Genetik yapısı değiştirilmiş gıdalar

Elossa

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2011
6.684
159
Sebzelerin çoğu genetik yapıları değiştirilmiş tohumlardan üretiliyor. Ne kadar tehlikeli olduğu bilinmiyor ama şimdilik bilinen riskleri şunlar: Yeni kanser ve alerji türlerini ortaya çıkarabilir. Menenjit gibi hastalıkları arttırma riski olabilir. Doğum anomalilerine sebebiyet verebilir. Bağışıklık sistemine bozabilir.
‘‘Eninde sonunda birşeyler yemek zorundayız’’ diyerek domuz etli pizzayı sepetine koyan yaşlı teyze az sonra marketin kapısından göründü. Pizzayı geri verip yerine dört parça peynir aldı. Bu, bu günlerde Belçika'nın her tarafında yaşanan bir senaryo. Ülke, içinde dioksin olan yiyeceklerin kansere neden olduğu söylentileri ile çalkalanıyor.
Belçika'da geçtiğimiz pazartesi günü 45 kategorilik bir liste yerel gazetede yayınlandı. Liste öyle geniş ki, yok yok. Tavuktan yumurtaya, sosisten tiramisu tatlısına kadar pek çok yiyecek topun ağzında. Liste tekrar genişletildi: ‘‘Yumurta yok, tavuk yok, et yok, süt yok, tereyağ yok, peynir yok...’’ Şimdi neredeyse bütün Belçika tavşan yiyor.
Hatta NATO'nun Brüksel merkez binasının kantininde dahi öğlen yemeğinde yenen sadece peynirli salatalı sandviç. Hükümet soruna çözüm bulamazsa bu gidişle Belçika'da sadece salata yenilecek.
Ülkede alelacele anketler yapılıyor. Sonuçlar hiç de iç açıcı değil: Halkın yüzde 60'ı sağlığından endişeli. Nisan'da yapılan test sonuçlarına göre ise hayvanlara verilen yemlerin içinde yüksek dozda dioksin var. Bu yüzden Belçika'da en az 1400 çiftlik zarar görmüş durumda. Henüz herhangi bir gıda için yasaklama getirilmedi ama tavşan ve kuzu satışları ikiye katlandı bile. Balık satışı ise üç misline. Hayvan yemi üreticileri yüzünden meydana gelen bu ekonomik, politik ve sosyal kriz Belçika'nın tarihine ‘‘Chickengate’’ olarak girdi bile.
Dürbünümüzü Belçika'dan Brezilya'ya çevirelim. Burada da genetik özellikleri değiştirilmiş soyalar yüzünden savaş veriliyor. Mahkeme soyalara el sürülmemesi kararını aldı. Karar Brezilya'da üretilen diğer GM'li yiyeceklerin de kaderini değiştirecek. Dünya soya üretiminin yüzde 25'ini Brezilya'nın karşıladığı düşünülerse bu ülke ekonomisine büyük darbe vuracak.
Genetik olarak üzerinde değişiklik yapılmış yiyecekler İngiltere'yi de sarstı. İngiltere'de ise Başbakan Tony Blair'in bu yiyeceklerin ticaretini dört yıl yasaklaması bilimcileri kızdırdı. ‘‘Bakanlığın 2003'e kadar pazardan bu ürünleri çekmeye hakkı yok.’’ İngiltere'de GM teknolojisine halkın güveni zayıf. Bir de hükümet ile hükümetin ileri düzeydeki bilimcilerle arasında çıkan ihtilaf işi daha da tehlikeli hále getirdi.
İNGİLTERE SARSILDI
İngiltere, GM yiyecekler yüzünden bazı protestolara sahne oldu. Geçtiğimiz ay GM yiyeceklerin ticaretinin yapılmasına karşı olan protestocular bunun tohumunu üreten AstraZeneca adlı şirketi bastı.
Konunun Türkiye açısından önemine gelince. Türkiye ne deli dana olayında Avrupa'dan ithal edilen damızlık spermler, ne yıllardır üretimi kontrolsüzce sürdürülen hormonlu sebze ve meyveler ve ne de kirlilik nedeniyle kurşunlu çıkan balıklar konusunu gündemine almış değil. Gelecek yıllar, bu nedenlerle oluşma ihtimali olan hastalıklara gebe gözüküyor.
Riskli sebze ve meyveler
Tohumları genetik olarak değiştirilmiş bu bioteknik yiyecekleri uzun zamandır sofralarımızda görüyoruz. Yeni çıkmadı. Hani şu bire beş veren buğdaylar, mısırlar, dev kabak ve dev domatesler. Yüksek verim ve dayanıklı üretim için bilim ve endüstri böyle bir işe kalkıştı. Normal bir domatesin çekirdeğini kullanıp tekrar domates elde edilebiliyorken, genetik özellikleri değiştirilmiş domates çekirdeğinden bir daha domates üretilemiyor. Üretmek için tekrar çekirdeğini satın almak gerek. Bu yiyeceklerin uzun vadede güvenilirliği konusunda çok az şey biliniyor. Uzmanlar parmağını taşın altına koymak istemediklerinden açık uçlu yanıtlar veriyorlar hep: ‘‘GM yiyecekler insan sağlığına tehlikeli olabilir.’’ 115 bin hekimin üye olduğu İngiliz Tıp Birliği (The British Medical Association) genetik yapısıyla oynanmış bu tohumların İngiltere'de ticaretinin yapılmamasını önerecek. Ama önce tohumları bağımsız bilimcilere test ettirip sonucu halka açıklayacaklar. GM yiyeceklerdeki toksitlerin insanda yeni alerji tipleri geliştirip geliştirmediği, antibiyotik direnç oluşturup oluşturulmadığına bakılacak.
Aslında başlangıçtaki amaç; yetiştirilen bitkileri iklim koşullarına dayanıklı, toprağa uyumlu hale getirmek, zararlı böcek ve uçan haşerelere karşı direncini artırmaktı. Böylece gıdaların besin değeri artacak, raf ömürleri uzayacaktı. Genetik yapısıyla en çok oynanan ürünler ise; domates, soya, mısır, patates ve pirinç. Ancak ben bir kimyacı olarak, bu tür çalışmaların geçmişinin ancak 10 yıl olmasını yeterli bulmadığım gibi çok da şüpheyle bakıyorum. Acaba amaç; insanlığa hizmetten öte, yeni kazanç kapıları aralamak mı diye düşünmeden edemiyorum.


