- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
İstatistikler, son zamanlarda tüm dünyada, özellikle kadınlar arasında antidepresan ilaç kullanımının hızla arttığını gösteriyor.
Geçtiğimiz 20-30 yılda, antidepresan kullanımı Amerika’da %400 gibi bir artış gösterdi. Ülkemizde ise nerdeyse her 10 kişiden 1’i antidepresan kullanıyor. İsveç’te yapılan bilimsel araştırmanın sonuçları depresyon ve kaygı durumunun tüp bebek yoluyla bebek sahibi olma şansını azalttığını ortaya çıkardı.
ARAŞTIRMA 12 YIL SÜRDÜ
Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, Karolinska Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı tarafından gerçekleştirilen önemli araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:
“Depresyon, kaygı ve antidepresan ilaçlarının tüp bebek sonuçlarına etkisi konusunda yapılan en geniş çalışma olma özelliğine sahip araştırma; 2007 yılından itibaren İsveç’te bir tüp bebek merkezinde tedavi gören 23 binden fazla kadını kapsıyor.
Kadınların %4,4’ü ilk tüp bebek tedavilerini görmeden iki yıl önce depresyon ya da kaygı bozukluğu tanısı almış ve / veya ilk tedaviden 6 ay önce antidepresan kullanımına başlamışlar.
Gebe kalma, düşük yapma ve canlı doğum oranları karşılaştırıldığında, ilk tedavi öncesi herhangi bir depresyon tanısı almamış veya antidepresan kullanmayan kadınlarda gebe kalma ve canlı doğum oranı daha yüksek, düşük oranı daha düşük bulundu.
İlginç olarak, depresyon tanısı konan ama ilaç kullanımını reddeden grupta ise gebelik ve canlı doğum oranları, sağlıklı gruba göre daha düşük. Bu da tedavi edilmeyen depresyon ve kaygı bozukluğunun, tüp bebek tedavisindeki olumsuz etkisini göstermektedir.
DOĞAL YOLDAN ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYACAĞINI ÖĞRENİNCE...
Öncesinde herhangi bir ruhsal sorun yaşamasa da doğal yollardan anne olamadığı için tüp bebek tedavisin gerekli olduğunu öğrenmenin ve buna karar vermenin özellikle kadınlar için yarattığı stress durumu, nerdeyse bir aile bireyini kaybetmenin ya da boşanmanın getirdiği stressle benzer bulundu.
Çevresel ve kişisel özellikler nedeniyle farklılık gösterse de; tedaviyi kabullenme, tedavideki aşamalar, olası komplikasyonlar, aile ve sosyal çevre, işten izin alma zorunluluğu ve maddi imkansızlıklar her çift için stress kaynağı olup depresyona kolayca eğilim yaratabilir.
DOKTOR VE HASTA ARASINDAKİ İLETİŞİM HERŞEYİ ETKİLER
Tüp bebek tedavisi sırasında, tedaviyi yürütecek doktor ve hasta arasındaki iletişim ve güven son derece önemlidir. Bu da ilk karşılaşmada hastaya yeterli zaman ayırmak ve onun endişelerini anlamakla olur. Hasta ve doktor bu zorlu yolculukta aynı taraftadır. Özellikle tedavi seyri ile ilgili yapılan doğru bilgilendirme ve yönlendirme üzerine kurulan sağlıklı bir iletişim, hem doktoru hem de tedaviyi başarıya ulaştıran ana faktördür."
http://www.haber7.com/kadin/haber/2006513-depresyondaki-kadinlar-hamile-kalamiyor
Geçtiğimiz 20-30 yılda, antidepresan kullanımı Amerika’da %400 gibi bir artış gösterdi. Ülkemizde ise nerdeyse her 10 kişiden 1’i antidepresan kullanıyor. İsveç’te yapılan bilimsel araştırmanın sonuçları depresyon ve kaygı durumunun tüp bebek yoluyla bebek sahibi olma şansını azalttığını ortaya çıkardı.
ARAŞTIRMA 12 YIL SÜRDÜ
Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, Karolinska Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı tarafından gerçekleştirilen önemli araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:
“Depresyon, kaygı ve antidepresan ilaçlarının tüp bebek sonuçlarına etkisi konusunda yapılan en geniş çalışma olma özelliğine sahip araştırma; 2007 yılından itibaren İsveç’te bir tüp bebek merkezinde tedavi gören 23 binden fazla kadını kapsıyor.
Kadınların %4,4’ü ilk tüp bebek tedavilerini görmeden iki yıl önce depresyon ya da kaygı bozukluğu tanısı almış ve / veya ilk tedaviden 6 ay önce antidepresan kullanımına başlamışlar.
Gebe kalma, düşük yapma ve canlı doğum oranları karşılaştırıldığında, ilk tedavi öncesi herhangi bir depresyon tanısı almamış veya antidepresan kullanmayan kadınlarda gebe kalma ve canlı doğum oranı daha yüksek, düşük oranı daha düşük bulundu.
İlginç olarak, depresyon tanısı konan ama ilaç kullanımını reddeden grupta ise gebelik ve canlı doğum oranları, sağlıklı gruba göre daha düşük. Bu da tedavi edilmeyen depresyon ve kaygı bozukluğunun, tüp bebek tedavisindeki olumsuz etkisini göstermektedir.
DOĞAL YOLDAN ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYACAĞINI ÖĞRENİNCE...
Öncesinde herhangi bir ruhsal sorun yaşamasa da doğal yollardan anne olamadığı için tüp bebek tedavisin gerekli olduğunu öğrenmenin ve buna karar vermenin özellikle kadınlar için yarattığı stress durumu, nerdeyse bir aile bireyini kaybetmenin ya da boşanmanın getirdiği stressle benzer bulundu.
Çevresel ve kişisel özellikler nedeniyle farklılık gösterse de; tedaviyi kabullenme, tedavideki aşamalar, olası komplikasyonlar, aile ve sosyal çevre, işten izin alma zorunluluğu ve maddi imkansızlıklar her çift için stress kaynağı olup depresyona kolayca eğilim yaratabilir.
DOKTOR VE HASTA ARASINDAKİ İLETİŞİM HERŞEYİ ETKİLER
Tüp bebek tedavisi sırasında, tedaviyi yürütecek doktor ve hasta arasındaki iletişim ve güven son derece önemlidir. Bu da ilk karşılaşmada hastaya yeterli zaman ayırmak ve onun endişelerini anlamakla olur. Hasta ve doktor bu zorlu yolculukta aynı taraftadır. Özellikle tedavi seyri ile ilgili yapılan doğru bilgilendirme ve yönlendirme üzerine kurulan sağlıklı bir iletişim, hem doktoru hem de tedaviyi başarıya ulaştıran ana faktördür."
http://www.haber7.com/kadin/haber/2006513-depresyondaki-kadinlar-hamile-kalamiyor