- 6 Temmuz 2018
- 45
- 67
Merhaba kadınlar. Bu başlığa tamamen rastgele düşüncelerimi yazacağım. Belli başlı bir derdim yok.
Ne kadar iğrenç bir dünyada yaşadığımızı gördükçe tiksinti ve öfkeyle doluyorum. Fazlasıyla şerefsiz insanlarla muhatap oldum. İnsanların bu kadar namus yoksunu olabileceğini tahmin dahi edememiştim. Düşünce şeklim insan türüne olan nefret üzerine inşa edilmiş durumda. Yani bu hissiyatlarım kimlik oluşumumun en başına dayanıyor, aşina olduğum hisler. Tabi o zamanlar gerçekten çoğu şeye akıl sır erdiremiyordum. Bizlere ahlak olarak öğretilen şeylerin kimse tarafından iplenmediğini keşfetmemiştim. Ergenliğin başında dini reddetmeme rağmen görüyorum ki işin içine hümanistlik, iyilikseverlik, ahlak vs gibi kavramlar girdiğinde piyasada dinci geçinen, cumaya giden, türban takan, insan sever olduğunu iddia eden tiplere 1000 basıyorum. Evet yanlış duymadınız, misantropist ve ateist olmama rağmen insanları kişisel düzeyde daha yakından tanıdıkça inanılmaz ahlakçı, şapşik ve masum olduğumu gördüm. Bu durum beni çok şaşırttı. İnsanların hakkatten birbirini dolandırmak, birbirinin dış görünüşünü kıskanmak, uyuşturucu kullanmak, kerhaneye gitmek, kumar oynamak, çatır çatır sağda solda cinsel seks yapmak gibi hobileri olduğundan bihaberdim. Tüm bunlar bana göre birer espri, birer şehir efsanesiydi. Meğersem hepsi gerçekmiş. Meğersem Müge Anlı'nın programındaki korkunçlu olaylar, sübyancılar, katiller, hırsızlar, sapıklar, narsist manyaklar vs dört bir yanımızı sarmışlar. Bu insanlar nüfusun %1'i değil de %99u imiş. Şaşırmaya devam ediyorum durmadan. Şapşallığı üstümden atamadım. 24 yaşındayım. Kendimi birden masum ve harika hissettim. Aslında çok takıntılı, inanılmaz içine kapalı ve dünyadan habersiz bir insanım. Tüm bu olumsuzluklar gözüme benim seçilmiş kişi olduğumu kanıtlayan bir mucizeler silsilesi gibi görünüyor şimdi. İyi ki başkası olmamışım. Çünkü herkes iğrenç.
Benim en çok canımı yakan konulardan birisi de hayvanların zulme uğraması. Dayak yiyen kedi, köpek, tavşan gibi mahlukları gözümün önünde canlandırmak dahi istemiyorum. İnanılmaz hassasım ve hemen gözlerim doluyor. Canlarım benim... Demin mutfakta tost yapıyordum. Nereden geldiyse aklıma dayımın köyde domuz avına gittiği aklıma geldi. Ona bunun çok yanlış olduğunu söylemiştim, o da sanki ikna olmuştu. Vahşi o nokta ç. Neyse... Acıyorum hayvanlara. İnsanlara da acıyorum ne yalan söyleyeyim. Siz humanist geçinenlerin alayından daha çabuk empati kuruyorum ve merhamet duygum zonkluyor. Zonk zonk zonkluyor gerçekten yüreğim.
