- 27 Temmuz 2010
- 601
- 5
- Konu Sahibi Ultraviyole
- #1
Açık hava oyunları
Kovalamaca oyunları
Saklambaç
Saklambaç en az 4 kişiyle oynanır.Oyuncular aralarında sayışarak veya parmak tutuşarak bir ebe bir tane duvara önünü dönerek sayar. Ebe en az 50 ye kadar dışından sayar. Bu sırada diğer oyuncularda ebe sayana kadar farklı veya aynı yerlere saklanırlar. Ebe dışından saymayı bitirince oldu diye bağırır ve gözünü açar. Ve diğer oyuncuları bulmaya çalışır.Diğer oyuncular ise ebe kalenin başından ayrıldığını görünce ebenin saydığı yere sobe diyerek ebeler.Ebeliyen kişiler ebe olmaz. Ondan sonra ebe diğerlerini bulmaya çalışır. Eğer ebe bir kişiyi görüpte onun adını yanlış söylerse diğer oyuncular saklandığı yerden çıkar ve çanakk çömlek patladı diye bağırırlar. Ve ebe olan kişi yeniden ebe olur. Bu oyunu oynarsanız eğer akşam oynamayı tercih edin...
Köşe kapmaca
Genellikle sokakta oynanır. Çünkü sokaklar, oyuncuların kendilerine köşe olarak tutmaları gereken bina kapıları, iki ağaç ya da pencere arası gibi yerler açısından daha zengindir. "Köşe Kapmaca" az sayıda kişiyle oynanır. Ebe diğer oyunculara göre ortada bir yerde durur. Oyuncular ebeye yakalanmadan, birbirleriyle köşeleri sürekli değiştirmeye çalışırlar. Bu değiştirme sırasında ebeye yakalanan oyuncu köşesini kaybeder ve kendisi ebe olur. Oyuncular, sözde yer değiştiriyormuş gibi hareket edip ebeyi yanıltabilir
Gölge kovalamacası
Gölge Kovalamacası'nı oynayabilmek için güneşli bir hava gerekir. Bu oyun, ebe olan oyuncunun öbür oyuncuların gölgelerine basma esasına dayanır. Bu oyunda, ebenin gölgeye basıp basamadığına karar verecek bir de hakem seçilir.Oyun bu şekilde devam eder.En son kalan kişi 1. seçilir.Bir el boyunca dokunulmazlık kazanır.
Kaç kurtul
Kaç Kurtul oyununda, ebe belirlendikten sonra oyuncular tek sıra halinde dizilirler. Sıranın başındaki oyuncu, karşıda duran ebe fark etmeden yerinden ayrılarak koşmaya başlar. Ebe onu gördüğü anda kovalar. Koşan oyuncu ebeye yakalanırsa kendisi ebe olur. Yakalanmadan öbür oyuncuların yanına dönerek onlardan birinin önünde durursa, sırasını savmış olur ve ebe olmaktan da kurtulur. Bundan sonra, önünde durduğu oyuncu koşmaya başlar. Ebe oyunculardan hiçbirini yakalayamazsa, oyun aynı ebeyle yeniden başlar.
Tutsak almaca
8-10 oyuncudan oluşan iki takımla oynanır. Takımlar, aralarında geniş bir alan bırakarak karşılıklı dizilirler. Oyunu başlatan takımdan bir oyuncu ileri fırlayınca, karşı takımdan bir oyuncu da ona doğru koşar. İlk oyuncu kendi takımına doğru kaçarken, rakip oyuncu onu kovalayıp yakalamaya çalışır. Bu oyunda ilk çıkışı yapan oyuncunun amacı, yakalanacakmış gibi davranıp, karşı takımın oyuncusunu kendi takımına yaklaştırmak ve tutsak almaktır. Her iki takım verdiği tutsakları kurtarmaya ve karşı takımdan tutsak almaya çalışır. Oyun, takımlardan birinin oyuncularının tümünün tutsak düşmesiyle son erer.
Mendil kapmaca
Mendil Kapmaca Oyununu, eşit sayıda oyuncudan oluşan iki takım arasında oynanır. Takımlar, aralarında 20-25 metre aralık bırakacak biçimde, karşılıklı birer sıra halinde dizilir. İki sıranın ortasındaki alanın tam orta yerine, yarım metre çapında bir daire çizilir ve ortasına mendil ya da başka bir nesne koyulur. Oyunu yöneten bir hakem ya da kaptan seçilir. Bu hakem dairenin ortasında durarak mendili de elinde tutabilir. Hakem "5'ler!" diye bağırınca, her iki takımdan beşinci oyuncular koşarak mendili kapıp kaçar. Mendili kapanı kovalayan öbür oyuncu onu yakalamaya çalışır. Mendili alan oyuncu yakalanmadan eski yerine dönebilirse, takımına bir sayı kazandırır. Yakalanıp mendili kaptırırsa, takımı bir sayı kaybeder. Mendili alan oyuncunun yakalanmadan yerine dönmesi üzerine, hakem yeniden her iki takıma seslenir ve oyun sürer. Oyunu, daha çok sayı alan takım kazanmış olur.
Yağ satarım
Yağ satarım oyununda önce bir ebe belirlenir. Oyuncular yüzleri birbirine dönük halka oluşturacak biçimde yere otururlar. Ebe bir mendilin ucunu düğümleyerek eline alır. Bunu arkasında saklayarak halkanın çevresinde dolaşmaya başlar. Bu sırada da oyuna adını veren şarkıyı söyler:
Yağ satarım, bal satarım,
Ustam öldü, ben satarım.
Ustamın kürkü sarıdır.
Satsam 15 liradır
Zam-bak Zum-bak
Dön arkana iyi bak
Dolaşırken mendili belli etmeden oyunculardan birinin arkasına yere koyar. Arkasına mendil bırakılan oyuncu, bunun farkına vardığı anda mendili alarak ebeyi kovalamaya başlar. Ebe, yakalanmadan onun yerine oturursa, mendili alan çocuk ebe olur; yakalanırsa, oyun aynı ebeyle devam eder. Farklı bir biçime göre ise, ebeyi kovlayan oyuncu, ebe yerine oturuncaya değin mendilin bağlı topuz biçimindeki ucuyla arkasından vurarak onu cezalandırır. Elinde mendil bulunan oyuncunun ebeliğiyle oyun sürer.
Topla oynanan oyunlar
Yakan Top
Yakan top oyunu en az 4 kişiyle oynanır.Oyuncular ya sayışarak ya da eşleşerek iki eşit sayıda grup oluştururlar. Sonra yazı tura atarak ilk kim bir olacak onu belirtirler.ondan sonra birinci çıkan grup ortaya geçer.Ondan sonra diğer grup ortadaki grubu vurmaya çalışır.Eğer atılan top birine gelirse o kişi oyun dışına çıkar.Eğer top atılınca yukarıdan gelen topu havada tutunca 1 tane can almış oluyorsun.Eğer gruptaki herkes vurulursa diğer grup ortaya geçiyor.Ve bu seferde diğer grup onları vuruyor.
İstop
İstop'ta oyuncular bir daire oluşturur. Oyunu başlatmak için oyunculardan biri ebe olur. Ebe, oyunculardan birinin adını söyleyerek topu havaya atar. Top yere düşerken, adı söylenen oyuncu topu havada yakalarsa, başka birinin adını söyleyerek topu yeniden havaya atar. Topu havada tutamayan oyuncu, topu yerden eline aldığında "İstop!" diye bağırır. Kaçışan oyuncular "İstop" dendiği anda oldukları yerde durmak zorundadır. Bu durumda ebe, duran oyunculardan birini topla vurmaya çalışır. Vurulan oyuncu bir puan kaybeder ve ebe olur. Üç kere vurulan kişiye bir ad takılır.Ve oyuna o adı ile devam eder. Top atılırken gene aynı isim söylenir.Altı kez vurulan kişiye ise bir ceza verilir.Oyuncunun bir eşyası saklanır ve oyuncu o eşyayı ip uçları ile bulur.Oyuncu eşyaya yaklaşınca sıcak uzaklaşınca soguk denir.Ve böylece oyun devam eder. bu oyun oynanırken oyuncular arkasına bakamazlar sadece elleriyle yeri yoklayabilirler
====Top Yetiştirme==== Öğretmen öğrencileri iki gruba ayırır.Gruplar arka arkaya sıraya dizilir. Öğrenciler bacaklarını omuz genişliğinden biraz fazla açarak beklerler. Grupların başındaki öğrencilerde bir tane top vardır. Öğretmen başla deyince öndeki öğrenci topu bacak arasından arkadaki öğrenciye verir. Bu şekilde öğrenciler topu yere düşürmeden en arkadaki öğrenciye ulaştırır. Topu alan arkadaki öğrenci öne gelerek bacak arasından topu arkadaşına verir oyun bu şekilde devam eder. İlk baştaki öğrenciye top tekrar geldiğinde topu öğretmene getirir. Oyun bu şekilde biter.
====doğan ata__ Sınıf mevcudu iki grup oluşturacak şekilde ayrılır. Kura çekilir. Kurayı kazanan grup oyuna başlar. Topu alan takım kendi takım arkadaşlarıyla paslaşmaya başlar. Kendi aralarında paslaşırken yüksek sesle birer birer ona kadar bu paslaşmaya devam eder. Paslaşma devam ederken topun yere düşmesi, rakip takımın eline değmesi veya rakip takımın eline deyip yere düşmesi halinde saymaya sıfırdan başlanır. On pası tamamlayan takıma bir puan verilir. Topu puan alan takım oyuna sokar. Grup içinde paslaşırken rakibi de tutma, çekme ve itme olmayacaktır.
Diğer açık hava oyunları
Bilye oyunu
En eski çocuk oyunlarından biridir. Bilye denen küçük, sert küre biçiminde toplarla oynanır. Roma İmparatoru Augustus Caesar'ın da çocukluğunda bilye oynadığı bilinmektedir. Eskiden yuvarlak çakıllar ya da meyve çekirdekleri bilye olarak kullanılırken, 18. yüzyılda mermer bilyeler yapıldı. Bilye oyunlarının adı ve kuralları oynandığı ülkeye göre değişiklik gösterir. Türkiye'de renkli cam bilyelere "misket" denir. En çok oynanan bilye oyunları ise "tumba", "kuyu" ve "Üçgen"dir.
Bilye oyunlarında ortak nokta, bilyeyi yuvarlayarak başka bir bilyeye çarptırmak ve onu kazanmaktır. Bilye, kıvrılan işaret parmağının içine oturtulur ve başparmakla itilerek atılır. "Kaptan Oyunu"nda, bilyeler yerde açılan belirli sayıda çukura önceden saptanmış bir sıraya göre sokulmaya çalışılır. Bunu başaran oyuncu, rakibinin bilyesine atış yapma hakkı kazanır.
Seksek
Seksek oyununda yere kare ve diktörtkenler çizilir kareler ve diktörtkenleri numaralandırılır not.. tebeşir ile çizilir çizgilere basan oyuncuoyun dışı olur
İp atlama
"İp Atlama" oyununu daha çok kızlar oynar. Tek başına oynanabildiği gibi, birkaç kişi bir araya gelerek de oynanır. Değişik ip atlama biçimleri vardır: Tek başına ip atlamak isteyen kişi boyuna uygun uzunca bir ip alır; bunu iki eliyle uçlarından tutar, döndükçe bir halka oluşturacak biçimde ipi çevirerek başının üzerinden ve zıplayarak ayaklarının altından geçirir. Birkaç çocuk bir araya gelmişse, iki çocuk uygun uzunlukta ve kalınlıkta bir ipin iki ucundan tutar. İp çevrilirken öbür çocuklar sırayla zıplayarak ip atlarlar. Bu sırada ipin düzgün çevrilmesi ve her çevrilişinde yere değdirilmesi gerekir. İp, atlayanın ayağına takılırsa oyuncu yanar. Bir başka biçimi ise, iki çocuğun yan yana ip atlamasıdır.
Birdirbir
"Birdirbir Oyunu"nda çocuklardan biri ellerini dizlerine koyarak eğilir ve öbür oyuncuların üstünden atlayacağı bir kambur oluşturur. Atlayan her çocuk biraz ötede aynı biçimde eğilerek durur ve öbürleri eğilmiş duran bütün oyuncuların üzerinden atlar. Bu biçimde oyun sürüp gider.
Ev içi oyunları
Nesi Var
Ev içi oyunları çoğunlukla bir halka oluşturarak oynanır. "Nesi var?" oyununda bir kişi ebe seçildikten sonra, diğerleri birlikte bir nesne ya da kişi belirlerler. Ebe her çocuğa sırayla "Nesi var?" diye sorarak, aldığı dolaylı yanıtlarla belirlenmiş nesnenin ne olduğunu anlamaya çalışır. Bir bilgisayarın nesne olarak belirlendiğini varsayalım:
- Nesi var?
- Camı var.
- Nesi var?
- Yazısı var.
Ebe kimin yanıtı üzerine tutulan nesneyi bilirse, o ebe olur ve oyun böyle devam eder. Ebenin daha önceden saptanan sayıda soru sormasına karşın nesneyi bilememesi durumunda, ebeliği sürer.
"Körebe"
oyunu, 10-12 çocukla oynanır. Önce ebe belirlenir ve ebenin gözleri bir bezle bağlanır. Oyun adını, ebenin gözlerinin bağlanmasından alır. Ebe ortada kalacak biçimde oyuncular bir halka oluştururlar.
Türkü söyler döneriz
Bil bakalım biz kimiz
Elindeki değnekle
Göster bizi körebe
Sözlerini yinelerken halkayı bozmadan el çırparak ebenin çevresinde dönerler. Ebe bu sırada kollarını öne doğru uzatarak dokunduğu kişinin başını, yüzünü ve üstünü elleriyle yoklar. Kim olduğunu anlayabilirse adını söyler. Eğer tanırsa, dokunduğu oyuncu ebe olur. Tanıyamazsa, oyun aynı ebeyle sürer. Körebe evin içinde oynandığı gibi dışarıda da oynanır.
Yüksük oyunu
"Yüksük oyunu",
küçük çocukların sevdiği bir oyundur. Ebe seçiminden sonra yüksük bir yere saklanır. Ebe yüksüğe yaklaşırsa, çocuklar hep bir ağızdan "sıcak", uzaklaşırsa da "soğuk" derler. Bu oyun, yüksüğün yerini belirtmek için el çırparak da oynanır. Ebe saklanan yüksüğe yaklaştıkça el çırpma kuvvetlenir, uzaklaştıkça yavaşlar.
"Cicoz"
da denen "Yüzük Oyunu"nda, yüzük uzun bir sicime geçirilir ve sicimin iki ucu birbirine bağlanır. Oyuncular bir halka oluşturarak otururlar, bir elleriyle ipi tutarken öbürüyle yüzüğü ebeye göstermeden birbirlerine geçirirler. Yüzük elden ele geçerken, "Al cicozu, ver cicozu, geldi cicoz, gitti cicoz. Haniya cicoz, işte cicoz. Kimde cicoz, bende cicoz" diye bir türkü tuttururlar. Ortada duran ebe yüzüğün kimin avucunda olduğunu tahmin etmeye çalışır; şüphelendiği oyuncuya elini açtırır. Yüzüğü bulursa ebeler değişir. Bulamazsa oyun sürer.
"Bom Oyunu"nda, gene 8-10 ya da daha çok sayıda kişi oturarak bir halka oluşturur. Oyunculardan biri "Bir"den itibaren sırayla saymaya başlar. Sayarken oyuncunun, beş, on, on beş gibi beşin katlarının yerine "Bom" demesi gerekir. "Bom" demeyi unutarak sayı söyleyen oyuncu oyundan çıkar. Hiç yanlış yapmayarak sona kalan kişi oyunu kazanır. Oyunu biraz zorlaştırmak için üçün ya da yedinin katları da "Bom" olabilir.
"Estepeta" denen oyunda da önce bir ebe seçilir. Ebe çocukların dalgın bir anını kollar ve "Estepeta!" diye bağırır. Ebeyi duyan çocuklar, oldukları yerde kalmak zorundadırlar. Ne kımıldayabilir, ne de konuşabilirler. Bu durum ebenin "Boz!" demesine kadar sürer. Ebe "Boz" demeden kımıldayan ya da konuşan olursa, bu kez o ebe olur. Bazı yörelerde bu oyuna "Tıp" denir.
İğne-İplik Oyunu
"İğne-İplik Oyunu", eşit sayıda oyuncudan oluşan iki grupla oynanır. Her gruba bir dikiş iğnesi ve iplik verilir. "Başla!" uyarısıyla birlikte, her iki grubun ilk oyuncuları ipliği iğneye geçirir. İkinciler çıkarır, üçüncüler geçirir, böylece sonuncu oyuncuya kadar oyun sürer. Önce bitiren grup oyunu kazanır.
"Sözcük Bulma", çocuklar ile yetişkinlerin birlikte oynayabildiği bir oyundur. İki takım arasında oynanır. Sözcüğü seçen takımdan seçilen bir oyuncu, sözcüğü karşı takıma pantomimle anlatmaya çalışır. "Keçiboynuzu" gibi bileşik sözcükler bölünerek anlatılabilir.
Sessiz Film
"Sessiz Film" iki takım arasında oynanır ve oynanış biçimi açısından "Sözcük Bulma"ya benzer. Takımlardan birinin tuttuğu bir film ya da kitap adı, karşı takımın oyuncularından birine söylenir. Oyuncu bunu pantomimle takım arkadaşlarına anlatmaya çalışır. Örneğin, Bereketli Topraklar Üzerinde'yi anlatmaya başlarken, önce filmin adının üç sözcükten oluştuğunu anlatmak için parmaklarıyla üç işareti verir. Sonra da sözcükleri teker teker, oynayarak anlatır. Oyuncular filmin adını bulamazsa, sıra diğer takıma geçer.
