Dostluklarin En Güzeli " Evlilik "

**SU**

çocukta yaparım kariyerde
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
643
9
48
Dostluğu, biri mutlulukların, diğeri ise zorlukların paylaşıldığı dostluklar şeklinde iki ana gruba ayırabiliriz. İnsanlar arasında evlilik genellikle dert ortaklığı gibi görülse de, evlilikte insanî güzellikleri paylaşabilmek, kişilere daha çok mutluluk verir.

Mutluluk hormonları...
Bir kadın için doğal afrodizyak almış gibi, beyininde mutluluk hormonları salgılatan bir diğer unsur, gebelik ve doğumdur. Mutluluk sağlayıcı doğal afrodizyaklar arasında sanat, müzik, oyun ve ritim de vardır. Tasavvuf, yoga ve meditasyondaki ritimler, farkında olmadan beyinde mutluluk hormonları salgılatır. Üretken çalışmak, yeni bilgiler keşfetmek, ilahi aşk, dinî duygular da beyindeki mutluluğu ateşler.

Evliliğin amaçları...

Biyolojik ihtiyacımız bizi evlenmeye yönlendirir. Genlerimizin bizi evlenmeye sevk ettiğini bilmeliyiz. Bu olgu insan neslinin devamı içindir. Genlerimizde, en iyi adayı bulmak, onunla birlikte yaşamak ve çocuk meydana getirmek gibi bir talimatname vardır. Ayrıca, psikososyal ihtiyaçlar da ancak evlilikle karşılanabilir. İnsanlar modernitenin değerlerini ne derece benimserse, evlilik kurumuna olan bağları da o kadar zayıflar. Modernizm evli çiftlere “Özgür yaşa, bağımsız ol, canının istediğini yap, çocuk seni engeller” tarzında bir mesaj vermiştir.

Annelikten kaçınma...

Kadın, fizikî özelliklerinin aşırı yüceltilmesi sonucu, bu görüntüsünü kaybedince kendini çok kötü hisseder. Evlilik ise kadını fiziksel olarak yıpratır. Bu durumda kadın, çocuk doğurduğunda oluşabilecek beden yıpranmasını düşünerek, kadınsı özelliklerini kaybetmemek ve aşınmamak için, annelik rolünden kaçınabilir. Meselâ bazı kadınlar, doğumdan sonra göğüslerinin bozulmaması için çocuklarını emzirmezler.

Ne ez, ne ezil...

Gençlere, “Evlendikten sonra ne kendini ezdir, ne de karşı tarafı ez, evlilik bağlarını güçlendirmeye çalış!” fikri aşılanmalıdır. Bizim kültürümüzde, evlenilen insanın ailesine “Kaim valide ve kaim peder” denilir. Bu tabir, “Anne ya da baba yerine geçen” anlamına gelir. Kayınvalide ve kayınpeder, oğlunu evlendirdiği kişiyi kızı gibi görmelidir. Büyükler, gelin ne kadar yanlış yaparsa yapsın, kendi kızında hissettiği duyguları hissetmeli, hak duygusunu elden bırakmamalıdır. Aksi halde, “Geçinemezse, bırakır gider” düşüncesi, karşı tarafta bir ön kabul olur.

Önceliklerin değişmesi...

Bu noktada boşanmaların artması sadece bir sonuçtur. Boşanmalar, pek çok kavramın zayıflamasının, toplumsal bağların ve insandaki erdemlerin azalmasının, ahlakî çöküntünün ve kişilerin şekle fazla önem vermesinin neticesidir. İnsanlar çok güzel giyinmelerine rağmen, gönülleri zayıflamış olabilir. Eş seçilirken önceliklerin değişmesi sonucu, boşanmalar, evlilikten korkmalar ve çok eşliliklerin sayısı giderek artmaktadır.
 
X