- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 45
MİKRO DALGA İLE PİŞİRMENİN GİZLİ ZARARLARI
İnsanların mikrodalga fırınların sağladığı rahatlık uğruna sağlıklarından fedakârlık etmeleri mümkün mü? Sovyetler Birliği 1976 yılında mikro dalga fırınların kullanımını neden yasakladı? Mikrodalga fırınları icat eden kimdir ve ne sebeple icat edilmiştir?
Amerikan evlerinin %90 ın da mikrodalga fırınlar yemek hazırlamak için kullanılmaktadı r, çünkü hem kullanımı çok rahat hem de klasik fırınlara kıyasla enerji açısından son derece tasarrufludur. Genelde insanlardaki kanı mikrodalga fırınların hem içinde pişen besinlere hem de bu besinleri tüketen kişilere bir zararı dokunmadığı şeklindedir.
Aşağıda detayları verilen araştırmanın hedefi mikrodalgada pişirmenin doğal ve sağlıklı olmadığını ve insan vücudunda hayal edilemeyecek kadar büyük zararları olduğunu ispatlamaktır.
Mikrodalga fırınlar nasıl çalışır?
Mikrodalgalar da ışın dalgaları veya radyo dalgaları gibi bir çeşit elektromanyetik enerjidir ve elektromanyetik güç veya enerji spektrumunun bir kısmını işgal ederler. Günümüzde, modern teknoloji çağında mikrodalgalar uzun mesafeli telefon sinyallerini, televizyon programlarını ve bilgisayar bilgilerini hem dünya çapında hem de bir uzayda ki bir uyduya yollamak için kullanılırlar. Ancak, bizim bildiğimiz ve de bize hiç yabancı olmayan mikrodalgalar yemek pişirmek için bir enerji kaynağı olarak yaralandığımız mikrodalgalardı r.
Her mikrodalga fırında bir magnetron vardır. Bu bir tüptür ve burada elektronlar hem manyetik hem de elektrik alanlarından etkilenerek 2450Mega Hertz veya 2.45 Giga Hertzlik bir mikrodalga radyasyonu üretirler. İşte bu radyasyon yiyeceklerdeki moleküllerle etkileşim yapar.
Bütün dalgasal enerjiler dalganın her bir döngüsü ile pozitif kutuptan negatife doğru bir değişim yaşarlar. Bu polarite değişimi her saniyede milyonlarca defa meydana gelir. Besin moleküllerinde özellikle su moleküllerinde aynen bir mıknatısta ki kuzey-güney kutbu gibi bir pozitif birde negatif uç vardır.
Ticari fırın modellerinde 1000Wattlık bir elektrik akım vardır. Magnetron denilen tüpten üretilen bu mikrodalgalar fırının içindeki besini bombardımana tabi tutarken kutupsal moleküllerin de aynı frekansta saniyenin milyonda biri bir zamanda dönmelerini sağlarlar.
Bütün bu aktivite yemeğin ısınmasını sağlayan moleküler bir sürtünmedir. Bu alışılmadık ısıtma şekli çevredeki moleküllere zarar verir, onları parçalara ayırır ve deforme eder.
Güneşten gelen mikrodalgalar ise direkt akım (DC) prensiplerine göre fonksiyonları nı yaparlar ve yukarıda bahsedilen sürtünme ısısını üretmezler. Buna karşılık mikrodalgalar AC akım kullanırlar ve sürtünme ısısı meydan getirirler.
Bir mikrodalga fırın ince ve çok keskin bir enerji dalgası üretir ve bu dalga tüm enerji spektrumunda sadece dar bir frekansta bulunur. Fakat güneşten gelen enerji geniş bir frekans spektrumunda çalışır.
Mikrodalga kullanarak pişirme yönteminin hem günlük yemek pişirmede hem de bebeklere verile biberon sütlerinin ısıtılmasında çeşitli zararlarının olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca, 1991 yılında, Oklahoma’da mikrodalgada ısıtılmış kan verilen bir hasta ölmüştür. Mikrodalga da ısıtılmış kan hastanın kendi kanında değişim yapmış ve sonuçta hastanın ölümüne sebep olmuştur.
Bu da açıkça gösteriyor ki mikrodalga kullanılarak yapılan ısıtma işlemi ısıtılan maddelere zararlı bir şeyler yapmakta. Beden, doğası itibariyle bir elektrokimyasal olduğu için insanın elektrokimyasal işlemlerini zorlayan veya değiştiren bir zorlayıcı güç bedenin fizyolojisinde etkilemektedir. Bu konu Robert O.Becekr’ın kitabı ‘’The Body Electric’’ ve Ellen Surgaman’ın kitabı ‘’Dikkat, Çevrenizdeki Elektrik Sağlığınıza Zaralı Olabilir’’ isimli kitapta detaylı olarak anlatılmıştır
Bilimsel veriler ve gerçekler
1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-
‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler.
Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır.
Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.
Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit edilmiştir.
Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir.
Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna karşılık lenfositler düşmüştür.
Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir.
1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla 10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir.
‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle tanımlamıştır :-
‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan basıncı ortaya çıkar.
Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk, huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları ile ilgili sorunlar ve kanser görülür.
Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar.
Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha azalmasına yol açmaktadır.
Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir
İnsanların mikrodalga fırınların sağladığı rahatlık uğruna sağlıklarından fedakârlık etmeleri mümkün mü? Sovyetler Birliği 1976 yılında mikro dalga fırınların kullanımını neden yasakladı? Mikrodalga fırınları icat eden kimdir ve ne sebeple icat edilmiştir?
Amerikan evlerinin %90 ın da mikrodalga fırınlar yemek hazırlamak için kullanılmaktadı r, çünkü hem kullanımı çok rahat hem de klasik fırınlara kıyasla enerji açısından son derece tasarrufludur. Genelde insanlardaki kanı mikrodalga fırınların hem içinde pişen besinlere hem de bu besinleri tüketen kişilere bir zararı dokunmadığı şeklindedir.
Aşağıda detayları verilen araştırmanın hedefi mikrodalgada pişirmenin doğal ve sağlıklı olmadığını ve insan vücudunda hayal edilemeyecek kadar büyük zararları olduğunu ispatlamaktır.
Mikrodalga fırınlar nasıl çalışır?
Mikrodalgalar da ışın dalgaları veya radyo dalgaları gibi bir çeşit elektromanyetik enerjidir ve elektromanyetik güç veya enerji spektrumunun bir kısmını işgal ederler. Günümüzde, modern teknoloji çağında mikrodalgalar uzun mesafeli telefon sinyallerini, televizyon programlarını ve bilgisayar bilgilerini hem dünya çapında hem de bir uzayda ki bir uyduya yollamak için kullanılırlar. Ancak, bizim bildiğimiz ve de bize hiç yabancı olmayan mikrodalgalar yemek pişirmek için bir enerji kaynağı olarak yaralandığımız mikrodalgalardı r.
Her mikrodalga fırında bir magnetron vardır. Bu bir tüptür ve burada elektronlar hem manyetik hem de elektrik alanlarından etkilenerek 2450Mega Hertz veya 2.45 Giga Hertzlik bir mikrodalga radyasyonu üretirler. İşte bu radyasyon yiyeceklerdeki moleküllerle etkileşim yapar.
Bütün dalgasal enerjiler dalganın her bir döngüsü ile pozitif kutuptan negatife doğru bir değişim yaşarlar. Bu polarite değişimi her saniyede milyonlarca defa meydana gelir. Besin moleküllerinde özellikle su moleküllerinde aynen bir mıknatısta ki kuzey-güney kutbu gibi bir pozitif birde negatif uç vardır.
Ticari fırın modellerinde 1000Wattlık bir elektrik akım vardır. Magnetron denilen tüpten üretilen bu mikrodalgalar fırının içindeki besini bombardımana tabi tutarken kutupsal moleküllerin de aynı frekansta saniyenin milyonda biri bir zamanda dönmelerini sağlarlar.
Bütün bu aktivite yemeğin ısınmasını sağlayan moleküler bir sürtünmedir. Bu alışılmadık ısıtma şekli çevredeki moleküllere zarar verir, onları parçalara ayırır ve deforme eder.
Güneşten gelen mikrodalgalar ise direkt akım (DC) prensiplerine göre fonksiyonları nı yaparlar ve yukarıda bahsedilen sürtünme ısısını üretmezler. Buna karşılık mikrodalgalar AC akım kullanırlar ve sürtünme ısısı meydan getirirler.
Bir mikrodalga fırın ince ve çok keskin bir enerji dalgası üretir ve bu dalga tüm enerji spektrumunda sadece dar bir frekansta bulunur. Fakat güneşten gelen enerji geniş bir frekans spektrumunda çalışır.
Mikrodalga kullanarak pişirme yönteminin hem günlük yemek pişirmede hem de bebeklere verile biberon sütlerinin ısıtılmasında çeşitli zararlarının olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca, 1991 yılında, Oklahoma’da mikrodalgada ısıtılmış kan verilen bir hasta ölmüştür. Mikrodalga da ısıtılmış kan hastanın kendi kanında değişim yapmış ve sonuçta hastanın ölümüne sebep olmuştur.
Bu da açıkça gösteriyor ki mikrodalga kullanılarak yapılan ısıtma işlemi ısıtılan maddelere zararlı bir şeyler yapmakta. Beden, doğası itibariyle bir elektrokimyasal olduğu için insanın elektrokimyasal işlemlerini zorlayan veya değiştiren bir zorlayıcı güç bedenin fizyolojisinde etkilemektedir. Bu konu Robert O.Becekr’ın kitabı ‘’The Body Electric’’ ve Ellen Surgaman’ın kitabı ‘’Dikkat, Çevrenizdeki Elektrik Sağlığınıza Zaralı Olabilir’’ isimli kitapta detaylı olarak anlatılmıştır
Bilimsel veriler ve gerçekler
1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-
‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler.
Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır.
Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.
Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit edilmiştir.
Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir.
Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna karşılık lenfositler düşmüştür.
Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir.
1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla 10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir.
‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle tanımlamıştır :-
‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan basıncı ortaya çıkar.
Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk, huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları ile ilgili sorunlar ve kanser görülür.
Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar.
Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha azalmasına yol açmaktadır.
Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir