- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.557
- Konu Sahibi Yokuspokus
- #1
Selam kızlar, nasılsınız? Nasıl gidiyor?
Benim şu ara hayatım, tam bir çorba kıvamında.
Her şey birbirine karışmış halde, malzemesi bol ve fakat servise hazır değil.
İç döküp, bir miktar kafama doluşanları ayıklayıp rahatlamak derdim; uzun olabilir baştan uyarayım.
Her şeyden bir parça olduğu için, karışık yazabilirim, eksik anlatabilirim.
Öneri arayışında değilim (Şahane fikirleriniz olursa ama sakınmayın :) ), sadece sıraya koymam gereken şeyler var ve gittikçe karışıyor gibiyim, aklım tıkanıyor bazen.
Her yer her yerde, yine.
Öncelikle işlerden bahsedeyim; eşim ve beni, şu aralar tutabilene aşk olsun.
Senelerdir beklediğimiz buymuşçasına ikimiz de kendi işimizi hazırlama/kurma dönemindeyiz; ikimizin de kafasındaki fikirlerin küçük adımlarla hayat bulmakta olduğu ve fakat vaktimizden, enerjimizden fedakarlık ettiğimiz, yer yer çakıştığımız, eve de sığamadığımız, eve bir hallerin olduğu bir dönem.
Ay neresinden başlayıp anlatacağımı bilemedim ya kafam inanılmaz karışık. Üst üste binen işleri maddeleyeyim en iyisi:
1) Ev dekorasyonu yarım halde ve bu beni inanılmaz pasaklı, karışık ve yarım hissettiriyor:
Daha önceleri açtığım bir konuda buna değinmiştim, eve her şeyi tam takım almak zorundaymışız gibi, yığınla şey doldurmuştuk (Annemin de gazıyla sağ olsun) ve artık hiçbir yere hiçbir şeyi sığdıramaz olmuştum, evi de kendi evim gibi hissedemiyordum.
Ben de başladım dağıtmalara; gümüşlük, büyük ve ergonomik olmayan gardırop, hantal yemek ünitesi, orta sehpalar, fiskos masaları, çeyizlik örtüler, bilmem kaç kişilik, kullanmaya sıra gelmeyen koca koca yemek takımları, 3,4 katlı eşek ölüsü perdeler vb... Bir kısmını ihtiyacı olanlara verdim, bir kısmını anneme geri yolladım ve çoğunu hediye olarak dağıttım.
Oh şükür baya yer açıldı/sadece gereklilerin alımıyla evin çehresi değişti derken, kalan boş alandan hızlı faydalanmak isteyen eşim, evi kendi gereksizlikleriyle doldurmaya başladı. Birini örnek vereyim beni daha iyi anlayın:
Duvarları yerden aydınlatan lambalar (Adını bilmiyorum, heykellere, havuzlara filan aşağıdan ışık tutan projektörler var ya, onların benzerlerinden almış gelmiş işte; duvarı yerden aydınlatınca ne bka yarayacaksa?)
"Dur şimdi harcamalarımız arttı, biraz bekleyiversin" diyerek gardırop alımını biraz erteledi,1 ay belki bu karışıklığın içinde yaşatacak beni, kıyafetlerimizin bir kısmı, yataklara, koltuklara dağılmış halde. Yahu o duvar aydınlatma ıvır zıvırlarını, yok dalına kuş kondurma şeysilerini niye alıyorsun o zaman adam? Buna benzer çok örnek var, hepsini saymayayım. Kısacası, benim adamın "Gerekli önce alınmalı/gereksiz sonra bakarız" sırası ters ve bu beni illet ediyor.
2)Depolama alanına dönmeye başladık yine:
Çalışma odamı düzenledim gereksiz şeyler çıkınca, yeni masam geldi oh derken; yaptığım şeyleri, dükkanda depolamaya başlayana kadar (Mart ayını bulacak, kiracı çıkıp düzenlenene kadar), evin içinde, nerede, nasıl muhafaza edeceğimi düşünmedim (Bir aferin de bana) ve direkt başladım işe.
Ayrıntıları atlamamak lazımmış, şu an 25-30 tane tablo,4-5 işli saksı,10 boyalı su kabağı/20-30 boyasız su kabağı (Yerden kaldırmak için duvarlarda yer bırakmaksızın astığım tablolar, raflara tıkıştırdıklarım vs hariç) masamın altında istifli duruyor ve her geçen gün sayıları artmaya devam ediyor. Gördükçe ben karışıyorum.
