Graves oftalmopatisi, Graves tipi zehirli guvatrlarda görülen bir göz hastalığıdır . Hastalık bu tip zehirli guvatrların yaklaşık yarısında bulunur. Gerçekten de gözün dışa, öne itilmesi, fırlaması vardır.
Garves oftalmopatisi , görmeyi olumsuz etkileyen, yüzün şeklini bozan bir hastalıktır. Tedaviye erken başlandığında çoğu kez yeterince başarılı elde edilebilir. Ancak tedavi erkende başlasa tam bir başarı her zaman mümkün olmayabilir. Tedavide geç kalınan hastalarda ise başarısızlık oranı daha fazladır. Nitekim Bazan hastalar '' doktor beni yeterince iyi tedavi edemedi, gözüm böyle kaldı ' diyebilmektedirler. Bu yanlış bir değerlendirmedir. Tedavide başarısızlık doktorun zehirli guvatr tedavi şeklinden değil, hastalığın özelliği yanı sıra, hastadaki özelliğinden kaynaklanmaktadır. Hastalığın ne kadar düzelebileceğine dair önceden doktorun tahminde bulunması, hastaya bir garanti vermesi olanağı yoktur. Ancak bilinen bir gerçek, sigara içenlerde hastalığın daha sık görüleceği ve tedaviye yanıtın çok düşük olacağıdır. Bu sebeple Graves oftalmopatisi olanlarda sigarayı bırakma şiddetle önerilmektedir.
Graves tipi zehirli guvatrlar, temelde o kişinin bağışıklık sisteminin kusurlu çalışmasından kaynaklanmaktadır. Graves oftalmopatisi de (göz fırlaması da) yine bağışıklık sisitemimizin kusurlu çalışmasından kaynaklanmaktadır (bak: Hipertiroidiler). Bağışıklık sistemi vücudumuzun savunma sisitemi, adeta askerleridir. Vücuda giren bazı cisimleri adeta düşman kabul eder, ona karşı karşı mücadeleci davranır, yok etmeye çalışır. Vücuda giren bu cisim, bir mikrop veya bir doku veya bir organ olabilir. Bunlara karşı bağışıklık sistemimiz antikor üretmektedir. Üretilen bu antikorlarla vücudumuz mikropları yok eder; veya Vücudumuza, dışardan uygun olmayan bir doku veya organ nakledilmişse, bunlara karşı da antikor üretebilir. Nitekim organ naklinde nakledilen organın retedilmesi, bağışıklık sistemimiizin nakledilen organı yabancı olarak algılamasından kaynaklanmaktadır. Buna karşın kendi dokularımız, organlarımız, daha anne karnındayken, bağışıklık sistemine tanıtılır. Yaşam boyu da bu tanıtım devam eder. Bu sayede kendi doku ve organlaımızı bağışıklık sistemimiz yabancı kabul etmemektedir. Adeta bağışıklık sistemine '' bak bu sana aittir, bunu yabancı kabul etme '' denilmektedir. Bu aynen bir ev köpeğinin ev halkını tanıması, onlara havlamamasına benzetilebilir. . Ancak bağışıklık sistemi bazen kendi doku veya organının kendine ait olduğunu unutabilmektedir. O doku veya organa karşı antikor üretmekte doku veya organı yok etmeye çalışmakta onu hastalandırmaktadır. Bu tür hastalıklara, yani bağışıklık sisteminin kendi organını yabancı kabul ederek onu hastalandırmasına otoimmun hastalıklar demekteyiz. Sadece tiroid değil diğer bir çok organımızın otoimmun hastalığı olabilmektedir. Tiroid önde gelenlerinden birisidir. Otoimmun hastalığı yine ayni benzetme ile, bir ev köpeğinin ev üyelerinden birisini unutup ona havlaması, gibidir.
Otoimmun hastalıklarda irsi yani genetik yatkınlık çoğu kez hastalığın ortaya çıkmasında önemlidir. Gerçekten otoimmun bir hastalığı olanın birinci derecede kan akrabalarında ayni hastalık daha sık görülmektedir.
Graves oftalmopatisi de otoimmun bir hastalıktır. Graves oftalmopatisinde bağışıklık sistemimiz göz arkasında bulunan dokularımızı yabancı kabul etmekte, ona reaksiyon göstermektedir. Göz arkasındaki dokulara karşı bağışıklık maddeleri yani antikorlar üretilmekte ve sonuç olarak hastalık ortaya çıkmaktadır. Hastalık, hemen daima Graves tipi zehirli guvatrla birlikte görülmektedir.
Hastalıkta, göz arkasında bir iltihap olmaktadır. Bu mikrobik bir iltihap olmayıp, yukarda değindiğimiz otoimmun bir iltihaptır. Buna bağlı olarak göz kapaklarında, göz çevresinde ve göz arkasındaki dokularda GAG dediğimiz adeta yumurta akı gibi bir sıvı (ödem) birikmektedir. Bu nedenle göz kapakları ve göz çevresi şiş görünümdedir. Buna ilaveten göz arkasında lenfosit dediğimiz kan hücreleri yoğun şekilde toplanmaktadır. Göz arkasında yağ dokusu artmakta; gözü hareket ettiren adeleler şişmektedir. Bunların sonucu göz ileri doğru itilmekte (fırlamakta) ve göz hareketleri bozulmakta, çift görmelere sebep olmaktadır.
Yumurta akı benzeri tarif ettiğimiz ödem, göz arkasında yaygın, göz adeleleri içinde, göz kapaklarında göz yaşı bezinde, hatta gözümüzün beyazında ve göz bebeğimiz de toplanabilmektedir.
Göz yuvasının 3 tarafı kemikle kapatılmış, sadece ön tarafı açıktır. Bu sebeple gözün arkasında biriken hücreler ve ödemle oluşan yumak(kitle) gözü itecektir. Göz ancak öne doğru itilebilecektir.
Her göz küremizin etrafında 4 adet adele mevcuttur. Sağ, sol, üst ve alt adeleler. Bunla gözü sağa,sola,yukarı ve aşağı döndürürler. Her iki gözde ki bu adelelerin ancak ortak ve uyumlu çalışmasıyla bir cismi 3 boyutlu ve net olarak görebiliriz. Ancak Graves oftalmopatisinde bu adeleler adeta sosis gibi şişmiş olup, bu nedenle yeterince kasılıp gevşeyemediğinden, bakış esnasında iki gözün uyumlu hareketi kaybolabilmektedir. Bunun sonucu çift görmeler başlar. Bu durum hastayı ileri derecede rahatsız etmektedir. Yürümede zorluk çeker, araba kullanamaz.
Göz hastalığının derecesi kişiden kişiye fark edebilir. İlk belirtiler parlak bakma ve göz açıklığının artmasıdır. Bunun sebebi göz kapaklarındaki kasılmadır. Daha sonra göz kapakları ve göz çevresinde şişlik ( ödem) ortaya çıkmaktadır. Hastalığın bir basamak daha ağırında, yukarda da değindiğimiz göz fırlaması olmaktadır. Özel ölçü aletiyle gözün öne mesafesi 15-17 milimetredir. Graves oftalmopatisi hastalığında bu artmakta 20 milimetreyi geçmektedir. 27 mm üstündeki aşırı göz fırlamalarında, hasta genelde gece gözü aralık olarak uyur, göz tam kapanamaz. Bu önemli bir olumsuzluktur. Gece , bu kapakların aralık kalması sebebiyle, temzilenemeyen, kuruyan gözde, mikroplar kolay yuvalanarak, gözde tehlike yaratabilirler; hatta göz kaybına kadar gidebilecek olumsuzluğa sebep olabilirler.
İleri evrelerinde çift görme, görme alanında daralma, göz tansiyonu gibi sorunlara sebep olabilecektir.
Graves oftalmaopatisi olanlarda iyi bir tiroid muayenesi, göz uzmanına gönderilerek gözün değerlendirilmesi önemlidir. Tiroid ve göz açısından laboratuvar tetkikleri yapılmalıdır. Gerektiğinde göz arka bölgesinin MR tetkiki de yararlı bilgiler verebilmektedir.
2009 yılında Graves oftalmopatisine ilişkin uluslararası konsensusta , oftalmopati tedavisinin bu konudaki deneyimli, onaylanmış, merkezlerce yürütülmesi ön görülmektedir. Bu merkezlerde endokrinolog ve Graves oftalmopatisi konusunda deneyimli göz uzmanı bulunmaktadır. Bu merkezler gerektiğinde, hastanın özelliğine göre, başka tıp branşlarından da, örneğin radyoterapi gibi, yardım istemektedir.
Hastalığın tedavisinde yukarda da belirttiğimiz gibi, gözü tamamen eski durumuna getirebilme gibi bir garanti yoktur. Hatta gözün tedaviyle ne dereceye kadar düzeleceğini tahmin etmek te olanaksızdır. Tedavide
olumlu yanıt ortalama % 75-85 civarındadır.
Az tuzlu yeme, karyolanın baş ucunu çok hafif yükseltme, haftada 1-2 gün küçük dozda idrar söktürücü ilaç kullanılması kısmi bir yarar sağlamaktadır.
İlk basamak olarak tedavide kortizon kullanılmaktadır. Son zamanlarda damardan serumla verilen yüksek dozda kortizon programı daha yaygın kullanılmaktadır.
Bundan yeterince yarar görülmediğinde, ikinci basamak olarak, göz arkasına ışınlama tedavisi yapılmaktadır. Bunun için hasta bu konuda deneyimli radyoterapi merkezlerine havale edilmektedir. Ancak şeker hastalığı varlığında bu mümkün olamamaktadır.
Bu iki tedaviden de yarar görülmediğinde bazı diğer ilaç ve yaklaşımlarda olabilmektedir. Graves tipi zehirli guvatr da tüm tiroidin operasyonla çıkarılması , gözdeki Graves oftalmopatisinde de yarar sağlamaktadır. Ancak Graves oftalmopatisi varsa mutlaka tiroid operasyonu gereklidir diye bir koşul da söz konusu değildir.
Hastalığın aktif ve inaktif evreleri bulunmaktadır . Aktif devre 1-2 yıl kadar sürebilmekte ; sonra hastaların büyük bölümünde inaktif evreye ulaşmaktadır. Graves oftalmopatisi göz arkasında, yağ dokusu birikimi ve de bir alçının veya çimentonun donması gibi fibrozis dediğimiz olay zamanla ortaya çıkmaktadır. Özellikle tedavide gecikilmiş hastalarda bu daha belirgindir. Hastalık aktivitesini, yani etkinliğini yitirmiş olmasına rağmen, bu yağ birikimi ve fibrozis dediğimiz olay ve gözün bunlara bağlı olarak fırlamış olması, sekel olarak kalabilmektedir. Bu fırlaklık kişinin görüntüsünü olumsuz olarak değiştirebilir. Onun üzülmesine, moralinin bozulmasına, mutsuzluğuna sebep olur. Ayrıca dışarıya fırlamış gözün tozdan topraktan, güneş ışınlarından da korunması zor ve yetersiz olacaktır. Bu nedenle mümkün olduğunca geriye, normal yerine çekilmesi, olanaklar ölçüsünde gerekmektedir. Bu da dekompresyon operasyonlarıyla olmaktadır. Göz klinkleri bunun için adrestir. Ancak her merkezde yapılamamaktadır. Ülkemizde ancak bir kaç merkezde başarıyla uygulanmaktadır. Dekompresyon cerrahisinde göz arkasındaki yumuşak doku mümnün olan miktarda çıkarılır, ayrıca gözün içinde bulunduğu kemik duvardan, kemik dokuları çıkarılarak göz çukuru genişletilir. Bunu takiben göz küresi eski yerine döner. Fırlamayla ilgili şikayetler kaybolur veya en aza iner.
Hastalık otoimmun bir olay olduğu için her zaman tekrarlayabilir. Tekrarlamasının da Graves tipi zehirli guvatrı ve Garves oftalmopatisini tedavi eden doktorun hatasından kaynakalanmamaktadır. Hastalığın kişiye özel davranışıdır.
Diğer taraftan, yıllar geçtikçe oftalmopatinin tekrarlama olasılığı azalmaktadır. Bütün antijen-antikor, yani bağışıklık sisitemi hastalıklarında olduğu gibi bunda da çok aşırı stes ve çok aşırı bir üzüntünün ortaya koyduğu olumsuzluğun, hastalığı tekrar alevlendirmesi söz konusudur.
Son olarak hipertiroidisi olupda göz şikayetleri olanların, fazla oyalanmadan bu konudaki merkezlere baş vurmaları önerilir.
ALINTIDIR.
Garves oftalmopatisi , görmeyi olumsuz etkileyen, yüzün şeklini bozan bir hastalıktır. Tedaviye erken başlandığında çoğu kez yeterince başarılı elde edilebilir. Ancak tedavi erkende başlasa tam bir başarı her zaman mümkün olmayabilir. Tedavide geç kalınan hastalarda ise başarısızlık oranı daha fazladır. Nitekim Bazan hastalar '' doktor beni yeterince iyi tedavi edemedi, gözüm böyle kaldı ' diyebilmektedirler. Bu yanlış bir değerlendirmedir. Tedavide başarısızlık doktorun zehirli guvatr tedavi şeklinden değil, hastalığın özelliği yanı sıra, hastadaki özelliğinden kaynaklanmaktadır. Hastalığın ne kadar düzelebileceğine dair önceden doktorun tahminde bulunması, hastaya bir garanti vermesi olanağı yoktur. Ancak bilinen bir gerçek, sigara içenlerde hastalığın daha sık görüleceği ve tedaviye yanıtın çok düşük olacağıdır. Bu sebeple Graves oftalmopatisi olanlarda sigarayı bırakma şiddetle önerilmektedir.
Graves tipi zehirli guvatrlar, temelde o kişinin bağışıklık sisteminin kusurlu çalışmasından kaynaklanmaktadır. Graves oftalmopatisi de (göz fırlaması da) yine bağışıklık sisitemimizin kusurlu çalışmasından kaynaklanmaktadır (bak: Hipertiroidiler). Bağışıklık sistemi vücudumuzun savunma sisitemi, adeta askerleridir. Vücuda giren bazı cisimleri adeta düşman kabul eder, ona karşı karşı mücadeleci davranır, yok etmeye çalışır. Vücuda giren bu cisim, bir mikrop veya bir doku veya bir organ olabilir. Bunlara karşı bağışıklık sistemimiz antikor üretmektedir. Üretilen bu antikorlarla vücudumuz mikropları yok eder; veya Vücudumuza, dışardan uygun olmayan bir doku veya organ nakledilmişse, bunlara karşı da antikor üretebilir. Nitekim organ naklinde nakledilen organın retedilmesi, bağışıklık sistemimiizin nakledilen organı yabancı olarak algılamasından kaynaklanmaktadır. Buna karşın kendi dokularımız, organlarımız, daha anne karnındayken, bağışıklık sistemine tanıtılır. Yaşam boyu da bu tanıtım devam eder. Bu sayede kendi doku ve organlaımızı bağışıklık sistemimiz yabancı kabul etmemektedir. Adeta bağışıklık sistemine '' bak bu sana aittir, bunu yabancı kabul etme '' denilmektedir. Bu aynen bir ev köpeğinin ev halkını tanıması, onlara havlamamasına benzetilebilir. . Ancak bağışıklık sistemi bazen kendi doku veya organının kendine ait olduğunu unutabilmektedir. O doku veya organa karşı antikor üretmekte doku veya organı yok etmeye çalışmakta onu hastalandırmaktadır. Bu tür hastalıklara, yani bağışıklık sisteminin kendi organını yabancı kabul ederek onu hastalandırmasına otoimmun hastalıklar demekteyiz. Sadece tiroid değil diğer bir çok organımızın otoimmun hastalığı olabilmektedir. Tiroid önde gelenlerinden birisidir. Otoimmun hastalığı yine ayni benzetme ile, bir ev köpeğinin ev üyelerinden birisini unutup ona havlaması, gibidir.
Otoimmun hastalıklarda irsi yani genetik yatkınlık çoğu kez hastalığın ortaya çıkmasında önemlidir. Gerçekten otoimmun bir hastalığı olanın birinci derecede kan akrabalarında ayni hastalık daha sık görülmektedir.
Graves oftalmopatisi de otoimmun bir hastalıktır. Graves oftalmopatisinde bağışıklık sistemimiz göz arkasında bulunan dokularımızı yabancı kabul etmekte, ona reaksiyon göstermektedir. Göz arkasındaki dokulara karşı bağışıklık maddeleri yani antikorlar üretilmekte ve sonuç olarak hastalık ortaya çıkmaktadır. Hastalık, hemen daima Graves tipi zehirli guvatrla birlikte görülmektedir.
