• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Harika bir yazı.. Lütfen okuyun...

ulkeryildizi

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
5 Ağustos 2008
393
7
96
Ankara
Yazı biraz uzunca ama ben çok beğendim arkadaşlar. Okumanızı tavsiye ederim...

Zaten hep savunurdum çocuk yetiştirmede salt doğru yoktur diye. Çocuğun kişiliği, ailenin yaklaşımı, çevresel etkiler, genetik faktörler vs. hepsi bir bütün. Önemli olan ahlaklı, çevresine saygılı çocuklar yetiştirmek diye düşünüyorum...
:81:




Türkiye'nin suda doğumla dünyaya gelen ilk bebeği Zirve Doruk Kesican, Türkiye'nin modern usüllere göre yetiştirilen ilk çocuğu... Daha annesinin karnındayken klasik müzik dinletilerek hayata hazırlanan Zirve Doruk, 1985 yılının haziran ayında Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren annesi

Ebru hanım tarafından suda dünyaya getirildi. Çocuklarının gelişimine verdikleri önemi Oğlumuzun içine doğduğu evrene saygılı, özgüvenli ve bizim başaramadıklarımızı erçekleştirebilecek bir çocuk olması için her şeyi yaptık" sözleriyle özetleyen anne Ebru Kesican, biricik yavruları Zirve Doruk hakkında şu bilgileri verdi:

"Eşim ve ben, Zirve Doruk için o zamanın en modern usulleri neyse hepsini birer birer uyguladık inanın. Oturmasını, kalkmasını, tuvalet adabını, kaç yaşında hangi arkadaşları ile ne oynayacağını falan hepsini kitabına uygun yaptık. Koca insanlarız, şu yaşa kadar daha bir kere psikoloğa gitmedik; Zirve Doruk belki 2 yaş sendromuna girer diye pedagog'a koştuk zamanında. Henüz 5 yaşında baleye başladı, sonra piyanoya yazdırdık, ilkokuldayken tenis oynardı, satranç deseniz o da var, yemedik içmedik özel okullara da gönderdik ama gelin görün ki yaş biraz ilerledikçe bizim oğlanın da diğerlerinden pek bi farkı kalmadı. O kadar tenis dersi alan çocuk yine halı saha maçına gitti, yine bütün gün oturup televizyon izledi. İşte şimdi de bankacı oluyor... Tamam oğlumuzdur, bir yaramazlığını da görmedik çok şükür ama suda dünyaya gelen bir çocuğun, şimdi elinde iddaa kuponlarıyla gezip, bankacılık sınavlarına hazırlanması da ağrıma gidiyor açıkçası."

"Çocuk maalesef kendini amorti etmedi" Sözlerine oğlunun hiç değilse it kopuk serseri olmadığı için memnun olduğunu söyleyerek başlayan baba Serhat Kesican ise yine de yaptıkları yatırımların çok da karşılığını alamadıklarını itiraf etti. Kendisinin de bir devlet bankasından emekli olduğunu dile getiren baba Kesican, "Zirve Doruk ne olursa olsun bizim canımız ama yine de bir kendi çocukluğuma bakıyorum, bir bizim Zirve Doruk'un çocukluğa bakıyorum, aklım almıyor...
Ben köy yerinde, saldım çayıra mevlam kayıra anlayışıyla yetişip bankacı oldum, bizim oğlan aman hangi yaşta hangi oyun kişisel gelişimine katkıda bulunacak, aman organik gıdalarla beslensin falan derken yine sonunda benimle aynı noktaya vardı. Kabaca bir hesap yaptım, bankadan emekli olana kadar kazanacağı parayla bu yaşa gelene kadar onun için yaptığımız masrafı ucu ucuna ancak çıkartabiliyor. Neyse, canı sağolsun tabii. Evlattır neticede..." diyerek, yaşadığı hayal kırıklığını gözler önüne serdi.

"Bazı şeyler zorla olmuyor"

Anne ve babasının açıklamalarının ardından söz alan Zirve Doruk Kesican ise bazı şeylerin de fıtrat meselesini olduğunu ve ailesinin daha en başta klasik müzikle olsun, suda doğumla olsun beklentileri gereksiz yere yükselttiğini belirtti. Sadece isminin ağırlığının bile kendisi için yük
olduğunu vurgulayan Zirve Doruk Kesican, "Valla benim kimseden baleydi, gitar kursuydu bilmmneydi gibi bir talebim olmadı. Zaten sonra arkadaşlar arasında da epey zorluk yaşadım, sıkıntılar oldu. Baleyi filan zaten kimseye anlatamazsın da, suda doğum hikayesi yüzünden bile lise bitene kadar lakabım lepistes olarak kaldı. Sağolsunlar uğraşmışlar etmişler ama keşke hiç girmeselerdi böyle işlere" dedi.

Hayatının bundan sonraki dönemi için sınavları geçebilirse bankacı olmak ve Fizik öğretmeni olarak atama bekleyen kız arkadaşıyla evlenip birlikte 10 sene ev kredisi ödemek gibi planları olduğunu belirten Zirve Doruk Kesican, açıklamalarına şöyle son verdi: "Bizden geçti artık ama çocuk sahibi olunca yine elimiz mahkum deniycez bu klasik müziğiydi, suda doğumuydu, zeka geliştiren oyuncaklarıydı falan. Bu şekilde 3-5 jenerasyon sonra belki aileden dahi bir bilimadamı ya da bir gol kralı falan çıkarabilirsek ne mutlu bize..."
 
Sırf para tuzağı başka birşey değil.. Yok suda doğummuş yok 2 yaş sendromu koş pedegog'a sonunda yine olacağı yere varıyor.. Çocuğu kukla gibi oynatıp yönetmişler. Ama akıl kemale erince yine kendi bildiğini yapmış. Biraz çocuğun isteklerine de kulak vermek lazım.. Bazı aileler o kadar mükemmelliyetçi oluyorlar ki küçücük çocuklardan 20-30 yaşındaki insanlar gibi davranmalarını bekliyorlar.. Sonrada çocuğum neden hırçın diye soruyorlar.. Vallahi Allah yardımcımız olsun çocuk yetiştirmek zor iş..
 
((( suda dünyaya gelen bir çocuğun, şimdi elinde iddaa kuponlarıyla gezip, bankacılık sınavlarına hazırlanması da ağrıma gidiyor açıkçası.")))

Ne sacma. Suda dogan bir cocugun hahaha :))) ya vallaha güldüm bencede bu bir saka olmali... :9:
 
harika ya. çok güldüm. bence de insanlar bütün hayallerini çocuklarına yüklemekten vazgeçmeliler artık. neden herkes mükemmel çocuğu hayal eder hep. ya da mükemmel ne demektir??? sağlıklı büyümesi için tabii ki elimizdenn geleni yapmakla yükümlüyüz ama bazen fazla yükleniliyor çocuklara. çocuklar da bunların altında ezilip, daha yorgun büyüyorlar bence.
 
olsun yaa illaki birseyler yapmıslar ve sonunda düzgün bir cocuk cıkmıs ortaya. 10 yıl ev krdisi ödeyip mutlu bir yuva kurma hayali var. bu bile ne kadar büyük bir erdem. gülüyorum hala ama :60:
 
gercekten de aılesı beklentılerını yuksek tutmus hoş daha ne yapsın cocuk serserı degıl en azından ev alma planı yapıp evlenmeyı dusunuyor hemde bankacı olcak benım kızımda oyle olsa sevınırım sahsen.hayırlısı :)
 
yazının kaynağını sanırım araştırıp yazmışsınızdır.çünkü bu yazı eğlenceli ve absürt yazılar yazan bir sitenin yazısı..lütfen o gözle bakarak okuyun...
 
Yazı biraz uzunca ama ben çok beğendim arkadaşlar. Okumanızı tavsiye ederim...

Zaten hep savunurdum çocuk yetiştirmede salt doğru yoktur diye. Çocuğun kişiliği, ailenin yaklaşımı, çevresel etkiler, genetik faktörler vs. hepsi bir bütün. Önemli olan ahlaklı, çevresine saygılı çocuklar yetiştirmek diye düşünüyorum...
:81:




Türkiye'nin suda doğumla dünyaya gelen ilk bebeği Zirve Doruk Kesican, Türkiye'nin modern usüllere göre yetiştirilen ilk çocuğu... Daha annesinin karnındayken klasik müzik dinletilerek hayata hazırlanan Zirve Doruk, 1985 yılının haziran ayında Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren annesi

Ebru hanım tarafından suda dünyaya getirildi. Çocuklarının gelişimine verdikleri önemi Oğlumuzun içine doğduğu evrene saygılı, özgüvenli ve bizim başaramadıklarımızı erçekleştirebilecek bir çocuk olması için her şeyi yaptık" sözleriyle özetleyen anne Ebru Kesican, biricik yavruları Zirve Doruk hakkında şu bilgileri verdi:

"Eşim ve ben, Zirve Doruk için o zamanın en modern usulleri neyse hepsini birer birer uyguladık inanın. Oturmasını, kalkmasını, tuvalet adabını, kaç yaşında hangi arkadaşları ile ne oynayacağını falan hepsini kitabına uygun yaptık. Koca insanlarız, şu yaşa kadar daha bir kere psikoloğa gitmedik; Zirve Doruk belki 2 yaş sendromuna girer diye pedagog'a koştuk zamanında. Henüz 5 yaşında baleye başladı, sonra piyanoya yazdırdık, ilkokuldayken tenis oynardı, satranç deseniz o da var, yemedik içmedik özel okullara da gönderdik ama gelin görün ki yaş biraz ilerledikçe bizim oğlanın da diğerlerinden pek bi farkı kalmadı. O kadar tenis dersi alan çocuk yine halı saha maçına gitti, yine bütün gün oturup televizyon izledi. İşte şimdi de bankacı oluyor... Tamam oğlumuzdur, bir yaramazlığını da görmedik çok şükür ama suda dünyaya gelen bir çocuğun, şimdi elinde iddaa kuponlarıyla gezip, bankacılık sınavlarına hazırlanması da ağrıma gidiyor açıkçası."

"Çocuk maalesef kendini amorti etmedi" Sözlerine oğlunun hiç değilse it kopuk serseri olmadığı için memnun olduğunu söyleyerek başlayan baba Serhat Kesican ise yine de yaptıkları yatırımların çok da karşılığını alamadıklarını itiraf etti. Kendisinin de bir devlet bankasından emekli olduğunu dile getiren baba Kesican, "Zirve Doruk ne olursa olsun bizim canımız ama yine de bir kendi çocukluğuma bakıyorum, bir bizim Zirve Doruk'un çocukluğa bakıyorum, aklım almıyor...
Ben köy yerinde, saldım çayıra mevlam kayıra anlayışıyla yetişip bankacı oldum, bizim oğlan aman hangi yaşta hangi oyun kişisel gelişimine katkıda bulunacak, aman organik gıdalarla beslensin falan derken yine sonunda benimle aynı noktaya vardı. Kabaca bir hesap yaptım, bankadan emekli olana kadar kazanacağı parayla bu yaşa gelene kadar onun için yaptığımız masrafı ucu ucuna ancak çıkartabiliyor. Neyse, canı sağolsun tabii. Evlattır neticede..." diyerek, yaşadığı hayal kırıklığını gözler önüne serdi.

"Bazı şeyler zorla olmuyor"

Anne ve babasının açıklamalarının ardından söz alan Zirve Doruk Kesican ise bazı şeylerin de fıtrat meselesini olduğunu ve ailesinin daha en başta klasik müzikle olsun, suda doğumla olsun beklentileri gereksiz yere yükselttiğini belirtti. Sadece isminin ağırlığının bile kendisi için yük
olduğunu vurgulayan Zirve Doruk Kesican, "Valla benim kimseden baleydi, gitar kursuydu bilmmneydi gibi bir talebim olmadı. Zaten sonra arkadaşlar arasında da epey zorluk yaşadım, sıkıntılar oldu. Baleyi filan zaten kimseye anlatamazsın da, suda doğum hikayesi yüzünden bile lise bitene kadar lakabım lepistes olarak kaldı. Sağolsunlar uğraşmışlar etmişler ama keşke hiç girmeselerdi böyle işlere" dedi.

Hayatının bundan sonraki dönemi için sınavları geçebilirse bankacı olmak ve Fizik öğretmeni olarak atama bekleyen kız arkadaşıyla evlenip birlikte 10 sene ev kredisi ödemek gibi planları olduğunu belirten Zirve Doruk Kesican, açıklamalarına şöyle son verdi: "Bizden geçti artık ama çocuk sahibi olunca yine elimiz mahkum deniycez bu klasik müziğiydi, suda doğumuydu, zeka geliştiren oyuncaklarıydı falan. Bu şekilde 3-5 jenerasyon sonra belki aileden dahi bir bilimadamı ya da bir gol kralı falan çıkarabilirsek ne mutlu bize..."

zaytung haberleri gerçek değildir ben çok eğleniyorum okurken:)
 
Valla hiç şaka gibi değil. Gazeteden bir haber bu... Ayrıca o kadar mantıklı ki şaka gibi gelmedi bana doğrusu...

Zaytung.Com
Zaytung.Com - ÖnbellekBenzer
Güncel konularla ilgili haber formatında alaycı içerikler bulunduran bir site.

bu internet sitesinden alıntıdır şaka yani herşeyi ti ye alan gerçekten komik eğlenceli bir site
 
Bence de şaka değil bu,oldukça gerçek anlatılmış. Ama insan hayatına doğum şeklinin etki etmeyeceğini düşünüyorum,ki bu örnekde güzel açıklamış. Ister sezeryan,ister suda doğum,ister normal doğum hiç farketmiyor,.eğer farketseydi,insan dişinden tırnağından kısar napar yapar suda doğum yapardı.ayrıca herşeyi kitaplara uyarlamak bence saçma,bırakın çocuk biraz doğal ortamda yetişmeyi öğrensin,ki günümüzde ve bizim ülkemizde çoğu şey bundan ibaret.
 
hakikaten tiye alınacak bi konu ama çocuk isminden başlıyoruz şekillendirmeye klasik müzikler şunlar bunlar mesela çocuğa silah almıyoruz şiddet öğrenmesin diye fıtratında var çocuk (yani benim oğlum )yumruk havada geziyor .
 
:)))çok hoş bir yazı..birebir gerçek olmadığı kesin ama benzerleride yok değil yani değilmi :))dün akşam bir televizyon kanalında seyrettiğim dizide bayanın biri eski kadınlar çocuk terbiye etmekten çok iyi anlıyorlardı diye bir cümle kullandı,hak verdim yani..hani bir kendi çocukluğuma bakıyorum birde kızıma,yeni nesil annelerinde var birşey:D..çok şımartıyoruz çoookk :52:
 
kızlar yazı bir zaytung haberi evet ve süper olmuş ama konuya istinaden ben de çok beğendiğim bi yazı paylaşmak istiyorum sizinle...



Hep söylüyorum biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi
Gülse Birsel'in Günümüz gençligi ve emolar hakkındaki yazısı grip "Yatınca geçer"di başın ağrıyorsa "Çocukların başı ağrımaz" denirdi
uykun kaçıyorsa "Oyuncaklarını düşün güzel rüyalar görürsün" şeklinde konu
halledilirdi!

Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya "Tembel"din ya "Yavaştan sağlam
sağlam öğreniyor"dun!
Hüzünlü bir çocuksan "Yazar olacak herhalde" derlerdi
yerinde duramıyorsan etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı
susup otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı'
okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik' hüzünlüyse 'depresif'
aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler! O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular? Emo!
Emo ne?
Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan miskin görünüşlü asık suratlı beti benzi atmış sıska
dar pantolonlu converse'li siyah ojeli ergenler var ya...
Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar.
Aha onlar Emo!
Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor.
Bizim zamanımızda punk vardı ya onun gibi bir akım ama bir halta yaramayanı!

*HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM*
Ay kıyamaam! Zamanında kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün üstelik de yaz tatilinde evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım denize gitmedim sohbetlere katılmadım tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü balkonda otururken annem "Ne bu surat her gün senin derdin ne kızım aaa..." şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
"Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız" cevabımın üzerinden sanırım
birkaç saniye geçmişti ki acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım.
Annem her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti.
Mıncırma malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan konu komşu bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir.
Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir elle kavranır ve et 180 derece çevrilir!
Hemen ardından daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken annem kısık sesle
yüzünü yüzüme yaklaştırarak "Alırım ayağımın altına" diye başladı ve "Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsan da git bakkala evin alışverişini yap sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir akşam misafir var hadi yallah..." şeklinde bitirdi!

*NE DERDİM KALDI NE DE TASAM*
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir.
Mıncıran mutlu mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu.
Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo'luğum o gün bitti bu yaşa
kadar da hep mutlu mesut uyumlu üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin
sokakta bira içen gelen geçenden ihtiyacı var diye değil hayat tarzı sandığı için para dilenen dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp
bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo... Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri bir eşek tıraşına ***ürürlerdi kesin!
Ülkenin gençlerine bak.
Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar polise atsın diye eline taş verilenler bir de emo'lar!
Gelecekten çok umutluyum çok!
 
Back