- Konu Sahibi siyahgelinlik
- #1
Merhaba arkadaşlar,
Umutsuzum ve çok mutsuzum sürekli içimde bir melankoli var..Başkası bu cümleleri kursa emin ol söyleyecek,teselli edecek yığınla sözüm olur. Ama gel gör ki insanın merhemi bir tek kendi yarasına ilaç olmuyor. Ne derdin var böyle diyorsun belki?? Boşa yaşıyormuşum gibi geliyor çoğu zaman...Dişimi tırnağıma takıp iki sene uğraştım bu fakülteye girebilmek için.TIP FAKÜLTESİ...Adı bile büyülü gibi gelirdi..Sanki kazandığımda tüm sıkıntılar geçecek,çok mutlu olacağım gibi...
Aslında tek derdim kendimi ispatlamaktı biliyor musun?Okulda hocalar tanışma sırasında hep sorarlar ''Bu fakülteye isteyerek mi geldin??''Gözlerim ışıl ışıl her seferinde bıkmadan usanmadan EVET derim.''Buraya gelebilmek için bir sene daha bekledim'' Evet bu cümle doğru bir cümle,,peki neden bekledim ?Sadece kendimi ispatlamak için...8 yaşında ablası kocaya kaçmış,abisi okumak istemesinde işin başına geçsin diye beklenmiş bir tekne kazıntısıyım ben..Ablam 17 yaşında aşık olduğunu sandığı adama kaçtı..1 sene sonra pişman olarak geri döndü..Sonra tekrar kocasına ,tekrar baba evine...Kaç kez tekrarlandı bilmiyorum bu senaryo..Ablam kaçtığından beri babam bana potansiyel kaçak gözü ile baktı.Aynanın karşısında fazladan üç dakika geçirsem azarı işittim.Okumayacak dedi sürekli bu da okumayacak...Zordu onuun için ablamın ihanetini kaldırmak...Bizim evde kızlar okumalı,koca eline bakmamalıdır, zaten babanın kızına vereceği tek şey de diplomadır...Erkek çocuksa herşeydir..Kurulu düzen onundur,okuyup zaman harcamasına gerek yoktur.İşinin başına geçmeli babasının bıraktığı yerden devralmalıdır.Zaten babası elinde avcunda hiçbişey yokken sırf onun için uğraşmış iş kurmuştur..Oğlan liseyi bitirecek, askere gidecek,işinin başına geçecek,münasip bir kızla da evlenecek..Babamın hepimiz için oynamamızı istediği bir senaryosu vardı aslında..İlk hayal kırıklığını ablamla yaşadı, ablamın senaryosu çok değişti..Savruldu durdu,hak etmediği şeyler yaşadı..
Ablam..Birbirimizi çok geç anlamaya başladığım güzel gözlü,masum yüzlü ablam..20sinde kucağında iki çocukla baba evine dönen ablam..Defalarca dönen ama bir kez bile gerçek anlamda boşanmaya cesaret edememiş ablam...Ablam evden kaçtığı gün bizim evde çok şey değişti aslında.Babam o gün onu defterden sildi.Evin kızı gibi değil sanki uzak bir akrabanın kızı gibi bayramdan bayrama, aydan aya gelir bir misafir oldu hepimiz için..Her seferinde eziklenip kapıya geldiğinde kimse onu içeri almamazlık yapmadı tabiki..Ama içeri aldığımızda kimse onu canı gönülden kucaklamadı..Rahat edemedi ablam hiç baba evinde..Hep dışlanmış hissetti kendini..Belki böyle davranılmamış olsaydı ona,o hayırsızı çok önceleri bırakır,mutlu olmanın yollarını arardı.Belki tekrar aşık olurdu,belki azim edip üniversiteye giderdi.Suçu neydi,affedilemez miydi de herkes bir anda sildi onu bilmiyorum..
Oysa 17 yaşındaymış henüz,yolun çok başında..Seviyorum sanmış,seviliyorum sanmış,onsuz yaşayamam nefes alamam sanmış...Babam okusun istemiş tek derdi kızını okutmak..İlk çocuğu ,ilk göz ağrısı..İlk önce okulunu oku,mesleğini eline al, sana koca mı yok her zaman bulursun demiş..Doğru da söylemiş aslında ama ablam anlamamış o zamanlar...Can damarı kesilicekmiş gbi gelmiş ona bu sözler..Bir gün kimse yokken çıkıp gitmiş işte...O 17 yaşında bense 8..