Geçen nerden denk geldimse bir haber sitesinde İnditex'in angora kürkü kullandığını, PETA'nın bu zavallı tavşanların kürklerinin çıplak elle cart cart çekilerek yolunduğunu gösteren bir video yayınladığını, inditexten alışveriş eden ve twitterda takılan dünya kezolarının ayy ne kötü biseaay yazdığını, buna rağmen inditex'in bunu iplemediğini anlatan bir haber okudum. Yanlışlıkla o videoya tıkladım. Nasıl da ağlıyordu tavşanlar. 4-5 senedir bakmıyorum bu tip videolara, ant içmiştim. Üzüldüm tabii. Bu iğrenç dünya neden bu kadar iğrenç bir dünya? Kim yarattıysa kızıyorum kendisine. İnsanlara da kızıyorum. Ama böyle çılgın ebatlarda acılar neden olmak zorunda? Tamam hayatta kalmak için acı uyarı görevi görüyo da o tavşan oradan ilahi bir güçle kaçamaz ki... Kurtulamayacağı kesinse işlememesi lazımdı o acı çekme sisteminin. Üzücü bir durum. Bütün insanları intihar etmeye çağırıyorum buradan.
Bunun dışında her şeye sinir oluyorum tabi. İçinde yaşadığımız bu tiğsinç kapitalist düzene katkıda bulunmak istemiyorum. Palm oil içeren itemler kullanıp orangutan denen o güzel canlının soyunu tüketmek istemem.
Hayvanat bahçelerine karşıyım. Hayvanları cık kadar kafese tıkıyorlar, milletin beyinsiz çocukları bakıp eğlensin diye. Resmine baksınlar. Umarım uzaylılar da gelip sizleri numune niyetine kafes hayvanı olarak sergilerler de karma is a bitch olur.
Evet, tüm bu acıların yaşandığı bu dünyaya karşıyım arkadaşlar, kısacası aklıma gelen ve beni sinirlendiren bu tip şeyleri sizlerle paylaşmak istedim. Hatta hangi çomar şehrindeydi o dur bulucam... Nevşehirmiş
şuna bakar mısınız? Köpekleri canlı canlı presleyenleri protesto edenleri protesto eden üstün zekalı Nevşehirliler. Neredeyse Nevşehirli olmaktan utanıyordum, ama Nevşehirsiz olduğumu farkettim, ve mutlu oldum.
Bir de iğrenç bir olay daha vardı. Çomar bir Türk erkeği bir kadına çükünün resmini atıyor. Kadın da intikam vakti diyerek bu çükü erkeğin sevenlerine tek tek yolluyor. Çüklü erkeğe tabi ki twitter ahalisi bol bol küfür yağdırıyor. Bunları okuyan ve oğlunun çükü kendisi için bir esin kaynağı olan annesi ise şunları yazıyor:
Amcasının oğlu fetöcü değilse ben de bişey bilmiyorum.
Bunun da dışında, yazmaya devam edecek olursam, yine kendi hayatımdan yola çıkarak sistemi eleştiricem. Açıkcası çok saçma ve sağlıksız bir hayat yaşıyorum. Kesinlikle odamdan çıkmıyor ve sürekli leptobum kucağımda zevkten zevke koşuyorum. Evet, yanlış duymadınız beni. Zevkten zevke koşuyorum. Ama ne yazık ki zevk almıyorum. Daha doğrusu eskiye kıyasla çok az zevk alıyorum. Zevkten zevke dediğim de tükettiğim dizi, film, müzik, oyun, haber gibi anlamsızlıklar. Ama insan doğada çıbıldak var olamayacak berbat bir aşamaya koymuş kendisini. Umarım dinozorlar gibi bizim de soyumuz acilen tükenir. Ama yine de ben sevmiyorum bu yapaylığı. Ne gün yüzü görüyom, ne temiz hava alıyom, ne temiz gıda yiyom, ne de aklımdan temiz düşünceler geçiyor. Pislik içinde, zehir içinde, mal gibi yaşıyorum. Şu baktığım websayfasında reklam var mı bilmiyorum çünkü adblock kullanıyorum, ama sağda solda habire reklamlarla karşılaşıyorum tabi. Yutubu açıp iki bişey izleyeyim diyorum aman allahım o da ne resmen illüminaticiler subliminal mesajlara viral reklamlara boğuyorlar beni. Bir bakıyorum ben de şaftı kaymış insanlara "you are beautiful!!!" diye ikiyüzlü mesajlar atıyor, durduk yere gey haklarını savunuyor, böcek yeme fikrinin fena olmadığına dair videolarla dalgalarıma ayar çekiyorum. Komiklikler dünyası gibi bir yerde yaşıyoruz gerçekten.
