Hiç doktor yüzü görmemiş büyüklerimiz var, hala çok hareketliler, çoğu zaman bizden daha çok:) Hep gıptayla bakıyoruz ve bahsediyoruz onlardan. Peki onlar nasıl besleniyorlardı?
1.MEVSİMİN MEYVE VE SEBZESİ YENİYORDU Çilek yemek için heyecanla haziranın gelmesi bekleniyordu. Domates için de öyle. Şimdi bu meyveler her mevsim rafta. Aslında doğanın o kadar latif bir dengesi var ki, çok suya ihtiyacımız olan yaz aylarında karpuz, hastalıklardan korunup güçlü kalmaya çalıştığımız kış aylarında narenciye yetişiyor.
2.GIDALAR RAFİNE EDİLMİYORDU Rafine edilen gıdalar besin değerlerinden çok şey kaybediyorlar. Gıdaların besleyici değerleri azalıyor, geçtikleri işlemlerden dolayı fiyatları artıyor ama doyuruculukları da azalıyor.
3.GENETİK MÜDAHALE YOKTU Soya fasulyesi ve mısır başta olmak üzere birçok gıdanın genetiği ile oynanıyor. Ve genetik olarak oynandığının etiketlerde yazma şartı da yok...
4.TARIMSAL ÜRETİMDE KİMYASAL GÜBRE, BÖCEK İLACI YA DA HORMON KULLANILMIYORDU İlaçların ne kadar kullanıldığı da belli değil, yiyeceklerin üstünde kalıyor, suyla yıkanması yeterli değil. Hormonlar gıdanın yapısından bize de aktarılıyor.
5.KATKI MADDELERİ KULLANILMIYORDU Çilek kokusu ya da tavuk kokusu sentetik olarak üretilebiliyor. Raf ömrünü uzatmak için nice katkı malzemeleri kullanılıyor. Bir kalıp peynir bir sene bile dayanabiliyor ama ya onu tüketen bizler?
6.HERKES KENDİ İÇ SESİNİ DİNLEYEBİLİYOR, KENDİSİ İÇİN NEYİN İYİ OLDUĞUNU ONU HİÇ GÖRMEMİŞ UZMANLARDAN DAHA İYİ BİLİYORDU Her yer otelden farkı olmayan hastaneler, anında zayıflayacağımızı garantileyen zayıflama hapları ile dolu duvar panoları, adını bile bilmediğimiz meyvelerin 40 şekilde doğranması için ürün satan ve yetmez saatlerce yayın yapan TV kanalları ile sarılı değildi.
Hipokrat'ın meşhur sözü ile bitirelim:
"Yiyeceğiniz ilacınız olsun ve ilacınız da yiyeceğiniz.""
Not: Bu içerikte Arzu Aygen-Ülfet Aygen'in kitabından faydalanılmıştır.
1.MEVSİMİN MEYVE VE SEBZESİ YENİYORDU Çilek yemek için heyecanla haziranın gelmesi bekleniyordu. Domates için de öyle. Şimdi bu meyveler her mevsim rafta. Aslında doğanın o kadar latif bir dengesi var ki, çok suya ihtiyacımız olan yaz aylarında karpuz, hastalıklardan korunup güçlü kalmaya çalıştığımız kış aylarında narenciye yetişiyor.
2.GIDALAR RAFİNE EDİLMİYORDU Rafine edilen gıdalar besin değerlerinden çok şey kaybediyorlar. Gıdaların besleyici değerleri azalıyor, geçtikleri işlemlerden dolayı fiyatları artıyor ama doyuruculukları da azalıyor.
3.GENETİK MÜDAHALE YOKTU Soya fasulyesi ve mısır başta olmak üzere birçok gıdanın genetiği ile oynanıyor. Ve genetik olarak oynandığının etiketlerde yazma şartı da yok...
4.TARIMSAL ÜRETİMDE KİMYASAL GÜBRE, BÖCEK İLACI YA DA HORMON KULLANILMIYORDU İlaçların ne kadar kullanıldığı da belli değil, yiyeceklerin üstünde kalıyor, suyla yıkanması yeterli değil. Hormonlar gıdanın yapısından bize de aktarılıyor.
5.KATKI MADDELERİ KULLANILMIYORDU Çilek kokusu ya da tavuk kokusu sentetik olarak üretilebiliyor. Raf ömrünü uzatmak için nice katkı malzemeleri kullanılıyor. Bir kalıp peynir bir sene bile dayanabiliyor ama ya onu tüketen bizler?
6.HERKES KENDİ İÇ SESİNİ DİNLEYEBİLİYOR, KENDİSİ İÇİN NEYİN İYİ OLDUĞUNU ONU HİÇ GÖRMEMİŞ UZMANLARDAN DAHA İYİ BİLİYORDU Her yer otelden farkı olmayan hastaneler, anında zayıflayacağımızı garantileyen zayıflama hapları ile dolu duvar panoları, adını bile bilmediğimiz meyvelerin 40 şekilde doğranması için ürün satan ve yetmez saatlerce yayın yapan TV kanalları ile sarılı değildi.
Hipokrat'ın meşhur sözü ile bitirelim:
"Yiyeceğiniz ilacınız olsun ve ilacınız da yiyeceğiniz.""
Not: Bu içerikte Arzu Aygen-Ülfet Aygen'in kitabından faydalanılmıştır.