• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bu sayfa siz gebelere özel!

HAMİLELİKTE NASIL YATILIR? (YATIŞ POZİSYONU)


Hamilelikte (gebelikte) nasıl ve hangi yana yatmalı?
Hamilelikte özellikle sol yana yatış pozisyonu önerilir. Neden sağ tarafa değil de sol tarafa? Çünkü vücudun ortasından hafif sağ tarafta en büyük toplar damar (vena kava inferior) geçer. Sağ tarafa doğru yatılırsa bu toplar damara rahim bası yaapr ve kalbe dönen kan miktarı azalır, bu da bebeğe giden kan miktarının azalmasına neden olur. Sağ tarafa yatıldığında kalbe dönen kan azalacağı için vücuttaki şişlikler artabilir. Sol yana yatıldığında tersine plasentaya (bebeğin eşine) giden kan artar, böylece bebeğe daha fazla oksijen ve besin maddesi ulaşır. Sol tarafa yatmak kan dolaşımındaki sirkülasyonu arttırarak vücuttaki şişlikleri (ödem) azaltır. Hamileler için en rahat uyku pozisyonu sol yana yatarak bacakların karna doğru çekildiği pozisyondur. Sol yana yatarken sırtınızın arkasına büyükçe bir yastık koyarak hem daha rahat edersiniz hem de uykudayken sağa dönmeyi engelleyebilirsiniz.


İlk 3 ay, yatış pozisyonu:
Hamileliğin ilk 3 ayında yatış pozisyonu önemli değildir, yüzüstü hariç her pozisyonda yatılabilir çünkü bu aylarda rahim küçük ve hafif olduğu için damarları bası yapmaz.


Hamilelikte sırtüstü yatmak:
Gebeliğin özellikle son aylarında sırt üstü yatmaktan kaçınmak gerekir. Bu pozisyonda rahim bütün ağırlığıyla büyük kan damarlarına, omurgaya, sırt kaslarına ve barsaklara baskı yapar. Bu da bel ağrılarına ve hemoroide (basur) neden olabilir. Sırt üstü yatmak kan basıncında düşmeye neden olabilir, bazen anne adayları bu şekilde baş dönmesi, halsizlik gibi şikayetler hissederler.


Hamilelikte yüz üstü yatmak:
Hamilelikte yüzüstü yatmamak gerekir. Tahmin edilebileceği gibi bu pozisyonda rahim ve bebek baskıya uğrayabilir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ELLERDE UYUŞMA (KARPAL TÜNEL SENDROMU)

HAMİLELİKTE ELLERDE UYUŞMA, KARINCALANMA, HİSSİZLİK, GÜÇSÜZLÜK

Gebelikte zaman zaman ellerde uyuşma, karıncalanma, yanma, ağrı, sızlama hisleri olabilir hatta daha ileri derecede olursa güçsüzlük, hissizlik gibi şikayetler de eşlik eder. Hasta özellikle başparmak ve yüzük parmağı arasındaki parmaklarda bu şikayetlerin olduğunu ifade eder, bir eşyayı tutarken zorlandığını hatta elinde düşürdüğünü söyler. Bu şikayetler Karpal Tenül Sendromu denilen el bileğinde sinir sıkışması durmuna bağlı gelişir. Karpal tünel sendromu sadece hamilelerde görülmez, herkeste oluşabilir özellikle elini ve el bileğini sürekli tekrarlayan hareketlerle çalıştıran kişilerde (sürekli bilgisayar, daktilo kullanmak gibi) görülür. Gebelikte özellikle 5. aydan sonra görülür çünkü bu aylardan sonra vücutta kilo artması, su tutulması,şişme (ödem) artar. Hamile bayanların yaklaşık %20'sinde karpan tünel sendromuna rastlanır. Doğumdan sonra çoğunlukla şikayetler geçer.


Karpal tünel sendromu el bileğinden geçen median sinirin sıkışmasına bağlı gelişen ellerde uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük gibi şikayetlerle karakterize bir durumdur. Median sinirin el bileğinden geçtiği tünel benzeri oluşuma karpal tünel denir. Gebelikte vücutta su tutulumunun artmasıyla ve kilonun artmasıyla bu sinir sıkışabilir. Median sinir başparmak, işaret parmağı ve orta parmağın tamamında ve yüzük parmağının yarısında hissetme duyusunu sağlar. Ayrıca başpağın içe kapanma fonksiyonunu sağlayan kası da median sinir besler. Bu nedenle median sinir sıkıştığında bu parmaklarda duyu kaybı olur, başparmakta güçsüzlük olur. Elin diğer parmakları etkilenmez çünkü onları başka sinirler besler.


Tanı ve tedavisi ortopedi uzmanlarınca yapılır. Tedavide el bileğini düz pozisyonda tutmak için bandaj, atel gibi uygulamalar yapılır. Bazen el bileğine steroid ilaçlar enjekte edilir. Bu yöntemlerle düzelme sağlanamayan ciddi vakalarda el bileğine yapılan küçük bir cerrahi operasyon ile sinir sıkışmaktan kurtarılır.


