hayatıma dokunan sözler

Sıkılırsan güneşten, gece oluruz erkenden. Sen sadece perdeyi ört.”

Bob Marley ‘in şu sözleri geldi aklıma :”Güçlü olmaktan başka , bir seçeneğin kalmayana kadar , ne kadar güçlü olduğunu bilemezsin.”

Başka birinin seni mutlu etmesini beklemen çok bencilce bir şey. Eğer sen, kendini mutlu edecek kadar sevmemişsen bir başkası bunu nasıl başarabilir ki?

Kısaca sen kendini mutlu etmeyi öğrenmediğin sürece hiç kimse seni asla mutlu edemeyecektir

Zihninde bir düşünceyi 50 dakikadan fazla düşündün mü kaygı bozukluğu yaratır.


Özgül ağırlığı olduğuna inandığınız birçok insanın, aslında nasıl da hafif olduğunu gördükçe, bir yandan şaşırır, bir yandan da gülersiniz..

"Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi, Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?"

İnsan, yaşadığı yere benzer. Edip Cansever.

Kur’an okununca susuyor herkes / Geçiş üstünlüğü onundur çünkü”

“Bizim şiir okuma isteği duymamız, yokluğunu hissettiğimiz bir şeyleri tamamlamak içindir.”

“Hayat güzel. Onun duman olup, uçup gitmesine izim vermeyin...”

"Bir kimsenin, nefsinin istek ve arzuları gâlip gelirse, aklı gizli kalır."

"Dürüst olmayan birinden doğruluk bekleme, edepsiz birinden edepli olmasını isteme."

“Hayat, derbederlik ve tembellik için çok uzun; fakat hırsla, yağma ve haydutluk yapmaya değmeyecek kadar kısadır. Hayat duygularla çalışılacak ve resmedilecek bir kompozisyon, aynı zamanda mantıklı yazılacak bir rapor gibidir...”

“İnsan ne kadar az şeyle idare ederse, o kadar mutlu olur;
istekler, ihtiyaçlar çoğaldıkça, özgürlükler azalır.” (Maksim Gorki)

Doğruluğu kanıtlanan zeka düşmanlarının başında stres geliyor. Ani üzüntüler ve stres, beyindeki hücrelerin ölümüne neden oluyor.Diğer yandan fazla sosyal medya, boş dedikodular, aşırı dizi izlemek de zeka duraklatıcı ve düşürücü aktiviteler arasında sayılıyor.
 
Peygamber efendimiz buyurdu ki: "En büyük hırsız, kendi namazından çalan kimsedir."

Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim.

Dale Carnegie diyor ki...
Ayağına gelen fırsatı kaçırmayan kişi onda dokuz başarılı olur. Ama kendi fırsatını kendi yaratan kişinin başarısı ise kesindir.
 
- Peki bu dengeyi bozan neymiş?
Stres, cep telefonu -yani elektromanyetik alan- kötü ya da yetersiz beslenme alışkanlıkları buna zemin oluşturabilirmiş. Cep telefonlarının odanın en uzak köşesinde tutulması, konuşurken kablolu kulaklık ya da veya hoparlörle konuşulması gerekirmiş.
- Desene yandık! Ben bunları yapmıyorum... Hep ihmal ediyorum...
İşte yapma! Teknolojik gelişmelerin getirdiği özellikle şehirlerde çevremizde devamlı mevcut olan elektromanyetik alan, hava kirliliği, gürültü, yakın insan ilişkilerinin oluşturmuş olduğu stres, hatta koşuşturma içerisinde hızlı yeme alışkanlıkları bir şekilde genetiğimizi bozarak, beyin tümörü oluşmasını kolaylaştırıyormuş.
- Cep telefonlarını uyurken mutlaka odadan dışarı çıkarmak gerekiyor mu?
Kesinlikle!
 
“Ağlamak güzeldir, dökülürken yaşlar gözünden” diye başlar ya bir Sezen Aksu şarkısı.
O parça en çok doğumhanelerden gelen baba fotoğraflarıyla anlamını buluyor galiba.
 