Genetik arızaya tamir mucizesi
Washington Post gazetesinin haberine göre, genetik temizlik yöntemi yeni nesillerin genetik yapısını yeniden programlamak amacıyla geliştirildi. Araştırmayı bir yazı dizisi halinde okuyucularına aktaran gazete, söz konusu yöntemin ahlaki açıdan sorunlar yaratabileceğine dikkat çekti, ancak çalışmaların titizlikle devam ettiğini ve yakında başarıyla sonuçlanmasının beklendiğini bildirdi.
Gazete bu tür yöntemlerin yararları kadar zararları da olabileceğini kaydetti. Yani iyi niyetli ve çok kontrollü olarak kullanılabilecek bu yöntemle daha sağlıklı nesiller yaratılabileceği gibi, kötü niyetli çevrelerin elinde tersine amaçlara hizmet edebileceği, insanlara hastalıklı hücreler yerleştirilebileceği anlatıldı.
Genetik temizlik yöntemi 7 aşamadan oluşuyor ve önce erkeğin sperm üreten hücrelerindeki bozuk genler yokediliyor. Yerine sağlıklı genler konan bu hücreler deney faresinin testislerine yerleştiriliyor. Zamanla olgunlaşan sperm hücreleri sağlıklı insan spermleri üretmeye başlıyor. Daha sonra fareden alınan bu insan spermleri laboratuvar ortamında kadın yumurtasıyla döllendiriliyor. Böylelikle oluşan embriyo bir kadının rahmine yerleştirilerek normal doğum bekleniyor.
İnsana domuz geni!
Geçtiğimiz hafta içinde medyaya da yansıyan bazı gelişmeler ise tam anlamı ile ürpertici. Bunlardan birisi insan ve domuz genlerinin bir araya getirilerek yarı insan, yarı domuz bir embriyo oluşturma girişimiydi. Uluslararası bir şirketin araştırmacıları, anne karnından aldıkları bir embriyoya, bazı domuz genlerini enjekte ederek bir deneye kalkışmışlar. Laboratuar şartlarında gerçekleştirilen deneyde, hücreler bu karışımı reddetmeyip bir de çoğaltmaya başlayınca, bizzat kendileri dehşete düşüp araştırmayı durdurmuşlar ve elde edilen hücreleri imha etmişler.
Aslında bu yola başvuran şirketin ve bilimadamlarının niyetleri kendilerine göre pek de kötü değilmiş. Niyetleri insana en yakın canlı diye belledikleri domuzları kullanarak, yani domuzlara insan genleri aşılayarak bir nevi organ üretmek arzuları imiş. Bilindiği gibi daha önce de deney fareleri böyle bir işlemle, insan kulağı benzeri bir organ elde etmekte kullanılmıştı.