"Ateş, Toprak, Hava, Su", yumuşak bir top ya da düğüm atılmış bir mendilin oyuncudan oyuncuya atılmasıyla oynanır. Topu atan oyuncu "Ateş" derse, topu tutan oyuncu sessiz kalır. Eğer "Toprak" derse, atıcı 10'a kadar saymadan topu tutan oyuncunun bir kara hayvanı adı; "Hava" derse bir kuş adı; "Su" derse bir balık adı söylemesi gerekir. Oyuncu yanarsa cezalandırılır.
"Yutturma Oyunu"nda oyuncular ikişer kişer eşleşirler. Eşlerin yan yana oturmalarında yarar vardır; çünkü o zaman daha az şaşırırlar. Eşlerden birisi oyunu başlatır: "Babamla çarşıdan gelirken yolda bir üzüm çöpü buldum, evirdim, çevirdim, sildim, süpürdüm, Sacide'nin ağzına tıktım!" der. Sacide'nin eşi, sözü alır, hemen "Yutturmam!" der. Oyunu yöneten çocuk, "Ya ne yaparsın?" diye sorar. "Eviririm, çeviririm, Onur'un ağzına sokarım," der. Onur'un eşi boş bulunur da onu savunmazsa, oyundan çıkarılır. "Ya ne yaparsın?" sorusu, "Senin ağzına tıkarım", diye de yanıtlanabilir. O zaman savunma işi, soruyu soranın eşine düşer.
"Nuh'un Gemisi" eşit sayıda kız ve oğlan oyuncularla oynanır. Bu oyunda herkese gizlice bir hayvan adı takılır. Ama aynı hayvanın adı biri kız, öbürü oğlan olmak üzere iki oyuncuya birden verilir.Oyuncular adını taşıdıkları hayvanın sesini taklit ederek (hırlama, havlama, ötme, tıslama gibi) eşlerini bulurlar. Oyunun sonunda eşini bulamayanlar önceden saptanan bir cezayı yerine getirir.
Müzikli oyunlar
Müzikli oyunlar, müzik eşliğinde oynanır. Paketi Geçir oyunu, ödülle sonuçlanan bir oyundur. Ödül olarak belirlenen bir nesne kâğıtla birkaç kat sarılır. Oyuncular bir halka oluşturacak biçimde otururlar ve müzik çalarken paketi birbirlerine geçirirler. Müzik durduğu anda elinde paket kalan oyuncu onu açmaya başlar, ama müzik yeniden başlar başlamaz paketi diğerine geçirir. Paketin en son katını açan oyuncu oyunu kazanır ve ödülü alır.
Müzikli Sandalyeler Oyununda, sandalyeler halka oluşturacak biçimde sırt sırta dizilir. Sandalyelerin sayısı oyuncuların sayısından her zaman bir eksiktir. Oyuncular müzik çalarken sandalyelerin çevresinde müziğin ritmine uyarak yürürler. Müzik durunca en yakın sandalyeye otururlar. Açıkta kalan oyundan çıkar ve her duruştan sonra da bir sandalye eksiltilir. Böylece sonunda bir sandalyenin çevresinde dönen iki oyuncu kalır. Sandalyeyi kapan kazanır.
Küçük çocukların oynadığı Müzikle Zıplama Oyununda, oyuncular müzik çalarken zıplarlar. Müzik durduğunda yere oturup bağdaş kurarlar. Bağdaş kurmada sona kalan oyuncu oyundan çıkar.
Bellek oyunları
Teyzem Çarşıya Gitti oyununda ilk oyuncu "Teyzem çarşıya gitti ve... (A harfi ile başlayan bir nesne) aldı" der. İkinci oyuncu bu cümleyi tekrarlayıp, A harfi ile başlayan yeni bir nesnenin adını söyler. Oyuncuların "Teyzem çarşıya gitti ve bir ananas, bir atkı, bir ayakkabı, bir anahtar, ... aldı" gibi önceden söylenen nesneleri anımsaması ve her seferinde yeni bir nesne adı söylemesi gerekir. Sözcük bulamayan ya da geciken oyundan çıkar.
Babam Çin'den Geldi oyununda, oyunu başlatan oyuncu Babam Çin'den geldi dedikten sonra, yanındaki "Ne getirdi?" diye sorar. Yanıt "Bisiklet"se, tüm oyuncular sözde pedal çevirmeye başlar. İkinci oyuncu da, "Babam Çin'den geldi" der ve "Ne getirdi?" sorusuna, örneğin "Yelpaze" yanıtı verdikten sonra, oyuncular pedal çevirmeyi sürdürürken, bir yandan da yelpazelenmeye başlar. Oyun bunun gibi, hareketle anlatılabilecek yanıtlarla sürer.
Çağrışım Oyunları
Oyununda oyunculardan biri aklına ilk gelen sözcüğü (örneğin, deniz) söyler. Sonraki oyuncu bu sözcüğün çağrıştırdığı bir başka sözcüğü söyler (örneğin, balık). Oyun bu şekilde birbirini çağrıştıran sözcüklerle sürer ve böylece bir sözcükler zinciri oluşur. İlgisiz sözcük söyleyen kişi oyun dışı kalır. Her oyuncu üçer sözcük söyledikten sonra oyun durur ve zincirin hiçbir halkasını atlamadan geriye doğru, yeniden "deniz" sözcüğüne ulaşmaya çalışılır.
Bellek Oyununda, içinde 20 değişik nesne bulunan bir tepsi, herkese bir dakika süreyle gösterilir. Seçilen nesnelerin kolay akılda kalacak türden olmamasına dikkat edilir. Tepsi ortadan kaldırıldıktan sonra, her oyuncu aklında kalan nesnelerin adlarını yazar. Nesnelerin çoğunu hatırlayan kişi oyunu kazanır.
Tadını Anlama oyununda, yarım düzine kadar bardak değişik içeceklerle doldurulur. Oyuncuların gözleri bağlanır ve yalnızca tadına bakarak bardaklardaki içeceklerin ne olduğunu anlamaları istenir.
Ne Kokuyor? da buna benzer bir oyundur. Fincan tabaklarına adaçayı, nane, kekik, tütün gibi şeyler koyulur. Her tabağın üzeri bir bez parçasıyla örtülür. Oyuna katılanlar kokularından tabaktakilerin ne olduğunu anlamaya çalışır.
Ses Algılamada, oyuncuların gözü bağlanır. Oyuncular, tahta bir yüzeye yüksekten bırakılan nesnelerin çıkardığı sesten ne olduğunu anlamaya çalışırlar.
Kâğıt ve kalem oyunları
"SOS", kâğıt kalemle oynanan en basit oyunlardan biridir. İki oyuncuyla oynanır. Kâğıda karşılıklı dört çizgi çizilir ve ilk oyuncu karelerden birine bir "artı", öbürü ise başka bir kareye bir "sıfır" koyar. Oyun böylece sürer ve oyuncular dikey, yatay ya da çapraz sırada üç artı ya da üç sıfır elde etmeye çalışırlar.
Amiral Battı
İki oyuncuyla oynanır. İki oyuncu da kağıtlarına iki büyük kare çizer. Bunları enine ve boyuna 10'ar çizgiyle 100 kareye bölerler. Küçük kareleri tanımlamak amacıyla, büyük karelerin üst tarafına A'dan başlayarak harfler, sol kenarın da 1'den 10'a kadar rakamlar yazılır. Büyük karelerden biri oyuncunun kendi savaş alanı, diğeri rakibinin savaş alanıdır. Her oyuncu kendi savaş alanının kareleri içine gemilerini yerleştirir: Bir adet Amiral (XXXX ile gösterilir), iki adet Kruvazör (XXX ile gösterilir), üç adet Muhrip (XX ile gösterilir) ve dört adet Denizaltı (X ile gösterilir). Oyunculardan biri, elindeki boş kareler üzerinden, önce bir rakam sonra da bir harf söyleyerek rakibinin gemilerinin karesini bulmaya çalışır (oyundaki ifadesiyle rakibinin bir karesine ateş eder). Bulduğunda (isabetli atışta) da gemiyi batırmış olur. Örneğin 6'nın C'si, 2'nin F'si, 10'nun D'si gibi. Gemileri saldırıya uğrayan oyuncu da karşısındakine, "Amiral yara aldı", "Bir denizaltı battı" türünden bilgi verir. Üç atıştan sonra sıra öbür oyuncuya geçer. Oyunu, tüm gemileri önce kim batırırsa o kazanır.
Kutu Kutu
Kareli ya da düz bir kâğıda, düzenli aralıklarla soldan sağa ve yukarıdan aşağıya, hayali bir kare oluşturacak biçimde eşit sayıda noktalar koyulur. Örneğin, 10 x 10 bir kare oluşturacak gibi 100 adet nokta işaretlenir. Oyun iki kişiyle oynanır. Oyunu başlatan kişi, iki noktayı birleştiren bir çizgi çeker. Amaç çizgileri kareye tamamlayarak, en çok kutuyu elde etmektir. Son çizgiyi çizip kareyi tamamlayan oyuncu, karenin içine kendi işaretini koyar (örneğin, adının baş harfini). Rakipler birbirlerine kutu kaptırmamaya bakarlar. 100 karelik bir bir oyunda 51 ve daha fazla kare alan oyunu kazanır.
Tren Oyunu
İki kişiyle oynanır. Oyuncular kendi kâğıtlarına birden dokuza kadar sırayla rakamlar yazarlar. Oyunu başlatan, tuttuğu bir sayıyı gizlice yazarak, arkadaşından bunu tahmin etmesini ister. Sözgelimi "5"i tutmuşsa ve arkadaşı bunu bilememişse, 5 rakamının üzerine bir çizgi çeker. Eğer bilirse çizgi çizemez. Oyun sırası karşı tarafa geçer. Bir rakam dört çizgi çizilerek kareyle çevrilince, o rakam "vagon" olur. Dokuz rakamın da çevresi kapatılınca tren kalkar. Treni kaldıran kişi oyunu kazanır.
Telgraf Oyunu
Oyunda önce bir sözcük seçilir ve her oyuncu, her biri seçilen sözcüğün harfleriyle başlayan sözcüklerden oluşan bir telgraf yazmak zorundadır. Örneğin "BOYACI" sözcüğü ile "Bütün Oyuncular Yarın Artık Cem'i Isırabilirler" gibi bir telgraf oluşturulabilir. Telgrafı yazmak için beş dakika süre verilir ve en komiğini yazan oyuncu ödüllendirilir. "Sözcük Uydurmaca" oyunu, bir sözcük seçimiyle başlar. Sonra belli bir süre içinde, seçilen bu sözcüğün harfleriyle olabildiğince çok yeni sözcük türetilir. En çok sözcük türeten oyuncu başarılı olur.
Kim kiminle ne zaman nerede ne yapıyorlar? Kim kiminle ne zaman nerede ne yapıyorlar? Oyunu kâğıt ile oynanır. Kâğıda kim kiminle ne zaman nerede ne yapıyorlar? Yazılır. Kelimeleri ayırmak için çizgiler çizilir. Kaç kişi varsa o kadar kâğıt harcanır. Kimse birbirine göstermeden kim bölümünü doldurur(örneğin hasan) Sonra kim bölümü katlanır, kâğıtlar oyuncularla değiştirilir. Bu böyle devam eder. Bittiğinde kâğıtlar açılır. Hepsi okunur. Kelimeler birleştirilir. Ortaya garip veya komik cümleler çıkar.
Sözcük oyunları
"Gezginin Masalları Oyunu"nda ilk oyuncu yanındakine "Duyduğuma göre A....'ya geziye gidiyormuşsun. Orada ne yapacaksın?" diye sorar. Yanındaki oyuncunun, sözcükleri "A" harfiyle başlayan bir yanıt vermesi gerekir. Örneğin, "Anneme çiçek alacağım" gibi. Bundan sonra ikinci oyuncu, üçüncüye aynı soruyu "B" ile başlayan bir yer söyleyerek sorar ve oyun böylece sürer.
"Ünlüler Oyunu"nda, oyunu yöneten bir harf söyler. Amaç, o harfle başlayan bilim adamı, devlet adamı, sanatçı, sporcu gibi ünlü kişilerin adlarını sıralamaktır. Örneğin "A" ile başlayan Atatürk, Aristo, Andersen, Arşimed gibi. En çok ad yazan oyunu kazanır.
"Hece Oyunu"nda ilk oyuncu bir sözcük söyler. Yanındaki bu sözcüğün son hecesiyle başlayan yeni bir sözcük türetir. Örneğin "reklam"dan sonra "lamba". Bundan sonraki oyuncu "başak" dedikten sonra, yanındaki oyuncunun "şak" hecesiyle başlayan bir sözcük bulması gerekir. Bulamayan kişi oyundan çıkar. Sona kalan oyuncu oyunu kazanır.
"Hortlak" oyununda her oyuncu, özel adlar dışında bir sözcük oluşturmak için sırayla alfabeden bir harf söyler. Ama sözcüğün kendisinde bitmesini engellemeye çalışır. İlk oyuncu "s", ikinci "i", üçüncü "n", dördüncü "e" diyebilir. Beşinci eğer "k" derse, sözcük tamamlanmış (sinek) olur ve beşinci oyuncu bir "can" kaybeder. Oyunda üç can kaybeden oyuncu "hortlak" olur. Üç harfli bir sözcük için ceza uygulanmaza.
"Dedektif Oyunu"nda, bir şapkanın içine oyuncu sayısı kadar katlanmış kâğıtlar koyulur. İki kâğıttan birine "Katil", öbürüne de "Dedektif" yazılır. Bu ikisi dışında kâğıtların tümü boş bırakılır. Her oyuncu şapkanın içindeki kâğıtlardan birer tane çeker. Dedektifi çeken oyuncu kimliğini açıklar. Tüm ışıklar söndürülür ve oyuncular evin içine dağılırlar. Bir süre sonra "Katil" kendine bir kurban seçer ve ona sarılır. Kurban "Katil var!" diye bağırarak kendini yere atar. Katilden başka herkes olduğu yerde kalır. Katil yerini değiştirebilir. Bundan sonra ışıklar açılır ve dedektif sorguya başlar. Sorgu sırasında katil dışındaki oyuncular doğruyu söylemek zorundadır. Katil ise istediği kadar yalan söyleyebilir. Dedektifin katili bulabilmesi için iki hakkı vardır, bulamazsa katil serbest kalır.
Masa oyunları ve taşlı oyunlar
İki tür masa oyunu vardır: Taş hareketlerinin zar atmayla belirlendiği şans oyunları (bak. ZAR) ve taşların belli kurallara göre hareket ettirilmesiyle oynanan yetenek oyunları.
En çok bilinen yetenek oyunları, satranç, dama ve dominodur . Yetenek oyunlarının çoğunda amaç, karşı oyuncunun taşlarını almak ya da taşları özel bir biçime göre düzenleyerek sayı kazanmaktır.
"Dokuz Taş" iki kişi arasında oynanır. Her oyuncunun dokuz tane taşı bulunur. Bir kâğıda yukarıda görülen şekil çizildikten sonra, taşlarını sırayla bu şekil üzerine yerleştirirler. Yeni bir taş koyma ya da bir taşı hareket ettirme yoluyla, üç taşı aynı sıraya dizmeyi başaran oyuncu öbürünün bir taşını alır. Oyunculardan birinde iki taş kalınca oyun biter.
"Dilmece" oyunu en çok dört kişi, kullanım sıklığına göre sayısal değeri belirlenmiş olan harflerle oynar. Çapraz bulmaca gibi karelere ayrılmış bir tablo üzerinde oynanır. Tabloda, çaprazlama yerleştirilmiş renkli karelerin de ayrı değerleri vardır. Oyuncular yedişer harfle oyuna başlarlar. Tablonun ortasında yer alan renkli kare başlangıç noktasıdır. Amaç soldan sağa ve yukarıdan aşağı anlamlı sözcükler yazmaktır. Yazdığı sözcüklerle en çok sayıyı toplayan oyunu kazanır.
"Mikado" oyunuküçük çubuklarla (örneğin, kibrit çöpleriyle) oynanır. Düz bir yüzey üzerine atılan bu çubuklar, öbürlerini oynatmadan teker teker alınmaya çalışılır (alınırken çubuklardan birinden yararlanılabilir).
== Cezalar == Bazı oyunların sonunda, gülmek ve eğlenmek amacıyla oyunu kaybeden kişilere cezalar verilir. Bu cezalar zamanla değişebilir ve yenileri ortaya çıkabilir. Belli başlı cezalar aşağıda sıralanmıştır:
Arkadaşlarının en güzelinin önünde diz çök, en akıllısının önünde eğil ve içlerinden en çok sevdiğini öp.
Yerde duran kabın içindeki sütü yalayarak iç.
Ayna ol: Cezalı arkadaşların önüne gidilir, onlar ne yaparsa taklit edilir.
Tek elinle bir paketi sarıp iple bağla.
Odanın bir köşesinde şarkı söyle, öteki köşesinde dans et, üçüncüsünde ağla ve dördüncüsünde gül.
Alfabeyi tersten oku.
Bir tekerleme söyle.
Bir elmanın kabuğunu hiç koparmadan soy.
Tek ayak durarak ayakkabını çıkar, giy.
Dört ayak yürü.
Kollarını kavuşturup yere boylu boyunca uzan ve kollarını açmadan ayağa kalk.
Amuda kalk.
Takla at.
Odadan iki bacaklı çık ve altı bacakla geri gel (bir sandalye ya da sehpa taşıyarak).
Öyle bir soru sor ki, tek cevabı "Evet" olsun.
ALINTI
Kovalamaca oyunları
Saklambaç
Saklambaç en az 4 kişiyle oynanır.Oyuncular aralarında sayışarak veya parmak tutuşarak bir ebe bir tane duvara önünü dönerek sayar. Ebe en az 50 ye kadar dışından sayar. Bu sırada diğer oyuncularda ebe sayana kadar farklı veya aynı yerlere saklanırlar. Ebe dışından saymayı bitirince oldu diye bağırır ve gözünü açar. Ve diğer oyuncuları bulmaya çalışır.Diğer oyuncular ise ebe kalenin başından ayrıldığını görünce ebenin saydığı yere sobe diyerek ebeler.Ebeliyen kişiler ebe olmaz. Ondan sonra ebe diğerlerini bulmaya çalışır. Eğer ebe bir kişiyi görüpte onun adını yanlış söylerse diğer oyuncular saklandığı yerden çıkar ve çanakk çömlek patladı diye bağırırlar. Ve ebe olan kişi yeniden ebe olur. Bu oyunu oynarsanız eğer akşam oynamayı tercih edin...
Köşe kapmaca
Genellikle sokakta oynanır. Çünkü sokaklar, oyuncuların kendilerine köşe olarak tutmaları gereken bina kapıları, iki ağaç ya da pencere arası gibi yerler açısından daha zengindir. "Köşe Kapmaca" az sayıda kişiyle oynanır. Ebe diğer oyunculara göre ortada bir yerde durur. Oyuncular ebeye yakalanmadan, birbirleriyle köşeleri sürekli değiştirmeye çalışırlar. Bu değiştirme sırasında ebeye yakalanan oyuncu köşesini kaybeder ve kendisi ebe olur. Oyuncular, sözde yer değiştiriyormuş gibi hareket edip ebeyi yanıltabilir
Gölge kovalamacası
Gölge Kovalamacası'nı oynayabilmek için güneşli bir hava gerekir. Bu oyun, ebe olan oyuncunun öbür oyuncuların gölgelerine basma esasına dayanır. Bu oyunda, ebenin gölgeye basıp basamadığına karar verecek bir de hakem seçilir.Oyun bu şekilde devam eder.En son kalan kişi 1. seçilir.Bir el boyunca dokunulmazlık kazanır.
Kaç kurtul
Kaç Kurtul oyununda, ebe belirlendikten sonra oyuncular tek sıra halinde dizilirler. Sıranın başındaki oyuncu, karşıda duran ebe fark etmeden yerinden ayrılarak koşmaya başlar. Ebe onu gördüğü anda kovalar. Koşan oyuncu ebeye yakalanırsa kendisi ebe olur. Yakalanmadan öbür oyuncuların yanına dönerek onlardan birinin önünde durursa, sırasını savmış olur ve ebe olmaktan da kurtulur. Bundan sonra, önünde durduğu oyuncu koşmaya başlar. Ebe oyunculardan hiçbirini yakalayamazsa, oyun aynı ebeyle yeniden başlar.
Tutsak almaca
8-10 oyuncudan oluşan iki takımla oynanır. Takımlar, aralarında geniş bir alan bırakarak karşılıklı dizilirler. Oyunu başlatan takımdan bir oyuncu ileri fırlayınca, karşı takımdan bir oyuncu da ona doğru koşar. İlk oyuncu kendi takımına doğru kaçarken, rakip oyuncu onu kovalayıp yakalamaya çalışır. Bu oyunda ilk çıkışı yapan oyuncunun amacı, yakalanacakmış gibi davranıp, karşı takımın oyuncusunu kendi takımına yaklaştırmak ve tutsak almaktır. Her iki takım verdiği tutsakları kurtarmaya ve karşı takımdan tutsak almaya çalışır. Oyun, takımlardan birinin oyuncularının tümünün tutsak düşmesiyle son erer.
Mendil kapmaca
Mendil Kapmaca Oyununu, eşit sayıda oyuncudan oluşan iki takım arasında oynanır. Takımlar, aralarında 20-25 metre aralık bırakacak biçimde, karşılıklı birer sıra halinde dizilir. İki sıranın ortasındaki alanın tam orta yerine, yarım metre çapında bir daire çizilir ve ortasına mendil ya da başka bir nesne koyulur. Oyunu yöneten bir hakem ya da kaptan seçilir. Bu hakem dairenin ortasında durarak mendili de elinde tutabilir. Hakem "5'ler!" diye bağırınca, her iki takımdan beşinci oyuncular koşarak mendili kapıp kaçar. Mendili kapanı kovalayan öbür oyuncu onu yakalamaya çalışır. Mendili alan oyuncu yakalanmadan eski yerine dönebilirse, takımına bir sayı kazandırır. Yakalanıp mendili kaptırırsa, takımı bir sayı kaybeder. Mendili alan oyuncunun yakalanmadan yerine dönmesi üzerine, hakem yeniden her iki takıma seslenir ve oyun sürer. Oyunu, daha çok sayı alan takım kazanmış olur.
Yağ satarım
Yağ satarım oyununda önce bir ebe belirlenir. Oyuncular yüzleri birbirine dönük halka oluşturacak biçimde yere otururlar. Ebe bir mendilin ucunu düğümleyerek eline alır. Bunu arkasında saklayarak halkanın çevresinde dolaşmaya başlar. Bu sırada da oyuna adını veren şarkıyı söyler:
Yağ satarım, bal satarım,
Ustam öldü, ben satarım.
Ustamın kürkü sarıdır.
Satsam 15 liradır
Zam-bak Zum-bak
Dön arkana iyi bak
Dolaşırken mendili belli etmeden oyunculardan birinin arkasına yere koyar. Arkasına mendil bırakılan oyuncu, bunun farkına vardığı anda mendili alarak ebeyi kovalamaya başlar. Ebe, yakalanmadan onun yerine oturursa, mendili alan çocuk ebe olur; yakalanırsa, oyun aynı ebeyle devam eder. Farklı bir biçime göre ise, ebeyi kovlayan oyuncu, ebe yerine oturuncaya değin mendilin bağlı topuz biçimindeki ucuyla arkasından vurarak onu cezalandırır. Elinde mendil bulunan oyuncunun ebeliğiyle oyun sürer.
Topla oynanan oyunlar
Yakan Top
Yakan top oyunu en az 4 kişiyle oynanır.Oyuncular ya sayışarak ya da eşleşerek iki eşit sayıda grup oluştururlar. Sonra yazı tura atarak ilk kim bir olacak onu belirtirler.ondan sonra birinci çıkan grup ortaya geçer.Ondan sonra diğer grup ortadaki grubu vurmaya çalışır.Eğer atılan top birine gelirse o kişi oyun dışına çıkar.Eğer top atılınca yukarıdan gelen topu havada tutunca 1 tane can almış oluyorsun.Eğer gruptaki herkes vurulursa diğer grup ortaya geçiyor.Ve bu seferde diğer grup onları vuruyor.
İstop
İstop'ta oyuncular bir daire oluşturur. Oyunu başlatmak için oyunculardan biri ebe olur. Ebe, oyunculardan birinin adını söyleyerek topu havaya atar. Top yere düşerken, adı söylenen oyuncu topu havada yakalarsa, başka birinin adını söyleyerek topu yeniden havaya atar. Topu havada tutamayan oyuncu, topu yerden eline aldığında "İstop!" diye bağırır. Kaçışan oyuncular "İstop" dendiği anda oldukları yerde durmak zorundadır. Bu durumda ebe, duran oyunculardan birini topla vurmaya çalışır. Vurulan oyuncu bir puan kaybeder ve ebe olur. Üç kere vurulan kişiye bir ad takılır.Ve oyuna o adı ile devam eder. Top atılırken gene aynı isim söylenir.Altı kez vurulan kişiye ise bir ceza verilir.Oyuncunun bir eşyası saklanır ve oyuncu o eşyayı ip uçları ile bulur.Oyuncu eşyaya yaklaşınca sıcak uzaklaşınca soguk denir.Ve böylece oyun devam eder. bu oyun oynanırken oyuncular arkasına bakamazlar sadece elleriyle yeri yoklayabilirler
====Top Yetiştirme==== Öğretmen öğrencileri iki gruba ayırır.Gruplar arka arkaya sıraya dizilir. Öğrenciler bacaklarını omuz genişliğinden biraz fazla açarak beklerler. Grupların başındaki öğrencilerde bir tane top vardır. Öğretmen başla deyince öndeki öğrenci topu bacak arasından arkadaki öğrenciye verir. Bu şekilde öğrenciler topu yere düşürmeden en arkadaki öğrenciye ulaştırır. Topu alan arkadaki öğrenci öne gelerek bacak arasından topu arkadaşına verir oyun bu şekilde devam eder. İlk baştaki öğrenciye top tekrar geldiğinde topu öğretmene getirir. Oyun bu şekilde biter.
====doğan ata__ Sınıf mevcudu iki grup oluşturacak şekilde ayrılır. Kura çekilir. Kurayı kazanan grup oyuna başlar. Topu alan takım kendi takım arkadaşlarıyla paslaşmaya başlar. Kendi aralarında paslaşırken yüksek sesle birer birer ona kadar bu paslaşmaya devam eder. Paslaşma devam ederken topun yere düşmesi, rakip takımın eline değmesi veya rakip takımın eline deyip yere düşmesi halinde saymaya sıfırdan başlanır. On pası tamamlayan takıma bir puan verilir. Topu puan alan takım oyuna sokar. Grup içinde paslaşırken rakibi de tutma, çekme ve itme olmayacaktır.
Diğer açık hava oyunları
Bilye oyunu
En eski çocuk oyunlarından biridir. Bilye denen küçük, sert küre biçiminde toplarla oynanır. Roma İmparatoru Augustus Caesar'ın da çocukluğunda bilye oynadığı bilinmektedir. Eskiden yuvarlak çakıllar ya da meyve çekirdekleri bilye olarak kullanılırken, 18. yüzyılda mermer bilyeler yapıldı. Bilye oyunlarının adı ve kuralları oynandığı ülkeye göre değişiklik gösterir. Türkiye'de renkli cam bilyelere "misket" denir. En çok oynanan bilye oyunları ise "tumba", "kuyu" ve "Üçgen"dir.
Bilye oyunlarında ortak nokta, bilyeyi yuvarlayarak başka bir bilyeye çarptırmak ve onu kazanmaktır. Bilye, kıvrılan işaret parmağının içine oturtulur ve başparmakla itilerek atılır. "Kaptan Oyunu"nda, bilyeler yerde açılan belirli sayıda çukura önceden saptanmış bir sıraya göre sokulmaya çalışılır. Bunu başaran oyuncu, rakibinin bilyesine atış yapma hakkı kazanır.
Seksek
Seksek oyununda yere kare ve diktörtkenler çizilir kareler ve diktörtkenleri numaralandırılır not.. tebeşir ile çizilir çizgilere basan oyuncuoyun dışı olur
İp atlama
"İp Atlama" oyununu daha çok kızlar oynar. Tek başına oynanabildiği gibi, birkaç kişi bir araya gelerek de oynanır. Değişik ip atlama biçimleri vardır: Tek başına ip atlamak isteyen kişi boyuna uygun uzunca bir ip alır; bunu iki eliyle uçlarından tutar, döndükçe bir halka oluşturacak biçimde ipi çevirerek başının üzerinden ve zıplayarak ayaklarının altından geçirir. Birkaç çocuk bir araya gelmişse, iki çocuk uygun uzunlukta ve kalınlıkta bir ipin iki ucundan tutar. İp çevrilirken öbür çocuklar sırayla zıplayarak ip atlarlar. Bu sırada ipin düzgün çevrilmesi ve her çevrilişinde yere değdirilmesi gerekir. İp, atlayanın ayağına takılırsa oyuncu yanar. Bir başka biçimi ise, iki çocuğun yan yana ip atlamasıdır.
Birdirbir
"Birdirbir Oyunu"nda çocuklardan biri ellerini dizlerine koyarak eğilir ve öbür oyuncuların üstünden atlayacağı bir kambur oluşturur. Atlayan her çocuk biraz ötede aynı biçimde eğilerek durur ve öbürleri eğilmiş duran bütün oyuncuların üzerinden atlar. Bu biçimde oyun sürüp gider.
Ev içi oyunları
Nesi Var
Ev içi oyunları çoğunlukla bir halka oluşturarak oynanır. "Nesi var?" oyununda bir kişi ebe seçildikten sonra, diğerleri birlikte bir nesne ya da kişi belirlerler. Ebe her çocuğa sırayla "Nesi var?" diye sorarak, aldığı dolaylı yanıtlarla belirlenmiş nesnenin ne olduğunu anlamaya çalışır. Bir bilgisayarın nesne olarak belirlendiğini varsayalım:
- Nesi var?
- Camı var.
- Nesi var?
- Yazısı var.
Ebe kimin yanıtı üzerine tutulan nesneyi bilirse, o ebe olur ve oyun böyle devam eder. Ebenin daha önceden saptanan sayıda soru sormasına karşın nesneyi bilememesi durumunda, ebeliği sürer.
"Körebe"
oyunu, 10-12 çocukla oynanır. Önce ebe belirlenir ve ebenin gözleri bir bezle bağlanır. Oyun adını, ebenin gözlerinin bağlanmasından alır. Ebe ortada kalacak biçimde oyuncular bir halka oluştururlar.
Türkü söyler döneriz
Bil bakalım biz kimiz
Elindeki değnekle
Göster bizi körebe
Sözlerini yinelerken halkayı bozmadan el çırparak ebenin çevresinde dönerler. Ebe bu sırada kollarını öne doğru uzatarak dokunduğu kişinin başını, yüzünü ve üstünü elleriyle yoklar. Kim olduğunu anlayabilirse adını söyler. Eğer tanırsa, dokunduğu oyuncu ebe olur. Tanıyamazsa, oyun aynı ebeyle sürer. Körebe evin içinde oynandığı gibi dışarıda da oynanır.
Yüksük oyunu
"Yüksük oyunu",
küçük çocukların sevdiği bir oyundur. Ebe seçiminden sonra yüksük bir yere saklanır. Ebe yüksüğe yaklaşırsa, çocuklar hep bir ağızdan "sıcak", uzaklaşırsa da "soğuk" derler. Bu oyun, yüksüğün yerini belirtmek için el çırparak da oynanır. Ebe saklanan yüksüğe yaklaştıkça el çırpma kuvvetlenir, uzaklaştıkça yavaşlar.
"Cicoz"
da denen "Yüzük Oyunu"nda, yüzük uzun bir sicime geçirilir ve sicimin iki ucu birbirine bağlanır. Oyuncular bir halka oluşturarak otururlar, bir elleriyle ipi tutarken öbürüyle yüzüğü ebeye göstermeden birbirlerine geçirirler. Yüzük elden ele geçerken, "Al cicozu, ver cicozu, geldi cicoz, gitti cicoz. Haniya cicoz, işte cicoz. Kimde cicoz, bende cicoz" diye bir türkü tuttururlar. Ortada duran ebe yüzüğün kimin avucunda olduğunu tahmin etmeye çalışır; şüphelendiği oyuncuya elini açtırır. Yüzüğü bulursa ebeler değişir. Bulamazsa oyun sürer.
"Bom Oyunu"nda, gene 8-10 ya da daha çok sayıda kişi oturarak bir halka oluşturur. Oyunculardan biri "Bir"den itibaren sırayla saymaya başlar. Sayarken oyuncunun, beş, on, on beş gibi beşin katlarının yerine "Bom" demesi gerekir. "Bom" demeyi unutarak sayı söyleyen oyuncu oyundan çıkar. Hiç yanlış yapmayarak sona kalan kişi oyunu kazanır. Oyunu biraz zorlaştırmak için üçün ya da yedinin katları da "Bom" olabilir.
"Estepeta" denen oyunda da önce bir ebe seçilir. Ebe çocukların dalgın bir anını kollar ve "Estepeta!" diye bağırır. Ebeyi duyan çocuklar, oldukları yerde kalmak zorundadırlar. Ne kımıldayabilir, ne de konuşabilirler. Bu durum ebenin "Boz!" demesine kadar sürer. Ebe "Boz" demeden kımıldayan ya da konuşan olursa, bu kez o ebe olur. Bazı yörelerde bu oyuna "Tıp" denir.
İğne-İplik Oyunu
"İğne-İplik Oyunu", eşit sayıda oyuncudan oluşan iki grupla oynanır. Her gruba bir dikiş iğnesi ve iplik verilir. "Başla!" uyarısıyla birlikte, her iki grubun ilk oyuncuları ipliği iğneye geçirir. İkinciler çıkarır, üçüncüler geçirir, böylece sonuncu oyuncuya kadar oyun sürer. Önce bitiren grup oyunu kazanır.
"Sözcük Bulma", çocuklar ile yetişkinlerin birlikte oynayabildiği bir oyundur. İki takım arasında oynanır. Sözcüğü seçen takımdan seçilen bir oyuncu, sözcüğü karşı takıma pantomimle anlatmaya çalışır. "Keçiboynuzu" gibi bileşik sözcükler bölünerek anlatılabilir.
Sessiz Film
"Sessiz Film" iki takım arasında oynanır ve oynanış biçimi açısından "Sözcük Bulma"ya benzer. Takımlardan birinin tuttuğu bir film ya da kitap adı, karşı takımın oyuncularından birine söylenir. Oyuncu bunu pantomimle takım arkadaşlarına anlatmaya çalışır. Örneğin, Bereketli Topraklar Üzerinde'yi anlatmaya başlarken, önce filmin adının üç sözcükten oluştuğunu anlatmak için parmaklarıyla üç işareti verir. Sonra da sözcükleri teker teker, oynayarak anlatır. Oyuncular filmin adını bulamazsa, sıra diğer takıma geçer.
"Ateş, Toprak, Hava, Su", yumuşak bir top ya da düğüm atılmış bir mendilin oyuncudan oyuncuya atılmasıyla oynanır. Topu atan oyuncu "Ateş" derse, topu tutan oyuncu sessiz kalır. Eğer "Toprak" derse, atıcı 10'a kadar saymadan topu tutan oyuncunun bir kara hayvanı adı; "Hava" derse bir kuş adı; "Su" derse bir balık adı söylemesi gerekir. Oyuncu yanarsa cezalandırılır.
"Yutturma Oyunu"nda oyuncular ikişer kişer eşleşirler. Eşlerin yan yana oturmalarında yarar vardır; çünkü o zaman daha az şaşırırlar. Eşlerden birisi oyunu başlatır: "Babamla çarşıdan gelirken yolda bir üzüm çöpü buldum, evirdim, çevirdim, sildim, süpürdüm, Sacide'nin ağzına tıktım!" der. Sacide'nin eşi, sözü alır, hemen "Yutturmam!" der. Oyunu yöneten çocuk, "Ya ne yaparsın?" diye sorar. "Eviririm, çeviririm, Onur'un ağzına sokarım," der. Onur'un eşi boş bulunur da onu savunmazsa, oyundan çıkarılır. "Ya ne yaparsın?" sorusu, "Senin ağzına tıkarım", diye de yanıtlanabilir. O zaman savunma işi, soruyu soranın eşine düşer.
"Nuh'un Gemisi" eşit sayıda kız ve oğlan oyuncularla oynanır. Bu oyunda herkese gizlice bir hayvan adı takılır. Ama aynı hayvanın adı biri kız, öbürü oğlan olmak üzere iki oyuncuya birden verilir.Oyuncular adını taşıdıkları hayvanın sesini taklit ederek (hırlama, havlama, ötme, tıslama gibi) eşlerini bulurlar. Oyunun sonunda eşini bulamayanlar önceden saptanan bir cezayı yerine getirir.
Müzikli oyunlar
Müzikli oyunlar, müzik eşliğinde oynanır. Paketi Geçir oyunu, ödülle sonuçlanan bir oyundur. Ödül olarak belirlenen bir nesne kâğıtla birkaç kat sarılır. Oyuncular bir halka oluşturacak biçimde otururlar ve müzik çalarken paketi birbirlerine geçirirler. Müzik durduğu anda elinde paket kalan oyuncu onu açmaya başlar, ama müzik yeniden başlar başlamaz paketi diğerine geçirir. Paketin en son katını açan oyuncu oyunu kazanır ve ödülü alır.
Müzikli Sandalyeler Oyununda, sandalyeler halka oluşturacak biçimde sırt sırta dizilir. Sandalyelerin sayısı oyuncuların sayısından her zaman bir eksiktir. Oyuncular müzik çalarken sandalyelerin çevresinde müziğin ritmine uyarak yürürler. Müzik durunca en yakın sandalyeye otururlar. Açıkta kalan oyundan çıkar ve her duruştan sonra da bir sandalye eksiltilir. Böylece sonunda bir sandalyenin çevresinde dönen iki oyuncu kalır. Sandalyeyi kapan kazanır.
Küçük çocukların oynadığı Müzikle Zıplama Oyununda, oyuncular müzik çalarken zıplarlar. Müzik durduğunda yere oturup bağdaş kurarlar. Bağdaş kurmada sona kalan oyuncu oyundan çıkar.
Bellek oyunları
Teyzem Çarşıya Gitti oyununda ilk oyuncu "Teyzem çarşıya gitti ve... (A harfi ile başlayan bir nesne) aldı" der. İkinci oyuncu bu cümleyi tekrarlayıp, A harfi ile başlayan yeni bir nesnenin adını söyler. Oyuncuların "Teyzem çarşıya gitti ve bir ananas, bir atkı, bir ayakkabı, bir anahtar, ... aldı" gibi önceden söylenen nesneleri anımsaması ve her seferinde yeni bir nesne adı söylemesi gerekir. Sözcük bulamayan ya da geciken oyundan çıkar.
Babam Çin'den Geldi oyununda, oyunu başlatan oyuncu Babam Çin'den geldi dedikten sonra, yanındaki "Ne getirdi?" diye sorar. Yanıt "Bisiklet"se, tüm oyuncular sözde pedal çevirmeye başlar. İkinci oyuncu da, "Babam Çin'den geldi" der ve "Ne getirdi?" sorusuna, örneğin "Yelpaze" yanıtı verdikten sonra, oyuncular pedal çevirmeyi sürdürürken, bir yandan da yelpazelenmeye başlar. Oyun bunun gibi, hareketle anlatılabilecek yanıtlarla sürer.
Çağrışım Oyunları
Oyununda oyunculardan biri aklına ilk gelen sözcüğü (örneğin, deniz) söyler. Sonraki oyuncu bu sözcüğün çağrıştırdığı bir başka sözcüğü söyler (örneğin, balık). Oyun bu şekilde birbirini çağrıştıran sözcüklerle sürer ve böylece bir sözcükler zinciri oluşur. İlgisiz sözcük söyleyen kişi oyun dışı kalır. Her oyuncu üçer sözcük söyledikten sonra oyun durur ve zincirin hiçbir halkasını atlamadan geriye doğru, yeniden "deniz" sözcüğüne ulaşmaya çalışılır.
Bellek Oyununda, içinde 20 değişik nesne bulunan bir tepsi, herkese bir dakika süreyle gösterilir. Seçilen nesnelerin kolay akılda kalacak türden olmamasına dikkat edilir. Tepsi ortadan kaldırıldıktan sonra, her oyuncu aklında kalan nesnelerin adlarını yazar. Nesnelerin çoğunu hatırlayan kişi oyunu kazanır.
Tadını Anlama oyununda, yarım düzine kadar bardak değişik içeceklerle doldurulur. Oyuncuların gözleri bağlanır ve yalnızca tadına bakarak bardaklardaki içeceklerin ne olduğunu anlamaları istenir.
Ne Kokuyor? da buna benzer bir oyundur. Fincan tabaklarına adaçayı, nane, kekik, tütün gibi şeyler koyulur. Her tabağın üzeri bir bez parçasıyla örtülür. Oyuna katılanlar kokularından tabaktakilerin ne olduğunu anlamaya çalışır.
Ses Algılamada, oyuncuların gözü bağlanır. Oyuncular, tahta bir yüzeye yüksekten bırakılan nesnelerin çıkardığı sesten ne olduğunu anlamaya çalışırlar.
Kâğıt ve kalem oyunları
"SOS", kâğıt kalemle oynanan en basit oyunlardan biridir. İki oyuncuyla oynanır. Kâğıda karşılıklı dört çizgi çizilir ve ilk oyuncu karelerden birine bir "artı", öbürü ise başka bir kareye bir "sıfır" koyar. Oyun böylece sürer ve oyuncular dikey, yatay ya da çapraz sırada üç artı ya da üç sıfır elde etmeye çalışırlar.
Amiral Battı
İki oyuncuyla oynanır. İki oyuncu da kağıtlarına iki büyük kare çizer. Bunları enine ve boyuna 10'ar çizgiyle 100 kareye bölerler. Küçük kareleri tanımlamak amacıyla, büyük karelerin üst tarafına A'dan başlayarak harfler, sol kenarın da 1'den 10'a kadar rakamlar yazılır. Büyük karelerden biri oyuncunun kendi savaş alanı, diğeri rakibinin savaş alanıdır. Her oyuncu kendi savaş alanının kareleri içine gemilerini yerleştirir: Bir adet Amiral (XXXX ile gösterilir), iki adet Kruvazör (XXX ile gösterilir), üç adet Muhrip (XX ile gösterilir) ve dört adet Denizaltı (X ile gösterilir). Oyunculardan biri, elindeki boş kareler üzerinden, önce bir rakam sonra da bir harf söyleyerek rakibinin gemilerinin karesini bulmaya çalışır (oyundaki ifadesiyle rakibinin bir karesine ateş eder). Bulduğunda (isabetli atışta) da gemiyi batırmış olur. Örneğin 6'nın C'si, 2'nin F'si, 10'nun D'si gibi. Gemileri saldırıya uğrayan oyuncu da karşısındakine, "Amiral yara aldı", "Bir denizaltı battı" türünden bilgi verir. Üç atıştan sonra sıra öbür oyuncuya geçer. Oyunu, tüm gemileri önce kim batırırsa o kazanır.
