Erdoğan'ı kimler neden hedef aldı?

cilgin_anne_

elalemin delisi:)
Kayıtlı Üye
31 Ocak 2014
3.305
344
Erdoğan'ı kimler neden hedef aldı?

Türkiye siyasi tarihine baktığımızda seçimler öncesi hep kirli oyunlar ve kumpasların kurulduğu, siyasi kaosların oluşturulduğu, ülke ekonomisinin çökertildiği görülmektedir. Bu kirli oyunların son ayağı ise 17 Aralık'ta AK Parti hükümetine ve bizzat Erdoğan'a yönelik kuruldu. İşte tarih tarih Türkiye'de yaşanan olaylar...


Emrah Yeşilduman'ın haberi...

Türkiye'de her seçim öncesi yapılan büyük provokasyonlar gündeme damga vurmuştur. Bu gündem ta ki ilk çok partili seçimden (1930 yılından) 9 gün sonra gireceğimiz seçime kadar hemen hepsinde oldu. İşte en barizini hepimiz şu an yaşamaktayız. Bu olaylar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da söylediği gibi 'geçmişte de yapıldı şimdi de aynısı yapılıyor' olması, Türkiye'de yapılan seçimlerin ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Burada ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus seçimle başa gelemeyen ya da sandıktan çıkamayacağını bilenlerin bir takım oyunlar ile seçimleri manüple etme çabasından kaynaklanıyor. Bir diğeri de faiz lobisi ve dış mihrakların etkisinden dolayı gerçekleşmektedir.

İşte tarih tarih Türkiye'de seçimler öncesi ve sonrası yaşanan olaylar...

İLK SEÇİMDEN TÜRKİYE BAŞARISIZ ÇIKTI

Türkiye daha yeni kurulmuş ve tek partili hayattan kurtulup çok partili hayata geçmek istiyor ancak yapılan seçimde olaylar bir anda patlak veriyor. İşte 1930 yılında yapılan ilk seçimde yaşananlar...
1930 yerel seçimleri Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk çok partili seçimdir. Seçime Cumhuriyet Halk Fırkası ve yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası katıldı. Seçim sonuçlarına ilişkin açıklamalara göre, 502 seçim bölgesinden -ikisi kent düzeyinde olmak üzere- 40'ında SCF kazandı.

Ancak SCF yöneticileri bu seçim sonuçlarının gerçeği yansıtmadığını ileri sürdüler. Onlara göre seçimi SCF kazanmıştı. Sonuçlar baskı ve fesat ile elde edilmişti. Fethi Bey iddia edilen usûlsüzlüklerle ilgili olarak TBMM'nin 6 Kasım 1930 günlü birleşiminde bir önerge de verdi. Ardından 15 Kasım'daki oturumda söz alarak yolsuzluk ve baskı iddialarını sıraladı. Fethi Bey'den sonra söz alan CHF'li vekiller ise Fethi Bey'i ve SCF politikalarını eleştirdikten sonra, asıl SCF'nin seçimlerde yolsuzluk yaptığını iddia ettiler. Fethi Bey'in çabaları bir sonuç getirmedi; üstelik tartışmalar iki parti arasındaki ilişkilerin iyice gerilmesine neden oldu.

İşte bu olayların ardından SCF kısa sürede geniş bir destek kazanarak Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) yönetimini kaygılandırdı. SCF'nin iktidara ancak cumhurbaşkanıyla çatışarak gelebileceğini kavrayan Fethi Bey bunun çok ağır sonuçlar yaratacağı inancıyla, 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekâleti'ne başvurarak SCF'nin feshedildiğini açıkladı.
İşte ilk deneme bu şekilde bertaraf edildi.

