Görevli kurtarıcı aranıyor!
Tatil yöresindeki bir plajda sabah erken kalkanların bazıları yürüyüş yapıyor, bazıları da denize giriyor.
Orta yaşlı bir adam denizin kıyıya savurduğu büyük bir naylon torbayı kumların üzerinden alıyor. Kumsalın sonuna kadar gözüne çarpan ne kadar pet şişe, plastik bardak, jelatinli gıda ambalajı varsa hepsini eğilip topluyor.
Sabah sahil yürüyüşünü bitirmek üzereyken, elindeki büyük torba çöplerle doluyor.
Plaj şezlonguna uzanmış etine dolgun bir hanım, çayına attığı şekerlerin kağıtlarını kuma bıraktıktan sonra adama sesleniyor:
-Şu kağıtları da alır mısınız?
-Niye?
-Nasıl niye siz bu plajın görevlisini değil misiniz?
-Hayır, ben burada tatilimi geçiren bir doktorum!
-Aaaa, ben sizi çöpleri toplarken görünce şey zannettim de…
Adam kumdan aldığı çay şekeri ambalajı küçük kağıt parçalarını elindeki büyük torbaya atarken kadına basit bir önerinde bulunuyor:
-Bunu siz de yapabilirsiniz. Kendi çöplerinizi kendiniz temizleyebilirsiniz. O zaman görevliye ihtiyaç kalmaz, değil mi?
Kadın hafiçe kızarıyor.
Kem küm ediyor.
Adam elindeki çöp torbasıyla kadının yanından uzaklaşıyor.
***
Kendi oluşturduğu atığı başkasının toplamasını “doğal” karşılayan toplum acaba hangi kategori içinde değerlendirilebilir?
Tuvalete girip, işini bitirdikten sonra zahmet edip şifonu çekmeyen zihniyet iki-üç saat sonra tekrar geldiğinde öfkeyle isyan ediyor:
-Kardeşim bu tuvaletin görevlisi yok mu?
Herkes kullandığı tuvaleti temizleyerek bıraksa, görevliye ihtiyaç olmayacak.
Avrupa"da büyük alış veriş merkezlerindeki tuvaletlerin günde sadece bir kez, mağazanın geneliyle birlikte temizlendiğini biliyor musunuz?
Tuvalet temizliği için bir görevli çalışmıyor. Çünkü tuvaletler kullanılanlar tarafından temiz bırakılıyor.
Biz de ise tuvaletlerin sadece içine ediliyor, gidiliyor!
***
Geçen gün Bodrum Torba"da, Muğla (48) plakalı kiralık bir otomobilin penceresi açıldı, dışarıya boş bir sigara paketi fırlatıldı, otomobil Bodrum"a doğru hareket etti.
Kim alacak o paketi?
Kimse!
O zaman otomobildeki atıcı kızgınlıkla soracak:
-Kardeşim buranın bir görevlisi yok mu?
***
Bu davranış kültürü hayatımızın her alanını kapsıyor.
Yaşadığımız toplumu ve ülkenin geneli ilgilendiren bütün gelişmelere karşı “sifonu çekmeyi sevmeyen” bir umursamazlıkla yaklaştıktan sonra durup bekliyoruz:
-Bu memleketi şu halini gören bir kurtarıcı yok mu?
Hayat günlük akışında devam ederken, yiyip-içip-yaptıktan sonra gözlerimiz o adamı arıyor:
-Görevli nerede?
Hayatın akışı siyasi müdahalelerle kesildiğinde ise beklentimiz, bir basamak yükseğe çıkıyor:
-Kurtarıcı yok mu?
Oysa çayını içen şık hanım şeker kağıtlarını yere atmasa, sigarası biten adam paketi fırlatmasa, tuvaletten çıkan sifonu çekmeyi ihmal etmese, her şey ne kadar farklı olabilir:
-Ne görevli arayacağız, ne kurtarıcı!
