- 18 Ekim 2013
- 16.262
- 32.582
- 598
- 34
2014ün başından bu yana 13 çocuk ölü bulundu. Önceki yıllarda yaşanan çocuk ölümleri de bugünü aratmıyor. Değişmeyen başka bir gerçek ise önlenebilir çocuk ölümlerinde devletin ihmali hiç bitmiyor!
2014 adeta bir kayıp çocuklar yılı Son olarak, Manisa Akhisarda, 4 gün boyunca kayıp olan 9 yaşındaki Umut Zambakın cansız vücudu bir su kuyusunda bulunurken; Adanada kaybolan 6 yaşındaki Gizem Akdenizin de babasının amcasının oğlu tarafından katledildiği ortaya çıktı.
Yılbaşından bu yana, 4 ayda 13 çocuk ölü bulundu. Bunlardan 5ü canice katledildi. Kaçırıldı, tecavüze uğradı, yakıldı ya da boğuldu. 8inin ise bilinmeyen sebeplerle öldüğü anlaşıldı ve cesetlerine ulaşıldı. 4 çocuğun cansız bedeni havuzda ya da su kuyusunda, 3 çocuk dağlık alanda biri ise inşaatta bulundu.
3 YILDA 40 ÇOCUK
Artan çocuk ölümleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslamı da geçtiğimiz hafta basın toplantısı düzenlemeye sevk etti. Bakanın, Annelere çok basit bir şey öğretebilirim. Çocuklara çığlık atmayı öğretmeleri gerekiyor sözleri, hemen ertesi gün olan 1 Mayısta biber gazının çocukları etkilemesi üzerine daha sert biçimde eleştirildi. Bakan Ayşenur İslamın açıklamaları maalesef eğitim şarttan öteye de geçemedi!
Türkiyede söz konusu önlenebilir çocuk ölümleri olduğunda devlet hep sınıfta kalıyor. Yapılan araştırmalara göre son 3 yılda yaklaşık 40 çocuk, ihmal ve çok kolay önlenebilecek sebeplerden dolayı yaşamını yitirdi.
Bunlar arasında, kapıya sıkışma, elektrik çarpması, kuyuya düşme, üzerine lavabo ya da kapı düşmesi ve yangın gibi önlenebilecek sebepler bulunuyor.
BİR HİÇ YÜZÜNDEN
Basit görünen bu ölümlerin en azından bir kısmını hatırlamakta fayda var 2012 yılında Karamürsel'de, işitme engelliler yatılı okulunda okuyan Yunus Eser, topu yandaki yükseköğrenim yurdunun bahçesine kaçtı. Onu almak isterken elektrik akımına kapılarak öldü. 4 yıl önce Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulunun ana sınıfına giderken, okul tuvaletinde lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz da devletin ihmalinin kurbanlarından birisi oldu. Efenin davası, geçtiğimiz günlerde karara bağlandı. Okul müdürü Mustafa Katırcılar 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılırken, taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya ve taşeron firmanın mühendisi Murat Kılıç 2 yıl 6şar ay hapis cezası aldı.
MEBin yapacağı denetimi bir dernek yapıyor
Özellikle son yıllarda adeta inşaat şantiyesine dönen ülkemizde, okullar da bundan nasibini alıyor. Eski ve tehlikeli olduğu tespit edilen okullar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Ancak pek çok okul eskisine göre daha tehlikeli olabilir. Zira artık işin içinde taşeron var! Çalışma standartları denetlenmeyen taşeron müteahhit firmaları sokularak, okul inşaatları, kolay para kazanma mekanı haline getirildi.
Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği (Gündem Çocuk) Yönetim Kurulu üyelerinden Mehmet Onur Yılmaz, yaşadığımız bu durum için Son yıllarda yoğun ihtiyaç nedeniyle, hızlı bir okullaşma süreci yaşadık. Fiziksel güvenlik açısından standartlar görmezden gelindi. Sadece bir çatı, dört duvar eğitim için yeterli diye düşündük diyor. Yılmaz, bugüne kadar sadece Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde binalarla ilgili genel kuralların yazıldığını söylüyor.