Babam o gün yıkıldı aslında...Ona göre onun kızları aptaldı..Koca peşinde koşan gerizekalılardı...Küçüğü akıllı bişeye benziyordu ama ne fark ederdi ki..Eninde sonunda ablasına çekecekti..Küçük kız hep bu sözlerle büyüdü.Ne zaman normal kızların yaptıklarını yapsa hep azarlandı.Babası küçük kızını sevmekten hiç vazgeçmedi ama.. ablasını sildikçe hayatını küçük kızına adadı.Küçük kız babasını mutlu etmeye çok öncelerden yemin etti.Okuyacaktı...Hemşire de olsa mutlu olurdu babası,öğretmen olsa da...Babanın tek derdi ''ben öldüğümde koca eline bakmasın kızım''..Küçük kıza yetmezdi ama bu meslekler...Küçük kız DOKTOR olmalıydı.En prestijli mesleğin sahib,ünvan sahibi..
O küçük kız bugün 23 yaşında bir fakültede 5. sınıf öğrencisi..Nasipse okulunu bitirip doktor olacak..Önünde uzun seneler var ama umutlu..Babası da çok mutlu belli etmiyor ama herkese kızından bahsediyor...Pazarlamacısından, kahvedeki esnafa kadar herkes kızın tıp okuduğunu biliyor..Ama babaya yetmiyor artık kızın doktor olması..O da çıtayı yükseltti.uzman olmalı onun kızı,pratisyen kalmamalı...Okul bitirene kadar maddi tüm imkanlar serilmeli,kızı derslerinden başka hiçbirşeye kafa takmamalı,evde kıtlık bile olsa kıza yansıtılmamalı...Borçlar ödenmemiş bile olsa her ayın 15inde ilk kızın parası yatmalı..Her akşam kız aranmalı, ama uzun uzun konuşmak gereksiz..kız meşgul çünkü..dersleri var,çalışmalı,gezmemeli hep çalışmalı..Kızın notları da yüksek olmalı.Uzman olmalı...Babada kendince haklı,kızını en güzel yerlerde görmek istiyor..Ya kız....Kendine ait olmayan bir hayatı yaşıyor aslında..Sırf 8 yaşında duymaya başladığı sözler için...Babasının kendi için çizdiği aptal,koca peşinda koşan kız profiine uymamak için..ABLASINA BENZEMEMEK İÇİN...Mutluyum diyor herkese,,''çok istediğim bir bölümde okuyorum hocam,buraya gelebilmek için çok çalıştım,öss tercihlerimin hepsi tıptı...''
Kız her staj,her hocasına yalan söylüyor aslında...Bir yalan çok tekrarlanırsa gerçek olur sanıyor..Gözlerini kocaman açıp,parlatabilirse insanlar inanır sanıyor...Tek derdi babasının yarasını sarmak..Derdi hayat kurtarmak falan değil...Ama hangi hoca gerçekten anlar ki kızı..Yada kim sıkılmadan dinler bu bayık hikayeyi..Kızda kimsenin onu anlayamayacağını biliyor..Şükret kızım diyor kendine...İçi her daraldığında,yaptığı şeylerden sıkıldığında hep aynı şeylerisöylüyor..''Senin yerinde olmak isteyen keç genç var,yaşadığın hayatın kıymetini bil'' Çalışmadığında hep vicdan azabı duyuyor kız..Ama o koca tıp kitaplarında hiç umut verecek şeyler yok onun için...Umut senin içinde diye yüreklendirse de hep kendini, başkasına ait bir hayatı yaşayan bir robot olduğunun o da farkında..Sevmediği bir işi yaparak ölecek belki de,erken yaşlanacak..Doktor olmasa ne olurdu bu kız??İnan kendi de bilmiyor...Kendini bildi bileli bu mücadeleye girmiş çünkü..
Kim bilir belki babam uğruna seçtiğim bu mesleği bir gün gerçekten severim..Denemek zorundayım...Bu hayat benim hayatım...Dönüşümün olmadığının farkındayım..Önüme konana senaryoyu kayıtsız şartsız oynamak zorundaym bu saatten sonra..Yapabileceğim tek şey,,rolümü sevmek ve kendimi bu role kaptırmak,,becerebilir miyim sizce??
"bir başkasının hayatıdır dönüp arkamıza baksak..