Çocuğumun da inceleyesi geliyor her birini hemen hemen her gün; başımdan savasım da gelmiyor o da sevsin katılsın diye, çıkar göster, yerleştir, istifle koy...Irgata bağlamış durumdayım. :/
"Ev açıldı oh rahatladı" demek isterdim, çok...
Ancak oğlum tuvalet alışkanlığını kazanınca babasının sözü olan akülü araba da evin içine girdi. Ben kadar araba ...
Oğlanın odada basacak yer kalmadı desem yalan olmaz, oradan aldım balkona koydum; balkon da iyice sirk çadırına döndü zaten.
Evin içinde kullanmasına izin vermiyoruz,millete ses gitmesin diye; gün aşırı bahçeye indir, çıkar, tekerleklerini sil yerleştir...
Bahçede bırakamıyorum çalarlar diye, apartmanın alt kat deposuna koyamıyorum; çünkü, o depolarda bi bize yer yok.Tüm komşular bebek arabalarını çifter çifter yığmışlar, çocukların/gençlerin bisikletleri vs derken bi bizim akülü arabaya yer yok. "Bu kadar çoğalacak ne vardı?" diyorum bazen gayri ihtiyarı. Kendi bisikletimi bile annemlerin apartmanda zincirlemek zorunda kaldığımı biliyorum (İnşallah hala aynı yerinde duruyordur, bayadır da bakamadım biri çalmış götürmüş bile olabilir :/ ) Yani bir de bu iş çıktı başıma ve çocuklara söz verirken daha küçük hediyeler düşünmenin daha iyi olacağına karar verdim. Artık çok geç tabi...
Banyoyu yenilemeye karar verdik bir de (Öyle fayans sökme filan değil, basit bir diy çalışması), çünkü az karışıktık, daha çok karışalım istedik.
Üstelik "Birlikte yapalım, karı-koca sohbet ede ede yapar, hem banyoyu değiştirmiş hem de birlikte vakit geçirmiş oluruz" dedik. Dedik de, vitray kaplama siparişleri geldi, fayans üstü boyalar, taş vernik vs geldi... Ve balkona yığıldı, bizi bekliyor.
Bu kadar plansız iş yapılır, bu kadar sırasız...
Aslında kafamda bir plan vardı ama eşim de kendi planları ve gerekli(!) alış-verişleriyle dahil olunca her şey birbirine giriyor.
Nitekim eşim boşta, öylece bekleyen arazisini değerlendirmeye de tam bu zamanda karar verdi. Sera işine girecek...
"Hem sevdiğim bir şeyi yaparım, hem ek gelir olur hem kafa dinleyeceğimiz piknik yerimiz gibi olur" dedi. E girdik gari, bu pazar da start verildi. Orası da adam ister, ilgi ister, para ister, vakit ister, adamın her "Pazarını" ister.
Sonra bu işlerin ara yerinde tutturmuş "Senin spiralini ben yapacağım" diye.
Diyorum "O çok sonraki iş, uğraşma vaktin yok, sonra alır geçeriz, onun yeri yok şu an, bekleyenlere bakalım, yeni icat çıkarma başıma"...
Yok, kendisi bayılıyor ya elektrik-elektronik, tamir işlerine, mini bir spiral nasıl yapılır videolarını izliyor 3-4 gündür. Büyük boy şırıngaların içine yapılan bi şeklini bulmuş, bunu yapayım sana diyor. (Kabak oyma işi de yapacağım, onun için alet gerekiyor ve bunu kendisi yapacakmış) "Acelesi yok bunun! Acelesi olan başka şeyler var ya!" diyorum, başıma bir de bunu çıkardı.
Hayır alet elime şimdi geçse ne olacak, evin içinde oyma-inceltme işlerini yapamam ki yani her taraf toz olur, dükkan/atölyeye geçince alırız uğraşmayız diyorum... O zamana kadar kendi yapacakmış.
Yap, çoluğun çocuğuna karına ayıracağın son kalan vaktinde de git şırıngadan spiral yaparak harca benim yerli McGyver'ım.
Sonra evin içinde ekstra döküntülere bir yer daha arayalım, çünkü bu kadar karışıklık yetmez.
Ya bu ne ya göç evine döndük yine, duvar aydınlatma projektörü ne ya?! Ne işi var evin orta yerinde?
Gardırop beklerken, kova kova niye fayans boyamız var bizim ya?
Daha çok var ya, çok anlatılacak abuk subuk şey dolu ama anlatırken yoruldum.
Yoruldum ya. Şu atölye açılsın oraya taşınıp yaşayacağım sonunda o olacak ya.
