Link Silinmiştir.
Bildiğinizi Biliyorum...
--------------------------------------------------------------------------------
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz
Bu bir kadeh rakı yanında seyre daldığınız gurup ta, gözlerinde huzuru bulduğunuz bu afet-i devran da, bu tabağınızda masanızı gecenizi midenizi keyiflendirmek için duran balık ta bırakıp geldiği bu deniz de her şey ama her şey sizinle birlikte yok olup gidecek bir gün…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Bu çok sevdiğiniz notalar da susuverecek bir gün. Geriye uzun siyah bir karanlık kalacak. Siyah ıssız yalnız bir karanlık…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Ne sevdiğiniz denizin mavisi olacak, ne içinizi bayıltan iyot kokusu, ne ormanın yeşili ne de sizi çarpan havası… Her şey ama her şey siz de dâhil olmak üzere bir gün yok oluvereceksiniz. Öyle ansız öyle zamansız oluverecek ki tüm bunlar hazırlıksız yakalanacaksınız tıpkı haziran da dolulara tutulmanız gibi…
Kim bilir belki de bundandır asırlık çınarın hiç bir şey olmamış gibi senelerdir yerinden öylece size, sizden öncekilere bakması, kim bilir belki de bundandır ayın her gece güneşin her sabah hiç de aksatmadan yerlerini alması. Kim bilir belki onlar bizden önce öğrenmişlerdir ve bundandır ilahi sessizlikleri ver her şeyi ilk gün, ilk kez görmüş gibi izlemeleri…
Sen, kırmızı rujlu etekleri rüzgârdan çok kalçasını savuruşundan havalanmakta olan yosma, biliyorsun değil mi? Ne o taa öteki mahalleden duyulan şen kahkahan kalacak, ne o rüzgârından yayılan baş döndürücü kokun. Ne de o yalnız gecelerinde dizlerinin üzerinde sıcaklığına yer verdiğin o sevimli kedin…
Kedi de sen de bunu yazan ben de…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Ne bir iksir ne bir kara büyü hiç bir şey engel olamayacak bu sona. Siz de benim gibi bu ot gibi bu kedi gibi bu yosma bu balık bu güneş bu ay gibi sonu, sonun geldiğinde anlayacağız. Geç olacak kimilerimiz için hem de çok geç… İçimizde ağzı yüreği dolu dolu seni seviyorum diyemeyenler olacak, bir sabah güneşin doğuşunu sarı sıcaklığından önceki soğukluğunu izlememiş olanlar olacak, bir sabah yüzünü musluktan akan su yerine denizin tuzlu sularında başını derinlere gömüp yüzünü yıkamamış olanlar olacak ve bütün bunları yapmak içinse çok geç olacak…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Bu yediğiniz çilek reçeli belki de son kez dilinizin üstünden o tatlı râhiyasını bırakıp midenize doğru yol alacak, çayın bu sıcak buruk tadını son kez duyacaksınız tüm hücrelerinizle ancak sonu yalnızca son geldiğinde anlayacaksınız… Son bir şans verilmeyecek ne güneşi uyandırmaya ne o reçeli bir daha yemeğe ne de yapan eli öpmeye...
BildiğiniZi biliyorum ama
Yine de söylemek istiyorum
Bir gün öleceksiniz..
Suzan Ağatoğlu
Bildiğinizi Biliyorum...
--------------------------------------------------------------------------------
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz
Bu bir kadeh rakı yanında seyre daldığınız gurup ta, gözlerinde huzuru bulduğunuz bu afet-i devran da, bu tabağınızda masanızı gecenizi midenizi keyiflendirmek için duran balık ta bırakıp geldiği bu deniz de her şey ama her şey sizinle birlikte yok olup gidecek bir gün…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Bu çok sevdiğiniz notalar da susuverecek bir gün. Geriye uzun siyah bir karanlık kalacak. Siyah ıssız yalnız bir karanlık…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Ne sevdiğiniz denizin mavisi olacak, ne içinizi bayıltan iyot kokusu, ne ormanın yeşili ne de sizi çarpan havası… Her şey ama her şey siz de dâhil olmak üzere bir gün yok oluvereceksiniz. Öyle ansız öyle zamansız oluverecek ki tüm bunlar hazırlıksız yakalanacaksınız tıpkı haziran da dolulara tutulmanız gibi…
Kim bilir belki de bundandır asırlık çınarın hiç bir şey olmamış gibi senelerdir yerinden öylece size, sizden öncekilere bakması, kim bilir belki de bundandır ayın her gece güneşin her sabah hiç de aksatmadan yerlerini alması. Kim bilir belki onlar bizden önce öğrenmişlerdir ve bundandır ilahi sessizlikleri ver her şeyi ilk gün, ilk kez görmüş gibi izlemeleri…
Sen, kırmızı rujlu etekleri rüzgârdan çok kalçasını savuruşundan havalanmakta olan yosma, biliyorsun değil mi? Ne o taa öteki mahalleden duyulan şen kahkahan kalacak, ne o rüzgârından yayılan baş döndürücü kokun. Ne de o yalnız gecelerinde dizlerinin üzerinde sıcaklığına yer verdiğin o sevimli kedin…
Kedi de sen de bunu yazan ben de…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Ne bir iksir ne bir kara büyü hiç bir şey engel olamayacak bu sona. Siz de benim gibi bu ot gibi bu kedi gibi bu yosma bu balık bu güneş bu ay gibi sonu, sonun geldiğinde anlayacağız. Geç olacak kimilerimiz için hem de çok geç… İçimizde ağzı yüreği dolu dolu seni seviyorum diyemeyenler olacak, bir sabah güneşin doğuşunu sarı sıcaklığından önceki soğukluğunu izlememiş olanlar olacak, bir sabah yüzünü musluktan akan su yerine denizin tuzlu sularında başını derinlere gömüp yüzünü yıkamamış olanlar olacak ve bütün bunları yapmak içinse çok geç olacak…
Bildiğinizi biliyorum ama yine de söylemek istiyorum; bir gün öleceksiniz…
Bu yediğiniz çilek reçeli belki de son kez dilinizin üstünden o tatlı râhiyasını bırakıp midenize doğru yol alacak, çayın bu sıcak buruk tadını son kez duyacaksınız tüm hücrelerinizle ancak sonu yalnızca son geldiğinde anlayacaksınız… Son bir şans verilmeyecek ne güneşi uyandırmaya ne o reçeli bir daha yemeğe ne de yapan eli öpmeye...
BildiğiniZi biliyorum ama
Yine de söylemek istiyorum
Bir gün öleceksiniz..
Suzan Ağatoğlu