Adam hava alanında bankoya yaklaşmış, şöyle söylemiş: “Paris’e bir bilet istiyorum. İki de bavulum var. Biri Londra’ya gitsin, diğeri de Tokyo’ya.” Görevli “Efendim olur mu öyle şey?” deyince, yolcu şöyle cevap vermiş: “Daha önce olmuştu.”

Osman Konuk’un dizesiyle bitirelim: “Bunlar üzgün birinin cümlelerine benzemiyorsa üzgünüm.”
 
Öfke hitabet sanatıdır.

Seçim sonucunu, genellikle belli adayı destekleyenler değil, belli adaya karşı olanların oyları belirler.

Önemli olan kimin kime oy verdiği değil, oyları kimin saydığıdır.
 
Tanrım, bana
Değiştiremiyeceğim şeyleri kabul etmek için SÜKUNET
Değiştirebileceklerimi değiştirmek için CESARET
İkisini birbirinden ayırdedebilmek için de AKIL ver
 
“İyilik bulaşıcıdır”

Genç girişimcilerin kurduğu kar amacı gütmeyen teyit.org bir süredir yalan haberle mücadele işini tek başına büyük ustalık ve objektif biçimde götürüyor.

Sezar’ın hakkını Sezar’a ver

Birbirinize Müslümanlığı öğretiniz. Emr-i marufu bırakır iseniz, Allahü teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve dualarınızı kabul etmez

“Rabbenâ êtinâ min ledünke rahmeten ve heyyi’ lenâ min emrinâ raşedâ: Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bize şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla.” (Kehf 18/10)
 
“Geçen gün elektrikler kesildi. Meğer evde ne güzel insanlar varmış!”

Edison ampulü keşfettiğinde akşamları artık birbirimizi daha rahat göreceğiz diye düşünmüştür muhtemelen. Ama geldiğimiz nokta ortada. Aile bireyleri salonda bir araya gelmek için elektriğin gitmesini bekliyor. Telefonların şarjı bitmeden evde sohbet başlamıyor. Bu yüzden ev içi iletişim bitkisel hayata girmeden teknolojik cihazların fişlerini arada bir çekmeli. Çünkü bitkisel hayata girdikten sonra çekilen fişler başlangıç değil, son oluyor.

“Çorba pişirir gibi çocuk pişirilmez!”

Türkiye’de aileler çocuklarına günde ortalama on dakikanın altında zaman ayırıyormuş. Yani çorba pişirme süresinden az. Bu arada bir hatırlatma. Çocukla birlikte film seyretmek, aynı odada farklı işler yapmak ve beraber AVM’de gezmek çocukla ilgilenmek anlamına gelmiyor. Ona göre yani!
 
"Çocuğun beyni yumuşak, teni de duyarlı olduğundan güneş, ay, yağmur, rüzgâr, sessizlik, her şey üzerine çöker. O, gevrek bir hamurdur, yoğrulur. Çocuk dünyayı oburcasına yutar, içselleştirir ve çocuk haline sokar."
 
Kariyer yolunda ilerleyen bir grup yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler...
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner...
Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.
Herkes bir bardak seçince profesör şöyle söyler:
"Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında.
Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiçbir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Şunu bir düşünün; hayat kahvedir. İş, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayatı tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yaşadığımız hayatın kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de... Bazen sadece bardağa odaklanarak Allah’ın lütfettiği kahvenin hayatın tadını çıkarmayı unuturuz. Kahvenizin tadına varın!
Başkasının elindeki bardağa bakmayı da bırakın!.."
 
Muz cumhuriyeti, uluslararası politikada siyasi açıdan istikrarsız, ekonomik açıdan bir ya da birkaç tarımsal ürünün üretimine ve ihracatına bağımlı ve genellikle yolsuzluklarla iç içe küçük bir seçkinler grubu tarafından yönetilen ülkeleri küçümseyici anlamda kullanılan siyasi terim.
 
Aile içi iletişim grup çalışmalarına katılan Cana Hanımoğlu Can'ın (yaş 31) kendini hiç aramadığını, ziyarete gelmediğini, telefon dahi etmediğini anlatırken çok içerliyordu. Bu duygusunu defalarca oğluna ve gelinine açıklamıştı Zaten ben sizi aramasam, siz hiç aramayacaksınız. Can'cığım, bari bir telefon et sor, ölümüyüm diri miyim? Bir arasan, anne nasılsın desen, 1 dakika bile sürmeyecek (olumsuz davranışlara olumsuz tepkiler). Bütün bu ikazlara rağmen durumun Cana Hanım'ı epeyce tedirgin ettiği belliydi. Buna karşılık Can bir gece saat 10'da telefon edip: Anne evde misiniz? Gelmek istiyoruz dediğinde, Cana Hanım Oğlum bu saatte yorgun olursunuz, hiç gelmeyin, size acıyorum, ikiniz de işten dönmüşsünüz, beni görmek için bunca yol yapacaksınız dedi. (Olumlu, beklenen davranışa olumsuz tepki) Pek tabii, Can ve eşi o gece gelmediler. Cana Hanım'a bütün olumsuz uyarı, ikaz ve hatırlatmaları kesmesi ve sadece beklenen davranış olduğunda (Can'ın araması veya gelmesi) olumlu tepki göstermesi önerildi. O hafta içinde, Can telefon ettiğinde Cana Hanım şöyle dedi: Can sesini duymak beni öyle mutlu etti ki anlatamam.. (Olumlu davranışa olumlu tepki). 3 hafta aynı şekilde bir uygulamadan sonra, Cana Hanım, Can'ın günün ortasında, işinden ayrılıp, aniden evin kapısını çaldığını Anne, seninle biraz oturmaya geldim dediğini müjdeliyordu.
 
Seçim sistemi ne kadar sağlam olursa olsun, hırsız içerideyse kapının kilit tutmadığı anlaşıldı.

‘Beyaz atlı prens gelip, benimle evlenip, beni yaşatacak’. Kızlar, prens filan yok. Ata binmeyi öğreniverin.
 
İşte çocuğunuzu daha derin bir şekilde tanımanıza yardımcı olabilecek bazı konuşmalar:
1- En iyi arkadaşın kim ve neden?

2- Arkadaşlarda hangi özellikleri arıyorsun?

3- Bir insanın sahip olabileceği en önemli kalitenin ne olduğunu düşünüyorsun?

4- Günümüzde okuldaki diğer çocukların nasıl giyindiği hakkında ne düşünüyorsun?

5- En utanç verici anın ne?

İşte aileniz hakkında ilginç konuşmaları başlatan bazı sorular:
1- Ailemizle ilgili en sevdiğin şey?

2- En sevdiğin aile geleneği?

3- Sana öğrettiğimiz en önemli şeyler neler?

4- Ailemizdeki disiplinin ve sonuçların adil olduğunu düşünüyor musun?

5- Üç aile kuralı koyabilseydin ne olurdu?

6- İyi bir ebeveynin en önemli özellikleri neler?

7- Bir aile olarak daha ne yapmalıyız?

8- Kardeşleriniz hakkında en çok neyi seviyorsunuz?

Minnettarlığı artırabilen bazı konuşmalar başlatıcılar:
1- Bugün şükrettiğin bazı şeyler neler?

2- İhtiyacınız olmayan, ancak sahip olduğunuz için gerçekten mutlu olduğun bazı şeyler nelerdir?

3- Şikâyet edilmesi kolay ancak sahip olduğumuz için gerçekten şanslı olduğumuz bazı şeyler nelerdir? Örneğin yağmurlu günler bahçelerin büyümesine yardımcı olur ve hayvanlara içmeleri için su verir.

4- Yapman gereken, başkalarının yapmayacağı veya yapmak zorunda olmadığı bazı şeyler nelerdir?

5- Sahip olursan mutlu bir çocuk olacağın ancak sahip olmadığın bazı şeyler nelerdir?

İşte çocuğunuzun biraz daha yaratıcı olmasına yardımcı olacak bazı konuşmalar:
1- Herhangi bir süper güce sahip olsaydın ne olurdu ve neden?