Bu konuda bir takım girişimler de yok değil. Gündem Çocuk Derneği ile MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü arasında 1 Kasım 2013'te Okullarda Fiziksel Güvenlik Standartları Protokolü imzalandı. Buna göre yurt dışındaki başarılı denetim sistemleri örnek alınarak öncelikle Ankara ve Eskişehirde belirlenen pilot okullarda denetimler yapılacak ve ardından yaygınlaştırılacak. Ancak burada dikkat çekici olan, MEBin yapmakla yükümlü olduğu ve çocuklar açısından hayati önem taşıyan bu denetimlerin, bir dernek tarafından dayatılması ve hayata geçirilmeye çalışılması.
İŞ KAZALARI ADETA TEŞViK EDiLDİ
En temel insan hakkı olan yaşam hakkı, çocukların ellerinden sadece okullarda alınmıyor. Gündem Çocuk Derneğinin son 2 yılda yaptığı araştırmalara göre toplam 1242 çocuk ya doğrudan devletin bu hakkı ihlal etmesi ya da ihlali önlemek için gerekli tedbirleri almaması sonucu hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden çocuklardan 79u, kara mayını ve askeri mühimmat, silahlı çatışmalar, yargısız infazlar ve sağlık, eğitim, bakım hizmeti veren kamu görevlilerinin ihmali nedeniyle, yani doğrudan devlet eliyle öldü!
YAŞAM HAKLARI İHLAL EDİLDİ
Geri kalan çocuklar ise devletin gereken tedbirleri almaması yüzünden yaşamlarını yitirdiler. Bu ihmaller arasında zehirlenmeler, ev kazaları, trafik kazaları, yangınlar ve elektrik çarpmaları sonucu ortaya çıkan ölümler yer alırken; ikinci sırada iş cinayetleri yer alıyor.
4+4+4 ÇALIŞAN ÇOCUK SAYISINI ARTIRDI
Buna göre son iki yılda 126 çocuk, iş kazalarına kurban gitti. Bu sayının 2012 yılında 38 iken, 2013 yılında 89a çıkması da devletin bu konudaki yetersizliğini gözler önüne seriyor. Özellikle 4+4+4 eğitim sistemiyle, çocukların yasal olarak ortaokuldan sonra çalışabilir hale gelmesi, gençlerin çalışmasına ilişkin yönetmeliğin değiştirilerek 18 yaşına kadar olan çocuklar ağır işlerde çalışamaz ifadesinin kaldırılması, devletin çocuk işçiliği önlemeyi değil aksine teşvik ettiğini gösteriyor.
ÖDÜL GİBİ CEZALAR VERİLİYOR
13 yaşındaki Ahmet Yıldız, 14 Mart 2013 tarihinde Adanada kaçak bir şekilde çalıştığı işyerinde baskı makinesine sıkışarak yaşamını kaybetmişti. Açılan dava karara bağlandı: İşveren Ali Koç, taksirle öldürme suçundan 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza çeşitli gerekçelerle 4 yıl 2 aylık hapis cezasına indirildi. Ardından yine çeşitli gerekçelerle günlük 20 TL üzerinden 30 bin 040 TL adli para cezasına çevrildi. Üstelik işveren Ali Koç bu cezayı 24 aylık taksitler halinde ödeyecek.
DEVLETİN GÖZÜ ÖNÜNDE
Çocuğun yaşam hakkını sağlamak ve korumakla yükümlü olan devletin görevi, çocuğu sadece kendi ihlal ve ihmallerinden korumak değil. Ülkemizde pek çok çocuk, töre cinayeti, çocuk gelin ya da aile içi şiddet gibi olgular sebebiyle kendi ailesi tarafından öldürülüyor.
22 Şubat 2012de Çorumda babası tarafından dövülen 1 yaşındaki Ali B. tedavisi bittikten sonra taburcu edildi. Devlet gözetimine alınması gerekirken eve gönderilen Ali, taburcu edildikten bir hafta sonra babası tarafından tekrar dövüldü ve hastaneye götürülürken yolda öldü.
Ali, devlet himayesine alınsaydı da benzer bir son ile karşılaşabilirdi. Zira devlet gözetiminde bulunan çocukların da başlarına benzer kazalar geliyor. 3 Eylül 2013 tarihinde Antalyanın Kepez ilçesinde Selimiye Öğrenci Yetiştirme Yurdunda kalan 12 yaşındaki Mustafa Özdemir su içmek için gittiği buzdolabının önündeki su birikintisine bastı. Özdemir, sudaki elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.
Savaştan kaçtılar yangında öldüler
Suriyede yaşanan iç savaş sebebi ile Türkiyeye göç eden mültecilerin amacı, risk altında olan yaşamlarını garanti altına almaktı. Ancak Suriyeli çocukları savaştan koruma görevi üstlenen devlet, bu korunmasız çocukları yangın gibi önlenebilir bir felaketten koruyamadı. 2 Kasım 2012de Hatayın Yayladağı ilçesindeki Suriyeli sığınmacıların kaldığı çadır kentte çıkan yangında bir çocuk dumandan zehirlenerek öldü. Hemen ardından ise 24 Aralıkta, Şanlıurfanın Ceylanpınar ilçesinde Telhamut Çadır Kentinde bir çadırda çıkan yangında 4 kardeşiyle birlikte yaralanan 2 yaşındaki Mahmut Abdullah hayatını kaybetti.
Yargı sapıkları koruyor çocukları değil
Bakanımızın, Çocuklar çığlık atsın açıklamasını çok yadırgadım. Önce çocuğu koruyacaksın. Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul edeli 20 yıl oldu. Önce çocuğun yaşam hakkı geliyor. Bu hakların neler olduğunu, ebeveyne, öğretmene, hâkime, savcıya ve avukata öğretmeliydiniz, bakanlık olarak.
Çocuklar o kadar saflar ki çoğu kez güvendikleri kişiler tarafından kandırılıp götürülüyor. Bu saflığı düşünürsek, Çocuklar çığlık atsın demenin geçerliliği yok. Anne ve babalar da çocuklarına Senin vücudunda bazı yerler özeldir. Buraya kimse dokunamaz diyecek. Çocuk, korkarak değil, güven içinde Ben annemden izin almalıyım diyecek. Bunları öğretmedik.
Türkiyede yargı da sanıkları ve sapıkları koruyor, çocukları değil. Cinsel istismarda, Kızlık zarı bozulmadı diye bir indirim yok; ama en üst mahkeme bile sebepsiz yere böyle bir indirime gidiyor. Çocuğun ruh sağlığı bozulmuşsa en az 15 yıl ceza verilir. Nasıl 3 yıl ceza veriyorsunuz?
SEDEF TEKFİDAN - BUGÜN GAZETESİ
2014 adeta bir kayıp çocuklar yılı Son olarak, Manisa Akhisarda, 4 gün boyunca kayıp olan 9 yaşındaki Umut Zambakın cansız vücudu bir su kuyusunda bulunurken; Adanada kaybolan 6 yaşındaki Gizem Akdenizin de babasının amcasının oğlu tarafından katledildiği ortaya çıktı.
Yılbaşından bu yana, 4 ayda 13 çocuk ölü bulundu. Bunlardan 5ü canice katledildi. Kaçırıldı, tecavüze uğradı, yakıldı ya da boğuldu. 8inin ise bilinmeyen sebeplerle öldüğü anlaşıldı ve cesetlerine ulaşıldı. 4 çocuğun cansız bedeni havuzda ya da su kuyusunda, 3 çocuk dağlık alanda biri ise inşaatta bulundu.
3 YILDA 40 ÇOCUK
Artan çocuk ölümleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslamı da geçtiğimiz hafta basın toplantısı düzenlemeye sevk etti. Bakanın, Annelere çok basit bir şey öğretebilirim. Çocuklara çığlık atmayı öğretmeleri gerekiyor sözleri, hemen ertesi gün olan 1 Mayısta biber gazının çocukları etkilemesi üzerine daha sert biçimde eleştirildi. Bakan Ayşenur İslamın açıklamaları maalesef eğitim şarttan öteye de geçemedi!
Türkiyede söz konusu önlenebilir çocuk ölümleri olduğunda devlet hep sınıfta kalıyor. Yapılan araştırmalara göre son 3 yılda yaklaşık 40 çocuk, ihmal ve çok kolay önlenebilecek sebeplerden dolayı yaşamını yitirdi.
Bunlar arasında, kapıya sıkışma, elektrik çarpması, kuyuya düşme, üzerine lavabo ya da kapı düşmesi ve yangın gibi önlenebilecek sebepler bulunuyor.