Ben 90 Day Fiance diye bir program buldum arkadaşlar. Burada fakir ötesi 3. dünya ülkelerinin vatandaşları abazan Amerikalılarla çeşitli flirting app'leri üzerinden münasebet geliştiriyorlar, daha sonra kendi boklu ülkelerinde nişanlandıktan sonra 90 günlüğüne Amerika'ya geliyorlar bir vize programı kapsamında. Bu 90 gün içinde nikahı basarlarsa Amerikan vatandaşlığını kapıyorlar. Bu programdaki boklu ülkeleri bir görseniz ama, bu nasıl sefalet bu nasıl felaket! Adamların ne yatacak yatakları ne oturacak koltukları var. Ama Filipinler vs gibi eline aldığın ürünlerin yarısının bu boklu ülkelerde üretilmiş olduğunu görüyorsun. İşte kendi ülkesinde hayvanlara işkence etmemeli, çevreye zarar vermemeli geçinen tüm markalar burada aylık 10 dolara işçi çalıştırıp çevrenin ve doğanın ağzına kakasını etmekle beraber her türlü doğal ve beşeri kaynağı ucuz ucuz bir güzel vakumlayıp cumburlop indiregandi yapıyor. İşte böyle bir haksızlıklar dünyasında yaşıyoruz. Yani demem o ki salak salak markalara bir sürü para vermeyin, pazardan ucuza giyinin, kıyafetlerinizi parçalanmadan atmayın, ve makyaj yapmayı kesin çünkü çirkinliğinizi saklamıyor ne yazık ki.
Kadınlar cidden çok komik. Adamların derdi gücü seks, 5 salisede bir aklına cinsel şeyler gelir falan diyorlar, fakat ben yurtta kaldığım sürece (fetö yurdu değil hee KYK) çevremi sarmış tüm kızların tek ama tek derdi sevgilileri ve dış görünüşleriydi. Evet yanlış duymadınız. Dış görünüş dediğin zaten seksapel, sevgili dediğinse sadece seks.
Ben annem ve teyzemi azarlıyordum, siz çocuk doğurduğunuz için suçlusunuz, anne beni hemen çıktığım yere sok, sizler bize ölene kadar bakmak zorundaydınız, ve yaptığımız her hata ve verdiğimiz her zarar dolaylı olarak sizin de suçunuz diyordum. Ve evet böyle düşünüyorum. Teyzem de kadınların da güdüleri var. Vakti gelince çocuk yapmak istiyorsun falan diyor. İnanıyorum ona. Ama ben tüm hayvani dürtülerimi kontrol altına alıyorum, medeni bir insan gibi yaşıyor, edepli davranıp, çıplak gezmeyip, etrafı temiz tutuyorum. Yoksa ben de maymun gibi halının ortasına kakamı edebilirdim. Demek ki sen de bu çocuk yapma güdüne karşı koymalıymışsın şeklinde ben de onu bastırmayı denedim. iİyi yapmış mıyım sizce?
Neyse varmak istediğim şu: kadınların derdi gücü seks çünkü derdi gücü çocuk yapmak. Evet, kadın içgüdülerine yenik, yeterince medenileşememiş, uygarlaşamamış, insanlaşamamış bir insandır. Yaşamının %50sini sekapelini artırmak için dış görünüşünde ilüzyon yaratmaya adar. Geri kalan %50sinde de kendi gibi çomar bir çocuk yetiştirir. Siz ne düşünüyorsunuz arkadaşlar? Biliyorum çok saldırganca ve öfke dolu düşünceler bunlar, keşke ben de böyle düşünmesem, ama gerçeğin bu olduğuna inanıyorum.
Yazdığım bazı şeyler problem teşkil edebilir, ve mesajım silinebilir diye düşünüyorum. Ama eğer öyle bir şey olmazsa bu başlığı kişisel öfke kontrol günlüğüm olarak kullanabilirim. Beni sinirlendiren şeyleri buraya yazabilirim. Günde ortalama 6 defa beni çok sinirlendiren durumlar yaşıyorum.