Gebelikte karpal tünel sendromundan kaçınmak için vücutta su tutulumunu azaltmak ve tuzu azaltmak gerekir. Aşırı kilo almaktan kaçınmak gerekir. El bileğini sürekli çalıştıran bir iş yapılıyorsa ara sıra dinlendirmek gerekir. Ellerin üzerine yatmaktan kaçınmak gerekir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Doğumdan sonraki 6 hafta Lohusalık olarak adlandırılır. Bu dönemde gebeliğin kadında yarattığı fizyolojik ve psikolojik değişimler gebelik önceki haline döner. Her organ ve sistemin gebelik öncesi haline dönmesi farklı zamanlar alır. Bu nedenle halk arasında "lohusanın mezarı 40 Gün açık kalır" sözü yaygın olarak kullanılır. Bu söz gerçekleri yansıtmaktadır. çünkü doğum ve lohusalık döneminde ortaya çıkan hastalıklar hayatı tehdit eder boyutta olabilir.
Lohusalık dönemi çok erken, erken ve geç lohusalık olarak 3 döneme ayrılır.
çok erken lohusalık doğumdan sonraki ilk 24 saati, erken lohusalık ilk 1 haftayı, geç lohusalık da geri kalan süreyi temsil eder. üreme orgaları 6 haftada normal haline döner ve emzirmeyen annelerin büyük bir kısmı bu dönem sonunda adet görmeye başlar.
Doğum sonrası beligin olarak fark edilebilen ilk değişiklik rahim boyutlarında olur. Bu küçülmeye involüsyon adı verilir.
Lohusalık Nedir?
Doğumun hemen ardından başlayan ve altı hafta süren vücudun toparlanma sürecine lohusalık dönemi denir. Eski sağlığınıza ve gücünüze kavuşabilmeniz için lohusalık dönemini ciddiye almalısınız ve her fırsatta dinlenmelisiniz. Bu süreç tıpkı bir hastalığın nekahat dönemine benzer. Ancak burada siz artık eskisi kadar özgür sayılmazsınız. Artık size günün her Saati muhtaç bir bebeğiniz var. Bu bebeğin sorumluluğu aslında hayal gücünüzün de ötesindedir. İşte bu yüzden doğumun ardından en az altı hafta yanınızda kalacak bir yardımcıya ihtiyacınız vardır.
Uterin involüsyon
Gebelik süresince rahim yaklaşık 11 kat büyür, ancak doğumdan sonra süratle küçülmeye başlar. Bebek doğdukan hemen sonra yaklaşık 20. gebelik haftasında olduğu boyuta iner. Bu evrede ağırlığı yaklaşık 1 kg kadardır. Birinci haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne dönen uterus, 6 hafta sonunda gebelik öncesi boyutuna iner.
Doğumdan hemen sonra rahim kasılmalarının gücü doğum sırasındaki güçlerden çok daha fazladır. Bunlara takip eden ağrılar (afterpains) adı verilir. Bu ağrılar 2-3 gün kadar devam edebilir. Daha önce doğum yapmışlarda daha fazla hissedilir. ilk 12 Saatte sıklıkları daha fazladır, bu Saatten sonra gerek sıklığı gerekse şiddeti giderek azalır.
Doğumda plasentanın ayrılmasından hemen sonra, plasentanın uterusa yapıştığı alan yarı yarıya küçülür. Bu küçülme sayesinde açıkda olan damar uçlrı kapanır ve kanama azalır.Rahimin içini döşeyen ve endometrium adı verilen zar tabakasının normale dönmesi 3 hafta alırken plasentanın yerleştiği aşan 6 haftada iyileşir. iyileşmenin tam olamadığı durumlarda şiddetli kanamalar görülebilir.
Doğumdan sonra rahim içinden gelen sıvıya Löşi (lochia) adı verilir.ilk gelen taze kırmızı kan löşi rubra olarak adlandırılır.Bu Sıvının içinde kan ve doku parçacıkları bulunur.Birkaç gün içinde miktarı azalır ve rengi açılır. Artık bu Sıvı löşi seroza olarak isimlendirilir. 2. haftadan sonra daha koyu kıvamlı ve açık renkli löşi alba gelmeye başlar. Doğumdan yaklaşık 4 hafta sonra bu akıntılar kesilir.
Löşi içeriği açısından enfeksiyona çok müsait bir ortamdır.Bu nedenle hijyene çok dikkat edilmelidir.
Doğum esnasında 10 cm açılan ve tamamen incelip Kağıt gibi olan serviks (rahim ağzı) açıklığı 1 hafta sonunda yaklaşık 1 santimetreye iner. Rahim ağzı normal doğum yapmışlarda artık yuvarlak değil yassı bir görünüm alır. Rahim ağzının görünümü kişinin doğum yapıp yapmadığını belli eder. Serviksin tamamen iyileşmesi yine 6 hafta kadar bir zaman alır.
Doğum sırasında çok fazla zorlanan ve esneyen vajinna dokusu yavaş yavaş iyileşmeye başlar ve 3 hafta sonunda nihai halini alır ancak asla doğum yapmadan önceki gerginliğine gelemez.
Gebelik boyunca genişleyen ve esneyen karın kasları ve pelvik kaslar 6 hafta sonra toparlanır ve bu dönemden sonra egzersiz önerilir. Dolaşım, boşaltım, endokrin gibi diğer sistemlerde olan değişiklikler de 6 hafta sonunda normal haline döner.
Lohusalığın komplikasyonları
Doğumdan hemen sonra ciddi ve ani komplikasyonlar görülebilir. Bu nedenle Lohusa en az 24 Saat gözlem altında tutulmalıdır. Sık aralıklarla tansiyon ölçümleri yapılmalı, kanama kontrol edilmelidir.
Doğum esnasında verilen ve sancıları destekleyen ilaçlar tansiyonda ani artışlara neden olabilir.Bu dönemde bulantı ve kusmalar görülebilir. Kusulan materyalin solunum yollarına kaçması zaatürreden ani ölüme kadar pekçok soruna yol açabilir.
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte doğumda plasentanın çıkmasından hemen sonra annede titreme nöbeti görülür. Bu ciddi bir durum değildir ve bir süre sonra kendiliğinden geçer.
Kanama
Erken lohusalığın en önemli komplikasyonu kanamadır. Normal doğumdan sonra 500 mililitreden fazla kanama olması Anormal olarak kabul edilir. En önemli ve ciddi nedeni atonidir. Atoni doğumdan sonra rahmin kasılmaması ve dolayısı ile açıkta olan damarların kapanamamasıdır.Son derece acil ve hayatı tehdit eden bir durumdur. çok kısa zamanda çok fazla miktarda kanama olur. Uygun ortamlarda yapılmayan doğumlarda acil Ameliyat şartları yok ise anne kaybedilebilir. Bu nedenle evde yapılan doğumlar son derece risklidir.
Tedavide önce elle rahim masajı yapılır ve damar yolu ile rahim kasılmasını sağlayan ilaçlar verilir. Eğer tedavi sonuç vermez ise acil bir operasyon ile rahmin alınması dahi gerekebilir. Bu ameliyat atonide hayat kurtarıcıdır.
Emboli