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgar yasak açık kapılar yasak"
Umutsuzum ve çok mutsuzum sürekli içimde bir melankoli var..Başkası bu cümleleri kursa emin ol söyleyecek,teselli edecek yığınla sözüm olur. Ama gel gör ki insanın merhemi bir tek kendi yarasına ilaç olmuyor. Ne derdin var böyle diyorsun belki?? Boşa yaşıyormuşum gibi geliyor çoğu zaman...Dişimi tırnağıma takıp iki sene uğraştım bu fakülteye girebilmek için.TIP FAKÜLTESİ...Adı bile büyülü gibi gelirdi..Sanki kazandığımda tüm sıkıntılar geçecek,çok mutlu olacağım gibi...
Aslında tek derdim kendimi ispatlamaktı biliyor musun?Okulda hocalar tanışma sırasında hep sorarlar ''Bu fakülteye isteyerek mi geldin??''Gözlerim ışıl ışıl her seferinde bıkmadan usanmadan EVET derim.''Buraya gelebilmek için bir sene daha bekledim'' Evet bu cümle doğru bir cümle,,peki neden bekledim ?Sadece kendimi ispatlamak için...8 yaşında ablası kocaya kaçmış,abisi okumak istemesinde işin başına geçsin diye beklenmiş bir tekne kazıntısıyım ben..Ablam 17 yaşında aşık olduğunu sandığı adama kaçtı..1 sene sonra pişman olarak geri döndü..Sonra tekrar kocasına ,tekrar baba evine...Kaç kez tekrarlandı bilmiyorum bu senaryo..Ablam kaçtığından beri babam bana potansiyel kaçak gözü ile baktı.Aynanın karşısında fazladan üç dakika geçirsem azarı işittim.Okumayacak dedi sürekli bu da okumayacak...Zordu onuun için ablamın ihanetini kaldırmak...Bizim evde kızlar okumalı,koca eline bakmamalıdır, zaten babanın kızına vereceği tek şey de diplomadır...Erkek çocuksa herşeydir..Kurulu düzen onundur,okuyup zaman harcamasına gerek yoktur.İşinin başına geçmeli babasının bıraktığı yerden devralmalıdır.Zaten babası elinde avcunda hiçbişey yokken sırf onun için uğraşmış iş kurmuştur..Oğlan liseyi bitirecek, askere gidecek,işinin başına geçecek,münasip bir kızla da evlenecek..Babamın hepimiz için oynamamızı istediği bir senaryosu vardı aslında..İlk hayal kırıklığını ablamla yaşadı, ablamın senaryosu çok değişti..Savruldu durdu,hak etmediği şeyler yaşadı..
Ablam..Birbirimizi çok geç anlamaya başladığım güzel gözlü,masum yüzlü ablam..20sinde kucağında iki çocukla baba evine dönen ablam..Defalarca dönen ama bir kez bile gerçek anlamda boşanmaya cesaret edememiş ablam...Ablam evden kaçtığı gün bizim evde çok şey değişti aslında.Babam o gün onu defterden sildi.Evin kızı gibi değil sanki uzak bir akrabanın kızı gibi bayramdan bayrama, aydan aya gelir bir misafir oldu hepimiz için..Her seferinde eziklenip kapıya geldiğinde kimse onu içeri almamazlık yapmadı tabiki..Ama içeri aldığımızda kimse onu canı gönülden kucaklamadı..Rahat edemedi ablam hiç baba evinde..Hep dışlanmış hissetti kendini..Belki böyle davranılmamış olsaydı ona,o hayırsızı çok önceleri bırakır,mutlu olmanın yollarını arardı.Belki tekrar aşık olurdu,belki azim edip üniversiteye giderdi.Suçu neydi,affedilemez miydi de herkes bir anda sildi onu bilmiyorum..
Oysa 17 yaşındaymış henüz,yolun çok başında..Seviyorum sanmış,seviliyorum sanmış,onsuz yaşayamam nefes alamam sanmış...Babam okusun istemiş tek derdi kızını okutmak..İlk çocuğu ,ilk göz ağrısı..İlk önce okulunu oku,mesleğini eline al, sana koca mı yok her zaman bulursun demiş..Doğru da söylemiş aslında ama ablam anlamamış o zamanlar...Can damarı kesilicekmiş gbi gelmiş ona bu sözler..Bir gün kimse yokken çıkıp gitmiş işte...O 17 yaşında bense 8..
