Arkadaşlar bakın nette ne buldumhihoyyythihoyyythihoyyyt Göğüs büyütme hapları zannettiğimiz gibi kanserojen değil tam tersi kanserden koruyucu görünüyor.
Kaynak: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi
insan vücudundaki doğal östrojenler gibi davranan bazı kimyasal maddelere fitoöstrojenler denilmektedir[1]. Bu bileşiklerin östrojenik etkisi zayıftır. Fitoöstrojenler hem östrojen agonisti hem de antagonisti gibi davranabilir. Östrojen agonisti olarak östrojenik etki yapar. Antagonist olarak da östrojen reseptörlerini tutarak doğal östrojen etkilerini baskılar[46,47].
Östrojenler erkek ve kadın üreme sisteminin büyüme ve fonksiyonunu etkiler, iskelet ve santral sinir sisteminin düzenli işleyişini sağlar, kardiyovasküler sistemi korur, kolon kanserine ve derinin yaşlanmasına karşı organizmayı korur[48]. Östrojenlerin vücuttaki bu etkileri gözönünde bulundurulduğunda fitoöstrojenlerin sağlık üzerinde etkili olduğunun saptanması sürpriz olmaz. Birçok kadın östrojen yerine koyma tedavisinde düzensiz kanamalara neden olabilen, meme ve endometrium kanseri riskini artırabilen doğal östrojen yerine fitoöstrojenleri tercih etmektedir[46]. Menapoz sonrası osteoporozun ana nedeni östrojen eksikliğidir. Östrojene benzer lignan ve izoflavon gibi bileşiklerin verilmesinin osteoporozu önleyebileceği düşünülmektedir[46,49].
Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserlerin kontrol ve önlenmesinde rol oynar. Meme kanseri, hipospadias, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük orandadır[36]. Örneğin, vejeteryanlarda ve Akdeniz havzasında yaşayanlarda meme kanseri oranı düşük, idrarla fitoöstrojen atılımı yüksektir. Soya tüketiminin yüksek olduğu Hong Kong ve Singapur�da, meme kanseri oranı düşüktür[6]. Fitoöstrojenlerin kanser önleyici olası mekanizmaları arasında; DNA topoizomerazının inhibisyonu, anjiogenezin baskılanması, kanserli hücrelerin farklılaşmasının ve apoptozunun indüklenmesi sayılabilir[46,47].
Hücresel ve moleküler düzeydeki diğer etkileri arasında; steroid ve yağ asitlerinin biyosentezi, serumda steroid taşıyıcı proteinlerin (seks steroidi bağlayıcı protein, alfa-fetoprotein) ve hormonların hücre içinden ve membranlardan membran ve çekirdek reseptörlerine taşınması sayılabilir[46].
Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır[9]. Soyanın kanser, kardiyovasküler hastalık, osteoporoz önleme ve tedavisinde, menopoz semptomlarının hafifletilmesinde rolü vardır[9,36,46,47]. Soyada antikarsinojenik etkili proteaz inhibitörleri, fitosteroller, saponinler, fenolik asit, fitik asit ve izoflavonlar bulunur. Soya genistein ve diadzein gibi östrojenik steroidlere yapısal benzerliği olan izoflavonlardan zengindir. Zayıf östrojenik etkili izoflavonlar reseptörleri tutarak etkin doğal östrojenler ile yarışırlar[7]. Bu mekanizma soyadan zengin diyet alan Asyalı kadınlarda östrojen bağımlı kanserlerin neden az görüldüğünü açıklar[34,46,50,51]. Genistein soyada kanser riskini azaltan en önemli maddedir. Altı ay süreyle günde 40 gr izole soya proteini tüketimi ile lumbal vertebralarda kemik mineral dansitesinin önemli şekilde arttığı gösterilmiştir[34].
Antioksidanların aterosklerozun önlenmesinde etkili olabileceği ileri sürülmüştür. Okside düşük dansiteli (LDL)-kolesterol aterogenez ve kalp hastalığı ortaya çıkışında rol oynamaktadır. Okside LDL-kolesterol makrofajlar tarafından alınır, kolesterol esteri birikir, makrofaj köpük hücresi halini alır ve ateroskleroz oluşur[7,52]. LDL-kolesterol ile birlikte diyetle alınan antioksidanlar kolesterolun oksidasyonunu önler[52]. Soya ürünleri insanlarda LDL oksidasyonunu azaltmada etkin bulunmuştur. Diyette bir kısım et yerine soya proteini tüketilmesiyle LDL-kolesterol düzeylerinin dolayısı ile de koroner kalp hastalığı gelişme riskinin azaldığına işaret eden kuvvetli bilimsel kanıtlar vardır[4,36]. Soyada bulunan izoflavonoidler bağırsaklarda zayıf etkili östrojenler üreterek kolesterol düzeylerini düşürmektedir[53].
Soya ve türevleri çeşitli tip kanserlerin, osteoporozun, diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları ve kardiyovasküler hastalık riskinin azaltılmasında kullanılmaktadır. Soyanın kolesterol düşürücü etkisi yaklaşık 90 yıl önce keşfedilmiştir. Soyada ağırlıkça %20 oranında yağ bulunmaktadır ve bu yağ dengelidir (%61 çoklu, %24 tekli doymamış ve %15 doymuş yağ asitleri içerir). Kardiyovasküler risk azaltıcı etkisi en belirgin olandır. Soya proteini eklenmesiyle total kolesterolde %9.3, LDLkolesterolde %12.9 ve trigliseridlerde %10.5 azalma, yüksek dansiteli lipoprotein (HDL)- kolesterolde ise zayıf bir artma (%2.4) olmaktadır. Total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinde düşme olabilmesi için günde 25 gr soya proteini tüketilmelidir[7,34].