Bu evin aklımdaki düzene, nizama, uyuma girdiğini göremeden ölüp gideceğim herhalde.
Benim şu ara hayatım, tam bir çorba kıvamında.
Her şey birbirine karışmış halde, malzemesi bol ve fakat servise hazır değil.
İç döküp, bir miktar kafama doluşanları ayıklayıp rahatlamak derdim; uzun olabilir baştan uyarayım.
Her şeyden bir parça olduğu için, karışık yazabilirim, eksik anlatabilirim.
Öneri arayışında değilim (Şahane fikirleriniz olursa ama sakınmayın :) ), sadece sıraya koymam gereken şeyler var ve gittikçe karışıyor gibiyim, aklım tıkanıyor bazen.
Her yer her yerde, yine.
Öncelikle işlerden bahsedeyim; eşim ve beni, şu aralar tutabilene aşk olsun.
Senelerdir beklediğimiz buymuşçasına ikimiz de kendi işimizi hazırlama/kurma dönemindeyiz; ikimizin de kafasındaki fikirlerin küçük adımlarla hayat bulmakta olduğu ve fakat vaktimizden, enerjimizden fedakarlık ettiğimiz, yer yer çakıştığımız, eve de sığamadığımız, eve bir hallerin olduğu bir dönem.
Ay neresinden başlayıp anlatacağımı bilemedim ya kafam inanılmaz karışık. Üst üste binen işleri maddeleyeyim en iyisi:
1) Ev dekorasyonu yarım halde ve bu beni inanılmaz pasaklı, karışık ve yarım hissettiriyor:
Daha önceleri açtığım bir konuda buna değinmiştim, eve her şeyi tam takım almak zorundaymışız gibi, yığınla şey doldurmuştuk (Annemin de gazıyla sağ olsun) ve artık hiçbir yere hiçbir şeyi sığdıramaz olmuştum, evi de kendi evim gibi hissedemiyordum.
Ben de başladım dağıtmalara; gümüşlük, büyük ve ergonomik olmayan gardırop, hantal yemek ünitesi, orta sehpalar, fiskos masaları, çeyizlik örtüler, bilmem kaç kişilik, kullanmaya sıra gelmeyen koca koca yemek takımları, 3,4 katlı eşek ölüsü perdeler vb... Bir kısmını ihtiyacı olanlara verdim, bir kısmını anneme geri yolladım ve çoğunu hediye olarak dağıttım.
Oh şükür baya yer açıldı/sadece gereklilerin alımıyla evin çehresi değişti derken, kalan boş alandan hızlı faydalanmak isteyen eşim, evi kendi gereksizlikleriyle doldurmaya başladı. Birini örnek vereyim beni daha iyi anlayın:
Duvarları yerden aydınlatan lambalar (Adını bilmiyorum, heykellere, havuzlara filan aşağıdan ışık tutan projektörler var ya, onların benzerlerinden almış gelmiş işte; duvarı yerden aydınlatınca ne bka yarayacaksa?)
"Dur şimdi harcamalarımız arttı, biraz bekleyiversin" diyerek gardırop alımını biraz erteledi,1 ay belki bu karışıklığın içinde yaşatacak beni, kıyafetlerimizin bir kısmı, yataklara, koltuklara dağılmış halde. Yahu o duvar aydınlatma ıvır zıvırlarını, yok dalına kuş kondurma şeysilerini niye alıyorsun o zaman adam? Buna benzer çok örnek var, hepsini saymayayım. Kısacası, benim adamın "Gerekli önce alınmalı/gereksiz sonra bakarız" sırası ters ve bu beni illet ediyor.
2)Depolama alanına dönmeye başladık yine:
Çalışma odamı düzenledim gereksiz şeyler çıkınca, yeni masam geldi oh derken; yaptığım şeyleri, dükkanda depolamaya başlayana kadar (Mart ayını bulacak, kiracı çıkıp düzenlenene kadar), evin içinde, nerede, nasıl muhafaza edeceğimi düşünmedim (Bir aferin de bana) ve direkt başladım işe.
Ayrıntıları atlamamak lazımmış, şu an 25-30 tane tablo,4-5 işli saksı,10 boyalı su kabağı/20-30 boyasız su kabağı (Yerden kaldırmak için duvarlarda yer bırakmaksızın astığım tablolar, raflara tıkıştırdıklarım vs hariç) masamın altında istifli duruyor ve her geçen gün sayıları artmaya devam ediyor. Gördükçe ben karışıyorum.
