Diziler, Toplumu Kodluyor mu?

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.296
42.836
Televizyon salonumuzun ortasından sözde dışarıdaki dünyaya açılan bir pencere. Bu pencereden bize kendi bildiğimizden öte hayatta neler olup bittiğini gösteriyor, hatta birebir bizi o başka hayatlara konuk ediyor. Ve bu sayede bilmediğimiz birçok yeni şey öğrenebiliyoruz, iyi ya da kötü.
gozyasi-neden-tuzludur_646x340.jpg


Dizilerin Üzerimizdeki Etkileri
Türkiye’deki dizilerin büyük çoğunluğuna baktığımızda acı ve gözyaşı görüyoruz. İhanet, kıskançlık, tuzaklar, huzur bulamayan aşklar, kurban konumuna düşen başroller, kahkahalar atan kötü karakterler… Sırf bunlardan oluşmuyor tabi diziler, ama izleyiciyi çeken biliyoruz ki bu entrikalar ve duygu sömürüsü. Öyleyse düşünmek lazım neden bunları izliyoruz? Ve daha da önemlisi, bunları izlemek bizi nasıl etkiliyor?


Ağlayan, acı çeken birini gördüğümüzde ne olur? Ya yaşadığımız acılara ortak bulduğumuzdan rahatlamış hissederiz. Ortak bir yanımız yoksa bile duygudaşlık yapar, biz de onunla beraber üzülürüz. İçimizdeki bir yanla ise onun ağladığına, çektiği acılara seviniriz, çünkü bu sayede kıyas yaparak kendimizi daha ‘iyi’ bir konumda hissederiz. Reddetmeye lüzum yok, iki zıt da aynı anda vardır içimizde, yoğunluğu kişiliğimize, o anki halimize göre değişse de. dedikodu tam da bu yüzden kültürümüzde insanların 20 altına değişmeyeceği bir huy sanki. Zihin sayısal işlediğinden iyi olduğumuza, hissettiğimize kanaat getirmek için başkalarının kötü olduğunu görmeye ve kıyasla üstün gelmeye ihtiyaç duyuyor. Bilinçsizce bir süreç bu, o yüzden savunmaya geçmeye lüzum yok, insan böyle sadece. Veya şöyle diyeyim: şimdiye kadar böyle öğrendik.

Toplum Kodlama
İnsan, davranışlarını çevresindeki insanları izleyip taklit ederek edinen bir canlı. Bu yüzdendir ki örneğin bir ailenin çocuğu etrafında sergilediği davranışlara dikkat etmesi çocuğun gelişimi için oldukça önemlidir. Bu yüzdendir ki arkadaş seçimine dikkat edilmesi önerilir. Hamurumuz böylece şekilleniyor. Çünkü İyi kötü ayırmadan hatta farkı algılamadan, kabul edilmek ve sevilmek adına gördüğümüz örnekler gibi davranırız. Bu zihnin bilinçsizce yürüttüğü bir işlemdir ve her ne kadar kendimizi etkilenmez sansak da bu elimizde olan bir seçim değildir.

Bunu göz önünde bulundurarak dizilerin bize, özellikle de iyice yumuşak hamurlu çocuklarımıza neler öğrettiğini bir gözden geçirelim. “İyi olan hep acı çekiyor, bu hayatta kazanmak için kötü olmak lazım.” “Erkekler aldatır, olsun eninde sonunda affedilir. Haşa, kadın aldatırsa affetmek erkekliğe yakışmaz” “Evlilik dışı cinsellik, erkek yaparsa sorun değil, kadınsa hor görülür. Hele hamile kalan kız dayağı, evlatlıktan reddedilmeyi, hatta ölümü hak eder.” “Zengin olmak, zenginliğini, itibarını korumak için her türlü çirkin yol mubahtır” …



Dizilerin önerdiği mesajlar bunlar olmayabilir, sonuçta iyi karakter – kötü karakter diye bir ayrım var ve hangi davranışın kime ait olduğu belli. Entelektüel olarak bu böyle olabilir, ama dediğim gibi davranışları görerek öğrenen bilinçaltı için böyle bir ayrım yoktur. Bu durum tıpkı sigara içen bir babanın oğluna “Sigara içmek zararlıdır yavrum sen sakın içme” demesine benzer. Çocuk bilinçsizce duyduğunu değil gördüğünü örnek alacaktır.