Ne kadar iğrenç bir dünyada yaşadığımızı gördükçe tiksinti ve öfkeyle doluyorum. Fazlasıyla şerefsiz insanlarla muhatap oldum. İnsanların bu kadar namus yoksunu olabileceğini tahmin dahi edememiştim. Düşünce şeklim insan türüne olan nefret üzerine inşa edilmiş durumda. Yani bu hissiyatlarım kimlik oluşumumun en başına dayanıyor, aşina olduğum hisler. Tabi o zamanlar gerçekten çoğu şeye akıl sır erdiremiyordum. Bizlere ahlak olarak öğretilen şeylerin kimse tarafından iplenmediğini keşfetmemiştim. Ergenliğin başında dini reddetmeme rağmen görüyorum ki işin içine hümanistlik, iyilikseverlik, ahlak vs gibi kavramlar girdiğinde piyasada dinci geçinen, cumaya giden, türban takan, insan sever olduğunu iddia eden tiplere 1000 basıyorum. Evet yanlış duymadınız, misantropist ve ateist olmama rağmen insanları kişisel düzeyde daha yakından tanıdıkça inanılmaz ahlakçı, şapşik ve masum olduğumu gördüm. Bu durum beni çok şaşırttı. İnsanların hakkatten birbirini dolandırmak, birbirinin dış görünüşünü kıskanmak, uyuşturucu kullanmak, kerhaneye gitmek, kumar oynamak, çatır çatır sağda solda cinsel seks yapmak gibi hobileri olduğundan bihaberdim. Tüm bunlar bana göre birer espri, birer şehir efsanesiydi. Meğersem hepsi gerçekmiş. Meğersem Müge Anlı'nın programındaki korkunçlu olaylar, sübyancılar, katiller, hırsızlar, sapıklar, narsist manyaklar vs dört bir yanımızı sarmışlar. Bu insanlar nüfusun %1'i değil de %99u imiş. Şaşırmaya devam ediyorum durmadan. Şapşallığı üstümden atamadım. 24 yaşındayım. Kendimi birden masum ve harika hissettim. Aslında çok takıntılı, inanılmaz içine kapalı ve dünyadan habersiz bir insanım. Tüm bu olumsuzluklar gözüme benim seçilmiş kişi olduğumu kanıtlayan bir mucizeler silsilesi gibi görünüyor şimdi. İyi ki başkası olmamışım. Çünkü herkes iğrenç.
Benim en çok canımı yakan konulardan birisi de hayvanların zulme uğraması. Dayak yiyen kedi, köpek, tavşan gibi mahlukları gözümün önünde canlandırmak dahi istemiyorum. İnanılmaz hassasım ve hemen gözlerim doluyor. Canlarım benim... Demin mutfakta tost yapıyordum. Nereden geldiyse aklıma dayımın köyde domuz avına gittiği aklıma geldi. Ona bunun çok yanlış olduğunu söylemiştim, o da sanki ikna olmuştu. Vahşi o nokta ç. Neyse... Acıyorum hayvanlara. İnsanlara da acıyorum ne yalan söyleyeyim. Siz humanist geçinenlerin alayından daha çabuk empati kuruyorum ve merhamet duygum zonkluyor. Zonk zonk zonkluyor gerçekten yüreğim.
Geçen nerden denk geldimse bir haber sitesinde İnditex'in angora kürkü kullandığını, PETA'nın bu zavallı tavşanların kürklerinin çıplak elle cart cart çekilerek yolunduğunu gösteren bir video yayınladığını, inditexten alışveriş eden ve twitterda takılan dünya kezolarının ayy ne kötü biseaay yazdığını, buna rağmen inditex'in bunu iplemediğini anlatan bir haber okudum. Yanlışlıkla o videoya tıkladım. Nasıl da ağlıyordu tavşanlar. 4-5 senedir bakmıyorum bu tip videolara, ant içmiştim. Üzüldüm tabii. Bu iğrenç dünya neden bu kadar iğrenç bir dünya? Kim yarattıysa kızıyorum kendisine. İnsanlara da kızıyorum. Ama böyle çılgın ebatlarda acılar neden olmak zorunda? Tamam hayatta kalmak için acı uyarı görevi görüyo da o tavşan oradan ilahi bir güçle kaçamaz ki... Kurtulamayacağı kesinse işlememesi lazımdı o acı çekme sisteminin. Üzücü bir durum. Bütün insanları intihar etmeye çağırıyorum buradan.