Anne hayatını tehdit eden başka bir durumda amniyon mayii embolisidir. Burada bebeğin amniyon sıvısı annenin kan dolaşımına geçer ve akciğerler, beyin vb. gibi organlara giden damarlarda tıkanıklığa yol açar. Anne çok kısa bir sürede hayatını yitirir. Tedavisi ne yazik ki çok güçtür ve yüz güldürücü değildir. Modern obstetrideki en önemli anne ölüm nedeni amniyon mayii embolisidir.
Enfeksiyon
Lohusalık humması olarak adlandırılan durum doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra ortaya çıkan ve aynı gün içinde olmamak kaydı ile 2 ya da daha fazla sefer ateşin 38 oC ya da daha fazla olması durumudur. En sık nedeni üreme, boşaltım ve memelerin enfeksiyonudur. Doğum eyleminin uzaması, zarların erken açılması gibi durumlar enfeksiyon riskini arttırır. En sık görülen enfeksiyon rahim içinin iltihaplanmasıdır. Buna endometrit adı verilir. Genelde 3. gün ortaya çıkar ve ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Löşi oldukça kötü kokuludur. Olay karın boşluğuna kadar yayılabilir.
Muayenede rahim oldukça hassas ve ağrılıdır. Enfeksiyonun kan yolu ile yayılması meydana gelir ise hayatı tehdit eder.
Tedavide yatak istirahati, sıvı desteği ve uygun Antibiyotik kullanımı önerilir %5 vakada ise idrar yolu enfeksiyonu ortaya çıkar. Genelde 2. veya 3. Günde belirti verir.
Vajinada olan yaralanmalar iYE riskini arttırır. Tedavide uygun antibiyotikler önerilir.
Gebelik öncesi var olan her türlü sistemik hastalık lohusalık döneminden olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle lohusalıkda son derece dikkatli olunmalıdır.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
Gebelikte olduğu gibi lohusalıkda da bazı konulara dikkat edilmelidir. Günümüzde normal doğumdan sonra 1 gün sezaryenden sonra ise 2 gün hastanede kalmak yeterlidir. Doğum sonrası eve giden anne doğum şekli ne olursa olsun mümkün olduğunca dinlenmelidir. Ancak bu dinlenme yatak istirahati şeklinde olmamalıdır. Sürekli yatmak yarardan çok zarar getirir.
Ev içerisinde dolaşmak, basit ev işleri yapmak hem kişinin kendine olan güvenini arttırır hem de kan dolaşımını destekler.
Doğum sonrası eve çıkan anne dilediği ve kendisine dokunmadığını bildiği herşeyi yiyip içebilir.Protein içerikli gıdalar ile taze meyve ve sebzeler özellikle önerilir. Süt veren annelerin günde 2600-2800 kalori almaları önerilir.
Bebek dünyaya geldikten sonra barsak hareketlerinde yavaşlama ve kabızlık olabilir. Bu nedenle dışkıyı yumuşatan lifli gıdalar ve bol sıvı alınması kabızlığı önlemek açısından yararlıdır.
Normal doğumdan sonra hemen sezaryen sonrası ise 2. Günden itibaren ayakta duş şeklinde banyo yapılabilir. Banyo esnasında zorlanmadıkça vajinaya Su kaçmaz. Vajinanın yıkanması ise sakıncalıdır.
Normal doğum sırasında açılıp dikilen epizyotomi genelde doktor solak olmadığı sürece sağ tarafta olur.Otururken ve yatarken sağ tarafa ağırlık vermemek gereklidir. Epizyo ağrısını gidermek için ılık oturma banyoları önerilebilir. Tuvaletten sonra da epizyo bölgesi ılık temiz su ile tercihan içine antiseptik katılmış bir su ile yıkanmalıdır.
Doğum sonrası karın kaslarını güçlendirmek için egzersiz önerilirancak egzersizlere 6 hafta sonra başlanmalı ve kasları çok zorlayan egzersizlerden kaçınılmalıdır.
Doğum sonrası cinsel arzularda bir süre azalma olur. Genelde istek 12. haftadan sonra eski haline döner. Doğumdan sonraki 3. haftadan itibaren cinsel ilişkiye izin verilir.
Doktor anneyi doğumdan 6 hafta sonra kontrole çağracaktır.Bu kontrolde yukarıda anlatılan değişikliklerin gerçekleşip gerşekleşmediği incelenir. Hiçbir yakınmanız olmasa bile bu kontrolü ihmal etmeyiniz
Lohusalık dönemi çok erken, erken ve geç lohusalık olarak 3 döneme ayrılır.
çok erken lohusalık doğumdan sonraki ilk 24 saati, erken lohusalık ilk 1 haftayı, geç lohusalık da geri kalan süreyi temsil eder. üreme orgaları 6 haftada normal haline döner ve emzirmeyen annelerin büyük bir kısmı bu dönem sonunda adet görmeye başlar.
Doğum sonrası beligin olarak fark edilebilen ilk değişiklik rahim boyutlarında olur. Bu küçülmeye involüsyon adı verilir.
Uterin involüsyon
Gebelik süresince rahim yaklaşık 11 kat büyür, ancak doğumdan sonra süratle küçülmeye başlar. Bebek doğdukan hemen sonra yaklaşık 20. gebelik haftasında olduğu boyuta iner. Bu evrede ağırlığı yaklaşık 1 kg kadardır. Birinci haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne dönen uterus, 6 hafta sonunda gebelik öncesi boyutuna iner.
Doğumdan hemen sonra rahim kasılmalarının gücü doğum sırasındaki güçlerden çok daha fazladır. Bunlara takip eden ağrılar (afterpains) adı verilir. Bu ağrılar 2-3 gün kadar devam edebilir. Daha önce doğum yapmışlarda daha fazla hissedilir. ilk 12 saatte sıklıkları daha fazladır, bu saatten sonra gerek sıklığı gerekse şiddeti giderek azalır.
Doğumda plasentanın ayrılmasından hemen sonra, plasentanın uterusa yapıştığı alan yarı yarıya küçülür. Bu küçülme sayesinde açıkda olan damar uçlrı kapanır ve kanama azalır.Rahimin içini döşeyen ve endometrium adı verilen zar tabakasının normale dönmesi 3 hafta alırken plasentanın yerleştiği aşan 6 haftada iyileşir. iyileşmenin tam olamadığı durumlarda şiddetli kanamalar görülebilir.
Doğumdan sonra rahim içinden gelen sıvıya Löşi (lochia) adı verilir.ilk gelen taze kırmızı kan löşi rubra olarak adlandırılır.Bu sıvının içinde kan ve doku parçacıkları bulunur.Birkaç gün içinde miktarı azalır ve rengi açılır. Artık bu sıvı löşi seroza olarak isimlendirilir. 2. haftadan sonra daha koyu kıvamlı ve açık renkli löşi alba gelmeye başlar. Doğumdan yaklaşık 4 hafta sonra bu akıntılar kesilir.
Löşi içeriği açısından enfeksiyona çok müsait bir ortamdır.Bu nedenle hijyene çok dikkat edilmelidir.
