Merhaba kızlar...
Geçen hafta açmış olduğum hassas konunun kapanmaması için bir yalvarmadığım kalmıştı ama arkadaşlar limiti aşan yorumlar yaptığı için kaçınılmaz son gerçekleşti ve onlarca öneri ya da deneyim içeren yorumlardan mahrum kaldım. Bu duruma katkısı olan arkadaşlara önce teessüf ederek yeni sorunumu açıyorum sizlere...
Geçen Cuma günü 5.evlilik yıldönümümüzdü. Binbir heyecanla hediyemi aldım, kuaföre gittim, hazırlandım da hazırlandım salak gibi! Akşam eve geldi veee bingo! Unutmuş. Farkında bile değil. Namazını kıldı, oturdu televizyonu açtı. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. Kalktım hediyesini uzattım, şaşırdı tabii. "5 yıl önce bu gün evlenmiştik. Güle güle kullan" dedim. Şok tabii! Özürler diledi, sustu kaldı sonra. Üzüldüğümü çok iyi anladı. O gece öyle yattım. Ertesi gün en azından güzel bir söz, bir mesaj, ya da "nasıl oldun, iyi misin biraz daha" diye sormasını bekledim, ama beklediğimle kaldım. Umurunda bile olmadı. Akşam eve gelirken küçük bir rahatsızlık geçiren ablasına uğrayacağını söyledi. Döneceği saatte bakkala uğraması için aradım ve tam konuşurken kaldırımdan ineceği sırada arabanın altını çarptı. Apar topar kapattık. Ardından aradı ve o can sıkıntısının üstüne bi de güzel bi fırça yedim. Bağır çağır söylendi, tam zamanında aramışım 5 dakika bekleyemiyor muymuşum! Sustum. Hiç bişey söylemeden kapattım. Eve geldi. Namazını kıldı. Oturdu yine. Bana dokunmadı bile. Zaten günlerdir bir uzaklık bir uzaklık ki koptu gitti adam sanki. "Neden böyle uzaksın, buz gibisin" dedim ki demez olaydım! Birbirimize girdik. Benim istediğim gibi olmayacakmış. Herşey benim istediğim gibi olamazmış. Hiç birşeyden mutlu olamayan biriymişim. Halbuki yoldan geçerken bir çiçek koparıp gelse dünyalar benim olur. Adam sürekli evde oturmak istiyor. Bir kahve içmek için dışarı çıksak bana 1 hafta yeterken, ben hergün dışarı çıksam doymazmışım. Yetinemeyen biriymişim. Makyajım saçım kıyafetlerim hoşuna gitmiyormuş. Hiç bir abartım yok inanın. Evlenmeden önce beni tüm abartımla gördü, sesi çıkmadı adamın. Bir dünya laf etti. Ben de tutamadım kendimi. "Sen beni önce kendine uygun görüp sonradan değiştirmeye çalıştın. Ben kendime verebildiğim kadar çeki düzen verip ortak yaşayabileceğimiz duruma getirdim. Asıl sen yetinemiyorsun. Hokkabazlık yapmışsın demek. Köprüyü geçene kadarmış demek kabul ettiklerin" dedim. Neymiş efendim ona hokkabaz diyemezmişim. Az bile dedim. Adam kudurdu öfkeden. Ben de öfkemle yattım. Ve Cumartesi gününden beri tek kelime konuşmuyoruz. Özür bekliyor benden. Ama dediğim gibi az bile söyledim ben. Bu hokkabazlık değil de ne? Evden dışarı ne kendisi çıkarıyor ne benim çıkmama müsaade ediyor. Nasıl bir hayat bu? Edebileceğim başka fedakarlık türü kalmadı bende...
Sadece kendi hatalarından dolayı biriken gırtlağa kadar borç yüzünden şu an bir göz odada, mutfak yok, banyo deseniz kışın banyo yapılamayacak kadar soğuk olan, yaşam kalitesi son derece düşük bir evde yaşamaya çalışıyoruz. Çeyizim eşyalarım bir çatı katında çürüyor. Yemeği evin içinde yapıyorum, uyumamız oturmamız yemeğimiz bir kanepenin üzerinde. Yine de sesim çıkmıyor. Sadece ilgi alaka özen istiyorum. Bi dışarı çıkar havamız değişsin yok! Bıktım ama ben. 4 yaşındaki bebeğime yansıtmamak için elimden geleni yapıyorum. Ama ben çok mutsuzum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Aynı evin içinde, hatta aynı odanın içinde hayatı paylaşmaya çalıştığım adamla 5 gündür düşman gibiyiz. Soğuk bir fırtına var hem içimde, hem evimde...
Çok uzattım değil mi? Yetti mi, hayır! Kafaları şişirmemek için kısa kestim. İçimi dökmek istedim affola...
