KELEBEĞE BAKARSAN BİR GÜN BİR ÖMRE BEDEL!
Aklıma takıldı geçenlerde, kızım bana sızlanıyordu, hayatın cilvelerinden bahsederken. Ona dediklerimi kendim de ilk kez duyuyordum sanki…
Düşün ki dedim, dünya güneşin etrafında inanılmaz bir hızla dönüyor, kendi etrafında da… Yer çekimi olmasa nerelere fırlardık!
Oysa biz zamanın geçmediğini sanıyoruz. En sıkışık anlarımızda zamandan medet umuyoruz., zaman her şeyin ilacıdır diyoruz, zamanla her şeyin yoluna gireceğini düşünerek kendimizi rahatlatıyoruz. Zaman mı bizim ilacımız gerçekten? Olmadık sorunlarla karşılaştığımızda bir başka teselli buluyoruz kendimize… Kaderde bu da varmış deriz ya… Eğer iyi kötü her ne ise başımıza gelenler kaderde yazılı ise, kimseyi de suçlamayalım, onların da kaderinde yazılmış çalmak, çırpmak, yalan dolan…
Yooooooooo… Evrende bir zerre kadar bile değil dünyamız. İnanılmaz bir hızla dönerek bizi üzerinde tutuyor… Ve bu hızla dönerken bile bize sunduklarıyla koca bir hayat armağan ediyor. Üstelik bin bir türde canlı arasından insanoğlunu seçmiş, kendisini dilediğimiz gibi kullanalım diye. İnanılmaz silahlar vermiş elimize: akıl, zeka ve bilinç gibi…
Birçok canlının ise tek bir güne sığdırdığı bir yaşamı var. O bir tek günde doğuyor, gelişiyor, kimi zaman değişim geçiriyor, çiftleşiyor ve türünü sürdürecek yavrular dünyaya getirip hayatını bitiriyor, o bir tek günün sonunda! Ona sorabilseydik bu koca ömre kim bilir neler sığdırdığını anlatırdı. O koca ömür bizim için bir tek gün… Evrende fırdolayı dönen dünyamız içinse…bir an bile değil!
Bizi oluşturan ve bir arada uyum içinde çalışarak bedenimizi yaşatan binlerce hücre gibi, dünyamız da evrenin düzeni içinde onun bir parçası. Biz insan olarak sağlıklı yaşamak için bedenimizi korumak ve doğanın ona gösterdiği düzen içinde yaşatmak zorundayız. Dünyayı yaşatmak için de düzenine saygı göstermeliyiz.
Hiç birini yapmakta tam anlamıyla başarılı olamıyoruz. Bedenimizi sadece spor yaparak, zengin içerikli mucizevi kozmetikler kullanarak hatta cerrahi girişimlerden medet umarak sağlıklı ve dinç tutamayız. Eğlenmek, hayatın tadını çıkarmak denince aklımıza gelenleri düşünürsek, pek de doğanın düzenine uygun görünmüyor: stres, sigara, ballı börekli zengin sofralarda ağız tadı diye yediklerimizin birçoğu ile kendimize ihanet ettiğimize inanıyorum….
ŞU sıralar yürüyüş yaparken yere bakmaktan kendimi alamıyorum… Sararmış çınar yaprakları inanılmaz bir tasarım ile biçimlendirilmiş, bu yetmiyormuş gibi bir de mevsim dönümünde yeşillerle, sarılarla ve kızıllarla renklendirilmiş ya oya gibi işlenmiş kenarları! Hele bir de onları, yere inerken izleseniz…Nazlı nazlı, salına salına!. O anda aklıma canımı sıkacak hiçbir sorun gelmiyor…
Bir ana bile sığmayan hayatımızı, sorunları yenerek ve her sorunu atlattıktan sonra kendimizi iyi hissederek yaşamak yerine kendimize acımayalım lütfen!
Her şeyden önce hücrelerimize sevgi göstermeli, saygılı davranmalıyız. Dünyamız da evrenin hücrelerinden biri ise, onu da korumamız gerekir. Sorunlar ise çözümlenmek içindir… dedim kızıma!
nil otova'dan alıntıdıra.s.