Gördükçe insan alışır. Bu durumda dizilerin neleri normalleştirdiğini, meşrulaştırdığını fark edelim. Tecavüz, kadını aşağılama, şiddet, yalan dolan… Yalnız bunlar yok elbet dizilerde, ama bunlar düşününce bana en korkutucu gelen gizli öğretiler, karakterlerin davranışlarında saklı değerler. Gördüklerimiz, “dış dünya”ya dair öğrendiklerimiz bizi, yani toplumu kodlar. Bu durumda dizi yapımcılarının topluma etki etmekte çok büyük bir gücü var demektir. Hatta bu gücün doğurduğu bir sorumluluk!

Kapitalizmin yayılmasında en büyük etkenlerden biri, bu kültürün merkezi olan ülkelerde medya sektörünün bu gücün farkına varmış olması ve bu gücü tüketim hastalığını yaratmak adına kullanmış olmalarıdır. Ve onları örnek alan daha birçok ülke daha, medya unsurlarını çıkar döngüsünün işine gelecek fikirleri ve davranış biçimlerini empoze etmek için kasıtlı olarak kullanılır. Dizi senaristlerimiz toplumumuzu çöküşe götürmeye çalışıyor demiyorum, ancak farkına varılmayan güç bilinçsizce kullanılırken kolayca tehlikeli bir silaha dönüşebilir. Fikrimce ülkemizde medya araçlarının, özellikle de dizi sektörünün sorunu bu.

İzlediğimiz, sevdiğimiz karakterlerle kendimizi bağdaştırıyoruz. Hayatımızda kendimizi bu rollere koyuyor, gözyaşı dökecek dramalar yaratıyoruz. Kurban konumu en çok başrole yakıştığından, başrolü olduğumuz hayat hikayemizi sıklıkla kurbanı oynayacak şekilde yorumlamaya meyil ediyoruz. Kimilerimizin gerçek hayatta yaptığı dedikodular yetmiyor, dizilerdeki karakterler gerçekmişçesine çekiştiriliyor. Tüm duygular kendini arttıracak şekilde etki ettiğinden acımız daha çok acı izlemeye, bu titreşimi daha çok arttırmaya itiyor bizi. Bir bağımlılık gibi, içimizde beslenen bir canavar misali, bu titreşim arttıkça da hayatımıza daha kuvvetle başka acıları çekiyor. Dizilerde ortaya konan olguları bir renk, örneğin mavi diye adlandırırsak, her çevirdiğimiz kanalda maviye bakar, maviyi koklar, maviyi konuşurken, kısacası maviye bulanırken, hayatımızın da iyice mavileşmemesi mümkün mü?

Kısır Döngünün Sonu


Peki tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? Yani bizim toplumumuz dizilerde gördüğü için mi bu davranışları sergiliyor, yoksa zaten bunlar hayatta olan şeyler olduğu için mi dizilerde bunları görüyoruz? Cevap bana kalırsa açık: bu ikisi birbirini besleyen bir döngüdür. Kültürümüzde bu algılar yaygın çünkü bugüne kadar bunları görüp iyileştirmeden yineledik, ve bunu yapmaya devam ettiğimiz sürece de kültürümüz bu şekilde olmaya devam edecek. Öyleyse konu burada diziler nasıl olmalı sorusuna dönüyor. Yani hayatımızın ve toplumun rengini değiştirmek istiyorsak ne yapılması gerek?

Belli ki kötüyü konuşmaya, göstermeye, yinelemeye devam ederek onu dönüştüremiyoruz. O halde iyiyi, iyileştirici olanı, çözümü konuşmanın ve göstermenin zamanı gelsin artık. Özgecan’ın ölümünden bir süre sonra babası bir televizyon programına telefonla katıldı. Son söylediği sözler o kadar önemliydi ki, kulak verilmeden geçip gidivermesine gönlüm elvermedi. Zihnimde yankılanıp durdu bu doğruluğuna kalpten inandığım sözler, :

“İnsanın sadece özgürlüğünün kısıtlanması o suçu bir daha işlemeyeceği anlamına gelmiyor. O suçu onun içindeki hangi değer, hangi varlık sebep olmuşsa onun cezalandırılması gerekiyor. Yani nefsinin ıslah edilebilmesi için, hani “şiddeti konuşacağız” dediniz ya, şiddet yerine o insanların nasıl terbiye edileceğinin konuşulması bence daha iyi olacak.”

Acılar, entrikalar ve gözyaşı kadar, gelişim, dönüşüm ve iyileşmek de hayatın gerçekleri. Öyleyse salonumuzdaki büyülü pencereden gördüklerimiz bunlar da olabilir pekala. Farkına varmaksızın gönüllüce aldığımız bu zehir, tam tersi radikal bir şifa olma potansiyeline de sahiptir. Örnek almanın toplumu iyileştireceği karakterlerin özendirildiği diziler, bizi bilinçlenme yolunda kodlayan davranışlar izlediğimizi hayal edelim bir. Neticesinde fikrimiz, zikrimiz, duygularımız, enerjimiz bu yönde yoğunlaşır, hayatımız ve dolayısıyla kültür de bu yönde dönüşür. Hep birlikte yaratmaya koşullandığımız acı batağından çıkıp kişisel huzura, feraha erebiliriz. Ve bu gerçekten de bu kadar basit.

Bu durumda dizi yapımcılarına büyük bir rol düşüyor. Ama bilinçlenmek ve bilinçlendirmek, yükselmek ve yükseltmek hepimizin rolü aslında. “Battı balık yan gider” deyip yaşamımızı dönüştürmek üzere sorumluluğumuzu reddetmek de mümkün, kelebek etkisine güvenerek ufak da olsa bir adım atmak da. İzlediklerimizi seçerek, alışkanlıklarımızı yinelemekten özgürleşmek de elimizde, yayın akışına yön vermek de kendimizden başlayarak toplumu ve yansıttıklarını değiştirmek de.


O halde hepimize dönüşüm için kolay gelsin, Allah irademize kuvvet versin.

https://indigodergisi.com/2015/05/dizilerin-uzerimizdeki-etkileri/
 
Benim özellikle dikkatimi çeken, dizilerde devamlı karısını aldatan adamın, 2.kadının övülmesi, sevdirilmeye calısılması. Sanki aşkları cok masummuş, karısı kötüymüş gibi gösteriliyor, biz de karısına düşman olup 2.kadınla kavusmalarını bekliyoruz her bölüm. Şu sıralar hayat sarkısını izliyorum. Onda da durum böyle.
 
Benim gözlemlediğimde şu kurtlar vadisi dizisinden sonra ufak bir kavgada gençler birbirlerini öldürüyor eski naif kavgalar yok cinayet var ,aynı dizideki karekterlere bürünüyorlar , ama baş aktör bu dizi sayesinde köşeyi döndü
 
Bence de katılıyorum, dizilerin etkisi var... Ben 90lı yılların çocuğuyum. Bizim zamanımızda hatırladığım net dizi bizimkiler... Ne olursa olsun fitne fesat yoktu. Sanki son yıllarda insanların daha fesat olduklarını düşünüyorum. Dizilerde de yok gelin şöyle yapmış, kayınvalide böyle yapmış, kocası aldatmış ama karısı ilgisizmiş gibi haklı gösterilmeye çalışıldığını düşünenlerdenim ben de... Eskiden aldatma, aldatılma çok ayıp bi şeyken şimdi duygusal bir şey olarak bakılmaya başladı. Biz küçükkken ne olursa olsun iyilikten vazgeçilmemek erdemdi, şimdi ise biri sana kötülük yapıyorsa cezasını sen ver mantığı veriliyor. Benim çocukluğumla şuan ki zaman çok çok farklı, TV Programları da öyle.. Katkısı olduğunu düşünüyorum...
 
En keskin dizi kurtlar vadisiydi,sokaktaki 5 yaşındaki bebe bile kızınca topuğundan vururum diyordu..
Birde zengin diziler var,hizmetçiler pahalı kıyafetler ful makyaj filan,bunlarda toplumda özentiye neden oldu.
En basiti pazara gidiyorsun satıcı bağırıyor hürrem yüzükleri burada,bilmrm kimin giydiği sütyen burada mesajları..
 