Doğum esnasında 10 cm açılan ve tamamen incelip kağıt gibi olan serviks (rahim ağzı) açıklığı 1 hafta sonunda yaklaşık 1 santimetreye iner. Rahim ağzı normal doğum yapmışlarda artık yuvarlak değil yassı bir görünüm alır. Rahim ağzının görünümü kişinin doğum yapıp yapmadığını belli eder. Serviksin tamamen iyileşmesi yine 6 hafta kadar bir zaman alır.
Doğum sırasında çok fazla zorlanan ve esneyen vajinna dokusu yavaş yavaş iyileşmeye başlar ve 3 hafta sonunda nihai halini alır ancak asla doğum yapmadan önceki gerginliğine gelemez.
Gebelik boyunca genişleyen ve esneyen karın kasları ve pelvik kaslar 6 hafta sonra toparlanır ve bu dönemden sonra egzersiz önerilir. Dolaşım, boşaltım, endokrin gibi diğer sistemlerde olan değişiklikler de 6 hafta sonunda normal haline döner.
Lohusalığın komplikasyonları
Doğumdan hemen sonra ciddi ve ani komplikasyonlar görülebilir. Bu nedenle lohusa en az 24 saat gözlem altında tutulmalıdır. sık aralıklarla tansiyon ölçümleri yapılmalı, kanama kontrol edilmelidir.
Doğum esnasında verilen ve sancıları destekleyen ilaçlar tansiyonda ani artışlara neden olabilir.Bu dönemde bulantı ve kusmalar görülebilir. Kusulan materyalin solunum yollarına kaçması zaatürreden ani ölüme kadar pekçok soruna yol açabilir.
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte doğumda plasentanın çıkmasından hemen sonra annede titreme nöbeti görülür. Bu ciddi bir durum değildir ve bir süre sonra kendiliğinden geçer.
Kanama
Erken lohusalığın en önemli komplikasyonu kanamadır. Normal doğumdan sonra 500 mililitreden fazla kanama olması anormal olarak kabul edilir. En önemli ve ciddi nedeni atonidir. Atoni doğumdan sonra rahmin kasılmaması ve dolayısı ile açıkta olan damarların kapanamamasıdır.Son derece acil ve hayatı tehdit eden bir durumdur. çok kısa zamanda çok fazla miktarda kanama olur. Uygun ortamlarda yapılmayan doğumlarda acil ameliyat şartları yok ise anne kaybedilebilir. Bu nedenle evde yapılan doğumlar son derece risklidir.
Tedavide önce elle rahim masajı yapılır ve damar yolu ile rahim kasılmasını sağlayan ilaçlar verilir. Eğer tedavi sonuç vermez ise acil bir operasyon ile rahmin alınması dahi gerekebilir. Bu ameliyat atonide hayat kurtarıcıdır.
Emboli
Anne hayatını tehdit eden başka bir durumda amniyon mayii embolisidir. Burada bebeğin amniyon sıvısı annenin kan dolaşımına geçer ve akciğerler, beyin vb. gibi organlara giden damarlarda tıkanıklığa yol açar. Anne çok kısa bir sürede hayatını yitirir. Tedavisi ne yazik ki çok güçtür ve yüz güldürücü değildir. Modern obstetrideki en önemli anne ölüm nedeni amniyon mayii embolisidir.
Enfeksiyon
Lohusalık humması olarak adlandırılan durum doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra ortaya çıkan ve aynı gün içinde olmamak kaydı ile 2 ya da daha fazla sefer ateşin 38 oC ya da daha fazla olması durumudur. En sık nedeni üreme, boşaltım ve memelerin enfeksiyonudur. Doğum eyleminin uzaması, zarların erken açılması gibi durumlar enfeksiyon riskini arttırır. En sık görülen enfeksiyon rahim içinin iltihaplanmasıdır. Buna endometrit adı verilir. Genelde 3. gün ortaya çıkar ve ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Löşi oldukça kötü kokuludur. Olay karın boşluğuna kadar yayılabilir.
Muayenede rahim oldukça hassas ve ağrılıdır. Enfeksiyonun kan yolu ile yayılması meydana gelir ise hayatı tehdit eder.
Tedavide yatak istirahati, sıvı desteği ve uygun antibiyotik kullanımı önerilir %5 vakada ise idrar yolu enfeksiyonu ortaya çıkar. Genelde 2. veya 3. günde belirti verir.
Vajinada olan yaralanmalar iYE riskini arttırır. Tedavide uygun antibiyotikler önerilir.
Gebelik öncesi var olan her türlü sistemik hastalık lohusalık döneminden olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle lohusalıkda son derece dikkatli olunmalıdır.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
Gebelikte olduğu gibi lohusalıkda da bazı konulara dikkat edilmelidir. Günümüzde normal doğumdan sonra 1 gün sezaryenden sonra ise 2 gün hastanede kalmak yeterlidir. Doğum sonrası eve giden anne doğum şekli ne olursa olsun mümkün olduğunca dinlenmelidir. Ancak bu dinlenme yatak istirahati şeklinde olmamalıdır. Sürekli yatmak yarardan çok zarar getirir.
Ev içerisinde dolaşmak, basit ev işleri yapmak hem kişinin kendine olan güvenini arttırır hem de kan dolaşımını destekler.
Doğum sonrası eve çıkan anne dilediği ve kendisine dokunmadığını bildiği herşeyi yiyip içebilir.Protein içerikli gıdalar ile taze meyve ve sebzeler özellikle önerilir. Süt veren annelerin günde 2600-2800 kalori almaları önerilir.
Bebek dünyaya geldikten sonra barsak hareketlerinde yavaşlama ve kabızlık olabilir. Bu nedenle dışkıyı yumuşatan lifli gıdalar ve bol sıvı alınması kabızlığı önlemek açısından yararlıdır.
Normal doğumdan sonra hemen sezaryen sonrası ise 2. günden itibaren ayakta duş şeklinde banyo yapılabilir. Banyo esnasında zorlanmadıkça vajinaya su kaçmaz. Vajinanın yıkanması ise sakıncalıdır.
Normal doğum sırasında açılıp dikilen epizyotomi genelde doktor solak olmadığı sürece sağ tarafta olur.Otururken ve yatarken sağ tarafa ağırlık vermemek gereklidir. Epizyo ağrısını gidermek için ılık oturma banyoları önerilebilir. Tuvaletten sonra da epizyo bölgesi ılık temiz su ile tercihan içine antiseptik katılmış bir su ile yıkanmalıdır. Doğum sonrası karın kaslarını güçlendirmek için egzersiz önerilirancak egzersizlere 6 hafta sonra başlanmalı ve kasları çok zorlayan egzersizlerden kaçınılmalıdır.
Doğum sonrası cinsel arzularda bir süre azalma olur. Genelde istek 12. haftadan sonra eski haline döner. Doğumdan sonraki 3. haftadan itibaren cinsel ilişkiye izin verilir.
Doktor anneyi doğumdan 6 hafta sonra kontrole çağracaktır.Bu kontrolde yukarıda anlatılan değişikliklerin gerçekleşip gerşekleşmediği incelenir. Hiçbir yakınmanız olmasa bile bu kontrolü ihmal etmeyiniz
 