Kaynak: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi
insan vücudundaki doğal östrojenler gibi davranan bazı kimyasal maddelere fitoöstrojenler denilmektedir[1]. Bu bileşiklerin östrojenik etkisi zayıftır. Fitoöstrojenler hem östrojen agonisti hem de antagonisti gibi davranabilir. Östrojen agonisti olarak östrojenik etki yapar. Antagonist olarak da östrojen reseptörlerini tutarak doğal östrojen etkilerini baskılar[46,47].
Östrojenler erkek ve kadın üreme sisteminin büyüme ve fonksiyonunu etkiler, iskelet ve santral sinir sisteminin düzenli işleyişini sağlar, kardiyovasküler sistemi korur, kolon kanserine ve derinin yaşlanmasına karşı organizmayı korur[48]. Östrojenlerin vücuttaki bu etkileri gözönünde bulundurulduğunda fitoöstrojenlerin sağlık üzerinde etkili olduğunun saptanması sürpriz olmaz. Birçok kadın östrojen yerine koyma tedavisinde düzensiz kanamalara neden olabilen, meme ve endometrium kanseri riskini artırabilen doğal östrojen yerine fitoöstrojenleri tercih etmektedir[46]. Menapoz sonrası osteoporozun ana nedeni östrojen eksikliğidir. Östrojene benzer lignan ve izoflavon gibi bileşiklerin verilmesinin osteoporozu önleyebileceği düşünülmektedir[46,49].
Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserlerin kontrol ve önlenmesinde rol oynar. Meme kanseri, hipospadias, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük orandadır[36]. Örneğin, vejeteryanlarda ve Akdeniz havzasında yaşayanlarda meme kanseri oranı düşük, idrarla fitoöstrojen atılımı yüksektir. Soya tüketiminin yüksek olduğu Hong Kong ve Singapur�da, meme kanseri oranı düşüktür[6]. Fitoöstrojenlerin kanser önleyici olası mekanizmaları arasında; DNA topoizomerazının inhibisyonu, anjiogenezin baskılanması, kanserli hücrelerin farklılaşmasının ve apoptozunun indüklenmesi sayılabilir[46,47].
Hücresel ve moleküler düzeydeki diğer etkileri arasında; steroid ve yağ asitlerinin biyosentezi, serumda steroid taşıyıcı proteinlerin (seks steroidi bağlayıcı protein, alfa-fetoprotein) ve hormonların hücre içinden ve membranlardan membran ve çekirdek reseptörlerine taşınması sayılabilir[46].
Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır[9]. Soyanın kanser, kardiyovasküler hastalık, osteoporoz önleme ve tedavisinde, menopoz semptomlarının hafifletilmesinde rolü vardır[9,36,46,47]. Soyada antikarsinojenik etkili proteaz inhibitörleri, fitosteroller, saponinler, fenolik asit, fitik asit ve izoflavonlar bulunur. Soya genistein ve diadzein gibi östrojenik steroidlere yapısal benzerliği olan izoflavonlardan zengindir. Zayıf östrojenik etkili izoflavonlar reseptörleri tutarak etkin doğal östrojenler ile yarışırlar[7]. Bu mekanizma soyadan zengin diyet alan Asyalı kadınlarda östrojen bağımlı kanserlerin neden az görüldüğünü açıklar[34,46,50,51]. Genistein soyada kanser riskini azaltan en önemli maddedir. Altı ay süreyle günde 40 gr izole soya proteini tüketimi ile lumbal vertebralarda kemik mineral dansitesinin önemli şekilde arttığı gösterilmiştir[34].
Antioksidanların aterosklerozun önlenmesinde etkili olabileceği ileri sürülmüştür. Okside düşük dansiteli (LDL)-kolesterol aterogenez ve kalp hastalığı ortaya çıkışında rol oynamaktadır. Okside LDL-kolesterol makrofajlar tarafından alınır, kolesterol esteri birikir, makrofaj köpük hücresi halini alır ve ateroskleroz oluşur[7,52]. LDL-kolesterol ile birlikte diyetle alınan antioksidanlar kolesterolun oksidasyonunu önler[52]. Soya ürünleri insanlarda LDL oksidasyonunu azaltmada etkin bulunmuştur. Diyette bir kısım et yerine soya proteini tüketilmesiyle LDL-kolesterol düzeylerinin dolayısı ile de koroner kalp hastalığı gelişme riskinin azaldığına işaret eden kuvvetli bilimsel kanıtlar vardır[4,36]. Soyada bulunan izoflavonoidler bağırsaklarda zayıf etkili östrojenler üreterek kolesterol düzeylerini düşürmektedir[53].
Soya ve türevleri çeşitli tip kanserlerin, osteoporozun, diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları ve kardiyovasküler hastalık riskinin azaltılmasında kullanılmaktadır. Soyanın kolesterol düşürücü etkisi yaklaşık 90 yıl önce keşfedilmiştir. Soyada ağırlıkça %20 oranında yağ bulunmaktadır ve bu yağ dengelidir (%61 çoklu, %24 tekli doymamış ve %15 doymuş yağ asitleri içerir). Kardiyovasküler risk azaltıcı etkisi en belirgin olandır. Soya proteini eklenmesiyle total kolesterolde %9.3, LDLkolesterolde %12.9 ve trigliseridlerde %10.5 azalma, yüksek dansiteli lipoprotein (HDL)- kolesterolde ise zayıf bir artma (%2.4) olmaktadır. Total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinde düşme olabilmesi için günde 25 gr soya proteini tüketilmelidir[7,34].
Son düzenleme: