- 27 Mart 2019
- 29.063
- 103.986
Merhaba arkadaşlar Dua bölümün de birlikte birbirimize dualar ediyoruz ...Fakat bazı paylaşımlar da duayla ilgili neden kabul olmuyor gibi yada bi konuda dayatmalar gibi yada niyetlerde dualarda eksik usulüne uygun olmayan paylaşımlar yapılıyor çoğu zaman niyetlerle ilgili düzeltmeler yapıyoruz
DUA ediyoruz eksiğimiz yanlışımız bildiğimizi düşündüğümüz ama yanlış olan durumlar olabiliyor bu paylaşımı okursanız eminim çok daha bilinçli dualar ederiz... Rabbim eksiklerimizi tamamlasın Amin
KONU BAŞLIKLARI
1. DUA NEDİR DUANIN ANLAMI
2. Duanın Adab-ı ve Nasıl Dua Edilmeli...
3. Duâda îçtenlik
4 Duâya aykırı tutumlar ve Dua da haddi aşmak...
5. Kabul olmayan DUA..
6. Duanın Kabul Olacağı Anlar ve Yer Vakitler...
7. DUA etmenin faydalari...
8. Kimlerin duası kabul olmaz? Kabul olmayan dualar hangileridir? Hangi hallerde yapılan dualar kabul olmaz?
DUA NEDIR ?DUANIN ANLAMI
Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O’na arz etmesidir. Temeli, insanın Allah’a hâlini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, Allah ile kul arasında bir irtibattır.
Duada daima tâzim (Allah’ı yüceltme) ve bu tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı vardır.
Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir.
Böylece duada
biri ZİKİR ve SAYGI
diğeri de DİLEK olmak üzere iki unsur hep yan yana bulunur.
Kuran da pek çok yerde dua Allaha yöneliş diye geçer (el-En'âm, 6/52; el-Kehf,
18/28).
Diğer bir âyette de; “De ki; duanız (kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin.”
(el-Furkân, 25/77) buyrulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceği belirtilmiştir. Duanın sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi Kur’ân’da ısrarla vurgulanmıştır (eş-Şuarâ, 26/213; el-Kasas, 28/88)...
İnsan ve Allah arasındaki bu iletişim herhangi bir zaman ve mekânla sınırlanamaz.
İnsan, her an ve her durumda dua edebilir.
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Âl-i İmrân, 3/191) âyeti bu gerçeği ifade eder.
DUA kulun ALLAH'la sohbetidir..kimseye diyemediği anlarda sığındığı limandır...
Küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz; sığınmak, nida gibi mânâlara gelen “dua”, terim olarak, kulun samimi ve içten bir şekilde Allah’a sığınmasını ve yakarışını, Allah’ın yüceliği karşısında güçsüzlüğünü itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içerisinde O’nun lütfunu, yardımını ve affını dilemesini ifade eder.
Dua, Allah’ın (cc) büyüklüğünü dile getirme, O’na yalvarma, hamdetme, şükretme, O’nu övme ve aynı zamanda Allah’a karşı sevgi ve saygı sunma ifadesidir.
Hatta özel zaman ve mekânlarda gerçekleştirilen kimi dualar bir yana bırakılacak olursa, dua, genel ve geniş anlamda hiçbir törene bağlı bulunmayan, şekil ve şartlardan bütünüyle sıyrılmış, zaman ve mekân bakımından süreklilik gösteren, kulun yaratıcısıyla sürekli bir biçimde iletişimde bulunduğu bir ibadet olarak tanımlanabilir.
O halde dilimizi kalbimizi daima nerde olursak olalım Allah'a yönelip onu övüp yüceltip bütün benliğimizle huşu içinde ellerimizi gönlümüzü ona açıp dualar edelim ve ondan isteyelim...
Duanın Adab-ı ve Nasıl Dua Edilmeli...
Sözlü duanın makbul olabilmesi için, bir kısım usul, adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Bu usul, adap ve kuralları şöyle sıralayabiliriz:
1-) Duaya eûzü besmele, Allah'a hamd ve Peygamber'e (SAV) salât ile başlanmalıdır: Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
"Biriniz dua ettiği zaman, Allah'a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygamber (SAV)'e salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın."
2-) Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir: Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir.
Peygamberimiz (SAV)'in şu hadisi çok dikkat çekicidir:
"Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, Ya Rabbi Ya Rabbi' diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?"
3-) Esma-i Hüsna ile dua edilmelidir. Yüce Allah şöyle buyurur:
وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ:
"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimler ile dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır." (A'raf suresi, 180. ayet)
4-) Mübarek ay, gün ve geceler tercih edilmelidir: Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir. Bununla birlikte Arife günü ve geceleri, Ramazan ayı, cuma ve bayram günü ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede yapılan duaların kabul edileceği ile ilgili hadisler vardır.
5-) Dua ihlâs ile ve bilinçli olarak yapılmalıdır: Dil ile dua cümlelerini söylerken zihin başka düşüncelere dalmamalı, insan, bütün varlığı ile Allah'a yönelmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
"Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez."
6-) Eller semaya açılmalı ve dua sonunda eller yüze sürülmelidir:
7-) Kabul olacağına inanılarak dua edilmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: "Kabul edileceğine kesin olarak inanarak Allah'a dua edin."
Kısık bir sesle ve yalvararak dua edilmelidir: Duada bağırıp çağırma yüksek ses ve riya ile değil yalvararak kısık bir sesle dua edilmesi, Allah ve Peygamber'in (SAV) emridir:
ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعاًوَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ:
"Rabbimize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez." (A'raf suresi, 55. ayet)
9-) Dua tekrar edilmelidir: Mümin, yüce Allah'tan isteğinde ısrarlı olmalı, isteyim yerine gelmedi diye duadan vazgeçmemelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: "Şüphesiz ki Allah, ısrarla dua edenleri sever."
"Rabbime dua ettim de kabul edilmedi" diyerek acele etmediğiniz sürece Allah dualarınızı kabul eder."
10-) Ümit ve korku içinde dua edilmelidir: İnsan, dua ederken, korku ve ümit içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Umut ve korku içinde dua edenler, Kur'an'da övülmekte ve şöyle denilmektedir:
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَالَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَباً وَرَهَباً وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ:
"Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler." (Enbiya suresi, 90. ayet)
11-) Meşru şeyler istenmeli, ölçülü olunmalı, aşırı gidilmemelidir: Dinimizce günah sayılan konularda istekte bulunulmamalıdır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
"Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin terk edilmesini istemedikçe duası icabet görmeye (kabul edilmeye) devam eder."
12-) Sadece sıkıntılı zamanlarda değil her zaman dua edilmelidir: Sadece darlıkta, sıkıntıda veya bir korku, kaza ve felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil varlıkta, genişlikte, huzur ve rahatlığın hüküm sürdüğü anlarda da dua edilmelidir. Kişi sıkıntıya, darlığa ve zorluğa karşı sabır ve dua ile ayakta kalmaya çalıştığı gibi, nimetlere kavuşması durumunda da şükredip dua etmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
"Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah'ın duasını kabul etmesini isteyen kimse rahat zamanlarında çok dua etsin."
13-) Sadece Allah'a dua edilmelidir: Dua, sadece Allah'a yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ:
"Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğrayanlardan olursun." (Şuara suresi, 213. ayet)
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّاهُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ:
"Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." (Kasas suresi, 88. ayet)
Her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, Allah şöyle dua etmemizi emrediyor:
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ:
"Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz." (Fatiha suresi, 5. ayet)
14-) Ölçülü olunmalı, aşırı gidilmemelidir: Müminin, Kur'an ve sünnete uygun bir şekilde dua bildirildiği şekilde dua etmesi, haddi aşmaması gerekir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:
"Bazı toplumlar duada aşırı gidecekler, sınırı aşacaklardır, siz onlardan olmayın."
Duada haddi aşmak; duanın usul ve adabına uymamak, istenmeyecek şeyleri istemek, dinen haram ve yasak olan şeyleri istemek, haram konusunda mesela kumarda, hırsızlıkta, cinayette veya herhangi bir kötülükte Allah'ın yardım etmesini istemek duada haddi aşmaktır. Allah, haddi aşanları sevmez. Şu ayet, bu konuya dikkatimizi çekiyor:
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُأَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ تُقَاتِلُوهُمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ فَإِن قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ:
"Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir." (Bakara suresi, 191. ayet)
SONUÇ OLARAK; dua bir ibadettir. İnsanın duaya ihtiyacı vardır. Dua eden Allah'ı Rab olarak tanımış, O'na kulluk etmiş, O'nu zikretmiş, O'nun lütfu keremine sığınmış, sevgisini kazanmış, sevap elde etmiş, rahatlamış ve kalben huzura ermiş olur.