Son düzenleme:
Hamileyken Grip Olursanız...


Hamilelikte grip hakkında bilinmesi gerekenleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doktor Kağan Kocatepeden öğrendik.
Anne adaylarının hamilelik dönemlerinde en çok sakındıkları durumlardan biridir hasta olmak. Özellikle içinde bulunduğumuz kuş gribi salgınından ötürü, gribin adını bile anmak istemeyen birçok anne adayı vardır muhakkak. Atacağı her adımın bebeğini de etkilediğini bilen hamileler için ilaç içmek de eskisi kadar tercih edilmiyor. Bu durumda akla gelen ilk şey, ne kadar dikkatli olunsa da, gribe yakalanıldığında neler yapılması gerektiği. Bunun cevabını vermeden önce de, gribi daha yakından tanımak gerekiyor.

Gribi hafife almamak lazım
Influenza virüslerinin neden olduğu grip, her yıl yaygın salgınlara neden olan ciddi bir hastalık. Amerikan Hastalık Kontrol Merkezinin verilerine göre her yıl nüfusun yüzde 10-20si gribe yakalanıyor ve ortalama 114 bin kişi grip nedeni ile hastanede tedavi görüyor. 20 binden fazla kişi de grip yüzünden hayatını kaybediyor. Hastalığa neden olan virüs çok sık aralıklarla form değiştirdiği için yaygın salgınlara neden olabiliyor. Bu nedenle gribi basit bir kış hastalığı olarak tanımlamak pek doğru değil.
Damlacık enfeksiyonu ile solunum yollarından geçen virüslerin neden olduğu grip; ani ateş yükselmesi, titreme, baş ve kas ağrıları, vücut kırgınlığı, gözlerin yaşarması ve yanması, kuru öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklık gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Ateş genelde 2-3 gün devam ederken nadiren 5 güne kadar uzayabiliyor. Ateşten sonra genel vücut yakınmaları başlıyor ve solunum sistemi yakınmaları artıyor. En önemli bulgulardan biri de kuru öksürük.
Gribin en tehlikeli boyutu ise zatürre gibi çok daha ağır hastalıklara neden olma riski. Bu nedenle hamilelik döneminde anne adayının bağışıklık sisteminin yanı sıra dolaşım ve solunum sisteminde de değişiklere neden olarak komplikasyonlar açısından daha yüksek risk altında olduğu asla unutulmamalı. Çünkü hamilelik döneminde gribin çeşitli komplikasyonlarla seyredebilmesi, bebeğin sağlığını tehdit edebildiği gibi anne adayının huzursuz olmasına neden oluyor.

Araştırmalara göre hamileler risk altında
Gribin hamile kadınlar üzerindeki etkisini araştıran bir çalışmaya göre, hamileliğinin 6. ayını bitirmiş olan hamilelerin kalp veya akciğer problemleri nedeniyle hastaneye yatma oranı, hamile olmayan ancak ciddi, altta yatan hastalığı olan kadınlarla eş durumda. Hamileliğin ileri dönemlerinde bu risk daha da artıyor. 37-42 haftalık hamile kadınların yine kalp ve akciğer problemleri nedeniyle hastaneye yatma riskleri, doğum sonrası ilk 6 ayı geçirmiş kadınlara oranla 5 kat daha fazla. Hamile ve aynı zamanda astımı olan kadınlar grip sezonunda özellikle hastaneye yatma açısından yüksek risk altında.

Grip ya bebeğime zarar verirse!
Bunun yanı sıra grip virüsü normal koşullarda bebeğe geçmesi beklenen ve bebekte istenmeyen durumlar yaratan bir hastalık değil. Ancak gribin ağır seyrettiği hallerde ateş 39 dereceyi geçerse bebek bundan olumsuz etkilenebiliyor. Hatta hamileliğin son aylarında olunması doğum sancılarının başlamasına bile neden olabiliyor. Bunun için yüksek ateşin kontrol altına alınması şart. Tabi bu müdahale doktor tarafından gerçekleştirilmeli. Ayrıca nezlenin sinüzite, öksürüğün bronşite dönüştüğü durumlarda, doktor önerisiyle antibiyotik kullanmak gerekebiliyor. Ancak doktora danışmadan hiçbir ilaç alınmamalı.
13424307995003de4ff2e71.jpg


Hamileyken grip aşısı yapılabilir mi?

Grip aşısı inkative virüs aşısı olduğundan yani canlı virüs içermediğinden hamilelikte kullanımının herhangi bir sakıncası yok. Ancak hamilelik döneminde ilaç alımında olduğu gibi aşı konusunda da doktora danışmakta fayda var. Çünkü böyle bir durumda hangi tedavinin hamilelikte uygun olacağını ve sizin durumunuzda en iyi sonucu vereceğini, ancak doktorunuz söyleyebilir. Doktorundan onay alan anne adaylarının aşı yaptırabilmeleri için bebeklerinin gelişim süreçlerini dikkate almaları gerekiyor. Bundaki en büyük etken ise ilk üç ayın bebeğin gelişimi açısından önemli bir dönem olması. Ayrıca ilk üç ay düşük olma olasılığı fazla bir dönem. Bu nedenle ilk üç ayın sonunda bebeğin gelişimi tamamlanmış olduğu için anne adayı aşı yaptırabilir. Böylelikle anne adayında gelişen antikorların bir miktarı bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onun da gribe karşı korunmasında etkili oluyor. Aşı sonrasında antikor üretilmesi ve koruyuculuğun başlaması için 1-2 haftaya gerek var. Grip aşısının koruyuculuğu ise yüzde 70-90 arasında değişiyor. Öte yandan aşı hazırlanırken yumurta kullanıldığı için yumurta alerjisi olanlarda grip aşısı uygulanmaması gerekiyor. Bununla birlikte emziren anneler de güvenle grip aşısı yaptırabiliyor.
Tedavi için doktorunuza danışın
Alınan her türlü önleme rağmen anne adayları bu hastalığa yakalanabilirler. Normal insanların bile günlük hayatlarını olumsuz yönde etkileyen grip hamileler için çok daha zorlu geçer. İlaç almanın bebeğe zarar vereceğini düşünen anne adayları ilaç kullanmayı reddettikleri için grip sürecini atlatmakta zorlanabilirler. Bu nedenle grip belirtileri oluşursa ilk yapılması gereken hemen doktora başvurmak. Genel bir muayene sonrasında doktor belirtileri hafifletmek için çeşitli ilaçlar verebilir. Diğer grip geçiren insanlarda olduğu gibi anne adaylarının da istirahat etmeleri, beslenmelerine ve uyku düzenlerine özen göstermeleri gerekir.

İlaç yerine doğal yöntemleri deneyin
Hamilesiniz ve aynı zamanda gripsiniz. İlaç almıyorsunuz ve yapabildiğiniz tek şey dinlenmek. İstirahat gribin en büyük ilacı olsa da evde yapabileceğiniz doğal yöntemlerle gribin olumsuz etkilerini hafifletmeniz mümkün.
Örneğin burnunuz tıkanıyorsa, burun damlası kullanamayacağınız için evde bir tatlı kaşığı tuzun yarım litre suda çözülmesi şeklinde bir serum fizyolojik hazırlamanız daha sağlıklı olur. Bu karışımı bir pipet aracılığıyla burna çekmek, burun tıkanıklığını giderebilir.
Öksürüğünüzü ise ballı ılık süt ile yatıştırabilirsiniz. Bunun dışında ılık limon ya da elma suyu içerek de öksürüğünüzü azaltabilirsiniz.
Boğaz ağrınız için doktorunuzun önerdiği tabletlerin yanı sıra ada çayı ile yapılan gargaralar da ağrınıza iyi gelebilir.
Gribin belirtileri


  • Kas ağrısı,
  • Kuru öksürük,
  • Burun tıkanıklığı ve soluk almada güçlük,
  • Burun akıntısı,
  • Ateş,
  • Titreme,
  • Şiddetli olabilen baş ağrısı,
  • İştahsızlık,
  • Halsizlik,
  • Yorgunluk.
Peki gripten korunmak için neler yapmalısınız?
Bir hastalığa yakalanmadan alınan tedbirler daha sonrasında iyileşmek için harcayacağınız çabadan çok daha fazla yarar sağlar. Bunun için özellikle hamileyken gribe yakalanmamak için çok dikkatli olmanız gerekir. Bunun için aşağıdaki önlemleri almanız sizin için oldukça faydalı olabilir.