MENDERES DÖNEMİ İLE UÇUŞA GEÇEN TÜRKİYE BAŞBAKANI'NI ASTI

Aradan geçen uzun yıllar sonra CHP'nin tek partili dönemi bitmiş Türkiye yeni bir sayfa açmıştı. 1946 seçimlerinin ardından gelişen Türkiye'de Demokrat Parti rüzgarı esmeye başladı. Girdiği her seçimden büyük zaferle çıkan Adnan Menderes, kurulan kumpas ve tuzaklarla yerel seçim çalışmaları sırasında iktidardan darbe ile indirilerek idama gönderildi. İşte Menderes'i seçimler öncesi idama götüren kumpaslar;

MONTAJLAR, PHOTOSHOPLAR, MANŞETLER VE İFTİRALAR İLE İDAMA GİDEN YOL

Menderes'ten ve Türkiye'de yapılanlardan rahatsız olanlar o günlerde gazete ve dergiler Menderes aleyhinde manşetler atıyorlardı. Bir takım mecralarda ise fotoğraflar montajlanarak veya photoshop 'lanarak Menderes aleyhinde kullanılıyordu. Hatta Menderes'in gençleri öldürttüğü, ülke ekonomisinde yolsuzluklar yapıldığı iddia edildi. O dönem Türkiye'de dönemin en büyük sanayi yatırımını yapan Nuri Demirağ'ın ticari hayatı bitirildi. İsmet İnönü ve dönemin karanlık devlet yapısı uçak fabrikası açan ve Avrupa'yla başa baş üretim yapacak hale gelen fabrikayı şahsi menfaatler uğruna yok etmişlerdir.

Darbenin ardından Türkiye daha kaotik bir sürece girdi. Seçimlerden CHP birinci parti olarak çıktı.



DARBENİN ARDINDAN KANLI MUHTIRA

60 yıllarda Türkiye tam bir siyasi kaos ortamına girdi. 65'te yapılan seçimlerde İnönü'nün CHP'si iktidarı kaybetti ve Süleyman Demirel'in partisi Adalet Partisi birinci parti çıktı. Yaşanan gerilim ve 68 Kuşağı Hareketi ile birlikte Türkiye'de kanlı bir süreç yaşandı. 1971 yılına gelindiğinde ise ordu bir kez daha siyasete müdahale etti. 12 Mart Muhtırası ile Demirel istifa etti. Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildi. Ardından yapılan seçimlerde yine CHP birinci parti çıktı. CHP; Ankara, İstanbul ve İzmir'in de aralarında bulunduğu 33 ilin belediye başkanlıklarını kazandı. O'nu 22 ilde kazanan Adalet Partisi izledi.

GEZİ OLAYLARININ İLK VERSİYONU

Türkiye adeta çalkalanıyordu '68 Kuşağı' ile birlikte ülkede tam bir ayaklanma söz konusuydu. Her gün yolda insanlar öldürüyordu. Sağ görüşlü ve sol görüşlü öğrenciler üniversitelerde adeta büyük bir savaş içindeydi. Her iki görüşten birçok insan kurulan pusularla hayatını kaybetti. 70'li yıllar Türkiye adeta savaş alanına çevrilmişti. 12 Eylül'de Türkiye'nin kafasına inen darbeden sonra CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze askerî müdahaleyi Başkan Jimmy Carter'a 'Bizim çocuklar başardı' diyerek iletmesi aslında her şeyi özetliyordu. 12 Eylül darbesine de Türkiye böyle hazırlandı.