Babam o gün yıkıldı aslında...Ona göre onun kızları aptaldı..Koca peşinde koşan gerizekalılardı...Küçüğü akıllı bişeye benziyordu ama ne fark ederdi ki..Eninde sonunda ablasına çekecekti..Küçük kız hep bu sözlerle büyüdü.Ne zaman normal kızların yaptıklarını yapsa hep azarlandı.Babası küçük kızını sevmekten hiç vazgeçmedi ama.. ablasını sildikçe hayatını küçük kızına adadı.Küçük kız babasını mutlu etmeye çok öncelerden yemin etti.Okuyacaktı...Hemşire de olsa mutlu olurdu babası,öğretmen olsa da...Babanın tek derdi ''ben öldüğümde koca eline bakmasın kızım''..Küçük kıza yetmezdi ama bu meslekler...Küçük kız DOKTOR olmalıydı.En prestijli mesleğin sahib,ünvan sahibi..
O küçük kız bugün 23 yaşında bir fakültede 5. sınıf öğrencisi..Nasipse okulunu bitirip doktor olacak..Önünde uzun seneler var ama umutlu..Babası da çok mutlu belli etmiyor ama herkese kızından bahsediyor...Pazarlamacısından, kahvedeki esnafa kadar herkes kızın tıp okuduğunu biliyor..Ama babaya yetmiyor artık kızın doktor olması..O da çıtayı yükseltti.uzman olmalı onun kızı,pratisyen kalmamalı...Okul bitirene kadar maddi tüm imkanlar serilmeli,kızı derslerinden başka hiçbirşeye kafa takmamalı,evde kıtlık bile olsa kıza yansıtılmamalı...Borçlar ödenmemiş bile olsa her ayın 15inde ilk kızın parası yatmalı..Her akşam kız aranmalı, ama uzun uzun konuşmak gereksiz..kız meşgul çünkü..dersleri var,çalışmalı,gezmemeli hep çalışmalı..Kızın notları da yüksek olmalı.Uzman olmalı...Babada kendince haklı,kızını en güzel yerlerde görmek istiyor..Ya kız....Kendine ait olmayan bir hayatı yaşıyor aslında..Sırf 8 yaşında duymaya başladığı sözler için...Babasının kendi için çizdiği aptal,koca peşinda koşan kız profiine uymamak için..ABLASINA BENZEMEMEK İÇİN...Mutluyum diyor herkese,,''çok istediğim bir bölümde okuyorum hocam,buraya gelebilmek için çok çalıştım,öss tercihlerimin hepsi tıptı...''
Kız her staj,her hocasına yalan söylüyor aslında...Bir yalan çok tekrarlanırsa gerçek olur sanıyor..Gözlerini kocaman açıp,parlatabilirse insanlar inanır sanıyor...Tek derdi babasının yarasını sarmak..Derdi hayat kurtarmak falan değil...Ama hangi hoca gerçekten anlar ki kızı..Yada kim sıkılmadan dinler bu bayık hikayeyi..Kızda kimsenin onu anlayamayacağını biliyor..Şükret kızım diyor kendine...İçi her daraldığında,yaptığı şeylerden sıkıldığında hep aynı şeylerisöylüyor..''Senin yerinde olmak isteyen keç genç var,yaşadığın hayatın kıymetini bil'' Çalışmadığında hep vicdan azabı duyuyor kız..Ama o koca tıp kitaplarında hiç umut verecek şeyler yok onun için...Umut senin içinde diye yüreklendirse de hep kendini, başkasına ait bir hayatı yaşayan bir robot olduğunun o da farkında..Sevmediği bir işi yaparak ölecek belki de,erken yaşlanacak..Doktor olmasa ne olurdu bu kız??İnan kendi de bilmiyor...Kendini bildi bileli bu mücadeleye girmiş çünkü..
Kim bilir belki babam uğruna seçtiğim bu mesleği bir gün gerçekten severim..Denemek zorundayım...Bu hayat benim hayatım...Dönüşümün olmadığının farkındayım..Önüme konana senaryoyu kayıtsız şartsız oynamak zorundaym bu saatten sonra..Yapabileceğim tek şey,,rolümü sevmek ve kendimi bu role kaptırmak,,becerebilir miyim sizce??
"bir başkasının hayatıdır dönüp arkamıza baksak..
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgar yasak açık kapılar yasak"