KAYNAK: Diyanet Aylık Dergi (Haber eki) Ekim - 2005
Duada içtenlik
Bu âyette Rabbimiz duâda iki temel hususa vurgu yapıyor:
1- Tazarru, yani ısrarla yalvarış ve yakarış: Bu, duâda samimiyettir. Kabul edileceğine inanarak ve umarak duâ etmektir. Kabul edilmediği takdirde Allah’ın bizim için en hayırlısını vereceğine iman etmektir. Allah’a tam olarak yönelmektir. Yarım ağız değil, tam bir istekle isteyerek, ne istediğimizi, niçin istediğimizi, istediğimiz şeyin bizim için ne denli önemli olduğunu bilerek, tam bir yönelişle duâ etmektir.
2- Gizlilik ve içtenlik: Bu, duâmızı sadece Allah’a arz etmek, sadece Allah’tan istemek, sadece Allah’tan ummak demektir. Gerek duâ ve dileğimizi Allah’a iletmede, gerekse duâ ve dileğimizin kabulünde ve duâ ile istediğimiz menfaatin bize sağlanmasında başka aracıları devreden çıkarmak demektir. Sebeplere “rahmet kapısı” sıfatıyla başvurmak, ama neticeyi Allah’tan beklemek demektir.
Duâya aykırı tutumlar ve Dua da haddi aşmak
"Allah cc dualar da haddi aşanları sevmez” Âyet-i Kerîmesinde haddi aşmak nasıl olur ve bu duruma düşmemek için bizler duâlarımızda hangi hususlara dikkat ve riayet etmemiz gerekir?
1- Duâdan vazgeçmek haddi aşmak olur. Duâdan vazgeçme lüksümüz yoktur. Duâmızın kabulünü görünceye kadar istemeye devam etmeliyiz.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Acele etmediği müddetçe her birinizin duâsına icabet olunur.
Ancak şöyle diyerek acele eden var: “Ben Rabbime duâ ettim duâmı kabul etmedi.”
2- Duâyı nazla yapmak haddi aşmak olur.
3- Duâm kabul olmadı diye Allah’a küsmek haddi aşmak olur.
4- Duâda tahakküm etmek, yani küstah ifadeler kullanmak haddi aşmak olur.
5- Duâsının kabul edilmeyeceği zannına kapılıp, ümidi kesmek ve duâyı bırakmak, haddi aşmak olur.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Allah’a duâ eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır yahut da duâ ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.”
6- Duânın kabulünü Allah’ın hikmetine bırakmamak duâda haddi aşmak olur. Doktora şu ilâcı ver deseniz, sizi muayene edecek, uygun olanı vermek isteyecektir.
Duâda da Allah’ın hikmetine itimat etmek, hikmetine uygun olanı vereceğinden emin olmak gerekir.
7- Duânın kabul edilmeyeceği ön yargısını taşımak ve su-i zan etmek haddi aşmak olur.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Allah’a duâyı, size icabet edeceğinden emin olarak yapın.” “Rabbiniz kerîmdir. Kulu duâ ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten hayâ eder.”
8- Sebeplere müracaat yapabilecek iken sebepleri terk edip doğrudan dil ile duâya devam etmek ve bununla yetinmek haddi aşmak olur.
9- Duânın neticesini ısrarla ve yalnızca dünyada görmeye çalışmak haddi aşmak olur. Çünkü “duâ ibadetin kendisidir.” İbadet ise uhrevidir. Neticesi ahirette alınmak üzere yapılır.
10- Duânın kabulü geciktiğinde sabrı unutmak, kabul edildiğinde şükrü unutmak haddi aşmak olur.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Yeryüzünde, günah veya sıla-i rahmi koparmamak kaydıyla Allah’tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin.”
KABUL OLMAYAN DUA
“Kabul olmayan duâdan Allah’a sığınmak ne demektir? Peygamber Efendimizin (asm) böyle duâsı var mıdır?”
Bir hadiste meâlen böyle bir duâ örneği vardır. Hadisin tamamı şöyledir: Zeyd bin Erkam (ra) demiştir ki: “Resulullah (asm) şöyle duâ etmemizi emrederdi: “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın bunaklığından, kabir azabından Sana sığınırım. Allah’ım! Doymayan nefisten, korkmayan kalpten, faydasız ilimden, kabul olmayan duâdan Sana sığınırım.”1
Allah (cc) her duâmıza cevap veriyor. Çünkü Cenâb-ı Allah Mucibü’d-Daavât’tır, yani duâlara cevap verendir. Nitekim Kur’ân’da Cenâb-ı Allah “Bana duâ ediniz; size cevap vereyim” buyuruyor.
Fakat duâlarımızın kabul olup olmaması, Cenâb-ı Allah’ın hikmeti ile ilgili bir meseledir. Kulun, -duâ sevabından mahrum edilmemek kaydıyla- duâsı Cenâb-ı Allah’ın hikmetine uygun düşmüşse kabul edilir, uygun düşmemişse kabul edilmez. Kabul edilmediğinde kul duâ sevabından mahrum edilmiş olmuyor. Kul sevabını alır. Fakat duâsı kabul edilmemiştir. Çünkü hayırlısı böyledir. Kul duâ eder; ama hayırlısının ne olduğunu bilemez.
Peygamber Efendimiz yaptığı duaya karşılık hemen sonuç beklemez, ama Rabbinin kendisini boş çevirmeyeceğini bilirdi.
Bir keresinde, “Sizden biriniz, 'Dua ettim de duam karşılık görmedi.' deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur.” (Ebû Dâvûd, Vitr, 23) buyurmuştu.
Sahâbe, “Yâ Rasûlallah! Acele etmek nedir?” diye sorunca da,
“Dua ettim de kabul edildiğini görmedim, der ve o andan vazgeçerek duayı bırakır.” (Müslim, Zikir, 92) cevabını vermişti. Rasûlullah'ın açıklamasından da anlaşılacağı üzere karşılığı ister bu dünyada verilsin, ister âhirete ertelensin, dua er ya da geç Allah katında karşılık bulacaktır.
Allah Rasûlü’nün bir diğer tavsiyesi ise “Allah’a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.” (Tirmizî, Deavât, 65) şeklindedir.
Duanın Kabul Olacağı Anlar ve Yer Vakitler
Peygamberler gibi ihlâs ile usul ve şartlarına uygun olarak dua eden mü'minlerin duaları da kabul olur. Özellikle bazı zamanlarda, konumları ve durumları sebebiyle bir kısım insanların dualarının kabul olacağını Peygamberimiz bize bildirmiştir. Bunların bir kısmını şöyle özetleyebiliriz:
1. Oruçlu Kimsenin, Âdil Devlet Başkanının ve Mazlumun Duası
"Üç kimsenin duası reddedilmez: İftar edinceye kadar oruçlu kimsenin, âdil devlet başkanının ve mazlumun duası. Allah, mazlumun duasını bulutların üzerine kaldırır ve o dua için sema kapılarını açar ve 'İzzetime yemin ederim ki belli bir süre de olsa mutlaka sana yardım edeceğim' buyurur." (Tirmizî, De'avât, 115,129; İbn Mâce, Siyâm, 48; bk. İbn Hıbbân, Ed'ıye, 17, No:17228)
Oruç, riya karışmayan bir ibadettir. Oruç tutan sırf Allah için tutmuştur. Dolayısıyla Allah oruç tutanın duasını kabul eder. Devlet başkanı/yönetici olup da yönetilenlere ve halka adaletli davranabilmek bir meziyettir, dürüstlüktür. Allah, bu kimselerin dualarını kabul edeceğini bildirerek adaletin önemine vurgu yapmıştır. Mazlum ise zarara uğramış, kalbi kırılmıştır, dolayısıyla zalime içtenlikle dua etmiştir. Allah, zalimin değil mazlumun yanındadır. Dolayısıyla mazlumun duasını kabul eder ve zalimden onun intikamını alır.
