2009 Newsweek-Karayılan görüşmesinden bir parça
Newsweek Türkiye: Kürt sorununun çözümü için tarihi bir fırsatın yakalandığını düşünüyor musunuz?
Karayılan: "İyi şeyler olacak' ifadesi umuttur. Olumsuzluklara rağmen, koşullar gerçekten fırsat var. Sorunun şimdiye kadar çözülememesinin en büyük nedeni dış koşulların müsait olmamasıydı. Dünyada bilinen uluslararası sermeye güçlerin tutumları, çözümsüzlük politikalarını cesaretlendiriyordu. Fakat makul olabilecek çözüm formülüyle gündem oluşturarak çözümsüzlük politikalarını arkaya attık. Geçmişte de ateşkesler ilan ettik, barış çağrıları yaptık. O zamanlar zayıflığımıza yorumlanarak dikkate alınmadı. Son iki yılda barış çağrılarımızı Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alarak tekrarlıyoruz.
çözüm konusundaki beklenti ve önerilerinizi nelerdir?
Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde Kürt sorunun demokratik özerklikle çözülebileceğini düşünüyoruz. Demokratik özerklik örnekleri; Brüksel, Belçika ve İspanya'dır. Kürt halkının eşit, özgür koşullarda, kendi kültürel ve kimliksel gerçekliğini yaşayabilecek koşulların olmasını istiyoruz. Bir takım yasaların hazırlanması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine ve kendi yapısındaki sorunlarını kendi kendine çözebilecek bir idari düzenlemenin yapılmasını arzu ediyoruz. Bu amaçla hataları gideren, iki toplumun birbirini kabulüne dayanan ve saygı temelinde bütünleşen, kaynaştıran bir özellik taşıyan toplumsal uzlaşma projesi imzalanabilir. Türkiye'nin bizi affettiğini düşünelim. 17 bin faili meçhulü kim affedecek?
...
Bağımsız Kürdistan hayalinden vazgeçtiniz mi?
örgütte, 1993- 2000 yılları arasında köklü değişiklikler yaşandı. İlk kuruluşunda Marksizmin etkisinde olan PKK, 1993'teki PKK değildir. örgüt dogmatizmin ve Marksizmin etkisinden kurtulmuştur. Şimdi ki PKK, gerçekçi, çağcıl, daha demokratik sistemi esas almıştır. Demokratik siyasal mücadele yöntemini temel kabul etmiştir. Zorunlu meşru savunma dışındaki eylemleri terörist girişimler olarak görüyoruz.
....
Neden "silahları topyekün susturabiliriz' demiyorsunuz?
Bu kapsayıcı toplumsal bir uzlaşma ile olur. Bu anlaşma silahlara tümden veda etmeyi gerektirse o da yapılır. O zaman bu şekildeki gerillada kalmaz. Toplumsal uzlaşmanın çizeceği çerçevenin dışına çıkmayacağımızı ilan ediyoruz. Onun için diyoruz ki; Türkiye Devleti yetkilileri, demokratlar, dindarlar ve bu ülkeyi gerçekten sevenler devreye girin ve barışı sağlayın.
1984 yılından bu yana çözüme en yakın olunan dönem hangisidir?
Turgut özal döneminde 1993 yılı çözüme yaklaşıldı. Her iki taraftan da bu çözüm yöntemlerini boşa çıkaran uygulamalara imza atıldı ve başarılı bir netice elde edilemedi. 1999 yılı yine barışın yakınlaştığı bir dönemdi. Türkiye bunu değerlendirmedi. Bana göre diğerlerinden çok fazla çözüme yakın olduğumuz zaman bu dönemdir. Ama maalesef, 1993 yılından sonra günümüze kadar tarafların çözüm becerisini gösterememesinden kaynaklı kendini tekrar yaşanmış ve fazladan zayiat verilmiştir.
Türkiye ne tür atımlar atarsa "bu iş bitti' dersiniz?
öncelikle operasyonlar durdurulmalı. Hükümet, sorunu siyasal yöntemlerle çözmekten yana olduğu açıkça ortaya koymalıdır. Diyalog kapısını açık tutmalı. ümit verici açıklamalar yapma yerine pratik adımlar atılmalı. öncelikle güveni artırıcı bazı adımlara ihtiyaç var ve hükümet bunları atmalıdır. Uzatılan barış elimizi tutmalı. Devlet ya da hükümet bu yönden adım atarsa biz de atmaya hazırız. Anayasal kimlik, kültürel haklar ve toplumsal uzlaşma projesi sorunu çözer.
Ankara-Erbil-Bağdat-Washington hattındaki tasfiye planlarından ne ölçüde haberdarsınız?
Böyle bir tasfiye planı uygulamaya konuldu. Şu anda aktif olarak yürütülmediğini biliyorum. O tasfiye planı sonuç alıcı olmadı. Yeni plan; Irak, Suriye, İran ve Güneyli Kürtlerle yürütülüyor. Deniliyor ki, eğer bölgedeki güçler, PKK'yı sıkıştırırlarsa sorun çözülür. örgütün tasfiyesi neticesinde üst düzey yöneticilerinin başka ülkelere gönderileceği planlarını da ret ediyoruz. Bunlar beyhude girişimlerdir.
İran ve Suriye faaliyetlerinize göz yumuyordu. Irak'ta ise yönetim boşluğu olduğu için rahat hareket edebiliyordunuz. Şimdi durum böyle mi? Kandil'e sıkışmış değil misiniz?
Suriye'de şu anda yine en güçlü örgüt biziz. Devlet bizi sıkıştırmaya çalışıyor ama oradaki Kürtler bizden yanadır. İran'da ise çizgimizde örgütlenen PJAK, İran coğrafyasında ciddi bir örgütlenmeye gitti. Tarhan yönetimi bundan rahatsız oldu ve aramız bozuldu. Ancak karşı tarafta çok iyi biliyor ki, sıkıştığımızda bize kapılarını açacak büyük bir kitle var İran'da.
"Talabani ve Barzani güçleri istemedikçe PKK, Kandil'de tutunamaz' diyen eski PKK yöneticileri var. Kürt liderler dilediklerinde sizi ülkelerinin sınırları dışına çıkaramazlar mı?
Buradaki güçler, 1992 yılında bizi buradan çıkarmak için 34 gün savaştı. 1995'te ve sonrasında 1997'de 2 yıl boyunca aralıksız savaştı. 2000 senesinde burada her yer yanıyordu. Savaş almış başını gitmişti. Ama bütün çabalarına rağmen bizleri çıkaramadılar.
"PKK için en doğru yolun ön şartsız silah bırakmasıdır' deniliyor. ön şartsız silah bırakılamaz mı?
Bu düşünce havaya sıkılmış mermi gibidir. Olmayacak bir taleptir. Kürtler, 1984 yılından önce silahsızdı. Ne oldu? İnkâr edildiler. Anayasal güvence olmadan, böyle bir istekte bulunmak işi yokuşa sürmektir. Uzlaşmak için diyalog gerekiyor. Silah bırakılsın deniliyor. Ne güzel. Bırakalım. Ama Nereye? Bu silahların bırakılması için de diyalog gerekmiyor mu? Devlet, kapıları kapatmış. Sorunu tıkamış. Bu gerçeğin görülmesi lazım.
...
Bu meselenin çözümünü istemeyen uluslar arası güçler var mı?
Avrupa Birliği üyesi bazı devletler, Türkiye'nin birliğe üye olmasını istemiyor. Bunlar aynı zamanda Kürt sorunun çözümünü de istemiyorlar. çünkü Kürt sorunu çözülürse Türkiye daha fazla demokratikleşir. Kaygısız bir toplum olur ve dolayısıyla Avrupa Birliği normlarını bile geride bırakabilir. Böyle bir durumda Türkiye'yi birliğe kabul etmek zorunda kalabilirler. Ondan dolayı Kürt sorunun hep devam etmesini arzularlar. özellikle Fransa ve Almanya bu noktada iyi yüzlü. Bir taraftan Türkiye'ye baskı yaparken diğer taraftan bize zaman zaman kapı aralıyorlar. Bu Avrupalıların çok kirli ve ikiyüzlü bir politikasıdır. Maalesef, Kürt sorununda 150 yıldan bu yana Avrupalıların bu politikası daha fazla geçerli olmuştur.
...
Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye'nin nasıl bir ülke olacağını hayal ediyorsunuz?
Türk-Kürt birliği her zaman Türkiye'yi güçlendirmiştir. Bunun örnekleri tarihte çok. Rızaya dayalı bir birlikteliğin sağlanması halinde tarihteki gibi güzel gelişmeler yaşanır. Kürt sorunu çözülürse Türkiye gerçekten bölgede önder bir ülke olabilir. Ekonomisi, demokrasisi, insan hak ve hürriyetleri bakımında çok önemli mesafeler kat edilebilir. Türkiye'nin Avrupa'ya benzemesine gerek yok. Türkiye, Avrupa'nın gelişmiş bir modelini Ortadoğu'da yaratabilir. Ortadoğu kimliğiyle bu bölgede zengin ve tarihi kültürel mirasla inanılmaz işler yapılabilir. Daha gelişmiş bir demokrasi ve özgürlük düzeyini ortaya çıkarmak mümkündür. Kürt sorunun çözülmesi Türkiye'ye çok şey kazandıracak ve Türkiye halkı karlı çıkacaktır.
Ergenekon II. İddianamesinde, PKK'nın bu yapı tarafından kullanıldığı yer aldı. Bu yapıyla hiç birlikte hareket edildi mi?
Ergenekon'un geçmişi, eskiye dayansa da esas olarak hareketimizin ortaya çıkmasından bu yana, bize karşı savaşmıştır. Tutuklu bulunan mensuplarından birçoğu bizatihi onlarca insanımızı öldürmüştür. Ergenekon, devletin kurmuş olduğu bir teşkilattır. Devlet içinde devletleşen bu çete bize karşı çok kullanıldı. Bu yapının bir uzantısı olan JİTEM yıllarca bize karşı savaştı. Şu anda yürütülen Ergenekon davalarının Kürtlerin yaşadığı bölgeye kaydırılmaması da bir devlet politikasıdır. Bir bütün olarak Ergenekon davası eğer iyi yürütülür ve ilerletilirse Türkiye'deki çetecilik sistemi önemli oranda deşifre olur. Ayrıca şimdiye kadar meydana çıkanlar, Ergenekon'un tümü değil. Bu Ergenekon'un artık istenmeyen anti-amerikancı kesimidir. Esas Ergenekon devlet içinde daha da pekiştiriliyor. Böyle de olsa bunların çok ağır suçları vardır. Eğer, bu dava Fırat'ın doğusuna kaydırılmazsa gerçek anlamda bir çözülme de olmaz.
http://tv5haber.com/1712_Ocalan-paketinin-Kandil’deki-ipuclari.html