Kendileri de dehşete düştüler
Bilim adamları gerekçeleri ne olursa olsun aldıkları bu sonuç karşısında dehşete düşmüşler. Söylentilere bakılırsa, deney iptal edilmese tekrar ana rahmine enjekte edilerek doğumu sağlanacak canlı yüzde 97 insan, yüzde üç de domuz özelliği taşıyacakmış.
Bu gün resmen iptal edildiği açıklanan bu deney dışında, açıklanmayan deney ve teşebbüslerin bulunduğu kesin. Ve genlerle oynayarak başımıza ne gibi belalar açmakta olduğumuz ise mechul. Ama mafyasının bile bulunduğu organ ticaretinin bu kadar yaygınlaşması ve olayın parasal boyutu gözönünde bulundurulunca bu denemelerin devam edeceği belli oluyor.

Peki ya gıda maddeleri
İşin parasal boyutu deyince, bir benzer olay ise ancak bir skandalla ortaya çıktı. Amerikanın ünlü gıda maddeleri üreticisi bir firmanın, mamullerinin içine kattığı mısırın, genleri ile oynanıp, sadece hayvan yemi olarak kullanılması planlanan bir ürün olduğunun ortaya çıkması ortalığı karıştırdı. Firma ,içinde bu genleriyle oynanmış mısır bulunan mamullerini topladı. Bilindiği gibi, pek çok doğal ürün, ki bunların içinde tahıllardan sebzelere temel besin maddeleri de var, daha standart hale getirmek, daha çabuk yetişmelerini sağlamak ve daha ucuza maletmek gayesi ile genleri ile oynanmakta ve doğal olmayan yapılara ulaşmakta. Aynı şekilde özellikle hayvan yemleri ve bunların tohumları üzerinde oynanarak hibrit ürünler elde edilmekte.

Kazanç hırsı ile gelen tehdit
İşte ucuz hayvan yemi elde etmek için doğal yapısı bozulan mısır ürünü insan gıdası olarak da kullanılınca işler karıştı. Anlaşıldığı kadarı ile bu ürün gıda maddelerine karıştırılmasa kimsenin bir itirazı olmayacak. Oysa bu yemle beslenen hayvanlar yine insanlar tarafından tüketiliyor ve genleri ile oynanan ürünler dolaylı da olsa zaten insan sağlığını tehdit ediyor. Ve bu uygulamalar belli bir sanayiinin olmazsa olmaz yöntemleri. Ne diyelim yine de Allah koruyor.
Konu ile ilgili bir başka ilginc haber de artık gündemimize iyice giren ve yaygınlaşan klonlama yöntemi ile ilgili. Başlangıçta Doly isimli bir koyunundan klonlanarak bir varlığın benzerlerinin çoğaltılması uygulaması son sürat devam ediyor. Bilim çevrelerinin etik. Dini çevrelerin ise ahlaki ve dini nedenlerle karşı çıktıkları klonlama konusu insan klonlamaya geldi dayandı.