2. Misafirin ve Anne-Babanın Çocuklarına Duası
"Hiç şek ve şüphe yok ki üç kimsenin yaptığı dua kabul edilir: Anne-babanın çocuklarına yaptığı dua, misafirin duası ve zulme uğramış kimsenin duası." (Ebû Davud, Salât, 364; Tirmizî, De'avât, 48; bk. Heysemî, Ed'ıye, 17, No:17229)
Dinimiz misafire ibadetlerde birtakım kolaylıklar tanımıştır. Meselâ isterse Ramazan orucunu -daha sonra kaza etmek şartıyla- tutmayabilir, dört rekatlı namazları iki rekat olarak kılar, mestlerin üzerine yetmiş iki saat mesh edebilir. Bu kolaylıklar, misafire verilen değeri ifade eder. Duasının kabulü de bu sebepledir.
Anne-baba, çocukların hayata gelme sebebidir. Çocukları her türlü zahmete katlanıp büyütmüşlerdir. Üzerlerinde hakları çoktur. Bu itibarla çocukları hakkında yaptıkları dua reddedilmez.
anne baba hakkının/hatırının Allah hakkından/hatırından hemen sonra gelmesidir. Nitekim “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın…” (Nisâ, 4/36); “…(İşte bunun için) insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” (Lokmân, 31/14) ayetlerinde ve Hz. Peygamber’in “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Tirmizî, Birr, 3) sözünde bu hakikat açıkça görülmektedir. Buna göre, anne babaya iyi davranmak, Allah’a ortak koşmama emrinden hemen sonra gelmekte; anne babaya şükranların sunulması Allah’a şükretmekle beraber zikredilmekte ve Allah’ın rızası ve öfkesi anne babanın rızası ve öfkesine bağlanmaktadır.
3. Mü'minlerin Yüzlerine ve Gıyaplarında Birbirlerine Yaptıkları Dua
Peygamberimiz (s.a.s.), bir mü'minin, bir mü'min kardeşinin gıyabında yaptığı duanın en süratli kabul edilen dua olduğunu şu hadislerinde bildirmiştir:
"Hiç şüphesiz en süratli kabul edilen dua, bir mü'minin bir mü'mine gıyabında yaptığı duadır." (Ebû Davud, Salât, 364; Buhârî, Edebü'l-Müfred, No:623)
"İki dua vardır ki bu dualar ile Allah arasında perde yoktur. Mazlumun duası, kişinin müslüman kardeşinin gıyabında yaptığı dua." (Heysemî, Ed'ıye, 17, No:17231)
"Bir kimse kardeşinin gıyabında dua ettiği zaman melekler, 'âmin, aynısı sana da verilsin' diye dua ederler." (Ebû Davud, Salât, 362)
"Birbirleriyle karşılaşıp tokalaşan iki Müslüman yoktur ki Allah dualarını kabul etmiş, ellerini bırakmadan onları bağışlamış olmasın." (Ebû Ya'lâ, Zikir ve Dua, No: 4139)
"Allah, Müslümanlara zayıfların duası sebebiyle yardım eder." (Taberânî, No: 4160)
Bu hadisler, mü'minlerin birbirlerinin yüzlerine ve gıyaplarında dua etmelerini hem teşvik etmekte, hem de bu duaların kabul edileceğini bildirmektedir.
Çünkü dua yapan insanın, yaptığı duada bir menfaati veya bir beklentisi yoktur. Bu sebeple kişi ihlaslı ve samimi olur. Herhangi bir beklenti olmadan, sırf mümin kardeşini düşündüğü ve onun ihtiyaçlarının giderilmesi için yapılan dua kabul edilir. Çünkü Peygamber Efendimiz (sas) “Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5) buyurmuştur.
4. İsm-i A'zâm İle Yapılan Dua
"İsm-i a'zâm", en yüce isim, demektir. Hadis kitaplarında ism-i a'zâm ile ilgili farklı isimler zikredilmiştir.
Bunlardan iki rivayet şöyledir:
Sahabeden Enes b. Malik (r.a.) diyor ki; Hz. Peygamber (s.a.s.), bir gün camiye girdi. Bir sahâbî namaz kılıyordu. Bu sahâbî namazdan sonra dua etmeye başladı ve duasında şöyle diyordu:
"Allah'ım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilâh yoktur. (Sen), mennânsın/çok nimet verensin, gökleri ve yeri yokken var edensin, celâl ve ikram sahibisin, ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan; zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah'ım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum." Bu duayı işiten Peygamberimiz (s.a.s.);
"Bu kimse, Allah'ın ism-i a'zâm'ı ile dua etti ki ism-i a'zâm ile dua edildiğinde Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince Allah verir" (Hâkim, De'avât, I, 504; Ebû Ya'lâ, Zikir ve Dua, No:1124) buyurdu.
Enes bin Malik anlatıyor. Hz. Peygamber bir adamın;
"Allah'ım! 'Hamd sana mahsustur, Senden başka ilâh yoktur, sadece Sen varsın, Sen mennânsın, gökleri ve yeri yaratansın, celal ve ikram sahibisin, isim ve niteliklerin ile istiyorum. Senden cenneti istiyorum ve cehennemden sana sığınıyorum" diye dua ettiğini duydu ve;
"Bu adam Allah'tan, O'nun yüce ismiyle istedi ki Allah'a ism-i azamı ile dua edildiği zaman kabul eder, bu isim ile istenildiği zaman verir" buyurdu. (Hâkim, De'avât, I, 504; İbn Mâce, Dua, 9)
Hadislerde Allah'ın ism-i a'zâmı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında lafza-i celal; sonra Rahman, Rahîm, Rab, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm, Mâlikü'l-mülk, Bedî'u's-semâvâti ve'l-erd, Zû'lcelâli ve'l-ikram, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illâ ente isimleri gelmektedir. (bk. Müslim, Salâtü'l-müsâfirîn, 258; Tirmizî, De'avât, 65; İbn Mâce, Dua, 9; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân, 14; Ahmed, III, 120; VI, 461)
5. Hac ve Umre Yapanların Duası
"Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın (evininin) ziyaretçileridir/ elçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O'ndan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar." (İbn Mâce, Menâsik, 5)
"Kim Allah için hacceder de (Allah'ın rızâsına uymayan) kötü söz ve davranışlardan ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner." (Buhârî, Hac, 4; Nesâî, Menâsikü'l-Hac, 4; Müslim, Hac, 438; İbn Mâce, Menâsik, 1)
Bu hadislerde Peygamberimiz (s.a.s.), Allah'ın, hac ve umre yapan kimselerin dualarını kabul edeceğini bildirmektedir. Hac ve umre; meşakkatli bir ibadettir, sıcak, izdiham ve kalabalıkta sırf Allah için sıkıntılara katlanmak samimiyetin gereğidir. Ayrıca hac ve umre yapanlar, Mescid-i Haram, Kâbe, Mina, Müzdelife ve Arafat gibi kutsal mekânlarda dua ederler, Allah da onların duasını kabul eder.
6. Allah Yolunda Cihat Eden Gazilerin Duası
"Allah yolunda cihat eden gaziler, hac ve umre yapanlar Allah'ın elçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O'ndan bir şey isterlerse onlara verir." (İbn Mâce, Menasik, 5)
Dini mübîni İslâm için cihad eden, Allah için beden ve mal varlığını ortaya koyan, gerektiğinde uykusuz ve aç kalan, düşmanla çarpışan müslüman, bu konumda dua ettiği zaman Allah duasını kabul eder.
7. Üç Aylarda Yapılan Dualar
Üç aylar, Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Recep ve Şaban; içinde bin aydan hayırlı olan kadir gecesinin bulunduğu, Kur'ân'ın indiği ve İslâm'ın beş temel esasından biri olan oruç ibadetinin tutulduğu, rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan ayına hazırlık aylarıdır. Peygamberimiz (s.a.s.), bu aylarda diğer aylara nispetle daha çok oruç tutmuş, bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirmiş (Tirmizî, Savm, 36) ve
"Yüce Allah, Şaban ayının yarısı olduğunda dünya semasına iner ve Kelp kabilesinin koyunlarının tüylerinin sayısından çok kimsenin günahını bağışlar" (Tirmizî, Savm, 38) buyurmuştur.
Yüce Allah'ın dünya semasına inmesi, mecazî anlamda olup duaları kabul etmesi ve günahları bağışlamasından, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri ifadesi de çokluktan kinayedir. Hadis, Allah'ın Şaban ayında mü'minlerin tövbe ve dualarını kabul ettiğini ifade etmektedir.
Ramazan ayı ise rahmet ve mağfiret ayıdır, oruç ayıdır, Kur'ân ayıdır, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Bu ayda dinî duygular yükselir, Allah'a yönelişler artar ve yapılan
dualar kabul olur.
