- 12 Temmuz 2006
- 754
- 15
- 44
Hangi erkek ve kadınlar daha kolay aldatılır?
Yaşamını kadın hakları için mücadeleye ayıran sarı saçlı, albenili, 48 yaşında, çekici ve güzel bir kadın Vildan Hanım...
Kadıköy Maarif Koleji’nin arkasından Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş ve hukukçu olmuş...
Hukukçu olan kocası da genç, çok yakışıklı ve kültürlüymüş, evlenip Gaziantep’e gitmiş...
Vildan Hanım’ın Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan dramı sonra ortaya çıkıyor...
Evliliğinin 3. yılında kocası bir başka kadınla imam nikahı kıyıyor, daha da kötüsü yıllarca Vildan Hanım’ı değil imam nikahlı ikinci eşini “gerçek bir kadın olarak görüyor...”
“Çünkü” diyor, “Ona aldığım her hediyeden büyük küçük demeden mutlu oluyordu ve bana erkek olduğumu hissettiriyordu... Oysa sen arabanı değiştirdiğimde bile bana sadece ‘sağol’ demekle yetindin...”
***
Babasının ve annesinin gururu Vildan Hanım, gayet cerbezeli bir hukukçu olarak tüm ülkede aktif bir kadın hakları savunucusuyken, hukukçu olarak bu mücadeleyi verirken, kocası “kendisine erkekliğini hissettirecek kadını çok daha az eğitim almış bir geyşa ruhlu kadında” aradı yıllarca...
Ne hazin bir öykü ya da kocanın suçlanabileceği ne örnek bir hikaye gibi görünüyor, oysa çok daha karmaşık...
Yıllar önce Tokya’da “Uzakdoğu Kültürü” üzerine almakta olduğum birkaç aylık eğitimin derslerinden birinin konu başlığı “Geyşa kültürü”ydü...
Başlığın provokatifliği, Batı Avrupa’dan ve Ortadoğu’dan gelen meslektaşlarımı heyecanlandırmış ve yüzlerinde “Sırıtkan bir ifade” belirmişti...
Geyşa kültürü denince, “Kerhane kültüründen söz edilecek” zannediyorlardı...
Oysa eğitmen gayet ciddiydi; “Geyşalar Japon toplumunda psikiyatr görevi görürler...Tabii erkekler üzerinde... Birçok Japon erkeği, haftada 1 ya da 2 akşam üstü işinden çıkıp Geyşahouse’lara gider... Orada sakisi, mezeleri ve Geyşa’nın sohbetini bulacaktır... Uzun yıllar içinde iyi eğitim alan Geyşalar bu seanslarda fazla konuşmazlar, daha çok dinlemeye özen gösterirler... Anlayışlı ve sevecen davranarak ağır iş temposunun ve rekabetin içinden gelen erkeği rahatlatırlar... Müşteri rahatladıktan sonra evinin yolunu tutar ve gerçek bir Geyşa’nın işi biter... Cinsel ilişki zorunlu değildir... Ancak Geyşa o kişiyi beğenir ve ilişkiye girmek isterse kendi bileceği iştir, ona kimse karışmaz...”
***
Vildan Hanım, nereden bilsin ki güzel olmak, akıllı olmak, çekici olmak, aktif bir iş kadını olmak, “babasının ve annesinin iyi okullarda okutularak özenle yetiştirilmiş prenses” kızları için, mükemmel bir tablodur ama, o tablo eşler ya da erkek arkadaşlar için hiç bir zaman çok güzel değildir...
Erkek kendi ruhunu okşayacak kadına “kadınım” diyecektir...
Babasının prensesi kızlar, babalarının idolleridirler...
O idol çok iyi yetişmiş, akıllı, bilgili, kültürlü, güzel ve bakımlı bir genç kız idolüdür...
Ve o genç kız babasının biricik kızıdır...
Annesinin özenle yetiştirdiği prensestir...
Zavallı Vildan Hanım kendisi, öyle bir kadın olduğu için kocasından takdir beklediğini söylüyor...
Oysa kocası kendisini erkek olarak hissettirecek, onu takdir edecek bir kadını arzuluyor...
Herkes başka yerlerden karşısındakinin alkışını arıyor...
Ne hazin kimsenin kimseyi alkışlayacak hali yok...
Herkes kendi alkışının peşinde...
Onun dramını anlıyorum...
Bilmiyor ki Vildan Hanım aslında en kolay aldatılan erkek ve kadınlar güçlü, karizmatik ya da çok güzel olanlardır...
Karşı tarafta ilk günden itibaren ağır kompleks yaparlar...
O kompleksi tatmin, ancak karşındakini aldatmayla mümkündür...
Habire aldatarak rahatlarlar ve yıkık egolarını doyururlar...
Çözüme gelince; bu uzun bir konudur ve biraz daha işlenmeye muhtaçtır...
O zamana kadar Vildan Hanım’a bir ipucu vereyim...
Babasının prensesi kızlar, hayatta kolay kolay mutlu olamazlar...
Onlar hep alkışa alışmışlardır...
Kendi ayaklarının üzerinde durarak aldıkları alkışa...
Oysa yanı başlarındaki erkekler, onlara kendi erkeklerini hissettirecek kadınlar aramaktadırlar...
Alkışlanmayı bekleyen prenses kadınla, kadın tarafından erkekliği yüceltilerek pohpohlanmak isteyen erkek...
Çoğu zaman uzlaşmaz bir durumdur...
Yatağa kadar sirayet eder!..
Durum uzlaşmaz bir çelişki arzeder...
