- 17 Ekim 2007
- 492
- 3
Kurtarıcı meleğim
İnsan büyüdükçe vazifeleri de büyür. Yaptığı işler, öğrenmesi gereken bilgiler, omuzlarına yüklenen sorumluluklar daha da fazlalaşır. Ama bazen tembel olmak ister insanın canı. Öyle boş boş oturmak, hiçbir işe el sürmemek ne güzel diye düşünür.
İşte Merve böyle diyenlerden biriydi. Her işini oturarak nasıl yapacağını düşünür, bulursa sevincine diyecek olmazdı. Eğer bulamazsa, o işe elini bile sürmezdi. İşte bundan dolayı çoğu zaman annesini çileden çıkarırdı.
Evdeki işlerde annesine yardım etmediği gibi kendi odasını toplamaz, yatağını düzeltmez, üç gün önce giydiği kıyafetler bile ortalıkta olurdu. Bu dağınıklık onu her yönden etkilerdi.
O gün evlerine misafir gelecekti. Annesi akşamdan odasını toplamasını tembihlemişti. Ama bu ikaz her zaman olduğu gibi Merve�nin bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı.
Sabah olduğunda ise hiçbir denileni hatırlamıyordu. Pişen böreklerin kokusu burnuna kadar geldiğinde o mis gibi kokuyu içine çekti.
�İşte ben buna bayılıyorum� diyerek mutfakta harıl harıl pasta börek yapan annesinin yanına gitti.
�Ooo annelerin en güzeli. Kolay gelsin. Ne yapıyorsun?�
�Sağol yavrum. Odanı toplamadıysan lütfen topla. Sonra unutuyorsun. Hadi kızım benim.�
�Tamam sen toplanmış say. İlk önce kahvaltımı yapayım. Sonra da şu mis gibi kokan böreklerden atıştırayım... Merak etme misafirler gelmeden toplarım.�Merve bir yandan yiyor, diğer yandan da konuşuyordu. Ah bir de konuştuğu kadar iş yapsaydı. En azından zavallı annesini bu kadar yıpratmazdı.
�Anne biliyor musun, bir makine icat edeceğim. Ve onu bütün işlerini oturduğun yerden yapacağın şekilde ayarlayacağım.�
�O kadar uğraşacağına evine bir hizmetçi al. Olsun bitsin.�
�Yok anne. O zaman ne derler daha kendi evinin işini bile yapamıyor. Aslında en iyisi senin dediğin. Ama milletin ağzı torba değil ki büzesin.�
�O zaman makineyi icat ettikten sonra obeziteyi de oturduğun yerden giderecek bir buluş daha yapman lazım. Değilse hareketsizlikten yağ bağlayıp vücudunu iflâs ettirirsin.�
�Aaa haklısın anne ya. Bak ben bunu hiç düşünemedim.�
�Sen odanı toplamadın daha. Hadi yeter bu kadar gevezelik. Ne olursun kızım. Bana yardımcı olmanı istiyorum.�
�Tamam, şu yaptığının nasıl olacağına bakayım, toplarım.�
Merve şimdi sonra derken odasını toplamamıştı. Nasıl olsa girilmez diye düşündüğü için rahattı. Ama hiçbir şey umduğu gibi olmamıştı. Gelen misafirler arasında yaşıtı olan bir kız vardı ve onunla tanışmak için odasına geçmelerini söylemişti annesi. O zaman hatırlamıştı odasını toplamadığını.
Ne yapacağını bilememişti. Hemen gidip toplamaya çalışsa yapamazdı çünkü kız, annesinin söylediğini duyduktan sonra ayağa kalkmıştı. Salonla odasının arasındaki o kısa mesafe Merve için kilometrelerce yol olmuştu sanki. �Kimse girmez� dediği odasına gelen misafiri kendisi götürüyordu. Bunun utancı ona ömür boyu yeterdi.
Kapısının kulpuna elini zor götürdü. Başını yerden kaldıramıyordu. Sıkıntıdan bütün bedeni buz kesmişti. Daha şimdiden kendisini yerin bin kat dibine inmiş gibi hissediyordu. Ah keşke müsait olan başka bir oda olsaydı da orada otursalardı.
�Ah� dedi içinden �Keşke annem dediği zaman kalkıp toplasaydım. Yatağımı bile düzeltmemiştim. Masamın üstü darmadağındı. Çoraplarımın her biri bir yerdeydi. Uff ya resmen rezil olacağım�
Merve oda kapısının kulpunu yavaş yavaş indirdi. Gözlerini sımsıkı kapattı. İçinden, bundan sonra yapması gerekenleri zamanında yapacağına dair sözler verip verip duruyordu. Ağır ağır kapıyı açtı.
�İşte şimdi hepten bittim� dedi sessizce. Kafasını zoraki yerden kaldırıp odaya pişmanlıkla baktı. Baktı ve kalakaldı. Misafir kız gayet rahat bir şekilde odaya girip kanepeye oturdu. Ama Merve hâlâ kapının önündeydi ve odaya şaşkın şaşkın bakıyordu.
�Burası benim odam mı? İyi de ben odamı toplamamıştım ki.�
Biraz sevinç ve biraz da mahcuplukla kızın yanına oturdu. O zaman anlamıştı kimin topladığını. Tabii ki annesi... Zaten annesi onu hep kurtarırdı. Ne zaman bir şey olsa ve kendisini sıkıntıda hissetse imdadına yetişirdi.
Merve duygulanmıştı. Çünkü çok büyük sıkıntı yaşamıştı. Ama annesi gene kurtarıcı meleği olmuştu. Birden ayağa kalktı. Mutfağa gidecekti.
Çünkü annesine teşekkür etmek için daha fazla bekleyemeyecekti.
İnsan büyüdükçe vazifeleri de büyür. Yaptığı işler, öğrenmesi gereken bilgiler, omuzlarına yüklenen sorumluluklar daha da fazlalaşır. Ama bazen tembel olmak ister insanın canı. Öyle boş boş oturmak, hiçbir işe el sürmemek ne güzel diye düşünür.
İşte Merve böyle diyenlerden biriydi. Her işini oturarak nasıl yapacağını düşünür, bulursa sevincine diyecek olmazdı. Eğer bulamazsa, o işe elini bile sürmezdi. İşte bundan dolayı çoğu zaman annesini çileden çıkarırdı.
Evdeki işlerde annesine yardım etmediği gibi kendi odasını toplamaz, yatağını düzeltmez, üç gün önce giydiği kıyafetler bile ortalıkta olurdu. Bu dağınıklık onu her yönden etkilerdi.
O gün evlerine misafir gelecekti. Annesi akşamdan odasını toplamasını tembihlemişti. Ama bu ikaz her zaman olduğu gibi Merve�nin bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı.
Sabah olduğunda ise hiçbir denileni hatırlamıyordu. Pişen böreklerin kokusu burnuna kadar geldiğinde o mis gibi kokuyu içine çekti.
�İşte ben buna bayılıyorum� diyerek mutfakta harıl harıl pasta börek yapan annesinin yanına gitti.
�Ooo annelerin en güzeli. Kolay gelsin. Ne yapıyorsun?�
�Sağol yavrum. Odanı toplamadıysan lütfen topla. Sonra unutuyorsun. Hadi kızım benim.�
�Tamam sen toplanmış say. İlk önce kahvaltımı yapayım. Sonra da şu mis gibi kokan böreklerden atıştırayım... Merak etme misafirler gelmeden toplarım.�Merve bir yandan yiyor, diğer yandan da konuşuyordu. Ah bir de konuştuğu kadar iş yapsaydı. En azından zavallı annesini bu kadar yıpratmazdı.
�Anne biliyor musun, bir makine icat edeceğim. Ve onu bütün işlerini oturduğun yerden yapacağın şekilde ayarlayacağım.�
�O kadar uğraşacağına evine bir hizmetçi al. Olsun bitsin.�
�Yok anne. O zaman ne derler daha kendi evinin işini bile yapamıyor. Aslında en iyisi senin dediğin. Ama milletin ağzı torba değil ki büzesin.�
�O zaman makineyi icat ettikten sonra obeziteyi de oturduğun yerden giderecek bir buluş daha yapman lazım. Değilse hareketsizlikten yağ bağlayıp vücudunu iflâs ettirirsin.�
�Aaa haklısın anne ya. Bak ben bunu hiç düşünemedim.�
�Sen odanı toplamadın daha. Hadi yeter bu kadar gevezelik. Ne olursun kızım. Bana yardımcı olmanı istiyorum.�
�Tamam, şu yaptığının nasıl olacağına bakayım, toplarım.�
Merve şimdi sonra derken odasını toplamamıştı. Nasıl olsa girilmez diye düşündüğü için rahattı. Ama hiçbir şey umduğu gibi olmamıştı. Gelen misafirler arasında yaşıtı olan bir kız vardı ve onunla tanışmak için odasına geçmelerini söylemişti annesi. O zaman hatırlamıştı odasını toplamadığını.
Ne yapacağını bilememişti. Hemen gidip toplamaya çalışsa yapamazdı çünkü kız, annesinin söylediğini duyduktan sonra ayağa kalkmıştı. Salonla odasının arasındaki o kısa mesafe Merve için kilometrelerce yol olmuştu sanki. �Kimse girmez� dediği odasına gelen misafiri kendisi götürüyordu. Bunun utancı ona ömür boyu yeterdi.
Kapısının kulpuna elini zor götürdü. Başını yerden kaldıramıyordu. Sıkıntıdan bütün bedeni buz kesmişti. Daha şimdiden kendisini yerin bin kat dibine inmiş gibi hissediyordu. Ah keşke müsait olan başka bir oda olsaydı da orada otursalardı.
�Ah� dedi içinden �Keşke annem dediği zaman kalkıp toplasaydım. Yatağımı bile düzeltmemiştim. Masamın üstü darmadağındı. Çoraplarımın her biri bir yerdeydi. Uff ya resmen rezil olacağım�
Merve oda kapısının kulpunu yavaş yavaş indirdi. Gözlerini sımsıkı kapattı. İçinden, bundan sonra yapması gerekenleri zamanında yapacağına dair sözler verip verip duruyordu. Ağır ağır kapıyı açtı.
�İşte şimdi hepten bittim� dedi sessizce. Kafasını zoraki yerden kaldırıp odaya pişmanlıkla baktı. Baktı ve kalakaldı. Misafir kız gayet rahat bir şekilde odaya girip kanepeye oturdu. Ama Merve hâlâ kapının önündeydi ve odaya şaşkın şaşkın bakıyordu.
�Burası benim odam mı? İyi de ben odamı toplamamıştım ki.�
Biraz sevinç ve biraz da mahcuplukla kızın yanına oturdu. O zaman anlamıştı kimin topladığını. Tabii ki annesi... Zaten annesi onu hep kurtarırdı. Ne zaman bir şey olsa ve kendisini sıkıntıda hissetse imdadına yetişirdi.
Merve duygulanmıştı. Çünkü çok büyük sıkıntı yaşamıştı. Ama annesi gene kurtarıcı meleği olmuştu. Birden ayağa kalktı. Mutfağa gidecekti.
Çünkü annesine teşekkür etmek için daha fazla bekleyemeyecekti.