  • Grip mevsimlerinde yani kasım ve mart ayları arasında gribe yakalanma riskini azaltmak için mümkün olduğunca kalabalık yerlerden uzak durun. Öpüşme ve tokalaşma gibi yakın temaslardan kaçının.
  • Vücut direncinizi artırmak için C vitamini içeren besinlerden bol bol tüketin.
  • Bol miktarda sıvı almaya çalışın. Ateş, aksırıklar, sürekli akan bir burun vücudunuzda sıvı kaybına yol açar. Yatağınızın yanında bir termos dolusu sıcak greyfurt veya portakal suyu bulundurun ve bunlardan hiç olmazsa saatte bir, 1 fincan için.
  • Bulunduğunuz ortamın ya da evinizin iyi havalandırılmasına ve yeteri kadar sıcak olmasına dikkat edin.
  • Eğer hamileliğinizin ilk üç ayını bitirdiyseniz grip aşısı olun.
Doktora baş vurmanız gereken durumlar ise şunlar:

  • Yüksek risk grubundaysanız,
  • Ateşiniz 38.5 derecenin üzerine çıkarsa ve birkaç gün içinde düşmezse,
  • Soluk alıp vermede güçlük olursa,
  • Göğüs ağrısı ortaya çıkarsa,
  • Şiddetli kulak ağısı, kulaktan akıntı ve kanama olursa,
  • Döküntü ve kızarıklık ortaya çıkarsa,
  • Ense sertliği ortaya çıkarsa,
  • Birkaç gün içinde düzelemediğinizi ve ciddi derecede hasta olduğunuzu düşünüyorsanız.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
GEBELİKTE İLAÇ KULLANIMI VE ZARARLI İLAÇLAR


HAMİLELİKTE İLAÇ KULLANIMI VE ZARARLI İLAÇLAR

Gebelik dönemi bazı yakınmalar, önceden varolan hastalıklar ya da gebelikte yeni gelişen durumlar nedeniyle çeşitli ilaçların kullanıldığı bir dönemdir. Elbette tıbbi durumlar gerektirdiğinde gebelik döneminde de ilaçlar kullanılmalıdır. Anne adayı şiddetli yakınmaları olduğunda gebe olduğu için tıbbın tedavi olanaklarından yoksun bırakılmayacaktır. Ancak gebelikte ilaç kullanımında uyulması gereken kurallar vardır ve bu kurallara uyularak kullanıldığında, gebelikte alınan ilaçların gebelik ve bebek üzerinde istenmeyen etkiler oluşturması beklenmez.

En önemli kural gebelikte tıbbi durum ya da yakınmalar ilaç kullanımını gerektirmedikçe ilaç kullanmamak ve kullanılacak ilaçları mutlaka doktor önerisiyle kullanmaktır. Hemen her tıbbi durum için gebelikte kullanıma uygun bir ilaç vardır.

Son adet tarihinden itibaren 31. Gün ile 71. Gün arası organ teşekkülünün meydana geldiği dönemdir ve teratrojen dönem olarak adlandırılır. Bu günler arasında bebekte meydana gelen olumsuz etkiler anomali ile sonuçlanabilir. Çok acil bir durum dışında bu devrede ilaç kullanılmamalıdır.

31. günden önce alınan ilaçlarda ya hep ya hiç kuralı geçerlidir. Yani ilaç ya embryoyu hiç etkilemez ya da bir düşüğe neden olur.

Gebelikte fark edilmeden ilaç kullanıldığında ya da ilaç kullanımı gerektiğinde mutlaka hekim ile temasa geçilmeli, ilacın içeriği saptandıktan sonra şu kategorilere göre kitaplardan uygunluğu tespit edilmelidir.


İlaçlar gebelikte kullanıldıklarında gösterdikleri fayda zarar oranına göre aşağıdaki şekilde gruplara ayrılırlar. Buna göre örneğin A kategorisindeki bir ilaç gebelikte hiçbir zarar olmadan rahatlıkla kullanılabilir. B kategorisindeki ilaçlar da genellikle rahatlıkla kullanılır ancak C kategorisindeki ilaçlar gebeliğin ve hastalığın durumuna göre beklenen fayda olası zarardan fazla ise ve ilaç mutlaka gerekli ise kullanılır. D ve X kategorilerindeki ilaçlar zaten hayati bir durum olmadıkça kullanılmazlar. Gebelikte hangi kategoride ne tür ilaç olursa olsun (vitamin bile olsa) asla doktora danışılmadan kullanılmamalıdır çünkü her gebeliğin ve her hastalığın durumu farklı olabilir. Bir gebeye faydalı olan ilaç diğerine zararlı olabilir.

Gebelikte ilaç kategorileri:
A kategorisi ilaçlar
İnsanlarda yapılan çalışmalarda kullanılan ilacın fetusa bir zarar vermediği saptanmıştır

B kategorisi ilaçlar
Hayvanlarda yapılan çalışmalarda fetusa risk yoktur ancak insanlarda çalışma yapılmamıştır, veya hayvanlarda olumsuz etki saptanırken insanlarda yapılan çalışmalarda risk bulunmamıştır

C kategorisi ilaçlar
Hayvan deneylerinde olumsuz etki saptanmıştır ancak insanlarda deney yapılmamıştır.

D kategorisi ilaçlar
İnsanlarda fetusa olumsuz etki riski vardır ancak annenin yaşamını tehdit eden bazı durumlarda kontrollü olarak kullanılabilir.

X kategorisi ilaçlar
Fetal risk son derece yüksektir. İlacın kullanımındaki risk yararından çok daha fazladır.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) ANTİBİYOTİK KULLANIMI


Hamilelik döneminde çeşitli sebeplerle antibiyotik kullanımı gerekebilir. En sık görülen sebepler arasında idrar yolu enfeksiyonları, solunum yolu enfeksiyonları, diş tedavileri, sinüzit, abse, ishal gibi nedenler görülür. Gebelik antibiyotik kullanımına kesin olarak engel bir durum değildir. Gebelik sırasında antibiyotik kullanımı gerektirecek hastalıklar meydana geldiğinde anne ve bebek açısından zararsız veya en az zararlı antibiyotikler tercih edilerek tedavi uygulanır. Bu durumda antibiyotiği yazacak olan branş uzmanı ve hastanın takibini yapan kadın doğum uzmanı birlikte en uygun ilaca karar verirler. Bazı antibiyotiklerin hamilelik döneminde kullanımı bebek açısından çok sakıncalı iken bazılarının herhangi bir sakıncası yoktur. Bazı antibiyotikler ise belli oranda zararlı olma riskine sahiptir, ancak antibiyotiğin kullanılmaması ve hastalığın tedavi edilmemesi daha büyük riskler getirecekse bu gruptaki antibiyotikler kullanılır. Bunlar antibiyotiğin gebelik kategorisine göre değişebilir.