Bunun dışında her şeye sinir oluyorum tabi. İçinde yaşadığımız bu tiğsinç kapitalist düzene katkıda bulunmak istemiyorum. Palm oil içeren itemler kullanıp orangutan denen o güzel canlının soyunu tüketmek istemem.
Hayvanat bahçelerine karşıyım. Hayvanları cık kadar kafese tıkıyorlar, milletin beyinsiz çocukları bakıp eğlensin diye. Resmine baksınlar. Umarım uzaylılar da gelip sizleri numune niyetine kafes hayvanı olarak sergilerler de karma is a bitch olur.
Evet, tüm bu acıların yaşandığı bu dünyaya karşıyım arkadaşlar, kısacası aklıma gelen ve beni sinirlendiren bu tip şeyleri sizlerle paylaşmak istedim. Hatta hangi çomar şehrindeydi o dur bulucam... Nevşehirmiş
şuna bakar mısınız? Köpekleri canlı canlı presleyenleri protesto edenleri protesto eden üstün zekalı Nevşehirliler. Neredeyse Nevşehirli olmaktan utanıyordum, ama Nevşehirsiz olduğumu farkettim, ve mutlu oldum.
Bir de iğrenç bir olay daha vardı. Çomar bir Türk erkeği bir kadına çükünün resmini atıyor. Kadın da intikam vakti diyerek bu çükü erkeğin sevenlerine tek tek yolluyor. Çüklü erkeğe tabi ki twitter ahalisi bol bol küfür yağdırıyor. Bunları okuyan ve oğlunun çükü kendisi için bir esin kaynağı olan annesi ise şunları yazıyor:
Amcasının oğlu fetöcü değilse ben de bişey bilmiyorum.
Bunun da dışında, yazmaya devam edecek olursam, yine kendi hayatımdan yola çıkarak sistemi eleştiricem. Açıkcası çok saçma ve sağlıksız bir hayat yaşıyorum. Kesinlikle odamdan çıkmıyor ve sürekli leptobum kucağımda zevkten zevke koşuyorum. Evet, yanlış duymadınız beni. Zevkten zevke koşuyorum. Ama ne yazık ki zevk almıyorum. Daha doğrusu eskiye kıyasla çok az zevk alıyorum. Zevkten zevke dediğim de tükettiğim dizi, film, müzik, oyun, haber gibi anlamsızlıklar. Ama insan doğada çıbıldak var olamayacak berbat bir aşamaya koymuş kendisini. Umarım dinozorlar gibi bizim de soyumuz acilen tükenir. Ama yine de ben sevmiyorum bu yapaylığı. Ne gün yüzü görüyom, ne temiz hava alıyom, ne temiz gıda yiyom, ne de aklımdan temiz düşünceler geçiyor. Pislik içinde, zehir içinde, mal gibi yaşıyorum. Şu baktığım websayfasında reklam var mı bilmiyorum çünkü adblock kullanıyorum, ama sağda solda habire reklamlarla karşılaşıyorum tabi. Yutubu açıp iki bişey izleyeyim diyorum aman allahım o da ne resmen illüminaticiler subliminal mesajlara viral reklamlara boğuyorlar beni. Bir bakıyorum ben de şaftı kaymış insanlara "you are beautiful!!!" diye ikiyüzlü mesajlar atıyor, durduk yere gey haklarını savunuyor, böcek yeme fikrinin fena olmadığına dair videolarla dalgalarıma ayar çekiyorum. Komiklikler dünyası gibi bir yerde yaşıyoruz gerçekten.
