amerikadan gelen hertürlü yiyecekten uzak durmakta fayda var adamlar sadece paraya endeksli çalışıyor ,cepler dolsun insan sağlığın önemi yok zaten ülkelerinde
bu tohumları üretipte kendi ülkelerinde uyguluyorlar bu gibi şirketleri deşifre edelim dünya genelinde yayılıyor arkalarındada israeliler var bir araştırma yapalım
bunları deşifre etmek en büyük kayıp olur onlar için
ama siz siz olun amerikadan gelmiş pirinçleri tüketmeyin
Bilgisizlik en kötüsü :
Türk malı un deyince ithal GDO lu buğdaydan Türk un fabrikasında çekilmiş un bu gurubun içine girer.
Türk malı veya ithal "Organik Un" dediğimizde GDO içermeyen buğdaydan Türk veya yabancı un fabrikasında çekilmi un anlaşılır.
"ORGANİK" tüketeceğiz başka çaresi yok yerli ya da yabancı..
GDO lu ürünlerin ithalini tamamen yasaklatana kadar uğraşmaktan başka çare yok.
Doğadaki yaşam dengesini bozan bırakın arı ölümlerini gelecekteki insan neslinin sağlığını doğurganlığını tehlikeye atan böceğin bile beğenmediği ürünü bırakın Türkiye değil hangi ülke beğenirse o tüketsin !
valla biraz zor bu işin takibi
biraz sert bir dille yazılmış ama konunun özü olduğunu düşündüğümden,yüzümde bir şamar etkisi yarattığından bunu sizlerle de paylaşmadan edemedim canlar...
GDO’lu diyet tarifleri
Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...
*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... ışte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, ıngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... ışte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... ıçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? ıstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur ızmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... ıster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... ıçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
*
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
*
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
*
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
Yılmaz ÖZDıL
ABD de aşırı böcek ilacı (DDT ve türevleri) kullanımı ve uzun süreli suni gübre kullanımı yüzünden konvansiyonel tarım alanlarında büyük miktarda ağır metal ve tuz birikimi var.
Baktılarki başka çare yok tahılın genetiğiyle oynayıp zararlılara karşı böcek ilacı kullanmadan söz konusu tahılı böceklerin beğenmeyeceği bir hale getirdiler.
Burada bir noktayı atlamamak gerekiyor, böcek o tahılı neden yemiyor ? Çünkü artık o tahıl normal genlere sahip değil.
Böcek yemiyor ancak binlerce ton GDO tahılı ithal edip bebek mamalarına kadar kullanıyorlar, çocuklarımıza ve bizlere yediriyorlar, birde sanki bu çok olağan ve normalmiş gibi TV de ahkam kesiyorlar.
Böceklerin beğenmediği GDO lu tahıllar toplu arı ölümlerine de yol açıyor. Polenleri organik tarım alanlarını tehdit ediyor.
Şimdi organik tarıma ağırlık verdiler, ABD, Japonya ve AB ülkelerinde organik tarım yaygınlaştı, ancak konvansiyonel tarımda GDO ya geçmiş ve devlet tarafından desteklenen büyük çiftçilerin büyük miktarlarda ürettikleri ürünlerini de biryerlere satmak gerekiyor.
Bunların gözünde yöneticileri gamsız Türkiye ideal bir GDO pazarı.
Bu konuyu açanlara teşekkür ediyorum, vurdumduymaz kendi çıkarlarını ön planda tutan ve gelecek nesilleri tehlikeye sokan cahil yöneticileride kınıyorum.
biraz sert bir dille yazılmış ama konunun özü olduğunu düşündüğümden,yüzümde bir şamar etkisi yarattığından bunu sizlerle de paylaşmadan edemedim canlar...
GDO’lu diyet tarifleri
Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...
*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... ışte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, ıngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... ışte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... ıçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? ıstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur ızmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... ıster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... ıçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
*
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
*
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
*
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
Yılmaz ÖZDıL
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?