- 12 Temmuz 2006
- 687
- 23
- 52
Küçük ve Güzel Bir Hikaye: En Güzel Çiçek
Birgün kitap okumak için parka gitmiş, yaşlı bir söğüt ağacının uzun,
dağınık dallarının yanındaki boş banka oturmuştum. Hayatımdan bezmiş bir
halde, dünyanın alay edercesine, üst üste silleler vurmasına içerlemiş,
homurdanıyordum.
Tüm bunlar günümü mahvetmeye yetmezmiş gibi, oyun oynamaktan bitap düşmüş
küçük bir çocuk nefes nefese çıkageldi. Yanıbaşımda, kafası aşağı eğik bir
şekilde durdu ve büyük bir heyecanla bana "Bak ne buldum!" diyerek
elindekileri gösterdi.
Elinde bir çiçek vardı ve çiçek acınacak durumdaydı. Çiçeğin bütün
yaprakları yırtılmıştı. Sanırım çiçek ya yeterli yağmur görmemiş yada pek
ışık alamamıştı. Çocuğun ölü çiçeği alıp gitmesi için sahte bir gülücük
attım ve kafamı başka yöne çevirdim.
Ancak çocuk dönüp gideceğine yanıma oturdu. Çiçeği burnunun üstüne
getirerek, şaşırmış bir şekilde "Bu kesinlikle çok hoş kokuyor ve ayrıca da
çok güzel. İşte bu yüzden onu kopardım; al, bu senin için." diyerek çiçeği
bana doğru uzattı.
Getirdiği bu çiçek yabani bir ottan başka birşey değildi, renkli göze hoş
gelen birşey de değildi ama biliyordum ki onu almazsam çocuk gitmeyecekti.
Ben de çiçeğe doğru uzandım ve "Bu tam ihtiyacım olan şeydi." diyerek cevap
verdim.
Ama çocuk avcumun içine koyacağı yerde, öylece havaya doğru tutuyordu
çiçeği. İşte o zaman çocuğun gözlerinin görmediğini anladım: çocuk kördü.
En güzel çiçeği seçtiği için ona teşekkür ederken sesim titriyor,
gözlerimden yaşlar boşalıyordu. "Birşey değil" dedi gülümseyerek, ve sonra
koşarak oyununa geri döndü, bende bıraktığı etkiden habersizce.
Orada otura kaldım ve bu küçük çocuğun yaşlı söğüt ağacının yanında oturan
ve kendi kendine acıyan bu yaşlı kadını nasıl gördüğünü merakla düşünmeye
başladım. Benim sıkıntılı olduğumu nasıl bilmişti? Çiçeği neden bana
getirmişti? İhtimal, kalp gözü ona gerçek doğruyu göstermişti.
Sonunda kör bir çocuğun gözlerinden problemin dünya ile ilgili olmadığını
anlamıştım: problem bendeydi. Oysa ki gerçek kör bendim ve tüm zamanımı bir
kör olarak geçirmiştim. İşte o gün etrafımdaki güzellikleri görmeye ve benim
olan her anın tadına varmaya ahdettim.
Ve sonra solmuş çiçeği burnuma yaklaştırarak o güzel kokuyu koklamaya
başladım. O sırada küçük çocuk elinde başka bir otla, parkta oturan başka
bir yaşlı adamın hayatını değiştirmeye gidiyordu.
Birgün kitap okumak için parka gitmiş, yaşlı bir söğüt ağacının uzun,
dağınık dallarının yanındaki boş banka oturmuştum. Hayatımdan bezmiş bir
halde, dünyanın alay edercesine, üst üste silleler vurmasına içerlemiş,
homurdanıyordum.
Tüm bunlar günümü mahvetmeye yetmezmiş gibi, oyun oynamaktan bitap düşmüş
küçük bir çocuk nefes nefese çıkageldi. Yanıbaşımda, kafası aşağı eğik bir
şekilde durdu ve büyük bir heyecanla bana "Bak ne buldum!" diyerek
elindekileri gösterdi.
Elinde bir çiçek vardı ve çiçek acınacak durumdaydı. Çiçeğin bütün
yaprakları yırtılmıştı. Sanırım çiçek ya yeterli yağmur görmemiş yada pek
ışık alamamıştı. Çocuğun ölü çiçeği alıp gitmesi için sahte bir gülücük
attım ve kafamı başka yöne çevirdim.
Ancak çocuk dönüp gideceğine yanıma oturdu. Çiçeği burnunun üstüne
getirerek, şaşırmış bir şekilde "Bu kesinlikle çok hoş kokuyor ve ayrıca da
çok güzel. İşte bu yüzden onu kopardım; al, bu senin için." diyerek çiçeği
bana doğru uzattı.
Getirdiği bu çiçek yabani bir ottan başka birşey değildi, renkli göze hoş
gelen birşey de değildi ama biliyordum ki onu almazsam çocuk gitmeyecekti.
Ben de çiçeğe doğru uzandım ve "Bu tam ihtiyacım olan şeydi." diyerek cevap
verdim.
Ama çocuk avcumun içine koyacağı yerde, öylece havaya doğru tutuyordu
çiçeği. İşte o zaman çocuğun gözlerinin görmediğini anladım: çocuk kördü.
En güzel çiçeği seçtiği için ona teşekkür ederken sesim titriyor,
gözlerimden yaşlar boşalıyordu. "Birşey değil" dedi gülümseyerek, ve sonra
koşarak oyununa geri döndü, bende bıraktığı etkiden habersizce.
Orada otura kaldım ve bu küçük çocuğun yaşlı söğüt ağacının yanında oturan
ve kendi kendine acıyan bu yaşlı kadını nasıl gördüğünü merakla düşünmeye
başladım. Benim sıkıntılı olduğumu nasıl bilmişti? Çiçeği neden bana
getirmişti? İhtimal, kalp gözü ona gerçek doğruyu göstermişti.
Sonunda kör bir çocuğun gözlerinden problemin dünya ile ilgili olmadığını
anlamıştım: problem bendeydi. Oysa ki gerçek kör bendim ve tüm zamanımı bir
kör olarak geçirmiştim. İşte o gün etrafımdaki güzellikleri görmeye ve benim
olan her anın tadına varmaya ahdettim.
Ve sonra solmuş çiçeği burnuma yaklaştırarak o güzel kokuyu koklamaya
başladım. O sırada küçük çocuk elinde başka bir otla, parkta oturan başka
bir yaşlı adamın hayatını değiştirmeye gidiyordu.