8 İftar Vaktinde Yapılan Dualar
Peygamberimiz (s.a.s.);
"Oruçlunun orucunu açarken yapacağı dua reddedilmez." (İbn Mâce, Siyâm, 48)
Hadiste, ihlas ile yerine getirilen bir ibadetin sona erme zamanında, kulun yaptığı duanın kabul edileceği müjdelenmekte ve dolayısıyla oruç açarken dua edilmesi teşvik edilmektedir. Sahabeden Abdullah ibn Amr, iftar vaktinde şöyle dua etmiştir:
"Allah'ım! Ben Senden her şeyi kuşatan rahmetin sebebiyle beni bağışlamanı diliyorum." (İbn Mâce, Siyâm, 48)
Her müslümanın kabul olan bir duası vardır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
DUA ETMENIN FAYDALARI
1- Dua eden, Hz. Allah’ın yardımını ve keremini kazanır.
2-Dua edenin rızkı genişler.
3-Dua edeni Allah rahmetiyle kuşatır.
4-Dua eden Allah’a itaat etmiş olur.
5- Dua hayrı çeker, zararı def eder.
6-Dua Allah indinde muhafaza edilir.
7-Dua insanı belalardan korur.
8-Dua, kalp huzurunu temin eder.
9–Dua düşmanların düzenini bozar. Müminin üzüntü ve sıkıntılarını giderir.
10-Dua etmemek günahtır. Çünkü Allah (cc) kulunun ısrarla dua etmesini sever. Duanın mükafatı Kerim olan Yüce Mevla’dan rızadır.
11-Sağlık ve genişlik zamanında duayı terk etmek günahtır.
12-“Dua ettim kabul olmadı.” demek yanlıştır.
13-Dua ederken üç defa tekrarlamak çok güzeldir.
14-Allah’a dua etmekten asla usanmamak, ümitsizliğe düşmemek dua edenin vazifesidir.
15-Kul, dua ederken kalbinden her şeyi terk edip sadece Allah’a güvenmeli.
16-Dua ederken orta yol seçilmeli. Sesi ne fazla yükseltmeli, ne de kısmalı. Hz. Ömer (ra) efendimiz bu yolu seçerek “Şeytanı ve uykuyu kovuyorum derdi.”
17- En önemlisi, dua, istenecek tek kişinin Allah olduğunu kavramamızı ve insanlara el açmaktan kaçınmamızı sağlar.
Kaynak: Evrad-ı Abdülkadir Geylani (ks
Kimlerin duası kabul olmaz? Kabul olmayan dualar hangileridir? Hangi hallerde yapılan dualar kabul olmaz?
Usul ve adabına riayet ederek mü’minlerin yaptıkları dualar kabul olur. Mü’min olmayan insanların yaptığı ile usul ve adabına uymadan yapılan dualar kabul olmaz. Kabul olmayan duaları şöyle sıralayabiliriz:
1. Kâfirlerin Duası Kabul Olmaz
İmansız insanların duaları kabul olmaz, çünkü dua bir ibadettir, ibadetlerin kabul olması için iman şarttır. (Mâide, 5/5; Beyyine, 98/5) İman olmadan yapılan ibadetler boşa gider, dolayısıyla dualar da boşa gider, kabul olmaz. Bu husus Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir:
Rad süresi 14.ayet
" Dua edilmeye lâyık olan O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri şeyler, onların hiçbir isteğini karşılayamazlar. Onlar ancak, ağzına gelsin diye iki avucunu suya doğru açıp yalvaran kimse gibidir. Halbuki bu yoldan su asla onun ağzına gelecek değildir. Kâfirlerin duası hep boşa gider."
2. Gafletle Yapılan Dualar Kabul Olmaz
Kabul olması için duanın şuurlu olarak yapılması gerekir. Çünkü dua bir ibadettir, ibadetler ancak bilinçli olarak ve samimiyetle yapılırsa kabul olur. Şuursuzca ve gafletle yapılan dualar boşa gider. Şu hadis, gaflet ile yapılan duaların kabul olmayacağını beyan etmektedir:
“Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.” (Tirmîzî, De’avât, 66; bk. Hâkim, De’avât, No: 1817, I, 493)
3. Allah’a İsyan Hâlinde Yapılan Dualar Kabul Olmaz
Allah’a isyan hâlinde yapılan dualar kabul olmaz. Meselâ içki içerken, kumar oynarken,zina halinde gıybet ederken, hırsızlık yaparken, yalan söylerken yapılan dualar kabul olmaz. Aynı şekilde haram gıdalarla beslenen insanın duası da kabul olmaz. Haram gıdalar; insanın inancına, ameline ve ahlâkına olumsuz etki yapar, çünkü haram gıdalar ile beslenen insan, Allah’a isyan hâlindedir. Hem Allah’a isyan edeceksiniz, hem de Allah’tan bir istekte bulunacaksınız. Bu, tezat bir durumdur. Şu hadis, bu gerçeği ifade etmektedir:
“Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp ‘Ya Rabbi! Ya Rabbi!’ diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haramla beslenen bir insanın duası nasıl kabul edilir?” (Müslim, Zekât, 65)
4. Kâfirler İçin Yapılan Dualar Kabul Olmaz
Nuh peygambere kavmi ile birlikte eşi ve bir oğlu da iman etmemişti. Meydana gelen tufanda babasının çağrısına aldırmayan oğlu, gemiye binmemiş, bir dağa sığınır kurtulurum demişti (Hûd, 11/42–43). Buna rağmen Nuh (a.s.), iman etmeyen oğlunun kurtulması için Allah’a şöyle yalvarmıştı:
“Nûh, Rabbine seslendi: ‘Rabbim, dedi, oğlum benim âilemdendir. Senin va’din/sözün elbette haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin!” (Hûd, 11/45) Bunun üzerine yüce Allah, Nuh peygambere şöyle seslendi:
“Ey Nûh, dedi, o senin âilenden değildir. Çünkü o sâlih olmayan bir amelin sahibidir. Bilmediğin bir şeyi benden isteme. Sana cahillerden olma-
manı öğütlerim!” (Hûd, 11/46)
Nuh (a.s.), bu ikaz üzerine şöyle dua etti:
“Nuh; ‘Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen, ben hüsrana uğrayanlardan olurum’ diye niyazda bulundu” (Hûd, 11/47).
Yüce Allah, şu ayette Peygamberin münafıklar için yaptığı af dilemeyi kabul etmeyeceğini bildirmektedir:çünkü onlar Allah'a inanmayanlardir
Onlar (münafıklar) için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allâh onları affetmez. Böyledir, çünkü onlar, Allâh’ı ve elçisini tanımadılar/inkâr ettiler; Allah, yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez.” (Tevbe, 9/80)
5. Riya Karışan Dualar Kabul Olmaz
Duanın riya ve gösterişten uzak olması, ihlâs ile yapılması gerekir. İbadetlerin kabul olması için ihlâs ile yapılması gerekir. Yüce Allah, ibadetlerin ihlâs ile yapılmasını emretmektedir. (A’râf, 7/29; Beyyine, 98/5) İhlâs, ibadetlerin kabul olma şartıdır.
6. Şirk Karışan Dualar Kabul Olmaz
İbadetlerin yalnız Allah’a yapılması gerekir. Yüce Allah, pek çok ayette duanın, sadece kendisine yapılmasını, kendisi ile birlikte başka ilâhlara dua, ibadet edilmemesini istemektedir. Şu ayetleri örnek olarak zikredebiliriz:
“Allah’la beraber başka tanrıya dua / ibadet etme. O’ndan başka tanrı yoktur. O’ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 28/88)
“Mescitler, Allah’a mahsustur. Allah ile beraber hiç kimseye yalvarmayın.” (Cin, 72/18)
“(Ey Peygamberim!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve hiç kimseyi O’na ortak koşmam.” (Cin, 73/20; bk. Mü’minûn, 23/117)
Birinci ayette, başka ilâhlara, ikinci ayette herhangi bir kimseye dua edilmemesi, üçüncü ayette sadece Allah’a dua edilmesi ve O’na hiçbir şeyin ortak koşulmaması emredilmektedir.