Hastalıkta, göz arkasında bir iltihap olmaktadır. Bu mikrobik bir iltihap olmayıp, yukarda değindiğimiz otoimmun bir iltihaptır. Buna bağlı olarak göz kapaklarında, göz çevresinde ve göz arkasındaki dokularda GAG dediğimiz adeta yumurta akı gibi bir sıvı (ödem) birikmektedir. Bu nedenle göz kapakları ve göz çevresi şiş görünümdedir. Buna ilaveten göz arkasında lenfosit dediğimiz kan hücreleri yoğun şekilde toplanmaktadır. Göz arkasında yağ dokusu artmakta; gözü hareket ettiren adeleler şişmektedir. Bunların sonucu göz ileri doğru itilmekte (fırlamakta) ve göz hareketleri bozulmakta, çift görmelere sebep olmaktadır.
Yumurta akı benzeri tarif ettiğimiz ödem, göz arkasında yaygın, göz adeleleri içinde, göz kapaklarında göz yaşı bezinde, hatta gözümüzün beyazında ve göz bebeğimiz de toplanabilmektedir.
Göz yuvasının 3 tarafı kemikle kapatılmış, sadece ön tarafı açıktır. Bu sebeple gözün arkasında biriken hücreler ve ödemle oluşan yumak(kitle) gözü itecektir. Göz ancak öne doğru itilebilecektir.
Her göz küremizin etrafında 4 adet adele mevcuttur. Sağ, sol, üst ve alt adeleler. Bunla gözü sağa,sola,yukarı ve aşağı döndürürler. Her iki gözde ki bu adelelerin ancak ortak ve uyumlu çalışmasıyla bir cismi 3 boyutlu ve net olarak görebiliriz. Ancak Graves oftalmopatisinde bu adeleler adeta sosis gibi şişmiş olup, bu nedenle yeterince kasılıp gevşeyemediğinden, bakış esnasında iki gözün uyumlu hareketi kaybolabilmektedir. Bunun sonucu çift görmeler başlar. Bu durum hastayı ileri derecede rahatsız etmektedir. Yürümede zorluk çeker, araba kullanamaz.
Göz hastalığının derecesi kişiden kişiye fark edebilir. İlk belirtiler parlak bakma ve göz açıklığının artmasıdır. Bunun sebebi göz kapaklarındaki kasılmadır. Daha sonra göz kapakları ve göz çevresinde şişlik ( ödem) ortaya çıkmaktadır. Hastalığın bir basamak daha ağırında, yukarda da değindiğimiz göz fırlaması olmaktadır. Özel ölçü aletiyle gözün öne mesafesi 15-17 milimetredir. Graves oftalmopatisi hastalığında bu artmakta 20 milimetreyi geçmektedir. 27 mm üstündeki aşırı göz fırlamalarında, hasta genelde gece gözü aralık olarak uyur, göz tam kapanamaz. Bu önemli bir olumsuzluktur. Gece , bu kapakların aralık kalması sebebiyle, temzilenemeyen, kuruyan gözde, mikroplar kolay yuvalanarak, gözde tehlike yaratabilirler; hatta göz kaybına kadar gidebilecek olumsuzluğa sebep olabilirler.
İleri evrelerinde çift görme, görme alanında daralma, göz tansiyonu gibi sorunlara sebep olabilecektir.
Graves oftalmaopatisi olanlarda iyi bir tiroid muayenesi, göz uzmanına gönderilerek gözün değerlendirilmesi önemlidir. Tiroid ve göz açısından laboratuvar tetkikleri yapılmalıdır. Gerektiğinde göz arka bölgesinin MR tetkiki de yararlı bilgiler verebilmektedir.
2009 yılında Graves oftalmopatisine ilişkin uluslararası konsensusta , oftalmopati tedavisinin bu konudaki deneyimli, onaylanmış, merkezlerce yürütülmesi ön görülmektedir. Bu merkezlerde endokrinolog ve Graves oftalmopatisi konusunda deneyimli göz uzmanı bulunmaktadır. Bu merkezler gerektiğinde, hastanın özelliğine göre, başka tıp branşlarından da, örneğin radyoterapi gibi, yardım istemektedir.
Hastalığın tedavisinde yukarda da belirttiğimiz gibi, gözü tamamen eski durumuna getirebilme gibi bir garanti yoktur. Hatta gözün tedaviyle ne dereceye kadar düzeleceğini tahmin etmek te olanaksızdır. Tedavide
olumlu yanıt ortalama % 75-85 civarındadır.
Az tuzlu yeme, karyolanın baş ucunu çok hafif yükseltme, haftada 1-2 gün küçük dozda idrar söktürücü ilaç kullanılması kısmi bir yarar sağlamaktadır.
İlk basamak olarak tedavide kortizon kullanılmaktadır. Son zamanlarda damardan serumla verilen yüksek dozda kortizon programı daha yaygın kullanılmaktadır.
Bundan yeterince yarar görülmediğinde, ikinci basamak olarak, göz arkasına ışınlama tedavisi yapılmaktadır. Bunun için hasta bu konuda deneyimli radyoterapi merkezlerine havale edilmektedir. Ancak şeker hastalığı varlığında bu mümkün olamamaktadır.
Bu iki tedaviden de yarar görülmediğinde bazı diğer ilaç ve yaklaşımlarda olabilmektedir. Graves tipi zehirli guvatr da tüm tiroidin operasyonla çıkarılması , gözdeki Graves oftalmopatisinde de yarar sağlamaktadır. Ancak Graves oftalmopatisi varsa mutlaka tiroid operasyonu gereklidir diye bir koşul da söz konusu değildir.
Hastalığın aktif ve inaktif evreleri bulunmaktadır . Aktif devre 1-2 yıl kadar sürebilmekte ; sonra hastaların büyük bölümünde inaktif evreye ulaşmaktadır. Graves oftalmopatisi göz arkasında, yağ dokusu birikimi ve de bir alçının veya çimentonun donması gibi fibrozis dediğimiz olay zamanla ortaya çıkmaktadır. Özellikle tedavide gecikilmiş hastalarda bu daha belirgindir. Hastalık aktivitesini, yani etkinliğini yitirmiş olmasına rağmen, bu yağ birikimi ve fibrozis dediğimiz olay ve gözün bunlara bağlı olarak fırlamış olması, sekel olarak kalabilmektedir. Bu fırlaklık kişinin görüntüsünü olumsuz olarak değiştirebilir. Onun üzülmesine, moralinin bozulmasına, mutsuzluğuna sebep olur. Ayrıca dışarıya fırlamış gözün tozdan topraktan, güneş ışınlarından da korunması zor ve yetersiz olacaktır. Bu nedenle mümkün olduğunca geriye, normal yerine çekilmesi, olanaklar ölçüsünde gerekmektedir. Bu da dekompresyon operasyonlarıyla olmaktadır. Göz klinkleri bunun için adrestir. Ancak her merkezde yapılamamaktadır. Ülkemizde ancak bir kaç merkezde başarıyla uygulanmaktadır. Dekompresyon cerrahisinde göz arkasındaki yumuşak doku mümnün olan miktarda çıkarılır, ayrıca gözün içinde bulunduğu kemik duvardan, kemik dokuları çıkarılarak göz çukuru genişletilir. Bunu takiben göz küresi eski yerine döner. Fırlamayla ilgili şikayetler kaybolur veya en aza iner.
Hastalık otoimmun bir olay olduğu için her zaman tekrarlayabilir. Tekrarlamasının da Graves tipi zehirli guvatrı ve Garves oftalmopatisini tedavi eden doktorun hatasından kaynakalanmamaktadır. Hastalığın kişiye özel davranışıdır.
Diğer taraftan, yıllar geçtikçe oftalmopatinin tekrarlama olasılığı azalmaktadır. Bütün antijen-antikor, yani bağışıklık sisitemi hastalıklarında olduğu gibi bunda da çok aşırı stes ve çok aşırı bir üzüntünün ortaya koyduğu olumsuzluğun, hastalığı tekrar alevlendirmesi söz konusudur.
Son olarak hipertiroidisi olupda göz şikayetleri olanların, fazla oyalanmadan bu konudaki merkezlere baş vurmaları önerilir.
ALINTIDIR.