2- Bir kitap yazdıysan, ne hakkında olurdu?

3- Evcil hayvanların konuşabilseydi, ne derdi?

4- En mutlu renk hangi renktir? Onu mutlu eden ne?

5- 100 lira kazanırsan ne yapardın?

Çocuğunuzun empati geliştirmesine yardımcı olabilecek bazı sorular:
1- Bugün kimseye kibar davranma şansın oldu mu?

2- Başkalarının, onlara karşı nazik olduğunuzda, nasıl hissettiğini düşünüyorsun

3- Okulda veya etkinliklerinizde kimler dalga geçiyor ve neden?

4- Sen alaycı konuşan çocuklar hakkında, nasıl hissediyorsun? Sence alay eden çocuklar nasıl hissediyor?

5- Dünyayla ilgili bir şeyi değiştirebilseydiniz, bu ne olurdu?

İşte çocukların zihinsel güçlerini geliştirmelerine yardımcı olabilecek bazı basit konuşma başlatıcıları:
1- Sence hangisi seni rahatsız eder? Utanç, öfke, korku, ya da başka bir şey?

2- Beyninin içinde “asla başaramazsın” ya da “hiç kimsenin seni sevmez” gibi, olumsuz düşünceler dolaşmaya başladığında bunları durdurmak için kendine ne dersin?

3- Korkularınla nasıl yüzleşiyorsun?

İşte çocuğunuzun etiği hakkında düşünmesine yardımcı olabilecek birkaç konuşma:
1- Arkadaşınız öğle yemeğini okula getirmeyi unutursa, diğer çocuklar onunla her zaman paylaşmalı mıdır?

2- Okulda veya sporda hile yapmanın hiç uygun olmadığını düşünüyorsun, değil mi?

3- Birinden çalmanın uygun olacağı düşüncesini, bana açıklayabilir misin?

Çocuğunuzun güvenini artırabilecek bazı konuşmalar:
1- En çok neyle gurur duyuyorsunuz?

2- İyi olduğun birkaç şey ne?

3- Dünyada bir fark yaratmak için yapabileceğin bazı şeyler var mı, bunlar neler?

İşte çocuğunuzun gelecek hakkında daha fazla düşünmesine ve gerçekleşmesi için hedefler koymasına yardımcı olabilecek bazı konuşmalar:
1- Bir gün nerede yaşamak istersiniz? Ülkede bir ev, şehirde bir apartman dairesinde, bir çiftlikte, bir konakta, etrafta dolaşan bir karavanda veya başka bir yerde?

2- Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?

3- Herhangi bir hedefe ulaşabilseydiniz, imkânsız gibi görünüyorsa ne olurdu?

4- Okulu bitirmeden önce elde etmek istediğiniz bir şey nedir?
 
Hz. Ömer’in (r.a) hilafeti döneminde Basra Valisi olan Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a), Hz. Ömer’e bir mektup göndererek Basra’da Kur’an’ı ezberleme işiyle uğraşanların hızla çoğaldığından söz eder ve Beytü’l-Mâl’den bunlara yardım gönderilmesini ister. Hz. Ömer’in (r.a) ona verdiği cevap şöyledir:
“Onları kendi halleriyle baş başa bırak. Korkarım ki insanlar, kendilerini Kur’an’ı ezberleme işine kaptırır ve onu anlama işini ihmal ederler.” (Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, 1/211-214.)
Hz. Ömer’in korktuğu durum, maalesef çoktan ortaya çıktı ve nihayet Kur’ân, yaşayan insanlara hitap etmeyen(!), onların güncel sorunlarına çözüm getirmeyen(!) bir ‘kutsal metin’ gibi algılanır oldu.
 
Oksimoron, birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması ve bu şekilde oluşturulmuş ifade. Bazen anlamı kuvvetlendirmek için veya edebî sanat yapmak amacıyla kullanılır; bazen de halihazırda kullanılan bir kavramı eleştirmek veya alaya almak için kullanılır.
 
X