Ğek
Peki bir şeyi merak ediyorum hiç yorulduğunuz, bunu ben kendim tercih ettim diye kendinize kızdığınız oldu mu kısacası pişmanlık. Benimki bahriye değil sivil o yüzden seferler 4-6 ay arasında sürecek ve sadece bir ay kalacak ben kendime güveniyorum yeter ki o haketsin kendini bozmasın ben her türlü fedakarlık yaparım ama bazen ister istemez öyle düşünceler geliyo acaba ileride der miyim diyorum sonra tekrar gidiyor.
Bu sanırım bende daha çok oluyor. Sevmediğimden değil bazen çok sık kızdığımdan ya da fevriliğimden. Sevgilim 4 aydır beraberken denizci olmaya karar verdi ve ben o gün ayrılmak istedim. 4 aylık bir ilişkiyi bitirmek çok daha kolaydı. o dönemde "sadece sertifikayı alıyorum denize gitmeyeceğim." "bu işi çok yapamam zaten gençken stajımı aradan çıkarayım" "sertifikayı almışken hakkını vermek lazım en azından ikinci çarkçı olayım." "bu işte baş çarkçı olmak lazım." "herkesin ailesi var bunca denizcinin ailesi beklerken sen niye bekleyemeyesin" gibi çıkışlarla beni beklemeye ikna etti. Ve bu arada ilişki ilerlemiş ailemle tanışmış, ben onun ailesiyle tanışmış, ilişki ciddileşmiş ve ben aşık olmuştum. Stajını yaparken gerçekten çok "öküz" davrandığı oluyordu. Gemideki adamlarla pavyona gittiğini bile söyledi ve ben o gece ondan hiç haber alamadım. Telefonu kapandı. Muhtemelen aldatıldım. Ertesi gün haber aldığımdaysa "çok sarhoştum sarjım bitti gemiye nasıl geldiğimizi bile hatırlamıyorum." dedi.
Ben burda ailesi ile ilgilenmeye, onlara çocuklarının eksikliğini elimden geldiğince hissettirmemeye çalışırken onun kimseyi düşünmüyor oluşu beni çok kırdı ve çok yordu. O dönemde kesinlikle pişman olduğumu hatta gemiden indiği anda ayrılmayı planladığımı söyleyebilirim. Babasının rahatsızlığından dolayı havaalanına onu karşılamaya kimse gidemeyecekti bu sebeple yine de yalnız kalmasın diye karşılamaya gittim ve o kadar özlemişim ki her şeyin üstünü kapadım.
Amerika vizesi olmadığı için erken dönmüştü. Ve o dönemde gittiğinde neler yaşadığımı nelerin beni rahatsız ettiğini neyi nasıl yorumladığımı anlattım. Zannediyorum ki orta yolu bulduk. Sadece onu her gördüğümde daha çok tutkuyla bağlanıyorum. Daha çok özlemeye başlıyorum. Sarıldığımda daha büyük sarılıp yokluğunda daha dibe çöküyorum. İlk gittiğinde 1 hafta haber alamadığımda idare edebiliyorken şu anda 3 günden sonra krize girmiş gibi ondan haber almaya ihtiyaç duyuyorum.
Gittiğine asla pişman değil. Şu an babası belki de son günlerini yaşıyor ve hastanede. Yine de hiçbir şeyden pişman değil. "Bu benim işim, yaşanan her şey işimin parçası, sizi özlüyorum ama yine de bu beni işimden vazgeçirmez" gözüyle bakıyor ve eminimki bütün denizcilerde bu algı vardır. Yoksa bu işin uzun soluklu yapılması çok sağlam bir psikoloji gerektiriyor. Babasını yoğun bakıma kaldırdıklarında Libyadaydı ve gemiden çekemeyeceklerini söylediler. Telefonlar çekmiyordu. Bu herkesin kaldırabileceği ya da sabredebileceği bir durum değil. Gerçekten denizcilik çok güçlü bir duygu yapısını gerektiriyor.
Son gidişinde ben de tek başıma uğurladım. Ağlasam da zırlasam da bunu yapmak benim görevim ve kendimi iyi hissetiriyor. Onun o gün bile yanında olmak bana iyi geliyor. Son dakikamıza kadar beraber vakit geçirmiş oluyoruz ve kendimi ailesi, parçası gibi hissediyorum. Yine de bu güçlü duruş tek başına bir hamilelik süreci geçirme ya da tek başına doğurma konusunda devamlılığını getirmeyecek. Ona denizciliğini kabul edebileceğim tek sürenin 3 yıl olduğunu ve 5 yıl sonra çocuk doğurmak istediğimi eğer benden çocuğunun olmasını istiyorsa 3 yıl sonra karaya dönmesini 2 yıl karada birbirimize doymak istediğimi ve devamında çocuk doğurabileceğimi söyledim.
Umarım evdeki hesap gemiye uyar :)