.250
27
358
45
Sabahın göz değmemiş tüm güzellikleri seriliyor gözlerimin önüne. Böylesine net, böylesine duru ve böylesine temiz olabilir miydi hayat? Değil dokunmaya, bakmaya bile kıyılamayan yaşam tüm bunların hiç farkına varılmadan yaşanabilir miydi bunca zaman?
Sabahı sabah yapan, hayatı böylesi farklı kılan ve bir o kadar hayatın içinde olma isteği yaratan bu coşku, bu araştırma isteği, yapabilme cesareti ve tüm hissedilenleri aktarma hevesi zihnin hangi köşelerinde saklanmıştı bugüne kadar?
Avuçlarımızın arasında sımsıkı tuttuğumuz, uçup gitmesin diye kilitli kutularda, kendimizden uzak köşelerde sakladığımız yaşam meğer ne kadar da farklı yaşanabiliyormuş. Hayatı korumak adına, uçup gitmesini önlemek adına sözde yaşananlar, el ucuyla dokunulup göz ucuyla görülenler, hayatı tekdüze yaşamanın dışına taşıyabilmiş miydi bizleri?
Hiç fark etmiş miydik uzun kuyruklu alaca karganın kanatlarındaki o eşsiz beyaz desenleri, hiç dinlemiş miydik baharın müjdecisi kuşların sabahın alaca karanlığındaki ezgilerini? Hadi bunları gözden kaçırdık diyelim, kaç kez içinde bulunduğumuz an’ı yaşamıştık taa iliklerimize kadar?
Yaşam nehrinin akışına doğrudan müdahale etmek zor. Bizim yaklaşımlarımız hep zihnimizde yarattığımız dünya modelimize göre oluyor. O modele göre düşünüyor, o modele göre davranıyor ve o modele göre hissediyoruz. Ama o model yaşamın kendisi değil. Kendi gerçekliğimizin nehrin sularındaki bir yansıması, görmek istediğimiz gibi bir görüntüsü sadece. Ne garip! Kendi şartlanmalarımızın, düşünce kalıplarımızın oluşturdukları mıydı yoksa yaşamı kutulara kilitletip tekdüze yaşatan bize? Bu yüzden mi fark edememiştik yaşamın zenginliklerini? Evet ama nasıl değişebilirdi zihinlerdeki birçok kalıp? Bizi biz yapan bunlar değil miydi? Tüm bunları hissetmek insanı kendisine yabancılaştırıp nasıl da bir o kadar yaklaştırabiliyordu? Ve tüm bunları düşünmek; bilmek, anlamak, yaşamak hissini nasıl da doruklara çıkartabiliyordu bir anda. İnsanın kendine yabancı olmadığını hissetmesi için yaşam nehrinin içinde olmak, onunla bir akmak gerekirmiş meğer.
Tüm kaygılardan, korkulardan uzak sadece ve sadece akmak... Karışmak nehrin sularına, o suda bir damla, o damlada bir sevinç, o sevinçte bir umut olmakmış yaşam. Nehrin kendisi kadar duru, canlı ve dinamik olmakmış meğer.

sevgilera.s.
 
Hayat eğer pozitif bakabiliyorsan güzeldir!...Teşekkürler Talinciğim!..
 
Back
X