fıkralardan seçmeler

Temel'le Dursun iki tane at almışlar. Fakat devamlı karıştırıyorlarmış. Hangisi kimin atı belli değil. Temel'in aklına parlak bir fıkir gelmiş ve atın birisinin kuyruğunu kesmiş. Dursun ona inat o da diğer atın kuyruğunu kesmiş. Temel bu sefer atın bir tanesine boyayla işaret koymuş. Dursun ona inat diğer atın aynı yerine aynı boyayla işaret koymuş. Temel bakmış böyle olmuyor, Dursun'a bir açıklamada bulunmuş.
-En iyisi beyaz at benimki siyah at da seninki olsun! demiş.
 
Kekemenin biri bir gün Beşiktaş'ta kekeme okulunu ararken okulun yerini bulamamış, en yakınındakı bir bakkala girip
-KakakakarrdeşHH, bubububurraaalarrrrdaddadadad bbbi kekekemememe okukukukuluuu varmış, nenenenerededede bibibiliyor musususun? diye sormuş.
Bakkal cevap vermiş:
-Okulun yerini bilmiyorum ama kardeşim, senin okula hiç ihtiyacm yok! Bence gayet iyi kekeliyorsun
 
Temel Anadolu Lisesi sınavına hazırlanmakta olan oğlu Dursun'a sormuş:
-Söyle pakayum Tursun, su kaç terecede kaynayi?
Dursun biraz düşündükten sonra cevaplamış:
-Toksan terecede ...
Bunun üzerine Temel oğluna yeni birşey öğretme hazzıyla düzeltmiş cevabı:
-Pilemedun, toksan terecede tik açı kaynayi.
 
Temelcik öğretmenine sorar:
-Tünyamuz pi cün yok olacak mi?
-Evet yavrum!
-Peçi uçan uçaklar nereye inecek?
 
Temel'e bir işe girmek için sağlık raporu lôzım olmuş. Gitmiş tam teşekküllü bir hastaneye.
Muayene esnasında doktor sormuş:
-Kulaklarınızdan ya da burnunuzdan bir şikôyetiniz var mı?
-He ya!, demiş Temel; Özellikle fanilamu çikarurken çok zorlanayrum!
 
Temel İngilizce öğrenmek için dershaneye yazılmış. İlk derste,
"Come!, yani Gel" demeyi öğretiyorlarmış.
Temel öğretmene sormuş:
-Pu nasil iştur? Come yazaysun, kam okuysun, peçi cel olduğuni nereden anlaysun?"
 
Stadyumda sınav Trabzon'un en zengininin oğlu olan Temel matematik dersinden hep çakıyormuş. Hocası son sınavı tezahüratla ona moral verilsin diye Avni Aker Stadı'nda yapmaya karar vermiş. Stad tıklim tıklım doluymuş. İzleyenler Temel'e müthiş tezahürat yapıyorlarmış. Hocası
-Kolay bir soruyla başlayayım! demiş ve
-2 kere 2 kaç eder? diye sormuş.
Temel düşünmüş, düşünmüş ve
- 4 eder ! demiş.
Statta derin bir sessizlik olmuş. Ardından bütün stad hep bir ağızdan yalvarmış:
-Hocam! Pi şans daha
 
Temel nefes nefese Haydarpaşa'da tren garına gelmiş. Bilet satan memur gazete okuyormuş. Parayı uzatmış:
-Postançıya pi pilet!
Gişe memuru başını kaldırmadan
-Sıraya gir!" demiş.
Temel sağına soluna bakmış, kendinden başkası yok. Bir daha parayı uzatmış:
-Hemşerum! Postancıya pi pilet! demiş.
Cevap aynı:
-Sıraya gir!
Temel darlanmış, kafasını gişeden içeri sokarak bağırmış:
-Hemşerum! Postancıya pi pilet daa!
Memur yine başını kaldırmadan
-Sıraya gir!" der demez
Temel yumruğu patlatmış. Memur neye uğradığını şaşırmış,
-Ne vuruyorsun kardeş; demiş.
Temel cevabı oturtmuş:
-Ben mi? Ha pu kadar kalabalikta penum vurduğimi nereden çikararayisun?
 
Temel'in birgün annesi vefat etmiş. Herkes saf tutarken cemaatin arkasında bekliyormuş. İçlerinden biri sormuş:
-Temel! Ananin cenaze namazini kilmican mi?
Temel
-Haçen pen çenaze namazi kilmayi bilmiyom! demiş.
Aradan bir hafta geçmiş, bu sefer Temel'in kaynanası ölmüş. Bakmışlar ki, Temel en ön safta. Bunu gören cemaat merak edip sormuş:
-Ula Temel! Hani sen cenaze namazi kHmayi bilmeyidun?
Temel cevap vermiş:
-Haçen bu çenaze namazi değil ki, payram namazidur da!
 
Trabzon'da bir grup çok ağaç kesebilmek için Amerika'dan motorlu testere getirtmeye karar vermişler. Gerekli bağlantılar kurulduktan sonra para ödenmiş ve birkaç tane elektrikli testere alınmış. Garanti kôğıdında da günde en az 500 ağaç keseceği belirtiliyormuş. Her neyse, bizimkiler koyulmuşlar işe. Akşam olduğunda en fazla ağaç kesen Temel'miş ve sadece 50 ağaç kesmiş, herkes şaşırmış. Sonraki gün Temel zorlayarak sayıyı 100'e çıkarmış. Daha ertesi gün akşam Temel yerinden kalkamaz hale gelmiş ama sadece 150 ağaç kesebilmiş. Artık bizimkiler Amerika'dan bir yetkili çağırmaya karar vermişler. Yetkili gelmiş ve birlikte ormana gitmişler. Amerikalı motorun ipini çekip çalıştırmış ve çıkan ses üzerine bizimkiler hep bir ağızdan bağırmışlar:
-Uyy o ne daa?
 
Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırır ve şu soruyu yöneltir:
-Pakmak fiilinin çekiminu yap pakalum ...
Erzurumlu öğrenci hemen atılır:
-Bakirem, bakirsen, bakir ...
Öğretmen öğrencisinin bu cevabı karşısında kızmış:
-Uy diluni eşşekarisu soksin! Öyle mi denur daa?
Onun aslu pöyledur:
-Pakayrum, pakaysun, pakayi ...
 
Karadenizli hapishanede gardiyanlık görevi yapıyormuş. Mahkumlardan biri ağır hastalığa yakalanmış. Onu hastaneye götürmüş Karadenizli gardiyan. Doktor onu ameliyat edip bir bacağını kesmiş. Hasta taburcu olunca yeniden hapishaneye döner.
Aynı mahkum bir gün yine ağır hasta olarak Karadenizli gardiyan tarafından hastaneye götürülür. Hastanın diğer bacağı kesilir. Mahkum hastaneden taburcu olur tekrar hapisaneye döner. Daha sonra aynı şekilde bir de kolu kesilir.
Mahkum uzun yıllar mahkumiyeti olduğundan hapishaneden bir türlü çıkamamış ve yine hastalanmış. Karadenizli gardiyana demiş ki "beni doktora yetiştir, ölüyorum" demiş. Gardiyan:
-Yooo götüremem. Sen bu gidişle parça parça hapishaneden kaçaysun, demiş.
 
Karadenizli Öğretmen öğrencileri Din Dersinden sözlü sınavı yapmaktadır. İlk öğrenci tahtaya kalkar.
Öğretmen:
-Senin adın ne kızım ?
-Kevser, Öğretmenim.
-Pekala sen Kevser Süresini oku bakalım.
Öğrenci duayı okur ve öğretmenden aferin alır. İkinci öğrenci kalkar tahtaya. Öğretmen:
-Senin adın ne oğlum?
-Fatih, öğretmenim.
Peki sen de Fatiha suresini oku, der.
Öğrenci Fatiha Suresini okur ve öğretmenden beğeni kazanır. Yerine oturur. Öğretmen üçüncü öğrenciye de önce ismini sorar. Öğrenci;
- Benim adım Yasin. Ama öğretmenim bana kısaca Sübhaneke derler.
 
Bir kış günüdür. Kars'ın bir köyünden genç bir çiftin bebekleri hastalanır.
Şehire doktora götürürler. Çocuk doktoru bebeği muayene eder.
-Bu çocuk kuşpalazı-difteri olmuş, der.
Reçetesini yazar ve köyüne gönderir. Köye varınca komşuları:
-Neyi varmış bebeğinizin, geçmiş olsun derler.
Anne:
-Bir şeyi yok, kuşbalası (kuş yavrusu) gibi dipdiri, dedi doktor.
 