Kutu Kutu
Kareli ya da düz bir kâğıda, düzenli aralıklarla soldan sağa ve yukarıdan aşağıya, hayali bir kare oluşturacak biçimde eşit sayıda noktalar koyulur. Örneğin, 10 x 10 bir kare oluşturacak gibi 100 adet nokta işaretlenir. Oyun iki kişiyle oynanır. Oyunu başlatan kişi, iki noktayı birleştiren bir çizgi çeker. Amaç çizgileri kareye tamamlayarak, en çok kutuyu elde etmektir. Son çizgiyi çizip kareyi tamamlayan oyuncu, karenin içine kendi işaretini koyar (örneğin, adının baş harfini). Rakipler birbirlerine kutu kaptırmamaya bakarlar. 100 karelik bir bir oyunda 51 ve daha fazla kare alan oyunu kazanır.
Tren Oyunu
İki kişiyle oynanır. Oyuncular kendi kâğıtlarına birden dokuza kadar sırayla rakamlar yazarlar. Oyunu başlatan, tuttuğu bir sayıyı gizlice yazarak, arkadaşından bunu tahmin etmesini ister. Sözgelimi "5"i tutmuşsa ve arkadaşı bunu bilememişse, 5 rakamının üzerine bir çizgi çeker. Eğer bilirse çizgi çizemez. Oyun sırası karşı tarafa geçer. Bir rakam dört çizgi çizilerek kareyle çevrilince, o rakam "vagon" olur. Dokuz rakamın da çevresi kapatılınca tren kalkar. Treni kaldıran kişi oyunu kazanır.
Telgraf Oyunu
Oyunda önce bir sözcük seçilir ve her oyuncu, her biri seçilen sözcüğün harfleriyle başlayan sözcüklerden oluşan bir telgraf yazmak zorundadır. Örneğin "BOYACI" sözcüğü ile "Bütün Oyuncular Yarın Artık Cem'i Isırabilirler" gibi bir telgraf oluşturulabilir. Telgrafı yazmak için beş dakika süre verilir ve en komiğini yazan oyuncu ödüllendirilir. "Sözcük Uydurmaca" oyunu, bir sözcük seçimiyle başlar. Sonra belli bir süre içinde, seçilen bu sözcüğün harfleriyle olabildiğince çok yeni sözcük türetilir. En çok sözcük türeten oyuncu başarılı olur.
Kim kiminle ne zaman nerede ne yapıyorlar? Kim kiminle ne zaman nerede ne yapıyorlar? Oyunu kâğıt ile oynanır. Kâğıda kim kiminle ne zaman nerede ne yapıyorlar? Yazılır. Kelimeleri ayırmak için çizgiler çizilir. Kaç kişi varsa o kadar kâğıt harcanır. Kimse birbirine göstermeden kim bölümünü doldurur(örneğin hasan) Sonra kim bölümü katlanır, kâğıtlar oyuncularla değiştirilir. Bu böyle devam eder. Bittiğinde kâğıtlar açılır. Hepsi okunur. Kelimeler birleştirilir. Ortaya garip veya komik cümleler çıkar.
Sözcük oyunları
"Gezginin Masalları Oyunu"nda ilk oyuncu yanındakine "Duyduğuma göre A....'ya geziye gidiyormuşsun. Orada ne yapacaksın?" diye sorar. Yanındaki oyuncunun, sözcükleri "A" harfiyle başlayan bir yanıt vermesi gerekir. Örneğin, "Anneme çiçek alacağım" gibi. Bundan sonra ikinci oyuncu, üçüncüye aynı soruyu "B" ile başlayan bir yer söyleyerek sorar ve oyun böylece sürer.
"Ünlüler Oyunu"nda, oyunu yöneten bir harf söyler. Amaç, o harfle başlayan bilim adamı, devlet adamı, sanatçı, sporcu gibi ünlü kişilerin adlarını sıralamaktır. Örneğin "A" ile başlayan Atatürk, Aristo, Andersen, Arşimed gibi. En çok ad yazan oyunu kazanır.
"Hece Oyunu"nda ilk oyuncu bir sözcük söyler. Yanındaki bu sözcüğün son hecesiyle başlayan yeni bir sözcük türetir. Örneğin "reklam"dan sonra "lamba". Bundan sonraki oyuncu "başak" dedikten sonra, yanındaki oyuncunun "şak" hecesiyle başlayan bir sözcük bulması gerekir. Bulamayan kişi oyundan çıkar. Sona kalan oyuncu oyunu kazanır.
"Hortlak" oyununda her oyuncu, özel adlar dışında bir sözcük oluşturmak için sırayla alfabeden bir harf söyler. Ama sözcüğün kendisinde bitmesini engellemeye çalışır. İlk oyuncu "s", ikinci "i", üçüncü "n", dördüncü "e" diyebilir. Beşinci eğer "k" derse, sözcük tamamlanmış (sinek) olur ve beşinci oyuncu bir "can" kaybeder. Oyunda üç can kaybeden oyuncu "hortlak" olur. Üç harfli bir sözcük için ceza uygulanmaza.
"Dedektif Oyunu"nda, bir şapkanın içine oyuncu sayısı kadar katlanmış kâğıtlar koyulur. İki kâğıttan birine "Katil", öbürüne de "Dedektif" yazılır. Bu ikisi dışında kâğıtların tümü boş bırakılır. Her oyuncu şapkanın içindeki kâğıtlardan birer tane çeker. Dedektifi çeken oyuncu kimliğini açıklar. Tüm ışıklar söndürülür ve oyuncular evin içine dağılırlar. Bir süre sonra "Katil" kendine bir kurban seçer ve ona sarılır. Kurban "Katil var!" diye bağırarak kendini yere atar. Katilden başka herkes olduğu yerde kalır. Katil yerini değiştirebilir. Bundan sonra ışıklar açılır ve dedektif sorguya başlar. Sorgu sırasında katil dışındaki oyuncular doğruyu söylemek zorundadır. Katil ise istediği kadar yalan söyleyebilir. Dedektifin katili bulabilmesi için iki hakkı vardır, bulamazsa katil serbest kalır.
Masa oyunları ve taşlı oyunlar
İki tür masa oyunu vardır: Taş hareketlerinin zar atmayla belirlendiği şans oyunları (bak. ZAR) ve taşların belli kurallara göre hareket ettirilmesiyle oynanan yetenek oyunları.
En çok bilinen yetenek oyunları, satranç, dama ve dominodur . Yetenek oyunlarının çoğunda amaç, karşı oyuncunun taşlarını almak ya da taşları özel bir biçime göre düzenleyerek sayı kazanmaktır.
"Dokuz Taş" iki kişi arasında oynanır. Her oyuncunun dokuz tane taşı bulunur. Bir kâğıda yukarıda görülen şekil çizildikten sonra, taşlarını sırayla bu şekil üzerine yerleştirirler. Yeni bir taş koyma ya da bir taşı hareket ettirme yoluyla, üç taşı aynı sıraya dizmeyi başaran oyuncu öbürünün bir taşını alır. Oyunculardan birinde iki taş kalınca oyun biter.
"Dilmece" oyunu en çok dört kişi, kullanım sıklığına göre sayısal değeri belirlenmiş olan harflerle oynar. Çapraz bulmaca gibi karelere ayrılmış bir tablo üzerinde oynanır. Tabloda, çaprazlama yerleştirilmiş renkli karelerin de ayrı değerleri vardır. Oyuncular yedişer harfle oyuna başlarlar. Tablonun ortasında yer alan renkli kare başlangıç noktasıdır. Amaç soldan sağa ve yukarıdan aşağı anlamlı sözcükler yazmaktır. Yazdığı sözcüklerle en çok sayıyı toplayan oyunu kazanır.
"Mikado" oyunuküçük çubuklarla (örneğin, kibrit çöpleriyle) oynanır. Düz bir yüzey üzerine atılan bu çubuklar, öbürlerini oynatmadan teker teker alınmaya çalışılır (alınırken çubuklardan birinden yararlanılabilir).
== Cezalar == Bazı oyunların sonunda, gülmek ve eğlenmek amacıyla oyunu kaybeden kişilere cezalar verilir. Bu cezalar zamanla değişebilir ve yenileri ortaya çıkabilir. Belli başlı cezalar aşağıda sıralanmıştır:
Arkadaşlarının en güzelinin önünde diz çök, en akıllısının önünde eğil ve içlerinden en çok sevdiğini öp.
Yerde duran kabın içindeki sütü yalayarak iç.
Ayna ol: Cezalı arkadaşların önüne gidilir, onlar ne yaparsa taklit edilir.
Tek elinle bir paketi sarıp iple bağla.
Odanın bir köşesinde şarkı söyle, öteki köşesinde dans et, üçüncüsünde ağla ve dördüncüsünde gül.
Alfabeyi tersten oku.
Bir tekerleme söyle.
Bir elmanın kabuğunu hiç koparmadan soy.
Tek ayak durarak ayakkabını çıkar, giy.
Dört ayak yürü.
Kollarını kavuşturup yere boylu boyunca uzan ve kollarını açmadan ayağa kalk.
Amuda kalk.
Takla at.
Odadan iki bacaklı çık ve altı bacakla geri gel (bir sandalye ya da sehpa taşıyarak).
Öyle bir soru sor ki, tek cevabı "Evet" olsun.
ALINTI