BİR HİÇ YÜZÜNDEN
Basit görünen bu ölümlerin en azından bir kısmını hatırlamakta fayda var 2012 yılında Karamürsel'de, işitme engelliler yatılı okulunda okuyan Yunus Eser, topu yandaki yükseköğrenim yurdunun bahçesine kaçtı. Onu almak isterken elektrik akımına kapılarak öldü. 4 yıl önce Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulunun ana sınıfına giderken, okul tuvaletinde lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz da devletin ihmalinin kurbanlarından birisi oldu. Efenin davası, geçtiğimiz günlerde karara bağlandı. Okul müdürü Mustafa Katırcılar 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılırken, taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya ve taşeron firmanın mühendisi Murat Kılıç 2 yıl 6şar ay hapis cezası aldı.
MEBin yapacağı denetimi bir dernek yapıyor
Özellikle son yıllarda adeta inşaat şantiyesine dönen ülkemizde, okullar da bundan nasibini alıyor. Eski ve tehlikeli olduğu tespit edilen okullar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Ancak pek çok okul eskisine göre daha tehlikeli olabilir. Zira artık işin içinde taşeron var! Çalışma standartları denetlenmeyen taşeron müteahhit firmaları sokularak, okul inşaatları, kolay para kazanma mekanı haline getirildi.
Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği (Gündem Çocuk) Yönetim Kurulu üyelerinden Mehmet Onur Yılmaz, yaşadığımız bu durum için Son yıllarda yoğun ihtiyaç nedeniyle, hızlı bir okullaşma süreci yaşadık. Fiziksel güvenlik açısından standartlar görmezden gelindi. Sadece bir çatı, dört duvar eğitim için yeterli diye düşündük diyor. Yılmaz, bugüne kadar sadece Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde binalarla ilgili genel kuralların yazıldığını söylüyor.
Bu konuda bir takım girişimler de yok değil. Gündem Çocuk Derneği ile MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü arasında 1 Kasım 2013'te Okullarda Fiziksel Güvenlik Standartları Protokolü imzalandı. Buna göre yurt dışındaki başarılı denetim sistemleri örnek alınarak öncelikle Ankara ve Eskişehirde belirlenen pilot okullarda denetimler yapılacak ve ardından yaygınlaştırılacak. Ancak burada dikkat çekici olan, MEBin yapmakla yükümlü olduğu ve çocuklar açısından hayati önem taşıyan bu denetimlerin, bir dernek tarafından dayatılması ve hayata geçirilmeye çalışılması.
İŞ KAZALARI ADETA TEŞViK EDiLDİ
En temel insan hakkı olan yaşam hakkı, çocukların ellerinden sadece okullarda alınmıyor. Gündem Çocuk Derneğinin son 2 yılda yaptığı araştırmalara göre toplam 1242 çocuk ya doğrudan devletin bu hakkı ihlal etmesi ya da ihlali önlemek için gerekli tedbirleri almaması sonucu hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden çocuklardan 79u, kara mayını ve askeri mühimmat, silahlı çatışmalar, yargısız infazlar ve sağlık, eğitim, bakım hizmeti veren kamu görevlilerinin ihmali nedeniyle, yani doğrudan devlet eliyle öldü!
YAŞAM HAKLARI İHLAL EDİLDİ
Geri kalan çocuklar ise devletin gereken tedbirleri almaması yüzünden yaşamlarını yitirdiler. Bu ihmaller arasında zehirlenmeler, ev kazaları, trafik kazaları, yangınlar ve elektrik çarpmaları sonucu ortaya çıkan ölümler yer alırken; ikinci sırada iş cinayetleri yer alıyor.
4+4+4 ÇALIŞAN ÇOCUK SAYISINI ARTIRDI
Buna göre son iki yılda 126 çocuk, iş kazalarına kurban gitti. Bu sayının 2012 yılında 38 iken, 2013 yılında 89a çıkması da devletin bu konudaki yetersizliğini gözler önüne seriyor. Özellikle 4+4+4 eğitim sistemiyle, çocukların yasal olarak ortaokuldan sonra çalışabilir hale gelmesi, gençlerin çalışmasına ilişkin yönetmeliğin değiştirilerek 18 yaşına kadar olan çocuklar ağır işlerde çalışamaz ifadesinin kaldırılması, devletin çocuk işçiliği önlemeyi değil aksine teşvik ettiğini gösteriyor.
ÖDÜL GİBİ CEZALAR VERİLİYOR
13 yaşındaki Ahmet Yıldız, 14 Mart 2013 tarihinde Adanada kaçak bir şekilde çalıştığı işyerinde baskı makinesine sıkışarak yaşamını kaybetmişti. Açılan dava karara bağlandı: İşveren Ali Koç, taksirle öldürme suçundan 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza çeşitli gerekçelerle 4 yıl 2 aylık hapis cezasına indirildi. Ardından yine çeşitli gerekçelerle günlük 20 TL üzerinden 30 bin 040 TL adli para cezasına çevrildi. Üstelik işveren Ali Koç bu cezayı 24 aylık taksitler halinde ödeyecek.
DEVLETİN GÖZÜ ÖNÜNDE
Çocuğun yaşam hakkını sağlamak ve korumakla yükümlü olan devletin görevi, çocuğu sadece kendi ihlal ve ihmallerinden korumak değil. Ülkemizde pek çok çocuk, töre cinayeti, çocuk gelin ya da aile içi şiddet gibi olgular sebebiyle kendi ailesi tarafından öldürülüyor.
22 Şubat 2012de Çorumda babası tarafından dövülen 1 yaşındaki Ali B. tedavisi bittikten sonra taburcu edildi. Devlet gözetimine alınması gerekirken eve gönderilen Ali, taburcu edildikten bir hafta sonra babası tarafından tekrar dövüldü ve hastaneye götürülürken yolda öldü.
Ali, devlet himayesine alınsaydı da benzer bir son ile karşılaşabilirdi. Zira devlet gözetiminde bulunan çocukların da başlarına benzer kazalar geliyor. 3 Eylül 2013 tarihinde Antalyanın Kepez ilçesinde Selimiye Öğrenci Yetiştirme Yurdunda kalan 12 yaşındaki Mustafa Özdemir su içmek için gittiği buzdolabının önündeki su birikintisine bastı. Özdemir, sudaki elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.
Savaştan kaçtılar yangında öldüler
Suriyede yaşanan iç savaş sebebi ile Türkiyeye göç eden mültecilerin amacı, risk altında olan yaşamlarını garanti altına almaktı. Ancak Suriyeli çocukları savaştan koruma görevi üstlenen devlet, bu korunmasız çocukları yangın gibi önlenebilir bir felaketten koruyamadı. 2 Kasım 2012de Hatayın Yayladağı ilçesindeki Suriyeli sığınmacıların kaldığı çadır kentte çıkan yangında bir çocuk dumandan zehirlenerek öldü. Hemen ardından ise 24 Aralıkta, Şanlıurfanın Ceylanpınar ilçesinde Telhamut Çadır Kentinde bir çadırda çıkan yangında 4 kardeşiyle birlikte yaralanan 2 yaşındaki Mahmut Abdullah hayatını kaybetti.
Yargı sapıkları koruyor çocukları değil
Bakanımızın, Çocuklar çığlık atsın açıklamasını çok yadırgadım. Önce çocuğu koruyacaksın. Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul edeli 20 yıl oldu. Önce çocuğun yaşam hakkı geliyor. Bu hakların neler olduğunu, ebeveyne, öğretmene, hâkime, savcıya ve avukata öğretmeliydiniz, bakanlık olarak.
Çocuklar o kadar saflar ki çoğu kez güvendikleri kişiler tarafından kandırılıp götürülüyor. Bu saflığı düşünürsek, Çocuklar çığlık atsın demenin geçerliliği yok. Anne ve babalar da çocuklarına Senin vücudunda bazı yerler özeldir. Buraya kimse dokunamaz diyecek. Çocuk, korkarak değil, güven içinde Ben annemden izin almalıyım diyecek. Bunları öğretmedik.
Türkiyede yargı da sanıkları ve sapıkları koruyor, çocukları değil. Cinsel istismarda, Kızlık zarı bozulmadı diye bir indirim yok; ama en üst mahkeme bile sebepsiz yere böyle bir indirime gidiyor. Çocuğun ruh sağlığı bozulmuşsa en az 15 yıl ceza verilir. Nasıl 3 yıl ceza veriyorsunuz?
SEDEF TEKFİDAN - BUGÜN GAZETESİ