Geçen hafta açmış olduğum hassas konunun kapanmaması için bir yalvarmadığım kalmıştı ama arkadaşlar limiti aşan yorumlar yaptığı için kaçınılmaz son gerçekleşti ve onlarca öneri ya da deneyim içeren yorumlardan mahrum kaldım. Bu duruma katkısı olan arkadaşlara önce teessüf ederek yeni sorunumu açıyorum sizlere...
Geçen Cuma günü 5.evlilik yıldönümümüzdü. Binbir heyecanla hediyemi aldım, kuaföre gittim, hazırlandım da hazırlandım salak gibi! Akşam eve geldi veee bingo! Unutmuş. Farkında bile değil. Namazını kıldı, oturdu televizyonu açtı. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. Kalktım hediyesini uzattım, şaşırdı tabii. "5 yıl önce bu gün evlenmiştik. Güle güle kullan" dedim. Şok tabii! Özürler diledi, sustu kaldı sonra. Üzüldüğümü çok iyi anladı. O gece öyle yattım. Ertesi gün en azından güzel bir söz, bir mesaj, ya da "nasıl oldun, iyi misin biraz daha" diye sormasını bekledim, ama beklediğimle kaldım. Umurunda bile olmadı. Akşam eve gelirken küçük bir rahatsızlık geçiren ablasına uğrayacağını söyledi. Döneceği saatte bakkala uğraması için aradım ve tam konuşurken kaldırımdan ineceği sırada arabanın altını çarptı. Apar topar kapattık. Ardından aradı ve o can sıkıntısının üstüne bi de güzel bi fırça yedim. Bağır çağır söylendi, tam zamanında aramışım 5 dakika bekleyemiyor muymuşum! Sustum. Hiç bişey söylemeden kapattım. Eve geldi. Namazını kıldı. Oturdu yine. Bana dokunmadı bile. Zaten günlerdir bir uzaklık bir uzaklık ki koptu gitti adam sanki. "Neden böyle uzaksın, buz gibisin" dedim ki demez olaydım! Birbirimize girdik. Benim istediğim gibi olmayacakmış. Herşey benim istediğim gibi olamazmış. Hiç birşeyden mutlu olamayan biriymişim. Halbuki yoldan geçerken bir çiçek koparıp gelse dünyalar benim olur. Adam sürekli evde oturmak istiyor. Bir kahve içmek için dışarı çıksak bana 1 hafta yeterken, ben hergün dışarı çıksam doymazmışım. Yetinemeyen biriymişim. Makyajım saçım kıyafetlerim hoşuna gitmiyormuş. Hiç bir abartım yok inanın. Evlenmeden önce beni tüm abartımla gördü, sesi çıkmadı adamın. Bir dünya laf etti. Ben de tutamadım kendimi. "Sen beni önce kendine uygun görüp sonradan değiştirmeye çalıştın. Ben kendime verebildiğim kadar çeki düzen verip ortak yaşayabileceğimiz duruma getirdim. Asıl sen yetinemiyorsun. Hokkabazlık yapmışsın demek. Köprüyü geçene kadarmış demek kabul ettiklerin" dedim. Neymiş efendim ona hokkabaz diyemezmişim. Az bile dedim. Adam kudurdu öfkeden. Ben de öfkemle yattım. Ve Cumartesi gününden beri tek kelime konuşmuyoruz. Özür bekliyor benden. Ama dediğim gibi az bile söyledim ben. Bu hokkabazlık değil de ne? Evden dışarı ne kendisi çıkarıyor ne benim çıkmama müsaade ediyor. Nasıl bir hayat bu? Edebileceğim başka fedakarlık türü kalmadı bende...
Sadece kendi hatalarından dolayı biriken gırtlağa kadar borç yüzünden şu an bir göz odada, mutfak yok, banyo deseniz kışın banyo yapılamayacak kadar soğuk olan, yaşam kalitesi son derece düşük bir evde yaşamaya çalışıyoruz. Çeyizim eşyalarım bir çatı katında çürüyor. Yemeği evin içinde yapıyorum, uyumamız oturmamız yemeğimiz bir kanepenin üzerinde. Yine de sesim çıkmıyor. Sadece ilgi alaka özen istiyorum. Bi dışarı çıkar havamız değişsin yok! Bıktım ama ben. 4 yaşındaki bebeğime yansıtmamak için elimden geleni yapıyorum. Ama ben çok mutsuzum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Aynı evin içinde, hatta aynı odanın içinde hayatı paylaşmaya çalıştığım adamla 5 gündür düşman gibiyiz. Soğuk bir fırtına var hem içimde, hem evimde...
Çok uzattım değil mi? Yetti mi, hayır! Kafaları şişirmemek için kısa kestim. İçimi dökmek istedim affola...