Bir 'ayakkabının' düşündürdükleri...

suri

peri
Kayıtlı Üye
23 Aralık 2007
397
2
116
Ankara
Bir 'ayakkabının' düşündürdükleri...

Antik bir Hint masalı şöyle anlatır. Günlerden bir gün, ülkenin haşmetli kralı, taşlı sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığının her köşesinin sığır derisiyle kaplanmasını emreder. Kralın bu fikrini duyan soytarısı bu karara kahkahalarla güler. Gülerken de 'ne kadar saçma, ne kadar gereksiz' der durur. Bunu duyan haşmetli kral, aşağılanmayı hem de soytarısı tarafından gülünç duruma düşürülmeyi hiç kabullenemez ve çok sinirlenir. "Derhal bana daha iyi bir seçenek göster ki seni affedeyim, yoksa öleceksin" der soytarısına. Soytarı kendisinden çok emin bir şekilde şöyle der: "Sevgili kralımız, niye bu kadar zor ve pahalı bir işe kalkışıyorsunuz doğrusu anlayamıyorum. Bütün krallığı sığır derisiyle kaplamak yerine, küçük bir sığır derisini kesip ayağınızı kaplayınız yeter" diye sözlerini tamamlar.

Ve ayakkabıların böyle doğduğu söylenir. Antik Yunan'da da buna benzer hikayeler olduğu için ayakkabıyı ilk kim bulmuştur bilemem. İyice araştırmak lazım. Ama bildiğim bir şey varsa o da bu gibi düşüncelerin bilgeliğin başlangıcı olabileceğidir.
Ayakkabı deyip geçmeyin, birçok bilgeye ilham vermiştir, hakkında birçok özlü sözler söylenmiştir. "Ayakkabım yok diye üzülürken, yolda ayaksız bir adam gördüm", bunlardan sadece biri. Bu özlü sözü düşünüp de günümüz iş hayatına uygulamamak elde değil. Büyük bir çoğunluk yaptığı işten, aldığı maaştan, çalışma koşullarından, hava şartlarından, ondan bundan hiç mi hiç memnun değil. Bir gün siz de bunları aklınızdan geçirecek olursanız şayet, lütfen bu sözü hatırlayın.
Ofisinizin, iş yerinizin dışında milyonlarca işsiz ve çaresiz insan olduğunu sakın unutmayın "Ayakkabı giymiş" özlü sözlerden başka çok sevdiğim bir de deyim var 'ayakkabılı'. "Başkasının ayakkabılarının içinde olabilmek". Kısaca karşımızdakiyle empati kurabilmek, kendimizi o başkasının yerine koyabilmek. Özellikle de yargılarken... Ya biz ne yapıyoruz?
Her gün kendimiz onlarca yüzlerce değişik ayakkabı giyiyoruz ama bir kere olsun başkasının ayakkabısını giymiyoruz, giymek istemiyoruz. Onun ne düşündüğünü, değerlerini, sevdiklerini, sevmediklerini, dilini, müziğini, kültürünü, inancını, doğrusunu, yanlışını bir kez olsun anlamak istemiyoruz. Varsa yoksa biz varız ve bizim doğrularımız.
Oysa dünyada, ülkemizde, caddemizde, sokağımızda, evimizde ve işyerlerimizde başkalarının da olduğunu ve onların da isteklerinin, hayallerinin, fikirlerinin ve farklarının olduğunu bir kavrayabilsek. Yargılarken, severken, nefret ederken, değerlendirirken, ölçerken, överken, yererken sadece bir 10 dakika onların ayakkabısını bir giyebilsek. Ve dünyaya onların ayakkabılarının içinden bir bakabilsek. Nasıl da değişecek tüm yargılarımız... Nasıl da kolaylaşacak tüm yaşamımız... Ben, şimdi oğlumun ayakkabılarını giymeğe gidiyorum. Sonra da, giyeceğim başka renk renk çeşit çeşit ayakkabılar var sırada. Size de tavsiye ederim.
Pembe CANDANER

 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…