Ben 90 Day Fiance diye bir program buldum arkadaşlar. Burada fakir ötesi 3. dünya ülkelerinin vatandaşları abazan Amerikalılarla çeşitli flirting app'leri üzerinden münasebet geliştiriyorlar, daha sonra kendi boklu ülkelerinde nişanlandıktan sonra 90 günlüğüne Amerika'ya geliyorlar bir vize programı kapsamında. Bu 90 gün içinde nikahı basarlarsa Amerikan vatandaşlığını kapıyorlar. Bu programdaki boklu ülkeleri bir görseniz ama, bu nasıl sefalet bu nasıl felaket! Adamların ne yatacak yatakları ne oturacak koltukları var. Ama Filipinler vs gibi eline aldığın ürünlerin yarısının bu boklu ülkelerde üretilmiş olduğunu görüyorsun. İşte kendi ülkesinde hayvanlara işkence etmemeli, çevreye zarar vermemeli geçinen tüm markalar burada aylık 10 dolara işçi çalıştırıp çevrenin ve doğanın ağzına kakasını etmekle beraber her türlü doğal ve beşeri kaynağı ucuz ucuz bir güzel vakumlayıp cumburlop indiregandi yapıyor. İşte böyle bir haksızlıklar dünyasında yaşıyoruz. Yani demem o ki salak salak markalara bir sürü para vermeyin, pazardan ucuza giyinin, kıyafetlerinizi parçalanmadan atmayın, ve makyaj yapmayı kesin çünkü çirkinliğinizi saklamıyor ne yazık ki.
Kadınlar cidden çok komik. Adamların derdi gücü seks, 5 salisede bir aklına cinsel şeyler gelir falan diyorlar, fakat ben yurtta kaldığım sürece (fetö yurdu değil hee KYK) çevremi sarmış tüm kızların tek ama tek derdi sevgilileri ve dış görünüşleriydi. Evet yanlış duymadınız. Dış görünüş dediğin zaten seksapel, sevgili dediğinse sadece seks.
Ben annem ve teyzemi azarlıyordum, siz çocuk doğurduğunuz için suçlusunuz, anne beni hemen çıktığım yere sok, sizler bize ölene kadar bakmak zorundaydınız, ve yaptığımız her hata ve verdiğimiz her zarar dolaylı olarak sizin de suçunuz diyordum. Ve evet böyle düşünüyorum. Teyzem de kadınların da güdüleri var. Vakti gelince çocuk yapmak istiyorsun falan diyor. İnanıyorum ona. Ama ben tüm hayvani dürtülerimi kontrol altına alıyorum, medeni bir insan gibi yaşıyor, edepli davranıp, çıplak gezmeyip, etrafı temiz tutuyorum. Yoksa ben de maymun gibi halının ortasına kakamı edebilirdim. Demek ki sen de bu çocuk yapma güdüne karşı koymalıymışsın şeklinde ben de onu bastırmayı denedim. iİyi yapmış mıyım sizce?
Neyse varmak istediğim şu: kadınların derdi gücü seks çünkü derdi gücü çocuk yapmak. Evet, kadın içgüdülerine yenik, yeterince medenileşememiş, uygarlaşamamış, insanlaşamamış bir insandır. Yaşamının %50sini sekapelini artırmak için dış görünüşünde ilüzyon yaratmaya adar. Geri kalan %50sinde de kendi gibi çomar bir çocuk yetiştirir. Siz ne düşünüyorsunuz arkadaşlar? Biliyorum çok saldırganca ve öfke dolu düşünceler bunlar, keşke ben de böyle düşünmesem, ama gerçeğin bu olduğuna inanıyorum.
Yazdığım bazı şeyler problem teşkil edebilir, ve mesajım silinebilir diye düşünüyorum. Ama eğer öyle bir şey olmazsa bu başlığı kişisel öfke kontrol günlüğüm olarak kullanabilirim. Beni sinirlendiren şeyleri buraya yazabilirim. Günde ortalama 6 defa beni çok sinirlendiren durumlar yaşıyorum.