7. Günah Bir Fiili İşlemek ve Bir Farzı Terk Etmek İçin Yapılan Dua Kabul Olmaz
Haksız yere yapılan dualar kabul olmayacağı gibi bir günahı işleme veya bir farzı terk etme konusunda yapılan dualar da kabul olmaz. Şu hadis bu hususu açıkça ifade etmektedir:
“Zulüm olan bir fiili işlemek veya akrabalık bağlarını koparmak için veya ‘dua ettim de kabul edilmedi ’ demediği sürece müslümanın duası kabul
olur.” (Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua, 132, No: 2811)
DUA ediyoruz eksiğimiz yanlışımız bildiğimizi düşündüğümüz ama yanlış olan durumlar olabiliyor bu paylaşımı okursanız eminim çok daha bilinçli dualar ederiz... Rabbim eksiklerimizi tamamlasın Amin
KONU BAŞLIKLARI
1. DUA NEDİR DUANIN ANLAMI
2. Duanın Adab-ı ve Nasıl Dua Edilmeli...
3. Duâda îçtenlik
4 Duâya aykırı tutumlar ve Dua da haddi aşmak...
5. Kabul olmayan DUA..
6. Duanın Kabul Olacağı Anlar ve Yer Vakitler...
7. DUA etmenin faydalari...
8. Kimlerin duası kabul olmaz? Kabul olmayan dualar hangileridir? Hangi hallerde yapılan dualar kabul olmaz?
DUA NEDIR ?DUANIN ANLAMI
Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O’na arz etmesidir. Temeli, insanın Allah’a hâlini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, Allah ile kul arasında bir irtibattır.
Duada daima tâzim (Allah’ı yüceltme) ve bu tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı vardır.
Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir.
Böylece duada
biri ZİKİR ve SAYGI
diğeri de DİLEK olmak üzere iki unsur hep yan yana bulunur.
Kuran da pek çok yerde dua Allaha yöneliş diye geçer (el-En'âm, 6/52; el-Kehf,
18/28).
Diğer bir âyette de; “De ki; duanız (kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin.”
(el-Furkân, 25/77) buyrulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceği belirtilmiştir. Duanın sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi Kur’ân’da ısrarla vurgulanmıştır (eş-Şuarâ, 26/213; el-Kasas, 28/88)...
İnsan ve Allah arasındaki bu iletişim herhangi bir zaman ve mekânla sınırlanamaz.
İnsan, her an ve her durumda dua edebilir.
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Âl-i İmrân, 3/191) âyeti bu gerçeği ifade eder.
DUA kulun ALLAH'la sohbetidir..kimseye diyemediği anlarda sığındığı limandır...
Küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz; sığınmak, nida gibi mânâlara gelen “dua”, terim olarak, kulun samimi ve içten bir şekilde Allah’a sığınmasını ve yakarışını, Allah’ın yüceliği karşısında güçsüzlüğünü itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içerisinde O’nun lütfunu, yardımını ve affını dilemesini ifade eder.
Dua, Allah’ın (cc) büyüklüğünü dile getirme, O’na yalvarma, hamdetme, şükretme, O’nu övme ve aynı zamanda Allah’a karşı sevgi ve saygı sunma ifadesidir.
Hatta özel zaman ve mekânlarda gerçekleştirilen kimi dualar bir yana bırakılacak olursa, dua, genel ve geniş anlamda hiçbir törene bağlı bulunmayan, şekil ve şartlardan bütünüyle sıyrılmış, zaman ve mekân bakımından süreklilik gösteren, kulun yaratıcısıyla sürekli bir biçimde iletişimde bulunduğu bir ibadet olarak tanımlanabilir.
O halde dilimizi kalbimizi daima nerde olursak olalım Allah'a yönelip onu övüp yüceltip bütün benliğimizle huşu içinde ellerimizi gönlümüzü ona açıp dualar edelim ve ondan isteyelim...
Duanın Adab-ı ve Nasıl Dua Edilmeli...
Sözlü duanın makbul olabilmesi için, bir kısım usul, adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Bu usul, adap ve kuralları şöyle sıralayabiliriz:
1-) Duaya eûzü besmele, Allah'a hamd ve Peygamber'e (SAV) salât ile başlanmalıdır: Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
"Biriniz dua ettiği zaman, Allah'a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygamber (SAV)'e salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın."
2-) Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir: Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir.
Peygamberimiz (SAV)'in şu hadisi çok dikkat çekicidir:
"Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, Ya Rabbi Ya Rabbi' diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?"
3-) Esma-i Hüsna ile dua edilmelidir. Yüce Allah şöyle buyurur:
وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ:
"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimler ile dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır." (A'raf suresi, 180. ayet)
4-) Mübarek ay, gün ve geceler tercih edilmelidir: Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir. Bununla birlikte Arife günü ve geceleri, Ramazan ayı, cuma ve bayram günü ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede yapılan duaların kabul edileceği ile ilgili hadisler vardır.
5-) Dua ihlâs ile ve bilinçli olarak yapılmalıdır: Dil ile dua cümlelerini söylerken zihin başka düşüncelere dalmamalı, insan, bütün varlığı ile Allah'a yönelmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
"Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez."
6-) Eller semaya açılmalı ve dua sonunda eller yüze sürülmelidir:
7-) Kabul olacağına inanılarak dua edilmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: "Kabul edileceğine kesin olarak inanarak Allah'a dua edin."
Kısık bir sesle ve yalvararak dua edilmelidir: Duada bağırıp çağırma yüksek ses ve riya ile değil yalvararak kısık bir sesle dua edilmesi, Allah ve Peygamber'in (SAV) emridir:
ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعاًوَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ:
"Rabbimize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez." (A'raf suresi, 55. ayet)
9-) Dua tekrar edilmelidir: Mümin, yüce Allah'tan isteğinde ısrarlı olmalı, isteyim yerine gelmedi diye duadan vazgeçmemelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: "Şüphesiz ki Allah, ısrarla dua edenleri sever."
"Rabbime dua ettim de kabul edilmedi" diyerek acele etmediğiniz sürece Allah dualarınızı kabul eder."
10-) Ümit ve korku içinde dua edilmelidir: İnsan, dua ederken, korku ve ümit içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Umut ve korku içinde dua edenler, Kur'an'da övülmekte ve şöyle denilmektedir:
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَالَهُ زَوْجَهُ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَباً وَرَهَباً وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ:
"Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler." (Enbiya suresi, 90. ayet)
11-) Meşru şeyler istenmeli, ölçülü olunmalı, aşırı gidilmemelidir: Dinimizce günah sayılan konularda istekte bulunulmamalıdır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
"Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin terk edilmesini istemedikçe duası icabet görmeye (kabul edilmeye) devam eder."
12-) Sadece sıkıntılı zamanlarda değil her zaman dua edilmelidir: Sadece darlıkta, sıkıntıda veya bir korku, kaza ve felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil varlıkta, genişlikte, huzur ve rahatlığın hüküm sürdüğü anlarda da dua edilmelidir. Kişi sıkıntıya, darlığa ve zorluğa karşı sabır ve dua ile ayakta kalmaya çalıştığı gibi, nimetlere kavuşması durumunda da şükredip dua etmelidir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
"Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah'ın duasını kabul etmesini isteyen kimse rahat zamanlarında çok dua etsin."
13-) Sadece Allah'a dua edilmelidir: Dua, sadece Allah'a yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ:
"Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğrayanlardan olursun." (Şuara suresi, 213. ayet)
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا إِلَهَ إِلَّاهُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ:
"Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." (Kasas suresi, 88. ayet)
Her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, Allah şöyle dua etmemizi emrediyor:
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ:
"Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz." (Fatiha suresi, 5. ayet)
14-) Ölçülü olunmalı, aşırı gidilmemelidir: Müminin, Kur'an ve sünnete uygun bir şekilde dua bildirildiği şekilde dua etmesi, haddi aşmaması gerekir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:
"Bazı toplumlar duada aşırı gidecekler, sınırı aşacaklardır, siz onlardan olmayın."
Duada haddi aşmak; duanın usul ve adabına uymamak, istenmeyecek şeyleri istemek, dinen haram ve yasak olan şeyleri istemek, haram konusunda mesela kumarda, hırsızlıkta, cinayette veya herhangi bir kötülükte Allah'ın yardım etmesini istemek duada haddi aşmaktır. Allah, haddi aşanları sevmez. Şu ayet, bu konuya dikkatimizi çekiyor:
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُأَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ تُقَاتِلُوهُمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ فَإِن قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ كَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ:
"Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir." (Bakara suresi, 191. ayet)
SONUÇ OLARAK; dua bir ibadettir. İnsanın duaya ihtiyacı vardır. Dua eden Allah'ı Rab olarak tanımış, O'na kulluk etmiş, O'nu zikretmiş, O'nun lütfu keremine sığınmış, sevgisini kazanmış, sevap elde etmiş, rahatlamış ve kalben huzura ermiş olur.
