www.zaman.com/tv-rehberi_diziler-mahalleyi-unuttu_2306930.html
Diziler ‘mahalle'yi unuttu
GÜLCAN BAĞIRKAN - İSTANBUL
24 Temmuz 2015, Cuma
Paylaş
Tweetle
Paylaş
Gönder
A
A
Geçmişten günümüze seyircinin
beğendiği dizi tanımında
beklentiler farklılaştı. Sürelerinden
senaryolarına ve mekânlarına kadar
önemli değişiklikler yaşandı.
İsmi hâlâ özlemle anılan ve hatta
yeniden çekilmesi istenen dizilerin
çoğu mahallelerde geçiyordu. Kimi
gerçek bir mahalleyi stüdyosu
yaparken kimi de mahalle platosu
kuruyordu. Mahalle kültürünün ve
komşuluğun öne çıktığı, mahalle
dizileri hep çok sevildi. Peki şimdi
ne değişti? Artık eskisi kadar
‘mahalle dizisi' çekilmiyor, çekilse
de izlenmiyor (Serçe Sarayı, Beş
Kardeş vs. örneklerinde görüldüğü
gibi).
Aslında ne olduysa kentsel
dönüşümün hayatımıza ve yaşam
tarzımıza müdahale etmesiyle oldu.
Mahalleler ortadan kalktı, üst üste
kurulan beton yapılar değer
kazandı. Mahalle kültürü değişerek
yerini havuzlu villalara, lüks
rezidanslara, blok blok sitelere
bıraktı. Yüksek reytingleri arkasına
alan birçok yapım mahalleyi
tamamen terk etti. Bunu yapmayan
dizilerin reytingleri ise genellikle
düşük seyrediyor. Bir süre sonra da
zaten ekrana veda etmek
durumunda kalıyor.
Bu diziler her karesinde kör göze
parmak misali zenginlik mesajını
seyirciye iletmeyi başarıyor.
İçeriğinde fakirliğe yer yok. Maddi
seviyenin orta yolu da yok. Havuzlu
villanız yahut yalınız yoksa bu
diziler için fakirsiniz. İlk bölümler
hep fakirlikten zenginliğe geçiş ve
lüks yaşama alışma ile geçiyor. Son
model arabalar, sürekli abiye
kıyafetler giyen oyuncular ve süre
doldurmaktan başka amacı
olmayan lüks partiler bu dizilerin
alametifarikaları. Konformist yaşam
unsurları ile doldurulmuş dizilerin
izleyici hedef kitlesi ise ‘milenyum
gençliği'.
‘TELEVİZYON KOCAMAN BİR AVM'
Dizilerin mahalleyi terk etmesinin
birçok sebebi var. Televizyonu bir
AVM'ye benzeten TV eleştirmeni
Murat Tolga Şen, meselenin ticari
boyutuna dikkat çekiyor: “Diziler
artık mahalleden çıktı çünkü
mahallede muhabbetten başka bir
şey satamazsınız. Halbuki
televizyon denen AVM'nin en
kazanç getiren mağazası dizilerdir.
Orada karşımıza çıkan karakterler
ise aslında tıka basa ürünle
doldurulacak raflardan oluşuyor.
Zengin insanlarla dolu bu dizilerde
herkesin altında bir SUV (cip) var.
Hepsi de bahçeli, verandalı ve
havuzlu malikânelerde yaşıyor.
Ama İstanbul gibi, fare deliğini
andıran evlere 2000 TL kira istenen
bir şehirde tüm bunlar birer
hayalden ibaret. Dizilerde görür,
beğenir ve maketten ev satın
alırsınız. Zaten inşaat firmalarının
bu dizilere sürekli reklam
vermesinin sebebi de budur. Seyirci
bu şekilde her daim manipüle edilir.
Sevgi ve umut var diye izlersiniz
ama asıl amaç bize mükemmel ve
itaatkâr bir tüketiciye dönüştürmek
için hayal kurdurmaktır. O
hayallerin içinde de maalesef
gerçek insanlar yok.”
Sina Koloğlu ise dizilerin
izlenmesine kimin karar verdiğini
sorguluyor. “Dizilerin izlenmesine
seyirci mi karar veriyor yoksa ‘bizim
yemek listesinde bu yemekler var'
diyen reklam sektörü mü?”
sorusuyla yaşananlara dikkat
çekiyor Koloğlu: “Bizde dizilerin her
şeyi reklamdır ve kararı onlar verir.
Bu yılki yaz dizilerinin listesinde ne
var? Lüks mekânlar ve oralarda
yaşayan karakterler. Seyirci,
‘madem bunlar var deyip içinde
kendine en uygun olanını yiyeyim'
diyor kısaca. ‘Sol'dan eleştiri
yaparsak, düzenin devamı için
yaşananlara zenginliğin
pompalanma operasyonu
diyebiliriz. Paraya, şöhrete, villaya,
havuza özlem yok mudur? Eh onu
da kaşımakta fayda vardır bir başka
noktası yaz dizilerinin. Nefsine
hakim olamama reytingi de
denebilir bu duruma.”