TÜRKİYE'NİN KAFASINA İNEN BÜYÜK DARBE

Kıbrıs Harekatı ve Gençlik Hareketleri ile adeta bir savaş alanına dönen Türkiye adım adım darbeye doğru tekrar sürüklendi. Öğrenci olayları, kanlı 1 Mayıs olayı kaos ortamını iyice artırdı. Cumhurbaşkanı seçimi bunalımı bu kaos ortamını daha da artırmıştı. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi dolduğu sırada Meclis'teki en büyük 2 partinin liderleri Ecevit ile Demirel daha Cumhurbaşkanlığı için aday bile belirlememişlerdi. Son anda adaylar bulundu. Seçimler sırasında hiçbir aday cumhurbaşkanı olmak için yeter oyu alamıyordu. Meclis onlarca defa tekrar oylama yaptı fakat bir türlü yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Siyasi gerilimin ardından sokakları adeta kan gölüne dönen Türkiye'de asker bir kez daha sahneye çıktı. Belediye başkanları, siyasi liderler teker teker tutuklandı. Ve Kenan Evren'in öncülük ettiği 'Bayrak Operasyonu' ile 12 Eylül darbesi gerçekleşti. Birçok siyasi isim siyasetten uzaklaştırıldı. 3 yıl boyunca Türkiye'de askeri rejim hüküm sürdü. Seçim yapılmadı. Ardından 1983 yılında askeri yönetimin izin verdiği 3 parti seçime girdi. Bu seçimden Turgut Özal'ın liderliğinde ANAP birinci parti çıktı. Ve Türkiye'de Özal dönemi başladı.

ERBAKAN'DAN MONTAJLI SES KAYITLARINA TARİHİ SAVUNMA

Bayrak Operasyonu'ndan sonra tutuklanan siyasilerden biri de MSP lideri rahmetli Necmettin Erbakan idi. Erbakan, savcılığın montaj seslere dayalı suçlamalarını çürütmek için yaptığı savunma tarihe damga vurmuştur. Montaj kasetlerle suçlanan Erbakan, 12 Eylül askeri mahkemesindeki savunmasında, NATO'nun, darbeden bir yıl sonra, 1981 yılında, Paris'te yaptığı Dünya Ses Araştırıcıları Toplantısı'nın zabıt notlarını sunuyor. Erbakan, askeri mahkemedeki duruşmada, bir akademisyen, bir profesör olarak, "Ses, çeşitli frekansların bileşimidir." deyip ses olgusunu anlatmaya başlıyor ve sözkonusu makaleye de gönderme yapıyor. Erbakan, insan sesinin nasıl kayıt edildiğini, sonra onun nasıl okunabildiğini bilimsel olarak anlattıktan sonra, bir ses kaydını alıp "Bunda şu kişi konuşmaktadır..." demenin, kayıttaki ses değiştirilebildiğinden, ilmen ve fennen mümkün olmadığını söylüyor. Erbakan'ın savunması, montaj ses gerçeğini ortaya koydu, savcılığın bütün iddiaları temelsiz kaldı ve o berat etti.



ÖZALLI YILLAR

Özal dönemi ile yeni bir süreç yaşayan Türkiye, hızla içinde bulunduğu kaos ortamında çıkmak için yoğun çaba sarf etti. Ardından 7 yıl sonra yapılan yerel seçimlerde de ANAP büyük zaferle çıkarak iktidarını güçlendirdi. 87 seçimlerine gelindiğinde ise ANAP yine birinci parti çıktı. Ancak CHP'nin kapatılmasının ardından kurulan SHP'de Meclis'e ikinci parti olarak girdi.

Bu gelişmelerin ardından 89 yerel seçimlerinde SHP büyük bir zafer kazandı. Yüzde 28.71 oy alan SHP birinci parti oldu. SHP, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 39 ilin belediye başkanlıklarını kazandı. Daha sonra Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı süresinin dolması ile birlikte muhalefet partilerinin boykotlarına rağmen Turgut Özal Cumhurbaşkanı seçildi. Özal'ın ardından Yıldırım Akbulut Başbakan oldu. Ancak ilk kongre Mesut Yılmaz koltuğu devir aldı. Bununla birlikte ANAP erken seçim kararı aldı. Erken seçimden çıkan sonuç tam bir hüsran oldu. Seçimden DYP birinci çıktı ve SHP ile koalisyon hükümeti kurdu. Ardından yapılan ilk yerel seçimde ise DYP birinci, ANAP ikinci ve Refah Partisi üçünü çıktı. Bu seçim adeta Türk siyasi tarihine de damga vurmuştur. Üçüncü gelen Refah Partisi Türkiye'nin en önemli şehri olan İstanbul'u Recep Tayyip Erdoğan ile, Başkent Ankara'yı da Melih Gökçek ile kazanarak büyük bir başarıya imza attı.

TERÖR, FAİLİ MEÇHUL, KRİZ, FADİME ŞAHİN VE POSTMODERN DARBE

Ancak Türkiye'de siyasi krizin dışında başka bir kriz ortamı daha vardı. Artan terör olayları ve faili meçhul cinayetler ile ülke tekrar bir kaos ortamına sürüklendi. Her gün şehit haberleri, çatışma haberleri ve faili meçhul cinayet haberleri geliyordu. Özellikle 93 yılında yaşananlar Türkiye'yi adeta yeniden savaş ortamına çevirmişti. Bir de üstüne üstük ekonomik sıkıntılar yaşayan Türkiye, yüksek enflasyon ile başı dertteydi. 96 senesine gelindiğinde ise asker yine kendini göstermeye başlamıştı. Özellikle Refah Partisi'nin yükselişe geçmesiyle birlikte bir takım çevre bundan rahatsız olmaya başladı. Her gün Refah Partisi hakkında yalan haberler yapılarak ülke gündemi gerildi.

Yıllar sonra da kendi ağzıyla olayların kurgu olduğunu itiraf eden Fadime Şahin, o günlerde gündemin vazgeçilmez unsuruydu. Fadime Şahin Aczmendiciler'in lideri Müslüm Gündüz ile bir evde yarı çıplak basılmasın ardından ülkede şeriat söylemleri ve İslam'a yönelik tahrik edici haberler manşetleri süsledi. Asker bu kurgulanan senaryolardan hemen sonra yine devreye girdi ve "28 Şubat postmodern darbeye" imza attı. Ve hükümet zorla istifa ettirildi. Ve Refah Partisi açılan dava ile kapatıldı. Ülkede adeta kaos ortamı daha da arttı ve üniversitelerde olayların ardı arkası kesilmedi. Özellikle 28 Şubat kararları ile getirilen başörtüsü yasağı ortamı daha da germişti. Üniversitelerde ikna odaları dahi kurulup genç kızlara başörtülerini çıkartmaları için baskı yapılıyordu. Böyle bir süreçten geçen Türkiye'nin 90'lı yıllarda siyasi tablosu da çok vahimdi.


AÇ KAPA HÜKÜMETLERİ!

Bu seçimin ardından adeta Türkiye bir aç-kapa hükümetleri sürecine girdi. Neredeyse herkes her gün 'bugün hükümet yıkılacak mı yoksa hükümet kurulacak mı?' sorusunu sorar olmuştu.

91'de DYP-SHP ile başlayan hükümet karmaşası 93'te DYP-CHP koalisyonu ile devam etti. Ancak CHP koalisyondan çekildi. Daha sonra azınlık hükümeti kuramayan Çiller, Baykal ile tekrar erken seçime kadar koalisyon hükümeti kurdu. Erken seçimden sonra ANAYOL hükümeti kuruldu ancak Anayasa Mahkemesi güvenoylamasını iptal etti. Bunun ardından RefahYol hükümeti kuruldu. Refah Partisi'nin bu çıkışı bir takım kesimleri rahatsız etmişti. Seçimden lider çıkmasına rağmen 8 ay sonra Erbakan Başbakan koltuğuna oturabilmişti. Aynı zamanda yerel seçimlerde büyük başarı kazanan Türkiye'nin en önemli illerini kazanan Refah Partisi'nin bu hızlı çıkışı 28 Şubat MGK kararları ile istifaya zorlandı ve kirli senaryoların ardından istifa ettirildi. Ardından ANASOL-D hükümeti kuruldu. 99 seçimlerine bu süreçle giren Türkiye DSP-MHP-ANAP koalisyonu ile tanıştı. Ancak bu hükümette 3,5 yıl dayanabildi. Çünkü Ecevit'in dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e Anayasa Kitapçığı'nı fırlatması ile ülke bir anda çok büyük bir ekonomik krize girdi. Bu büyük 2001 ekonomik krizinin ardından 2002 yılında erken seçime gidildi. Bu seçimden AK Parti büyük bir zaferle çıkarak hükümet kurdu. Ancak siyasi yasaklı olan Recep Tayyip Erdoğan seçime girememiş ve Meclis dışı kalmıştı. Seçim yasağının dolmasıyla birlikte yenilenen Siirt seçimleri ile Meclis'e giren Erdoğan, Abdullah Gül'den Başbakanlık görevini devraldı. Ve muhtar dahi olamaz denilen isim Türkiye'nin Başbakanı oldu.


TÜRK SİYASETİNE DAMGA VURAN İSİM

Hükümetlerin sabah yıkılıp akşam kurulduğu bir dönemde yerel yönetimler ile aralarında büyük sorunlar yaşanıyordu. 28 Şubat kararlarının ardından Refah Partisi'nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Recep Tayyip Erdoğan okuduğu bir şiir nedeniyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Erdoğan aldığı ceza nedeniyle görevden alındı. Ve bu karar Türkiye'de büyük bir yankı buldu. Erdoğan'ın cezaevine girmesinin ardından 'Artık muhtar bile olamaz' manşetleri atıldı. Bu sürecin ardından yapılan ilk yerel seçimde yine İstanbul'u kapatılan Refah Partisi'nin devamı olan Fazilet Partisi'nin adayı Ali Müfit Gürtuna kazandı. Ve 2002 yılında AK Parti tek başına iktidara gelince 2004 yılında yapılan yerel seçimde İstanbul'u Kadir Topbaş ile kazanarak iktidarını perçimledi. 2007,2009 ve 2011 seçimlerinden lider çıkan AK Parti 2014 yerel seçimlerine çok daha iddialı hazırlanıyor.

AK PARTİ DÖNEMİNDE KURULAN KUMPASLAR

AK Parti'nin 12 yıllık iktidar sürecinde de bir çok darbe girişimi, bir çok siyasi kriz oluşturulmaya çalışıldı. Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı döneminde hükümetin birçok uygulama ve atamasını veto etti. Hükümet çalışamaz duruma geldi. Bazı kuvvet komutanları, darbe planları tezgâhladı. Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Balyoz ve Ergenekon gibi planlar, yıllar sonra deşifre oldu. Özellikle 2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaşananlar ülkeyi tekrar bir kaosa sürüklemeye yönelikti. 27 Nisan akşamı yayınlanan E-Muhtıra ile Türkiye'de yeni bir kaos ortamı oluşturuldu. Cumhuriyet mitingleri ile halk sokağa döküldü. Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkmasını engellemek için medya adeta bu mitingleri kışkırtıyordu. Ardından Meclis'te yaşanan 367 skandalı ile Türkiye bir kez daha sarsıldı. Muhalefet yani CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Mahkeme'den çıkan karar tam bir skandaldı. Hükümet bunun üzerine erken seçim kararı aldı ve yapılan 22 Temmuz seçimlerinden tek başına yine lider olarak çıktı. MHP'nin de Meclis'e girmesiyle birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül seçildi. Ve bu krizde aşılmış oldu ancak 2008 yılında başörtüsü düzenlemesi yapan AK Parti'ye gazete küpürlerinden oluşan bir iddianame ile kapatma davası açıldı. Anayasa Mahkemesi kapatma davasını reddetti. Ancak ekonomi ağır bir darbe aldı. 2011 yılına gelindiğinde ise Jandarma Genel komutanı Necdet Özel dışındaki komutanlar emekliliğini istedi. Bir anda TSK'nın üst kademesi boşaldı. Planlanan koos, acil atamalarla bertaraf edildi.

Cumhuriyet mitingleri ve istifa eden komutanlar...


GEÇMİŞİN KOPYASI 17 ARALIK "DOSTMODERN" DARBE

İşte tam da bu süreçte patlak veren 7 Şubat girişimi, Gezi olayları ve 17 Aralık süreci (Erdoğan'ın söylemi ile dostmodern darbe) ile adeta AK Parti ve Başbakan Erdoğan hedef alındı. Geçmişte yaşanan süreçler gibi, Türkiye şimdi de büyük bir büyüme sürecine girmişken, projeler hayata geçirilirken, yatırımlar artarken ve Türkiye'nin ekonomisi giderek büyürken bu sürecin yaşanmasını adeta geçmişin planlanmış bir kopyası gibi karşımıza çıkıyor.
7 Şubat 2012 MİT kumpası ile ortaya çıkan paralel yapının gizli planı Erdoğan'ın son anda devreye girmesi ile bertaraf edildi. Ardından 70'li yıllarda yaşanan öğrenci harekatına birebir benzeyen ve halkı sokağa döken Gezi olayları süreci ile ülke gerilime sürüklendi. 3 ay boyunca Türkiye'de eylemler, protestolar ve yaşamını yitiren gençler ile birlikte hükümet istifa ettirilmeye çalışıldı. Bir çok provokasyona neden olan bu olaylar hükümetin attığı adımlar ile önlendi. Bu olaylarda da ülke ekonomisi büyük zarar gördü.


YİNE AYNI OYUN MONTAJ VE MANŞETLER

Bu olayların hemen arkasından paralel yapının büyük kumpası gündeme damga vurdu. Aradan geçen süreçte neredeyse 1 milyona yakın kişiyi yasadışı dinleyerek ve montajlar hazırlayan parelel yapı 17 Aralık ile bir anda seçim öncesi ülke gündemini adeta sarstı. Yargı ve Emniyet içindeki paralel yapılar, Erdoğansız bir AK Parti için 17 Aralık'ta 'yolsuzluk' kisvesi altında yargı darbesi yapmaya kalkıştı. Bu girişim de önlendi. Hükümete karşı seçim öncesi yıpratma ve 'dostmodern' darbe girişimi ülke ekonomisine 100 milyar dolardan fazla bir kayıp yaşattı. Paralel yapı geçmişte yapılanların aynısını bugünde yaparak montajlanmış ses kayıtlarını ve sahte belgeler ile gündem oluşturmaya çalışıyor. Aynı zamanda paralel yapıya yakın gazeteler de geçmişte olduğu gibi manşetler atarak bu kirli oyuna destek oldular.

NEDEN ERDOĞAN'I İSTEMİYORLAR?

Türkiye'de yapılan bütün seçimler öncesi yapılan büyük provokasyonlar ile seçim sonuçları etkilenmeye çalışılmıştır. 17 Aralık süreci ile de yapılmak istenen tam da budur. Çünkü 12 yıldır yıldızlaşan bir Türkiye'yi, dev projelere imza atan bir Türkiye'yi, istikrarı koruyan bir Türkiye'yi, ekonomisi güçlenen bir Türkiye'yi, faiz oranları düşen bir Türkiye'yi, bölgesinde güçlü olan bir Türkiye'yi, dış güçlerin oyuncağı olmayan bir Türkiye'yi istemeyenlerin geçmişte yaptıkları gibi komplolarla iktidarı ve Erdoğan'ı hedef aldılar. Ancak paralelcilerin hesaplamadığı bir durum vardı. Bu olaylar karşısında dik duran ve olaylara anında müdahale eden bir lider ile ona desteğini hiç esirgemeyen halkı hesaba katmamışlardı. İşte bu yüzden geçmişten gelen kirli planlar bir anda bertaraf edildi. Seçim çalışmalarına çıkan Başbakan Erdoğan'ın miting alanları adeta mahşer yeri gibi kalabalıklarla doldu taştı.

http://www.haber7.com/siyaset/haber/1139101-erdogani-kimler-neden-hedef-aldi
 
allah utandırmasın başbakanımızı ben hergün dua ediyorum. allah yardımcısı olsun. bence tek sorun içte de dışta da müslüman oluşu. kaldıramıyorlar müslüman bi başbakanı
 
Vatan; hırsızların yönetebildiği bir toprak parçasıysa, ağzından düşmanlık, kin, nefret, intikam kusan konuşmalara şahit oluyorsa ve hala 'dünya lideri' diye kişiler yutturulmaya çalışılıyorsa, benim de bu iddiaya inanmam isteniyor ve sırf bunun koca bir yalan olduğunu söylüyorum diye vatan haini, terörist, çapulcu, ırz düşmanı, münafık, lobi uşağı, üç beş ayyaş .... diye adlandırılıyor ve hedef haline getiriliyorsam evet BEN VATAN HAİNİYİM ve bu düzene karşı çıkmaya devam edeceğim... Gerekirse tek başıma, gerekirse bu vatanı seven herkesle!.. Masallara doyduk!
 
bildiğim bir şey varsa o da bu ülkede oy verecek bir parti bir yönetici olmadığıdır
biz akp şöyle akp böyle diyoruz ama diğerleri çok mu temiz ak pak namuslu
ne çabuk unuttuk 15 yıl önceki krizi, bankaların yönetici yeğenleri tarafından bir gecede boşaltılıp sır olunduğu
kusura bakmayın arkadaşlar hepsi aynı kefe
sırf akp ye karşı gelmek içinde ülkeyi daha kötü bir uçuruma sürüklememek gerek
bu ülkeyi biraz seviyorsak düzgün bir şekilde oyumuzu verelim ve bekleyelim
ülkemiz 70-80 dönemlerine dönmesin
 

yazının tamamına katılmakla beraber özellikle kırmızı kısıma daha çok katılıyorum
 
yazının tamamına katılmakla beraber özellikle kırmızı kısıma daha çok katılıyorum

teşekkür ederim malesef durum bundan ibaret
vurgunun dolandırıcılığın büyüğü küçüğü olmaz küçüğünü yapan fırsatını bulduğu an büyüğünü de yapar
sayın kelam kılıcdaroglu ssk döneminde kurumu fazlasıyla zarara uğratmış
en son torunlarını yasal olmayan yollarla ssk lı göstermişti
genel başkan olduğu ilk dönemlerde ben memur kemalim gelirim belli sizdenim deyip duruyorda
sonra yazlığı yüksek markalı gömlekleri ortaya çıkınca memur kemal sıfatını unuttu ne hikmetse
keza mustafa sarıgülünde böyle meseleleri var

ayrıca herkesin görüşüne saygım tabi ki sonsuz mutlaka ki demokrasi gereği böyle bir partinin olması gerekir ama ben sadece bir irki temsil eden bir partininde yöneticilik yapmasını istemem çünkü ülkemiz doğunun ve batının birleştiği yerde doğal olarak birden fazla ırkı barındırıyor hepimiz türk değiliz ama hepimiz türkiyeliyiz, hepimiz bu vatanın evladıyız ülkemize yazık etmeyelim çevremizde radikal görüşlü olanlarla lütfen düzgün bir şekilde iletişime geçip konuşmalar yapmalıyız, hepimiz çocuğu kardeşi vs var onlara temiz yaşanabilir bir ülke emanet etmeliyiz bu bizim en başta insani görevimiz
 
Erdoğan dünkü başbakan değil 12 senedir iktidarda ve maalesef sizin gibi.gördüğü duyduğu hiçbirşeyi sorgulamadan ona oy veren kitleyi sağladığından artık diktatör bir duruma geldi. Ona oy vermeyem kitle gazabından nasibini aldı. Bu kadar zaman birşey yapılmadı şimdi mi yapılıyor. Allah aşkına ayakkabı kutusunda milyon dolarlar çıkıyor kim koydu onları normal para orda mı saklanır adam akıllı açıklama geldi mi bu parafan haberimiz yok dediler mi hergün başka bahane sundular. Montaj dediğiniz ses kayıtlarını neden ispat edemedi yurtdışında baktırdık dediler adamlar yalanladı çok basitken neden ispat edemedi ama karşı partilerdem ne görüp duysanız anında buraya yazıp kesin doğru kabul ediyorsunuz. Berkinin yanında mahalleli dışında kimde yokken cebinde 11 patlayıcı demir bilyeler elinde sapan olduğunu nerden biliyordunuz o resmin fotomontaj olduğuna başbakana inamdığınız kadar neden inanmak istemediniz. Çocuk cebi de ne büyükmüş ama. Bugün Diyatbakırda Apo posterleriyle kürt bayraklarıyla nevruzu kutlayanlar arasında şehitlerimizin katilleri de var berkine terörist diyenler neden kafasını kuma gömüyor polis orda nerde. Ağzı kapalı birinin polis çocuk olduğunu anlayamazmış açıklama acınası yani normal yaşta birinin polisce direkt yüzünr hedef alarak öldürme hakkı zaten var mı demek oluyor. Neyse herzamanki gibi biz her başlığınızda gelip cevap veririz de sizi de bizim konulara bekleriz.
 
Bu arada o da çalıyor bu da demek onlarda çalsın ne var demek ayrı bir olay zaten bunu chp yapsa Erdoğanı dinleyin kaldı ki baykal kasedi çıktığında hiçbirşeyin ardına saklanmadan istifa etti çünkü bunun iddiası şüphesi bile o koltuktan kalkmaya yetmeli onuru olana tabi ama tabi bu ülkede sevişmek çalmaktan daha utanç verici dimi.başbakanın ülkeyi bölmeye ayrıştırmaya halkı kine nefrete teşvik etmekten hapise girdiğine de bilmiyorsunuzdur bir insan halkını ikiyr ayırıyorsa o ülkede gençler ölüyorsa özgürlükleri ellerinden alınıyorsa ve halkın yarısına diğer yarı kinlendiriliyır cephe aldırılıyor duvar örülüyorsa onlar bizler diye kusura bakmayın başka parti yok diye oy vermek vatanseverlik mi illa o taraftan birinin mi canı yanması lazım kaçırdıkşarı parayla kaçyol köprğ metro yapyapılır biliyor musunuz sizin cebinizdeki paralar onlar aynı toprağı paylaşıyoruz ya aynı vatanı korumamız canımız için özgürlüğümüz için aynı safta yer almamuz gerekmiyor mu. Yarın o çocuklar sizin olabilir nedir bu hiçbirşey sorgulamadan herşeye gözü kapalı inanan ne yapsa ne bahanr sunsa doğrudur kabuş eden bakış açınız ve bağlılığınız bu insanlar üstelik muhafazakar derken kendilerinr bunlatın olması fayda etmez ama bi düşünün bir an.
 

işte böyle...chp kendi yaptıklarını bir bakıma örtbas ediyor hedef saptırıyor...
ssk müdürüyken kılıçdaroğlu emekli maaşlarının bir kısmını vermiyordu 'zorunlu tasarruf'(?) adı altında ..sonra vatandaşın o çalınan maaşlarını kim ödedi? cevap veremedinizmi? Akp .
ama bunları görmeyip de hala aynı şeyleri dolandırıp duruyorsan yapıcak bir şey yok..
 
kesinlikle cehepe'li değilim,hiç oy vermedim.maalesef 1 kere akepe'ye oy verme gafletinde bulundum.deniyor ki kılıçdaroğlu ssk'yı soydu,eee adam ne yaptı paraları.kendinin de,çocuklarının da durumu ortada,erdoğanın ki de ortada tabii,dünyanın 8.zengin başbakanı
 

Abla her mesajında topu 90a takıyorsun
 

Cok begendim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…