Hamilelik döneminde antibiyotik veya başka gruptan herhangi bir ilacı bebek açısından zararlı olmadığı üzerinde yazsa bile asla doktorunuza danışmadan kullanmamanız gerekir. Her hasta aynı değildir, her hamilelik aynı değildir. Bir hamilelikte zararlı olmayan bir ilaç başka hamilelikte zararlı olabilir. Bu nedenle asla doktorunuza danışmadan hiçbir ilaç kullanmamalısınız.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
GEBELİKTE ŞEKERLİ SU TESTİ (HAMİLELİKTE GLUKOZ YÜKLEME TESTİ)




50 gr glukoz yükleme testi - 100gr oral glukoz testi (Şekerli Su Testi)

24-28. haftalar arasında gestasyonel diabet (gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı) taraması amacıyla 50 gr glukoz yükleme testi yapılır. Test aç veya tok olarak uygulanabilir. Test aşırı obezite, iri bebek bebek öyküsü, birinci derece akrabalarda veya daha önceki gebeliklerde gestasyonel diabet (gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı) öyküsü gibi risk faktörlerinin varlığı durumunda daha erken dönemde ilk muayenede yapılmalıdır. Bu risk faktörlerini taşıyan gebelerde, test sonuçları normal bile olsa 24-28. haftalarda tekrar edilmelidir.

5O gr glukoz yükleme test sonucu 130 yada 140 dan yüksekse 3 saatlik 100 gr oral glukoz testi yapılır. OGTT için gebe üç gün 300gr karbohidrat içeren beslenme programına alınır. Kişi bu dönemde normal günlük aktivitesine devam etmelidir.Üçüncü gün akşamından sonra 12 saatlik açlığı takiben sabah 0. dakika kanı alındıktan sonra 100gr glukoz 5 dakika içinde içilir. Daha sonra birinci, ikinci ve üçüncü saatlerde glukoz (kan şekeri) için kan örneği alınır.

Açlıkta > 95 mg/dl
1.saattte> 180 mg/dl
2.saatte> 155 mg/dl
3.saatte> 140 mg/dl

Buradaki 4 değerden 2 veya daha fazlası anormal ise gestasyonel diabet (gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı) tanısı konulur. Tek değerin yüksek olması durumunda ise testin bir ay sonra tekrar edilmesi önerilir. 50 gram şeker yükleme test sonucunun 190 mg/dlden yüksek olduğu durumlarda 100gr OGTT yapılmasına gerek kalmadan açlık glukoz düzeyine bakılması yeterli olacaktır. Eğer açlık kan glukozu 95mg/dlnin üzerinde tespit edilirse gebe gestasyonel diabet olarak değerlendirilerek tedaviye başlanılır.

Not: Çeşitli kaynaklarda glikoz, glukoz veya glükoz şeklinde geçse de TDK'ya göre doğru yazılışı glikoz.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) YÜRÜYÜŞ YAPMAK


HAMİLELİKTE YÜRÜYÜŞ YAPMANIN FAYDALARI
Hamileler için gebeliğin 3. ayından sonra haftada 3 gün düzenli yürüyüş yapmak faydalıdır. Yürüyüş orta tempoda olmalıdır ve 20-30 dakika kadar yapılması yeterlidir. Her egzersizde olduğu gibi yürüyüşe başlamadan önce de 5 dakika ısınma hareketleri yapılmalıdır. Yürüyüş için rahat eşofman ve spor ayakkabı giyilmelidir. Yürümek hem her zaman her yerde yapılması en kolay spordur, hem de tehlikesiz güvenli bir spordur bu nedenle gebelikte en çok tercih edilen sporlardan birisidir. Yürüyüş sırasında vücut dik olmalıdır, omuzlar öne doğru bırakılmamalıdır, kambur durulmamalıdır.Yürürken yere veya ayaklara değil karşıya doğru bakılmalıdır. Yürürken yere önce topuklar sonra ayağın tamamı basmalıdır. Yürüyüş güvenli ve düz bir yolda yapılmalıdır, inişli çıkışlı yokuş alanlarda yapılmamalıdır. Yürüyüş temponuzu rahat nefes alıp-verecek şekilde ayarlamalısınız, örneğin o anda sohbet edebilecek kadar rahat olabilmeniz gerekir, eğer bu kadar rahat değilseniz, soluk alıp-vermede zorlanacak kadar aşırı yorulmuşsanız bir kaç dakika durarak esneme hareketleri yapıp sonra tekrar yürüyüşe devam etmelisiniz. Yürüme sırasında başkalarıyla konuşmamalısınız, gereksiz efor harcamanıza neden olur. Gebelikte yürüyüş veya koşu yapmak için evdeki koşu bantları yerine dışarıda uygun alanları kullanmak daha faydalıdır, bu alanlarda bol oksijen alabilme imkanı olacaktır.

Yürüyüşün faydaları:
- Gebelikte kendinizi fiziksel olarak daha güçlü ve zinde hissetmenizi sağlar.
- Kendinizi psikoloji olarak da daha rahat ve huzurlu hissetmenizi sağlar.
- Hamilelik süresince aşırı kilo almanızı önler.
- Vücut şeklinin ve formunun korunmasını sağlar, doğumdan sonra eski formu almayı kolaylaştırır.

Gebelikte yürüyüş veya diğer uygun egzersizler eğer doktorunuz sizde sakınca olduğuna dair özel bir durum belirtmemişse çok faydalıdır ve gebelik ile ilgili risklere neden olmaz. Gebeliğiniz 3. ayında doktorunuzla konuşmalısınız ve sizin gebeliğinize has bir sakınca yoksa 3. aydan sonra egzersizlere başlayabilrisiniz.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Back
X