Klonlamada kritik eşik
Kanada’da faaliyet gösteren sapık tarikatlardan birisi geçtiğimiz günlerde ölen on aylık bir bebeği klonlamak için harekete geçti. İnsanların aslında uzaylılardan kopyalandığını ileri süren ve bu yolla bir çok inançsız amerikalıyı da bünyesine katan Kanadalı Rael Tarikatına başvuran bir amerikalı çift, tıbbi bir kaza sonucu ölen on aylık bebeklerini kopyalaması için tarikata 292.5 milyar lira bağışlayınca işler karıştı. Bebekten ölmeden önce alınan hücrelerin klonlanması ile elde edilecek klon ölen bebeğin tıpatıp genetik kopyası olacak. Bir Fransız tarafından kurulan tarikatın Bahama adalarında bu tip deneyler yaptıkları bir de gelişmiş laboratuarları bulunuyor. Diğer ilginç gelişme ise klonlanacak bebek embriyosunu taşımak için 50 kadının gönüllü anneliğe talip olması.

Genetik gıda alarmı
Şimdi çevrecilerle gıda sanayii arasında müthiş bir lobi savaşı sürüyor. ‘Genetik gıdaları'savunanlar ‘gelişmenin önünde durulamaz' derken, düşmanları ‘doğayı kurcalamayın'görüşünde. Fransız Le Point dergisi bu konuyu 5 soruda araştırdı:
1) Genetikle oynamak...
Bir canlının bir veya birkaç genini başka bir canlıya taşımaya ‘organizmanın genetik yapısıyla oynamak' deniliyor. Genler, hücre yaratan fabrikanın protein üretmesine yarayan bir‘komut.' İşte araştırmacılar bu komutları bir canlıdan diğerine transfer ediyorlar.
2) Neye yarar?
Özetle, laboratuvarlar, onbinlerce yıldır ziraatçilerin tarlada, hayvancıların ahırda el yordamıyla yaptığını daha hızlı ve daha iyi yapmaya çalışıyor. Süt, et, buğday verimini arttırmak için ‘en iyi nesli' yaratmaya, mikroplara, haşereye ve tarım ilaçlarına dayanıklı türler elde etmeye çalışıyor.
3) Sağlığa zararlı mı?
İnsan insan olalı diğer canlıları, ve bu arada onların genlerini yiyor. Zarar değil, fayda görerek. İnsan bünyesine fayda veya zarar veren, midede eriyen genler (yani ADN) değil, yenen organizmanın genlerinin sentetize ettiği protein. Yani, mantarın zehiri genetik yapısında değil, genlerin verdiği emirle üretilen toksinde. Özetle, canlılarda gen nakli yaparken ana kural,‘zararlı emirler veren' genleri taşımamak.
4) Çevreye zararlı mı?
Genleriyle oynanmış türler, ‘doğal' kardeşlerine nazaran daha dayanıksız. Yani diğer türlerin yerini kendi kendine alamaz. Ama asıl tehlike, genetik türlerin, zararlı türlere takviyeli genlerini aktarması. Örneğin, zirai mücadele ilaçlarına karşı dayanıklılık sağlayan genlerin zararlı otlara sirayet etmesi demek, bu otların ilaçlamayla yok edilememesi demek. Uzmanlar ‘yaratalım, bir müddet deneyelim, zararını gördüğümüzü kullanmayalım' görüşünde.
5) Niye korkutuyor?
Araştırmacılar bu suale çok bilimsel cevaplar veriyor. Hem etçil, hem otçul olan insan, yaratıldığından beri ‘hep yeni gıdalar tatmak durumunda kalmış' ve bu yüzden de zehirlenme korkusu içine işlemiş. Yani, kısacası ‘insan bilmediği şeyden korkar' demek istiyorlar.
İnce Noktalar

Portakal kabuğunun içini iyice oyun. Hazırladığınız salata veya muhallebiyi doldurun. Sofranız öyle renklenecek ki, çocuklarınız bu sürprize bayılacak.
 
X