Filiz Hanım,İkiz bebekleri ve Kedileri

M e g

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
27 Kasım 2008
72.780
118.855
Filiz Hanım,İkiz Bebekleri ve Kedileri

Amerika’da yaşayan Sevgili Filiz Hanım ve ailesi ile yapılan söyleşi:

Filiz Hanım 41 yaşında, ikiz çocuk annesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Alerji-Immünoloji Uzmanı. Evlerinde demirbaş saydıkları beş kedileri (Paşa, Miyav, Sütlaç, Frodo ve Nemo), ikiz çocukları Alara ve Derin, eşi Andrew ile birlikte Amerika’nın Texas eyaletinde yaşıyorlar.


Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Hayvanlarla olan diyalogunuz ne zaman ve nasıl başladı?

Hayvanlarla ilk diyaloğum çok küçükken balkondaki karıncalarla başladı, biraz komik ama gerçek. Aksaray'da küçük bir apartmanda oturuyorduk, ben o zaman 4 yaşlarındaydım. Balkondaki karıncalara ekmek ve pirinç verirdim hep, o nedenle evimizin her yerini karıncalar istila etmişti. Annem çok kızdığı için bu alışkanlıktan vazgeçmek zorunda kaldım. Sonra terastaki güvercinleri keşfettim ve onları beslemeye başladım. Daha sonraları 7–8 yaşlarındayken sokak hayvanları ilgimi çekmeye başladı. Annemden gizli buzluktan kıyma, et ne varsa hepsini balkondan kedilere atardım. Giderek bahçemizdeki kedi nüfusu arttı. Sonra düzenli olarak hiç değilse birkaçını bahçede beslemeye başladım. Babam ve annem de bana bu konuda yardımcı oldular, ama eve kedi almam yasaktı. İlk ev hayvanım on sene önce, şu anda on yaşında olan, biricik yakışıklı kedim Paşa oldu. Bahçemizdeki yavrulardan biriydi, ama hep hastaydı, o nedenle ona daha çok ilgi göstermeye başladım. Daha sonra Paşa’nın kalp hastası olduğu ortaya çıktı, yaklaşık bir yaşındayken tanısı koyuldu. Ama düzenli ilaç ve bakımla bu günlere geldik. Şimdi 9 kg, çok yakışıklı ve bir sürü uluslararası seyahat yaptı benimle, ABD ve TR arasında.




Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde kedilerinizden uzaklaşmayı hiç düşündünüz mü? Onlar sizdeki değişimi hissettiler mi, daha çok nelere dikkat ettiniz?

Hamile olduğumda evimizde (o zaman İstanbul’da oturuyorduk) sekiz, bazen dokuz kedi olurdu. Bunlardan üçü geçici olarak, yuva bulmak üzere aldığım kedilerdi. Zaman zaman kedi sayımız ona bile çıktı, ama hep altı demirbaş kedimiz vardı. Ben hamileyken bile sokak kedilerine bakmaya devam ettim. Toxoplasma antikorum kanımda bol miktarda vardı, çünkü kendimi bildim bileli hep sokak kedilerinin arasındaydım. O nedenle bebekler için tehlike yoktu, evdeki kendi kedilerimin de hepsi aşılıydı. Sokak kedilerinin de bakımlarını zaten yaptırıyordum, o nedenle gönül rahatlığı ile hem kedilerime hem de bebeklerime baktım. Hamilelik dönemimde kedilerim bir değişiklik hissetmediler bence. Onlar için zor olan, eve geçici olarak gelen kedilerdi o dönemde, yuva bulana kadar evde biz bakıyorduk. Bazen bir odayı kapatıyorduk bu kediler için, bizim kediler bu durumdan pek hoşlanmadılar hepsi bu.


Doğumdan sonraki ilk günleriniz nasıl geçti, korkularınız oldu mu biraz anlatır mısınız?

Doğumdan sonra en büyük olayımız yatak odamızı kedilere kapatmak oldu. İkizlerin yataklarını odamıza koyduk mecburen, çünkü yerimiz kısıtlı idi. Kedilerimiz geceleri bizim odada uyurlardı çoğunlukla. Özellikle en küçük olanın günlerce kapıda ağladını hatırlıyorum, ben de o nedenle çok üzülüyordum. Ne zaman bebeklerin kapısı açılsa o kedimiz hemen içeri dalardı. Birer birer kedileri biz içerdeyken odaya alıyor, bebekleri ve eşyalarını koklamalarına izin veriyorduk. O nedenle zamanla merakları geçti ve kapının önünde beklemekten vazgeçtiler.





