"Ne sıklıkta cinsel ilişkide bulunmalıyız", "İyi bir çiftin ideal cinsel ilişki sıklığı ne olmalıdır" gibi sorular birçok insanın kafasını kurcalar. Ne yazık ki pek çoğumuz bu sorunun tek bir doğru yanıtı olduğunu düşünür ve onu bulmaya çalışırız. Oysa insanların pek çok özelliği birbirinden çok farklı olabildiği gibi, ne sıklıkta cinsel istek duyduğu ve bununla bağlantılı olarak ne sıklıkta cinsel etkinliklere girişmek istediği de çok farklı olabilir. Her kadının, her erkeğin cinselliğe ilgisi de, cinsel etkinlik gereksinimi de farklı olacaktır. Aynı birey için de yaşamının farklı dönemlerinde, kişiye, ilişkiye ve ortama ilişkin birçok etkene göre değişiklikler olacaktır. Cinselliğin birçok alanında olduğu gibi, istenen cinsel ilişki sıklığı için de standartlardan söz etmek uygun değildir.
Çeşitli ülkelerde yapılan tarama çalışmalarında, cinsel yaşamlarını sorunsuz kabul eden gönüllü çiftlerin ortalama olarak haftada iki kez cinsel ilişkide bulunmak istedikleri görülmüştür. Cinsellikle ilgili araştırmalara gönüllü olarak denekliği kabul eden bireylerin, çiftlerin, toplumu ne oranda temsil ettiği çok tartışmalıdır. Ayrıca bu deneklerin ne kadar gerçekten yaşadıklarını, ne kadar olması gerektiğini düşündükleri standartları ifade ettiklerini bilmek de mümkün değildir.
Araştırmalar belli bir zaman kesitindeki durumu ölçmeye yöneliktir, aynı kişilerin yaşamlarının farklı dönemlerinde gösterdiği değişimler ister istemez gözden kaçmaktadır. İnsan yaşamına ilişkin konularda, ortalama değerler toplumun 'normal'i olarak değil, toplumdaki insanların çoğunluğunun taşıdığı özellikler olarak düşünülmelidir. Aynı toplumda bu ortalama değerlerin dışında kalan, birçok 'normal' kişi bulunacaktır.
Birçok konuda olduğu gibi, cinsellik alanında da ortalama değerlerin saptanması, tanı sistemlerinin geliştirilebilmesi için elbette gereklidir. Cinsel yaşamlarında doyumlu olan çiftlerin, cinsel ilişki sıklığı, tek bir standart belirlemekten çok daha esnek bir şekilde yorumlanmaktadır.
Birçok tanı sistemi, ancak iki haftada birden daha seyrek cinsel ilişki kurmayı sorun kabul etmektedir. Buradan da görülebileceği gibi, 'normal' kabul edilen alanın sınırı çok geniştir ve çoğu kişi, yaşamlarının uygun dönemlerinde bu alanın içinde yer alabilir.
Oysa birçok kişi kendi cinsel ilişki sıklığı ile ilgili sorun yaşamaktadır. Birçok kişi, kendisinin de cinsel eşinin de cinsel isteğine ve yaşam koşullarına bakmaksızın, doğru ya da gerekli olduğuna inandığı bir sıklıkta cinsel ilişki kurmak gerektiğini düşünmekte ve bu gerçekleşmediğinde cinsel yaşamını doyumsuz bulmaktadır.
Kişinin gerekli bulduğu cinsel ilişki sıklığı, günde birkaç kere de olabilir, senede bir kere de.
Aynı kişi için yaşamın çeşitli dönemlerinde, büyük değişiklikler görülmesi de çok doğaldır. Yeni aşık olduğumuz bir dönem ile, iş sorunlarımızın yoğunlaştığı ya da ciddi bir hastalık durumunun söz konusu olduğu dönemlerde aynı sıklıkta cinsel istek duymaz ve cinsel ilişkide bulunmak istemeyiz.
Kafamızdaki standartlar ile kendi bedenimizin gereksinimleri her zaman aynı olmayacaktır. Kendi isteğimiz kafamızdaki standartla aynı olduğunda da bu her zaman gerçekleşmez, en azından cinsel eşimiz için durum aynı olmayabilir. Cinsel eşlerden biri her gün, diğeri ayda bir kere cinsel ilişkide bulunmak istiyorsa, bu çift için sıklık doyumsuzluğu söz konusudur.
İstenen cinsel ilişki sıklığında uyuşamama, çift için önemli bir cinsel sorun kaynağıdır. Ancak her zaman bu sorunun altında gerçek bir cinsel işlev bozukluğu bulunması gerekmez. Bazen gerçekten eşlerden birinde düşük cinsel istek gibi bir cinsel işlev bozukluğu söz konusudur ve cinsel tedavi gerekir. Ama çoğunlukla bu sorun, genel ve cinsel iletişim temelinde, çiftin her birinin değerlerinden farklı ortak bir noktada anlaşması ile çözümlenir.