Komutan emir erini çağırmış:
- "Bana çabuk bir lazer yazıcı bul getir."
- "Emredersin komutanım." Bir saat sonra emir eri yanında başka bir er ile gelmiş.
- "Lazer yazıcıyı getirdim komutanım."
- "Hani nerde lan?"
- "Komutanım bu arkadaş laz bir erdir ve bizim bölükte yazıcıdır!"
- "Ulan iyi ki, scanner istememişiz be!"
 
Birgün Sarıyer-Taksim minübüsündeyim.
Arka koltuktan para uzatıyorlar.
Yanımda iki genç çocuk oturuyor. Yaşlı bir teyze de para verdi:
-Evlôdım! Şu parayı uzatır mısın? Bir Zincirlikuyu! dedi.
Çocuk parayı aldı, biraz çekti, buruşturdu ve kadına geri verdi.
Hadisenin farkında olmayan yaşlı teyze
-Ne var oğlum? dediğinde çocuğun cevabı gayet netti:
-Teyze! Bu para uzamıyor!
Minibüstekilerin halini görmeliydiniz!
 
2. Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz pilot Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu esir alırlar ama İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur. İlk önce bacağı keserler. İngiliz, Almanlar'dan bu bacağı ana vatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister. Almanlar atar. Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirirler. Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlar'dan kolu anavatanına atmalarını ister.
Fakat Almanlar bu kez :
-"Olmaz!" derler.
İngiliz sebebini sorunca şöyle cevaplarlar:
-"Galiba parça parça kaçmaya çalışıyorsun!"
 
Hocaları Tıp öğrencilerine öğüt veriyormuş.
-Çocuklar! iyi doktor olmak için iki konu çok önemlidir. Birincisi dikkatli olacaksınız. İkincisi ise tiksinmiyeceksiniz.
Öğrenciler "biz dikkatliyiz ve de tiksinmeyiz" diye hep birlikte hocalarına cevap vermişler. hoca bir kab içinde idrar getirtir. Parmağını idrara batırıp ağzına götürür.
-Hadi bunu yapın bakalım der.
Çocuklar çaresiz parmaklarını idrara batırıp, ağızlarına götürürler. Sonunda idrar biter. Öğrenciler:
-Efendim inandınız mı? der. Hoca:
-Tiksinmediğiniz belli ama, dikkatli değilsiniz. Çünkü; ben işaret parmağımı idrara sokup, orta parmağımı ağzıma götürmüştüm...
 
temel dursuna arabasinin oykusunu anlatiyordu :

-Bir gun otostop yapiyordum ki onumde bu arabayla mini etekli guzel
bir bayan durdu ve beni arabasina aldi. Bir sure gittikten sonra kadin
arabayi kuytu bir koseye cekti. mini etegini iyice yukari cekip
ve 'Benden ne istersen alabilirsin' dedi..
bende arabasini aldim.
Dursun;
-'iyi etmissin Temel zaten mini etek sana hic yakismazdi
 
Yeni mezun hoca ilk defa vaaz verecektir. Camiye gider ve vaaza başlar. Konuşmasının bir yerinde "gaile" (derler ki anlamında) diye bir kelime kullanır. Bu sırada cemaatten biri kalkıp yanlış olduğunu söyler. Bunun üzerine hoca ilk söylediğini değiştirir ve "gaele" der. Aynı adam tekrar yanlış olduğunu söyler. Hoca bu kez "gaeile" der. Aynı şahıs tekrar yanlış olduğunu söyler.
Bu bir kaç kez böyle sürüp gider. Sonunda: Hoca itiraz eden adamı çağırır ve adama:
"Bak kardeşim, tamam anladık yanlış. Ama cemaatin içinde ayıp oluyor." diyerek cebinden bir makara ip çıkarıp, bir ucunu ayağına bağlar, öteki ucunu da adama vererek:
"Bir yanlış söylersem sen ipin ucunu çekersin, bende anlarım ve düzeltirim."
Hocayla adam anlaşırlar. Adam yerine oturur. Hoca vaaza yeniden başlar, bir süre sonra adam ipi çeker. Öyleki her kelimede ip çekilir.
- Hoca yine dayanamayıp adamı çağırır ve makarasını alıp cebine koyarak dışarı çıkar. Bunun üzerine cemaat hocaya:
"Hocam nereye, daha vaaz bitmedi, hemin daha namaz da kılmadık." derler.
Hoca ise sitemkar bir şekilde:
"Cemaat kusura bakmayın ipin ucu puştun elinde" der ve camiden çıkar.
 
X