KAYNAK: Diyanet Aylık Dergi (Haber eki) Ekim - 2005
Duada içtenlik
Bu âyette Rabbimiz duâda iki temel hususa vurgu yapıyor:
1- Tazarru, yani ısrarla yalvarış ve yakarış: Bu, duâda samimiyettir. Kabul edileceğine inanarak ve umarak duâ etmektir. Kabul edilmediği takdirde Allah’ın bizim için en hayırlısını vereceğine iman etmektir. Allah’a tam olarak yönelmektir. Yarım ağız değil, tam bir istekle isteyerek, ne istediğimizi, niçin istediğimizi, istediğimiz şeyin bizim için ne denli önemli olduğunu bilerek, tam bir yönelişle duâ etmektir.
2- Gizlilik ve içtenlik: Bu, duâmızı sadece Allah’a arz etmek, sadece Allah’tan istemek, sadece Allah’tan ummak demektir. Gerek duâ ve dileğimizi Allah’a iletmede, gerekse duâ ve dileğimizin kabulünde ve duâ ile istediğimiz menfaatin bize sağlanmasında başka aracıları devreden çıkarmak demektir. Sebeplere “rahmet kapısı” sıfatıyla başvurmak, ama neticeyi Allah’tan beklemek demektir.
Duâya aykırı tutumlar ve Dua da haddi aşmak
"Allah cc dualar da haddi aşanları sevmez” Âyet-i Kerîmesinde haddi aşmak nasıl olur ve bu duruma düşmemek için bizler duâlarımızda hangi hususlara dikkat ve riayet etmemiz gerekir?
1- Duâdan vazgeçmek haddi aşmak olur. Duâdan vazgeçme lüksümüz yoktur. Duâmızın kabulünü görünceye kadar istemeye devam etmeliyiz.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Acele etmediği müddetçe her birinizin duâsına icabet olunur.
Ancak şöyle diyerek acele eden var: “Ben Rabbime duâ ettim duâmı kabul etmedi.”
2- Duâyı nazla yapmak haddi aşmak olur.
3- Duâm kabul olmadı diye Allah’a küsmek haddi aşmak olur.
4- Duâda tahakküm etmek, yani küstah ifadeler kullanmak haddi aşmak olur.
5- Duâsının kabul edilmeyeceği zannına kapılıp, ümidi kesmek ve duâyı bırakmak, haddi aşmak olur.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Allah’a duâ eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır yahut da duâ ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.”
6- Duânın kabulünü Allah’ın hikmetine bırakmamak duâda haddi aşmak olur. Doktora şu ilâcı ver deseniz, sizi muayene edecek, uygun olanı vermek isteyecektir.
Duâda da Allah’ın hikmetine itimat etmek, hikmetine uygun olanı vereceğinden emin olmak gerekir.
7- Duânın kabul edilmeyeceği ön yargısını taşımak ve su-i zan etmek haddi aşmak olur.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Allah’a duâyı, size icabet edeceğinden emin olarak yapın.” “Rabbiniz kerîmdir. Kulu duâ ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten hayâ eder.”
8- Sebeplere müracaat yapabilecek iken sebepleri terk edip doğrudan dil ile duâya devam etmek ve bununla yetinmek haddi aşmak olur.
9- Duânın neticesini ısrarla ve yalnızca dünyada görmeye çalışmak haddi aşmak olur. Çünkü “duâ ibadetin kendisidir.” İbadet ise uhrevidir. Neticesi ahirette alınmak üzere yapılır.
10- Duânın kabulü geciktiğinde sabrı unutmak, kabul edildiğinde şükrü unutmak haddi aşmak olur.
Resûlullah (asm) buyurdular ki: “Yeryüzünde, günah veya sıla-i rahmi koparmamak kaydıyla Allah’tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin.”
KABUL OLMAYAN DUA
“Kabul olmayan duâdan Allah’a sığınmak ne demektir? Peygamber Efendimizin (asm) böyle duâsı var mıdır?”
Bir hadiste meâlen böyle bir duâ örneği vardır. Hadisin tamamı şöyledir: Zeyd bin Erkam (ra) demiştir ki: “Resulullah (asm) şöyle duâ etmemizi emrederdi: “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın bunaklığından, kabir azabından Sana sığınırım. Allah’ım! Doymayan nefisten, korkmayan kalpten, faydasız ilimden, kabul olmayan duâdan Sana sığınırım.”1
Allah (cc) her duâmıza cevap veriyor. Çünkü Cenâb-ı Allah Mucibü’d-Daavât’tır, yani duâlara cevap verendir. Nitekim Kur’ân’da Cenâb-ı Allah “Bana duâ ediniz; size cevap vereyim” buyuruyor.
Fakat duâlarımızın kabul olup olmaması, Cenâb-ı Allah’ın hikmeti ile ilgili bir meseledir. Kulun, -duâ sevabından mahrum edilmemek kaydıyla- duâsı Cenâb-ı Allah’ın hikmetine uygun düşmüşse kabul edilir, uygun düşmemişse kabul edilmez. Kabul edilmediğinde kul duâ sevabından mahrum edilmiş olmuyor. Kul sevabını alır. Fakat duâsı kabul edilmemiştir. Çünkü hayırlısı böyledir. Kul duâ eder; ama hayırlısının ne olduğunu bilemez.
Peygamber Efendimiz yaptığı duaya karşılık hemen sonuç beklemez, ama Rabbinin kendisini boş çevirmeyeceğini bilirdi.
Bir keresinde, “Sizden biriniz, 'Dua ettim de duam karşılık görmedi.' deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur.” (Ebû Dâvûd, Vitr, 23) buyurmuştu.
Sahâbe, “Yâ Rasûlallah! Acele etmek nedir?” diye sorunca da,
“Dua ettim de kabul edildiğini görmedim, der ve o andan vazgeçerek duayı bırakır.” (Müslim, Zikir, 92) cevabını vermişti. Rasûlullah'ın açıklamasından da anlaşılacağı üzere karşılığı ister bu dünyada verilsin, ister âhirete ertelensin, dua er ya da geç Allah katında karşılık bulacaktır.
Allah Rasûlü’nün bir diğer tavsiyesi ise “Allah’a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.” (Tirmizî, Deavât, 65) şeklindedir.
Duanın Kabul Olacağı Anlar ve Yer Vakitler
Peygamberler gibi ihlâs ile usul ve şartlarına uygun olarak dua eden mü'minlerin duaları da kabul olur. Özellikle bazı zamanlarda, konumları ve durumları sebebiyle bir kısım insanların dualarının kabul olacağını Peygamberimiz bize bildirmiştir. Bunların bir kısmını şöyle özetleyebiliriz:
1. Oruçlu Kimsenin, Âdil Devlet Başkanının ve Mazlumun Duası
"Üç kimsenin duası reddedilmez: İftar edinceye kadar oruçlu kimsenin, âdil devlet başkanının ve mazlumun duası. Allah, mazlumun duasını bulutların üzerine kaldırır ve o dua için sema kapılarını açar ve 'İzzetime yemin ederim ki belli bir süre de olsa mutlaka sana yardım edeceğim' buyurur." (Tirmizî, De'avât, 115,129; İbn Mâce, Siyâm, 48; bk. İbn Hıbbân, Ed'ıye, 17, No:17228)
Oruç, riya karışmayan bir ibadettir. Oruç tutan sırf Allah için tutmuştur. Dolayısıyla Allah oruç tutanın duasını kabul eder. Devlet başkanı/yönetici olup da yönetilenlere ve halka adaletli davranabilmek bir meziyettir, dürüstlüktür. Allah, bu kimselerin dualarını kabul edeceğini bildirerek adaletin önemine vurgu yapmıştır. Mazlum ise zarara uğramış, kalbi kırılmıştır, dolayısıyla zalime içtenlikle dua etmiştir. Allah, zalimin değil mazlumun yanındadır. Dolayısıyla mazlumun duasını kabul eder ve zalimden onun intikamını alır.
2. Misafirin ve Anne-Babanın Çocuklarına Duası
"Hiç şek ve şüphe yok ki üç kimsenin yaptığı dua kabul edilir: Anne-babanın çocuklarına yaptığı dua, misafirin duası ve zulme uğramış kimsenin duası." (Ebû Davud, Salât, 364; Tirmizî, De'avât, 48; bk. Heysemî, Ed'ıye, 17, No:17229)
Dinimiz misafire ibadetlerde birtakım kolaylıklar tanımıştır. Meselâ isterse Ramazan orucunu -daha sonra kaza etmek şartıyla- tutmayabilir, dört rekatlı namazları iki rekat olarak kılar, mestlerin üzerine yetmiş iki saat mesh edebilir. Bu kolaylıklar, misafire verilen değeri ifade eder. Duasının kabulü de bu sebepledir.