Kedilerle birlikte çocuk büyütmenin avantajları, dezavantajları nelerdir biraz bahseder misiniz?

Tabii bebekler olunca kedilere daha az zaman ayırır olduk, çünkü ikiz bebeklere bakmak gerçekten çok zaman alıyor. Ama her gece bebekler uyurken kedilerle rutinlerimizi yapmaktan hiç vazgeçmedik (her gece tüylerini fırçalama, 20 dakika kadar oyun ve okşanma vs gibi) O nedenle depresyon vs gibi bir problem yaşamadık hiç biri ile.

Emekleme dönemi çok zordu. Çünkü yerleri her gün temizlememize rağmen tüy oluyordu, tüyler de çocukların ellerine yapışıyordu, doğrusu tüyleri ağızlarına götürmelerini istemiyordum. O nedenle çocuklar için oturma odamızı oyun odası yaptık, haliyle o oda da kedilere kapandı. Bunu da sevmedi kedilerimiz başta ama zamanla alıştılar. Bir de çocuklar kedilerin mamalarına gidip kuru mama yemeğe çalışıyorlardı, böylece oyun odası sayesinde bundan da kurtulduk. Ama yürümeye başlayınca işler iyice zorlaştı, oyun odasında kalamıyorlardı bebekler artık, o nedenle evde serbestçe dolaşmaya başladılar. Kediler bundan çok ürktüler önce, çünkü çocuklar kedileri görünce çığlık atıp, gülerek onlara doğru koşmaya çalışıyorlardı. Kediler de ne olduğunu anlayamıyor kaçıyorlardı. Daha sonra kuyruk çekmeler başlayınca kedilerin çoğu çocukları görünce kaçıp saklanmaya ya da buzdolabı gibi yüksek yerlere çıkmaya başladılar.

Özellikle oğlum bensiz uyumazdı geceleri. En küçük kedimiz ise beni kapıda bekler, oğlumu uyutup dışarı çıkınca miyavlamaya başlardı. Tabii bu durumda oğlum uyanıp yeniden ağlamaya başlardı. Hatırlıyorum da bir kere o kadar kızmıştım ki; kedimi kovalamıştım miyavlayıp çocuğu uyandırıyor diye. Zavallı hayvanın bir suçu yoktu aslında, her zaman yaptığı şeyleri yapıyordu. Zaman zaman böyle stresli anlar yaşadığım oldu.

Ya da mesela çocukları yatırıyorsunuz, tam biraz dinlenecekken bu sefer kediler geliyor, üstünüze çıkıyor, ilgi bekliyorlar. Bazen bu çok stresli olabiliyor, zaten kendinize ayıracak zamanınız yok, bir de kedilere ilgi göstermek gerekiyor, yani hep meşgulsünüz. Ama biz kedilerimizi ailenin ferdi gibi gördüğümüzden hiç bir zaman onları itelemedik, elimizden geldiğince her kesin ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştık, çalışıyoruz. Bence en zor zaman şimdi!


Neden?

Çocuklar 2 yaşına geldiler ve kedilere kötü davranıyorlar. Önce sevmeye çalışıyorlar, genellikle başlarını veya kuyruklarına yakın yerleri okşamaya çalışıyorlar. Kediler de bunu istemiyor kaçıyorlar, o zaman çocuklar kediye iyice sarılıyor ya da bastırıyor, kedi kaçmaya çalışınca kuyruğuna asılıyorlar. Kuyruklarını son kuvvet çekiyor ya da çocuk aklı ile onlara kızıyor, onları cezalandırmak istiyorlar. O zaman da çoğu kez pati yiyorlar, bu sefer ağlıyorlar ve kediye vurmak istiyorlar. Biz sabırla onlara öğretiyoruz, kediye vurmak yok, seviyoruz diyoruz. Israrla aynı şeyi yaparlarsa 2 dakika köşede oturma cezası alıyorlar. Beş kedimizden sadece ikisi zaten çocukların onlara yaklaşmasına izin veriyor. Diğerleri çocuklar onlara yaklaştığında başka yere gidip oturuyorlar veya garaja saklanıyorlar. Yavaş yavaş kedileri beslemeyi öğretiyoruz çocuklara. Kuru mamaları tabaklara boşaltıyorlar. Islak mamayı kaşıkla alıp tabaklarına koyuyor ya da onları elle besliyorlar. Bu da kedilerle çocukların birbirlerine yakınlaşmasını sağlıyor kısa süre de olsa. Ama kediler çocukların yanında hep temkinliler.