Nazım ALPMAN
Tatil yöresindeki bir plajda sabah erken kalkanların bazıları yürüyüş yapıyor, bazıları da denize giriyor.
Orta yaşlı bir adam denizin kıyıya savurduğu büyük bir naylon torbayı kumların üzerinden alıyor. Kumsalın sonuna kadar gözüne çarpan ne kadar pet şişe, plastik bardak, jelatinli gıda ambalajı varsa hepsini eğilip topluyor.
Sabah sahil yürüyüşünü bitirmek üzereyken, elindeki büyük torba çöplerle doluyor.
Plaj şezlonguna uzanmış etine dolgun bir hanım, çayına attığı şekerlerin kağıtlarını kuma bıraktıktan sonra adama sesleniyor:
-Şu kağıtları da alır mısınız?
-Niye?
-Nasıl niye siz bu plajın görevlisini değil misiniz?
-Hayır, ben burada tatilimi geçiren bir doktorum!
-Aaaa, ben sizi çöpleri toplarken görünce şey zannettim de…
Adam kumdan aldığı çay şekeri ambalajı küçük kağıt parçalarını elindeki büyük torbaya atarken kadına basit bir önerinde bulunuyor:
-Bunu siz de yapabilirsiniz. Kendi çöplerinizi kendiniz temizleyebilirsiniz. O zaman görevliye ihtiyaç kalmaz, değil mi?
Kadın hafiçe kızarıyor.
Kem küm ediyor.
Adam elindeki çöp torbasıyla kadının yanından uzaklaşıyor.
***
Kendi oluşturduğu atığı başkasının toplamasını “doğal” karşılayan toplum acaba hangi kategori içinde değerlendirilebilir?
Tuvalete girip, işini bitirdikten sonra zahmet edip şifonu çekmeyen zihniyet iki-üç saat sonra tekrar geldiğinde öfkeyle isyan ediyor:
-Kardeşim bu tuvaletin görevlisi yok mu?
Herkes kullandığı tuvaleti temizleyerek bıraksa, görevliye ihtiyaç olmayacak.
Avrupa"da büyük alış veriş merkezlerindeki tuvaletlerin günde sadece bir kez, mağazanın geneliyle birlikte temizlendiğini biliyor musunuz?
Tuvalet temizliği için bir görevli çalışmıyor. Çünkü tuvaletler kullanılanlar tarafından temiz bırakılıyor.
Biz de ise tuvaletlerin sadece içine ediliyor, gidiliyor!
***
Geçen gün Bodrum Torba"da, Muğla (48) plakalı kiralık bir otomobilin penceresi açıldı, dışarıya boş bir sigara paketi fırlatıldı, otomobil Bodrum"a doğru hareket etti.
Kim alacak o paketi?
Kimse!
O zaman otomobildeki atıcı kızgınlıkla soracak:
-Kardeşim buranın bir görevlisi yok mu?
***
Bu davranış kültürü hayatımızın her alanını kapsıyor.
Yaşadığımız toplumu ve ülkenin geneli ilgilendiren bütün gelişmelere karşı “sifonu çekmeyi sevmeyen” bir umursamazlıkla yaklaştıktan sonra durup bekliyoruz:
-Bu memleketi şu halini gören bir kurtarıcı yok mu?
Hayat günlük akışında devam ederken, yiyip-içip-yaptıktan sonra gözlerimiz o adamı arıyor:
-Görevli nerede?
Hayatın akışı siyasi müdahalelerle kesildiğinde ise beklentimiz, bir basamak yükseğe çıkıyor:
-Kurtarıcı yok mu?
Oysa çayını içen şık hanım şeker kağıtlarını yere atmasa, sigarası biten adam paketi fırlatmasa, tuvaletten çıkan sifonu çekmeyi ihmal etmese, her şey ne kadar farklı olabilir:
-Ne görevli arayacağız, ne kurtarıcı!
Nazım ALPMAN