Anne-baba, çocukların hayata gelme sebebidir. Çocukları her türlü zahmete katlanıp büyütmüşlerdir. Üzerlerinde hakları çoktur. Bu itibarla çocukları hakkında yaptıkları dua reddedilmez.
anne baba hakkının/hatırının Allah hakkından/hatırından hemen sonra gelmesidir. Nitekim “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın…” (Nisâ, 4/36); “…(İşte bunun için) insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” (Lokmân, 31/14) ayetlerinde ve Hz. Peygamber’in “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Tirmizî, Birr, 3) sözünde bu hakikat açıkça görülmektedir. Buna göre, anne babaya iyi davranmak, Allah’a ortak koşmama emrinden hemen sonra gelmekte; anne babaya şükranların sunulması Allah’a şükretmekle beraber zikredilmekte ve Allah’ın rızası ve öfkesi anne babanın rızası ve öfkesine bağlanmaktadır.
3. Mü'minlerin Yüzlerine ve Gıyaplarında Birbirlerine Yaptıkları Dua
Peygamberimiz (s.a.s.), bir mü'minin, bir mü'min kardeşinin gıyabında yaptığı duanın en süratli kabul edilen dua olduğunu şu hadislerinde bildirmiştir:
"Hiç şüphesiz en süratli kabul edilen dua, bir mü'minin bir mü'mine gıyabında yaptığı duadır." (Ebû Davud, Salât, 364; Buhârî, Edebü'l-Müfred, No:623)
"İki dua vardır ki bu dualar ile Allah arasında perde yoktur. Mazlumun duası, kişinin müslüman kardeşinin gıyabında yaptığı dua." (Heysemî, Ed'ıye, 17, No:17231)
"Bir kimse kardeşinin gıyabında dua ettiği zaman melekler, 'âmin, aynısı sana da verilsin' diye dua ederler." (Ebû Davud, Salât, 362)
"Birbirleriyle karşılaşıp tokalaşan iki Müslüman yoktur ki Allah dualarını kabul etmiş, ellerini bırakmadan onları bağışlamış olmasın." (Ebû Ya'lâ, Zikir ve Dua, No: 4139)
"Allah, Müslümanlara zayıfların duası sebebiyle yardım eder." (Taberânî, No: 4160)
Bu hadisler, mü'minlerin birbirlerinin yüzlerine ve gıyaplarında dua etmelerini hem teşvik etmekte, hem de bu duaların kabul edileceğini bildirmektedir.
Çünkü dua yapan insanın, yaptığı duada bir menfaati veya bir beklentisi yoktur. Bu sebeple kişi ihlaslı ve samimi olur. Herhangi bir beklenti olmadan, sırf mümin kardeşini düşündüğü ve onun ihtiyaçlarının giderilmesi için yapılan dua kabul edilir. Çünkü Peygamber Efendimiz (sas) “Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5) buyurmuştur.
4. İsm-i A'zâm İle Yapılan Dua
"İsm-i a'zâm", en yüce isim, demektir. Hadis kitaplarında ism-i a'zâm ile ilgili farklı isimler zikredilmiştir.
Bunlardan iki rivayet şöyledir:
Sahabeden Enes b. Malik (r.a.) diyor ki; Hz. Peygamber (s.a.s.), bir gün camiye girdi. Bir sahâbî namaz kılıyordu. Bu sahâbî namazdan sonra dua etmeye başladı ve duasında şöyle diyordu:
"Allah'ım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilâh yoktur. (Sen), mennânsın/çok nimet verensin, gökleri ve yeri yokken var edensin, celâl ve ikram sahibisin, ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan; zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah'ım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum." Bu duayı işiten Peygamberimiz (s.a.s.);
"Bu kimse, Allah'ın ism-i a'zâm'ı ile dua etti ki ism-i a'zâm ile dua edildiğinde Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince Allah verir" (Hâkim, De'avât, I, 504; Ebû Ya'lâ, Zikir ve Dua, No:1124) buyurdu.
Enes bin Malik anlatıyor. Hz. Peygamber bir adamın;
"Allah'ım! 'Hamd sana mahsustur, Senden başka ilâh yoktur, sadece Sen varsın, Sen mennânsın, gökleri ve yeri yaratansın, celal ve ikram sahibisin, isim ve niteliklerin ile istiyorum. Senden cenneti istiyorum ve cehennemden sana sığınıyorum" diye dua ettiğini duydu ve;
"Bu adam Allah'tan, O'nun yüce ismiyle istedi ki Allah'a ism-i azamı ile dua edildiği zaman kabul eder, bu isim ile istenildiği zaman verir" buyurdu. (Hâkim, De'avât, I, 504; İbn Mâce, Dua, 9)
Hadislerde Allah'ın ism-i a'zâmı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında lafza-i celal; sonra Rahman, Rahîm, Rab, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm, Mâlikü'l-mülk, Bedî'u's-semâvâti ve'l-erd, Zû'lcelâli ve'l-ikram, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illâ ente isimleri gelmektedir. (bk. Müslim, Salâtü'l-müsâfirîn, 258; Tirmizî, De'avât, 65; İbn Mâce, Dua, 9; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân, 14; Ahmed, III, 120; VI, 461)
5. Hac ve Umre Yapanların Duası
"Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın (evininin) ziyaretçileridir/ elçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O'ndan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar." (İbn Mâce, Menâsik, 5)
"Kim Allah için hacceder de (Allah'ın rızâsına uymayan) kötü söz ve davranışlardan ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner." (Buhârî, Hac, 4; Nesâî, Menâsikü'l-Hac, 4; Müslim, Hac, 438; İbn Mâce, Menâsik, 1)
Bu hadislerde Peygamberimiz (s.a.s.), Allah'ın, hac ve umre yapan kimselerin dualarını kabul edeceğini bildirmektedir. Hac ve umre; meşakkatli bir ibadettir, sıcak, izdiham ve kalabalıkta sırf Allah için sıkıntılara katlanmak samimiyetin gereğidir. Ayrıca hac ve umre yapanlar, Mescid-i Haram, Kâbe, Mina, Müzdelife ve Arafat gibi kutsal mekânlarda dua ederler, Allah da onların duasını kabul eder.
6. Allah Yolunda Cihat Eden Gazilerin Duası
"Allah yolunda cihat eden gaziler, hac ve umre yapanlar Allah'ın elçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O'ndan bir şey isterlerse onlara verir." (İbn Mâce, Menasik, 5)
Dini mübîni İslâm için cihad eden, Allah için beden ve mal varlığını ortaya koyan, gerektiğinde uykusuz ve aç kalan, düşmanla çarpışan müslüman, bu konumda dua ettiği zaman Allah duasını kabul eder.
7. Üç Aylarda Yapılan Dualar
Üç aylar, Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Recep ve Şaban; içinde bin aydan hayırlı olan kadir gecesinin bulunduğu, Kur'ân'ın indiği ve İslâm'ın beş temel esasından biri olan oruç ibadetinin tutulduğu, rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan ayına hazırlık aylarıdır. Peygamberimiz (s.a.s.), bu aylarda diğer aylara nispetle daha çok oruç tutmuş, bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirmiş (Tirmizî, Savm, 36) ve
"Yüce Allah, Şaban ayının yarısı olduğunda dünya semasına iner ve Kelp kabilesinin koyunlarının tüylerinin sayısından çok kimsenin günahını bağışlar" (Tirmizî, Savm, 38) buyurmuştur.
Yüce Allah'ın dünya semasına inmesi, mecazî anlamda olup duaları kabul etmesi ve günahları bağışlamasından, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri ifadesi de çokluktan kinayedir. Hadis, Allah'ın Şaban ayında mü'minlerin tövbe ve dualarını kabul ettiğini ifade etmektedir.
Ramazan ayı ise rahmet ve mağfiret ayıdır, oruç ayıdır, Kur'ân ayıdır, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Bu ayda dinî duygular yükselir, Allah'a yönelişler artar ve yapılan
dualar kabul olur.
