Ben de Edirne'dekine tek başıma gitmiştim, önce bir süzüyorlar seni, çok kırgınlar, baştan soğuk duruyorlar biraz. Sen onlarla konuşmaya, hallerini hatırlarını sormaya başlayınca onlar da açılıyor, bütün hünerlerini göstermek istiyorlar, çok güzel saz çalan bir amcayla hep birlikte türküler söylemiştik biz. Bana en çok, sürekli çocuklarından ve torunlarından bahsetmek isteyen amcayla, çok özlediği abisini dilinden düşürmeyen hanım dokunmuştu.. Onları kendi aileleri bile o kadar az ziyaret ediyormuş ki.. Ve yine orda çalışan bir yetkili anlatmıştı, kurum tamamıyle doluymuş ve 2 yıl, 5 yıl sonra oraya yerleşmek için bekleyen yaşlılarımız varmış.. Bu şu demek, şimdi başvuruyorsun yerleşmek için, sana "biz seni iki yıl sonra kabul edebiliriz" diyorlar. Devlet kurumuydu benim ziyaret ettiğim ve çalışanlar da, kurumun yaşam şartları da çok iyiydi, her yer tertemiz ve düzenliydi. Onları en çok üzen sevdiklerinden ayrı nefes almak zorunda bırakılmak. Çoğunun hayattan hiç bir beklentisi yok, sessiz, kırılmış ve küskünler..