Evde oyuncak ya da kucak kavgası yaşanıyor mu? Kıskançlıklar oluyor mu, sizce birbirlerini benimsediler mi?

Özellikle oğlum Derin kedileri çok kıskanıyor. Kediyi kucağımda görürse hemen “beni de kucağına al” diyor, alınca kedi omzuma çıkıyor, o da kediyi omzumdan itiyor. Aslında dikkat ettim, bizimkiler köpeklerle daha iyi anlaşıyorlar, çünkü köpekler kovalanmayı ve koşmayı çok seviyorlar, çocukların koşmasından korkmuyor köpekler kediler gibi.


Hayvanlarla birlikte aynı ortamda büyüyen çocuklar hakkında neler düşünüyorsunuz?

Çocukların hayvan olan ortamda büyümesi çok önemli bence gelişimleri için, paylaşmayı ve tolere etmeyi öğreniyorlar. Diğer hayvanlara ilgilerini daha kolay yönlendirebiliyorlar. Mesela dün kapının önünde ölü bir böcek vardı, zavallının üstünü karıncalar kaplamıştı. Kızım Alara bunu görmüş, beni böceğin yanına götürdü, kendi bebek dilinde bana karıncaların böceği yediğini anlattı. Bizim oturduğumuz yere yakın bir park var, bir kısmı köpeklere özel "Havlama Parkı" diyorlar. İnsanlar oraya köpeklerini getirip salıyorlar, köpekler birbirleriyle oynuyor vs. Bizim çocuklar orayı çok seviyorlar, bir kaç saat orada canları sıkılmadan köpeklerin oynamasını seyredebiliyorlar. Bu dünyanın sadece biz insanlara ait olmadığını öğreniyorlar.




İkiz çocuk annesi ve beş kedi sahibi olarak size; bilhassa hamilelik döneminde evden uzaklaştırılan hayvanlar hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorsam, cevabınız ne olur?

Hamilelik döneminde veya çocukları olunca ev hayvanlarını sokağa atan insanları şiddetle kınıyorum, bunun çok kalpsiz bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Onların da bizim gibi duyguları, korkuları, sevinçleri var. Özellikle sokağa atmak fikri tüylerimi ürpertiyor gerçekten. Böyle bir şey nasıl yapılabilir, kâbuslar görmeden iç rahatlığı ile gece nasıl uyunabilir. Yıllarca evimizde baktığımız hayvanımızın dışarıda, soğukta, açlıktan ve korkudan titrediğini düşünmeden boğazımızdan nasıl iki lokma geçebilir hiç düşünemiyorum. Ben 1,5 yıl önce öyle bir kedi kurtardım sokaktan, ona bakan hanım iki yıl bakmış, çocuğu olunca sokağa atmış. Nasıl güzel bir sarman anlatamam. Halinden belliydi sokak kedisi olmadığı, dışarıda bahçe kedilerimi beslerken gelip yemek bile yiyemezdi, ödü kopardı başka kedilerden. Sonunda onu sokaktan alıp veterinerde baktım aylarca, çünkü sokakta çok korkuyordu. Sonra da güzel bir yuva bulduk kendisine. Hatırlıyorum da ilk defa kucağıma aldığımda başını kolumun altına saklayıp, dakikalarca öyle mırıldayarak durmuştu... Böyle bir manzara karşısında nasıl içimiz parçalanmaz?

İnsanlar evlerine hayvan alırken çok iyi düşünmeliler, geçici hevesle hayvan alınmaz. Hayvanlar çocuklara eğlence olarak eve alınıp biraz büyüyüp yavru halleri ve şirinlikleri geçince sokağa atılamaz. Ben hayvanlarını başkasına veren insanlara bile çok sıcak bakmıyorum, özellikle her önüne gelene hayvanlarını verenlere. Öyle bir şey gerekiyorsa, çok ince eleyip sık dokunarak bu iş yapılmalı, ikinci sahiple sürekli diyalog içinde olunmalı…



Alıntı (Minikpati sitesi)
 
Son düzenleme:
X