8 İftar Vaktinde Yapılan Dualar
Peygamberimiz (s.a.s.);
"Oruçlunun orucunu açarken yapacağı dua reddedilmez." (İbn Mâce, Siyâm, 48)
Hadiste, ihlas ile yerine getirilen bir ibadetin sona erme zamanında, kulun yaptığı duanın kabul edileceği müjdelenmekte ve dolayısıyla oruç açarken dua edilmesi teşvik edilmektedir. Sahabeden Abdullah ibn Amr, iftar vaktinde şöyle dua etmiştir:
"Allah'ım! Ben Senden her şeyi kuşatan rahmetin sebebiyle beni bağışlamanı diliyorum." (İbn Mâce, Siyâm, 48)
Her müslümanın kabul olan bir duası vardır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
DUA ETMENIN FAYDALARI
1- Dua eden, Hz. Allah’ın yardımını ve keremini kazanır.
2-Dua edenin rızkı genişler.
3-Dua edeni Allah rahmetiyle kuşatır.
4-Dua eden Allah’a itaat etmiş olur.
5- Dua hayrı çeker, zararı def eder.
6-Dua Allah indinde muhafaza edilir.
7-Dua insanı belalardan korur.
8-Dua, kalp huzurunu temin eder.
9–Dua düşmanların düzenini bozar. Müminin üzüntü ve sıkıntılarını giderir.
10-Dua etmemek günahtır. Çünkü Allah (cc) kulunun ısrarla dua etmesini sever. Duanın mükafatı Kerim olan Yüce Mevla’dan rızadır.
11-Sağlık ve genişlik zamanında duayı terk etmek günahtır.
12-“Dua ettim kabul olmadı.” demek yanlıştır.
13-Dua ederken üç defa tekrarlamak çok güzeldir.
14-Allah’a dua etmekten asla usanmamak, ümitsizliğe düşmemek dua edenin vazifesidir.
15-Kul, dua ederken kalbinden her şeyi terk edip sadece Allah’a güvenmeli.
16-Dua ederken orta yol seçilmeli. Sesi ne fazla yükseltmeli, ne de kısmalı. Hz. Ömer (ra) efendimiz bu yolu seçerek “Şeytanı ve uykuyu kovuyorum derdi.”
17- En önemlisi, dua, istenecek tek kişinin Allah olduğunu kavramamızı ve insanlara el açmaktan kaçınmamızı sağlar.
Kaynak: Evrad-ı Abdülkadir Geylani (ks
Kimlerin duası kabul olmaz? Kabul olmayan dualar hangileridir? Hangi hallerde yapılan dualar kabul olmaz?
Usul ve adabına riayet ederek mü’minlerin yaptıkları dualar kabul olur. Mü’min olmayan insanların yaptığı ile usul ve adabına uymadan yapılan dualar kabul olmaz. Kabul olmayan duaları şöyle sıralayabiliriz:
1. Kâfirlerin Duası Kabul Olmaz
İmansız insanların duaları kabul olmaz, çünkü dua bir ibadettir, ibadetlerin kabul olması için iman şarttır. (Mâide, 5/5; Beyyine, 98/5) İman olmadan yapılan ibadetler boşa gider, dolayısıyla dualar da boşa gider, kabul olmaz. Bu husus Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir:
Rad süresi 14.ayet
" Dua edilmeye lâyık olan O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri şeyler, onların hiçbir isteğini karşılayamazlar. Onlar ancak, ağzına gelsin diye iki avucunu suya doğru açıp yalvaran kimse gibidir. Halbuki bu yoldan su asla onun ağzına gelecek değildir. Kâfirlerin duası hep boşa gider."
2. Gafletle Yapılan Dualar Kabul Olmaz
Kabul olması için duanın şuurlu olarak yapılması gerekir. Çünkü dua bir ibadettir, ibadetler ancak bilinçli olarak ve samimiyetle yapılırsa kabul olur. Şuursuzca ve gafletle yapılan dualar boşa gider. Şu hadis, gaflet ile yapılan duaların kabul olmayacağını beyan etmektedir:
“Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.” (Tirmîzî, De’avât, 66; bk. Hâkim, De’avât, No: 1817, I, 493)
3. Allah’a İsyan Hâlinde Yapılan Dualar Kabul Olmaz
Allah’a isyan hâlinde yapılan dualar kabul olmaz. Meselâ içki içerken, kumar oynarken,zina halinde gıybet ederken, hırsızlık yaparken, yalan söylerken yapılan dualar kabul olmaz. Aynı şekilde haram gıdalarla beslenen insanın duası da kabul olmaz. Haram gıdalar; insanın inancına, ameline ve ahlâkına olumsuz etki yapar, çünkü haram gıdalar ile beslenen insan, Allah’a isyan hâlindedir. Hem Allah’a isyan edeceksiniz, hem de Allah’tan bir istekte bulunacaksınız. Bu, tezat bir durumdur. Şu hadis, bu gerçeği ifade etmektedir:
“Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp ‘Ya Rabbi! Ya Rabbi!’ diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haramla beslenen bir insanın duası nasıl kabul edilir?” (Müslim, Zekât, 65)
4. Kâfirler İçin Yapılan Dualar Kabul Olmaz
Nuh peygambere kavmi ile birlikte eşi ve bir oğlu da iman etmemişti. Meydana gelen tufanda babasının çağrısına aldırmayan oğlu, gemiye binmemiş, bir dağa sığınır kurtulurum demişti (Hûd, 11/42–43). Buna rağmen Nuh (a.s.), iman etmeyen oğlunun kurtulması için Allah’a şöyle yalvarmıştı:
“Nûh, Rabbine seslendi: ‘Rabbim, dedi, oğlum benim âilemdendir. Senin va’din/sözün elbette haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin!” (Hûd, 11/45) Bunun üzerine yüce Allah, Nuh peygambere şöyle seslendi:
“Ey Nûh, dedi, o senin âilenden değildir. Çünkü o sâlih olmayan bir amelin sahibidir. Bilmediğin bir şeyi benden isteme. Sana cahillerden olma-
manı öğütlerim!” (Hûd, 11/46)
Nuh (a.s.), bu ikaz üzerine şöyle dua etti:
“Nuh; ‘Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım. Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen, ben hüsrana uğrayanlardan olurum’ diye niyazda bulundu” (Hûd, 11/47).
Yüce Allah, şu ayette Peygamberin münafıklar için yaptığı af dilemeyi kabul etmeyeceğini bildirmektedir:çünkü onlar Allah'a inanmayanlardir
Onlar (münafıklar) için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allâh onları affetmez. Böyledir, çünkü onlar, Allâh’ı ve elçisini tanımadılar/inkâr ettiler; Allah, yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez.” (Tevbe, 9/80)
5. Riya Karışan Dualar Kabul Olmaz
Duanın riya ve gösterişten uzak olması, ihlâs ile yapılması gerekir. İbadetlerin kabul olması için ihlâs ile yapılması gerekir. Yüce Allah, ibadetlerin ihlâs ile yapılmasını emretmektedir. (A’râf, 7/29; Beyyine, 98/5) İhlâs, ibadetlerin kabul olma şartıdır.
6. Şirk Karışan Dualar Kabul Olmaz
İbadetlerin yalnız Allah’a yapılması gerekir. Yüce Allah, pek çok ayette duanın, sadece kendisine yapılmasını, kendisi ile birlikte başka ilâhlara dua, ibadet edilmemesini istemektedir. Şu ayetleri örnek olarak zikredebiliriz:
“Allah’la beraber başka tanrıya dua / ibadet etme. O’ndan başka tanrı yoktur. O’ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 28/88)
“Mescitler, Allah’a mahsustur. Allah ile beraber hiç kimseye yalvarmayın.” (Cin, 72/18)
“(Ey Peygamberim!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve hiç kimseyi O’na ortak koşmam.” (Cin, 73/20; bk. Mü’minûn, 23/117)
Birinci ayette, başka ilâhlara, ikinci ayette herhangi bir kimseye dua edilmemesi, üçüncü ayette sadece Allah’a dua edilmesi ve O’na hiçbir şeyin ortak koşulmaması emredilmektedir.
7. Günah Bir Fiili İşlemek ve Bir Farzı Terk Etmek İçin Yapılan Dua Kabul Olmaz
Haksız yere yapılan dualar kabul olmayacağı gibi bir günahı işleme veya bir farzı terk etme konusunda yapılan dualar da kabul olmaz. Şu hadis bu hususu açıkça ifade etmektedir:
“Zulüm olan bir fiili işlemek veya akrabalık bağlarını koparmak için veya ‘dua ettim de kabul edilmedi ’ demediği sürece müslümanın duası kabul
olur.” (Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua, 132, No: 2811)