VATAN GAZETESİ
REHA MUHTAR
Yaşamını kadın hakları için mücadeleye ayıran sarı saçlı, albenili, 48 yaşında, çekici ve güzel bir kadın Vildan Hanım...
Kadıköy Maarif Koleji’nin arkasından Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş ve hukukçu olmuş...
Hukukçu olan kocası da genç, çok yakışıklı ve kültürlüymüş, evlenip Gaziantep’e gitmiş...
Vildan Hanım’ın Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan dramı sonra ortaya çıkıyor...
Evliliğinin 3. yılında kocası bir başka kadınla imam nikahı kıyıyor, daha da kötüsü yıllarca Vildan Hanım’ı değil imam nikahlı ikinci eşini “gerçek bir kadın olarak görüyor...”
“Çünkü” diyor, “Ona aldığım her hediyeden büyük küçük demeden mutlu oluyordu ve bana erkek olduğumu hissettiriyordu... Oysa sen arabanı değiştirdiğimde bile bana sadece ‘sağol’ demekle yetindin...”
***
Babasının ve annesinin gururu Vildan Hanım, gayet cerbezeli bir hukukçu olarak tüm ülkede aktif bir kadın hakları savunucusuyken, hukukçu olarak bu mücadeleyi verirken, kocası “kendisine erkekliğini hissettirecek kadını çok daha az eğitim almış bir geyşa ruhlu kadında” aradı yıllarca...
Ne hazin bir öykü ya da kocanın suçlanabileceği ne örnek bir hikaye gibi görünüyor, oysa çok daha karmaşık...
Yıllar önce Tokya’da “Uzakdoğu Kültürü” üzerine almakta olduğum birkaç aylık eğitimin derslerinden birinin konu başlığı “Geyşa kültürü”ydü...
Başlığın provokatifliği, Batı Avrupa’dan ve Ortadoğu’dan gelen meslektaşlarımı heyecanlandırmış ve yüzlerinde “Sırıtkan bir ifade” belirmişti...
Geyşa kültürü denince, “Kerhane kültüründen söz edilecek” zannediyorlardı...
Oysa eğitmen gayet ciddiydi; “Geyşalar Japon toplumunda psikiyatr görevi görürler...Tabii erkekler üzerinde... Birçok Japon erkeği, haftada 1 ya da 2 akşam üstü işinden çıkıp Geyşahouse’lara gider... Orada sakisi, mezeleri ve Geyşa’nın sohbetini bulacaktır... Uzun yıllar içinde iyi eğitim alan Geyşalar bu seanslarda fazla konuşmazlar, daha çok dinlemeye özen gösterirler... Anlayışlı ve sevecen davranarak ağır iş temposunun ve rekabetin içinden gelen erkeği rahatlatırlar... Müşteri rahatladıktan sonra evinin yolunu tutar ve gerçek bir Geyşa’nın işi biter... Cinsel ilişki zorunlu değildir... Ancak Geyşa o kişiyi beğenir ve ilişkiye girmek isterse kendi bileceği iştir, ona kimse karışmaz...”
***
Vildan Hanım, nereden bilsin ki güzel olmak, akıllı olmak, çekici olmak, aktif bir iş kadını olmak, “babasının ve annesinin iyi okullarda okutularak özenle yetiştirilmiş prenses” kızları için, mükemmel bir tablodur ama, o tablo eşler ya da erkek arkadaşlar için hiç bir zaman çok güzel değildir...
Erkek kendi ruhunu okşayacak kadına “kadınım” diyecektir...
Babasının prensesi kızlar, babalarının idolleridirler...
O idol çok iyi yetişmiş, akıllı, bilgili, kültürlü, güzel ve bakımlı bir genç kız idolüdür...
Ve o genç kız babasının biricik kızıdır...
Annesinin özenle yetiştirdiği prensestir...
Zavallı Vildan Hanım kendisi, öyle bir kadın olduğu için kocasından takdir beklediğini söylüyor...
Oysa kocası kendisini erkek olarak hissettirecek, onu takdir edecek bir kadını arzuluyor...
Herkes başka yerlerden karşısındakinin alkışını arıyor...
Ne hazin kimsenin kimseyi alkışlayacak hali yok...
Herkes kendi alkışının peşinde...
Onun dramını anlıyorum...
Bilmiyor ki Vildan Hanım aslında en kolay aldatılan erkek ve kadınlar güçlü, karizmatik ya da çok güzel olanlardır...
Karşı tarafta ilk günden itibaren ağır kompleks yaparlar...
O kompleksi tatmin, ancak karşındakini aldatmayla mümkündür...
Habire aldatarak rahatlarlar ve yıkık egolarını doyururlar...
Çözüme gelince; bu uzun bir konudur ve biraz daha işlenmeye muhtaçtır...
O zamana kadar Vildan Hanım’a bir ipucu vereyim...
Babasının prensesi kızlar, hayatta kolay kolay mutlu olamazlar...
Onlar hep alkışa alışmışlardır...
Kendi ayaklarının üzerinde durarak aldıkları alkışa...
Oysa yanı başlarındaki erkekler, onlara kendi erkeklerini hissettirecek kadınlar aramaktadırlar...
Alkışlanmayı bekleyen prenses kadınla, kadın tarafından erkekliği yüceltilerek pohpohlanmak isteyen erkek...
Çoğu zaman uzlaşmaz bir durumdur...
Yatağa kadar sirayet eder!..
Durum uzlaşmaz bir çelişki arzeder...
VATAN GAZETESİ
REHA MUHTAR