Çocuğumun da inceleyesi geliyor her birini hemen hemen her gün; başımdan savasım da gelmiyor o da sevsin katılsın diye, çıkar göster, yerleştir, istifle koy...Irgata bağlamış durumdayım. :/
"Ev açıldı oh rahatladı" demek isterdim, çok...
Ancak oğlum tuvalet alışkanlığını kazanınca babasının sözü olan akülü araba da evin içine girdi. Ben kadar araba ...
Oğlanın odada basacak yer kalmadı desem yalan olmaz, oradan aldım balkona koydum; balkon da iyice sirk çadırına döndü zaten.
Evin içinde kullanmasına izin vermiyoruz,millete ses gitmesin diye; gün aşırı bahçeye indir, çıkar, tekerleklerini sil yerleştir...
Bahçede bırakamıyorum çalarlar diye, apartmanın alt kat deposuna koyamıyorum; çünkü, o depolarda bi bize yer yok.Tüm komşular bebek arabalarını çifter çifter yığmışlar, çocukların/gençlerin bisikletleri vs derken bi bizim akülü arabaya yer yok. "Bu kadar çoğalacak ne vardı?" diyorum bazen gayri ihtiyarı. Kendi bisikletimi bile annemlerin apartmanda zincirlemek zorunda kaldığımı biliyorum (İnşallah hala aynı yerinde duruyordur, bayadır da bakamadım biri çalmış götürmüş bile olabilir :/ ) Yani bir de bu iş çıktı başıma ve çocuklara söz verirken daha küçük hediyeler düşünmenin daha iyi olacağına karar verdim. Artık çok geç tabi...
Banyoyu yenilemeye karar verdik bir de (Öyle fayans sökme filan değil, basit bir diy çalışması), çünkü az karışıktık, daha çok karışalım istedik.
Üstelik "Birlikte yapalım, karı-koca sohbet ede ede yapar, hem banyoyu değiştirmiş hem de birlikte vakit geçirmiş oluruz" dedik. Dedik de, vitray kaplama siparişleri geldi, fayans üstü boyalar, taş vernik vs geldi... Ve balkona yığıldı, bizi bekliyor.
Bu kadar plansız iş yapılır, bu kadar sırasız...
Aslında kafamda bir plan vardı ama eşim de kendi planları ve gerekli(!) alış-verişleriyle dahil olunca her şey birbirine giriyor.
Nitekim eşim boşta, öylece bekleyen arazisini değerlendirmeye de tam bu zamanda karar verdi. Sera işine girecek...
"Hem sevdiğim bir şeyi yaparım, hem ek gelir olur hem kafa dinleyeceğimiz piknik yerimiz gibi olur" dedi. E girdik gari, bu pazar da start verildi. Orası da adam ister, ilgi ister, para ister, vakit ister, adamın her "Pazarını" ister.
Sonra bu işlerin ara yerinde tutturmuş "Senin spiralini ben yapacağım" diye.
Diyorum "O çok sonraki iş, uğraşma vaktin yok, sonra alır geçeriz, onun yeri yok şu an, bekleyenlere bakalım, yeni icat çıkarma başıma"...
Yok, kendisi bayılıyor ya elektrik-elektronik, tamir işlerine, mini bir spiral nasıl yapılır videolarını izliyor 3-4 gündür. Büyük boy şırıngaların içine yapılan bi şeklini bulmuş, bunu yapayım sana diyor. (Kabak oyma işi de yapacağım, onun için alet gerekiyor ve bunu kendisi yapacakmış) "Acelesi yok bunun! Acelesi olan başka şeyler var ya!" diyorum, başıma bir de bunu çıkardı.
Hayır alet elime şimdi geçse ne olacak, evin içinde oyma-inceltme işlerini yapamam ki yani her taraf toz olur, dükkan/atölyeye geçince alırız uğraşmayız diyorum... O zamana kadar kendi yapacakmış.
Yap, çoluğun çocuğuna karına ayıracağın son kalan vaktinde de git şırıngadan spiral yaparak harca benim yerli McGyver'ım.
Sonra evin içinde ekstra döküntülere bir yer daha arayalım, çünkü bu kadar karışıklık yetmez.
Ya bu ne ya göç evine döndük yine, duvar aydınlatma projektörü ne ya?! Ne işi var evin orta yerinde?
Gardırop beklerken, kova kova niye fayans boyamız var bizim ya?
Daha çok var ya, çok anlatılacak abuk subuk şey dolu ama anlatırken yoruldum.
Yoruldum ya. Şu atölye açılsın oraya taşınıp yaşayacağım sonunda o olacak ya.
Bu evin aklımdaki düzene, nizama, uyuma girdiğini göremeden ölüp gideceğim herhalde.