En keskin dizi kurtlar vadisiydi,sokaktaki 5 yaşındaki bebe bile kızınca topuğundan vururum diyordu..
Birde zengin diziler var,hizmetçiler pahalı kıyafetler ful makyaj filan,bunlarda toplumda özentiye neden oldu.
En basiti pazara gidiyorsun satıcı bağırıyor hürrem yüzükleri burada,bilmrm kimin giydiği sütyen burada mesajları..
Bihter parfümü satan açık parfümericileri unutma abla:KK51:
 
sadece diziler değil. birbirlerine laf sokmaları için kontrat imzalatılan sözde moda programlarında kim kime en iyi lafı soktu, kim kime kıskanç kıskanç baktı, hiçbirşeyi beğenmeme gibi kodlarda mevcut. her ne kadar bu programları izlemesemde facebookta gülmek için paylaşılan videolarda görüyorum. örnek : ay beni öldüresi var.. bence sen halka oynama, halka diye korku filmi var onda oyna bence... vs.
 
Doğru tespitler var. Lakin unutulan gerçek reyting sistemi. Yapımcılar ve kanallar toplumun neyi nasıl kodladığını umursamıyor. Kıymetli işler yapanlarda kıymet görmüyor.
Şu sıralar çok eşlilik o kadar çok tv dizilerinde var ki bunun normalleşmesi benim sinirlerimi bozuyor. Aynı evde iki kadın bir koca. Acınası bir rezillik. Kısır döngünün sonu nasıl gelir bilmiyorum ama risk gerektirdiği kesin. Farzı misal iyi olduğunu kat'i suretle kabul etmemekle beraber TV8 ve Acun ılıcalı. TV8 i izlemiyorum. O kanalın reyting rekoru kırmasının bir diğer nedeni de insanların dizi döngüsünden kurtulma arzusu. Lakin birinin pençesinden diğerininkine düşüyor.
Allah'tan Tv izlemiyorum.:KK53: Yoksa çatlarım.
 
Benide tv esir alamaz çoğu esiri olmuş durumunda ama farkında değil ,şu an evlilik programları ön sahada , insanları aptal yerine koyuyorlar
Doğru tespitler var. Lakin unutulan gerçek reyting sistemi. Yapımcılar ve kanallar toplumun neyi nasıl kodladığını umursamıyor. Kıymetli işler yapanlarda kıymet görmüyor.
Şu sıralar çok eşlilik o kadar çok tv dizilerinde var ki bunun normalleşmesi benim sinirlerimi bozuyor. Aynı evde iki kadın bir koca. Acınası bir rezillik. Kısır döngünün sonu nasıl gelir bilmiyorum ama risk gerektirdiği kesin. Farzı misal iyi olduğunu kat'i suretle kabul etmemekle beraber TV8 ve Acun ılıcalı. TV8 i izlemiyorum. O kanalın reyting rekoru kırmasının bir diğer nedeni de insanların dizi döngüsünden kurtulma arzusu. Lakin birinin pençesinden diğerininkine düşüyor.
Allah'tan Tv izlemiyorum.:KK53: Yoksa çatlarım.
 
katılıyorum. özellikle haddini aşan lise dizilerinin çocukları çok kötü etkilediğini düşünüyorum
 
Birkaçına ben de katılıyorum.Aldatma kötü bir şey ama çoğu dizide "aldatılan kadın kötüdür,yani hak etmiştir" mantığı var.
Böyle mafyavari tipler çok seviliyor bizde.Buna yönelik diziler de bu yüzden seviliyor,böyle diziler sevildikçe mafya bozuntusu tipler de çoğalıyor.Kısır döngü gibi.
Benim için dizi ya gerçeğe çok çok yakın olmalı ya da fantastik olmalı .
Biz de yok maalesef çeksenize kardeşim siz de bir zombi dizisi falan .:KK48:
 
Birde çok para harcanan dizi eğer reyting alamadıysa 2 başaktör oyuncuları aşık oldular yalanı patlatıyorlar tabi buna inan çok .....ama bana yutturamazlar
 
X