Arabesk olduğum konusunda haklısınız. Yukarıda da benzer yorumlar yapılmış, itici olduğum vs hususunda. Aşk ilişkilerinde ne kadar da çekilmez bir insan olduğumu farkettim sayenizde. Zaten eleştiriye açık olmasam, burada niye yazayım?arabesk tavrınız , uslubunuz ve her şeyi kendi kendinize kafanızda kurup oynamanız aşırı itici bir insan profılı cızdı gozumde . emınım cevrenızde ki insanlar da tavırlarınızı tepkılerınızı anlamlandıramışlardır. insanlarla nasıl iletişim kurulur bence eğitim almanız yararınza olacaktır. ve sevgi , aşk boyle bir şey değil kesinlikle.
Arabesk olduğum konusunda haklısınız. Yukarıda da benzer yorumlar yapılmış, itici olduğum vs hususunda. Aşk ilişkilerinde ne kadar da çekilmez bir insan olduğumu farkettim sayenizde. Zaten eleştiriye açık olmasam, burada niye yazayım?arabesk tavrınız , uslubunuz ve her şeyi kendi kendinize kafanızda kurup oynamanız aşırı itici bir insan profılı cızdı gozumde . emınım cevrenızde ki insanlar da tavırlarınızı tepkılerınızı anlamlandıramışlardır. insanlarla nasıl iletişim kurulur bence eğitim almanız yararınza olacaktır. ve sevgi , aşk boyle bir şey değil kesinlikle.
Yoruluyorum zatenÇok detaycisin , yorulursun.
Kız romanmı yazdın bu ne.Çeviriyorum bitmiyor.Merhaba. Önceki topiğimi merak edenler veya okumak isteyenler için linki aşağıya bırakıyorum:
Hiçbir zaman ümidinizi yitirmeyin, gün doğmadan neler doğar...
Bu topikte hatırlar mısınız veya gördünüz mü bilemiyorum ama, "aşık olduğumdan" bahsetmiştim.
Dedim ki, şimdi tam zamanı bunu anlatmanın... neden olmasın? Başlıyorum.
Bahsi gecen kişiyle tanışmam, halihazırda çalıştığım mağazadan lokasyon değişikliği istemem ve sonuç itibari ile beni çalıştığım şehrin en elit şubelerinden birine yollanmam ile başladı. Buradaki ilk günümde tanıştım "kendileriyle". Sanırım bir bayram günüydü, ve öğlen 1 gibi açılıyordu tüm AVM'ler...
İlk gördüğümde pek de çekici gelmemişti bana. İyi bir arkadaş olur demişimdir belki. Geçmiş zaman, nereden hatırlayayım... Fakat sonradan onunla ve diğer çalışanlarla aramda bağ oluşmaya başladıkça sanırım, ilgi duymaya başladım.
Tabii ona ilgi duymami hızlandıran bazi şeyler de oldu haliyle. Mesela yaptığı sersemce şakaları... yaptığı esprilerin ne kadar kötü olduğuna örnek vermem gerekirse,
• "X mi daha yakışıklı yoksa ben mi?"
• "X'i mi daha çok seviyorsun yoksa beni mi?" (Burda bir keresinde gıcıklık olsun diye "X'i tabii ki bu da soru mu?" Demistim. Çok bozulduğunu hissetmiştim ama hiç belli etmemeye çalıştı, "Kalbimi çok kırdın" demişti, her zamanki cıvık tavrıyla.)
• Bir keresinde de gerçekten hastaydım. Griptim yani. Üstte bahsettiğim X adlı çocuğa hasta olduğumu söyleyince bu salak da "Bana hastaaaa..." demişti mağazanın arkasından seslenerek. Ben de ona gene seslenerek "Sana ne hasta olacağım be chiwawa" demistim. İkisi de hiç üşenmemiş ve bunu benzettiğim köpeğin resmine bakmıştı. Bu salak da ardından "Fairymoon, beni böyle güzel şeylere benzetme" demişti, o gün ona gerçekten sinir olmuştum. Ona ilk küsmem böyle başladı zaten. Aşağıda bahsedeceğim bu küslüklerden.
• Bir keresinde üstümü degistirmek için ofise girmiştim, bu salak üstünü yeni değiştirmişti. Gene her zamanki cıvık tavrıyla "Tabii hemen değiştim üstümü bir de dayanamazsın karın kaslarımı, etkileyici baklavalarımı görmeye falan" deyince gene, bende şalter atti, "Evet makarna gibi kolların da buna dahil mi?" Dediydim. Gene çok bozulmuştu
(Bahsi gecen X: Bu çocuk nispeten bahsi gecen kişiden 3-4 yaş daha küçüktü. Ama boyu çok uzundu. Ilk baslarda X ile daha iyi anlaşıyorduk. Ama sonradan bizim iş yerinden ayrıldı, başka firmaya geçti. Sonradan benimle konusmaua devam etti lakin benimle aşırı cinselliği ima eden muhabbetlere girince muhabbetimi bitirmek zorunda kaldım. Manipule ettiğini hissediyordum beni ayrıca. Neticede Terazi burcuydu, ne beklersiniz ki...)
İşte aramızdaki dinamik bu şekildeydi. Anlayın. Sadece beni sinir etmeye çalışıyordu veya bana öyle geliyordu. Sonradan anladım ki bunu tüm kızlara yapıyordu ama en çok tepkiyi ben veriyordum. Neden acaba? Tepki verince daha çok yapıyordu haliyle.
Bu mağazaya geçeli birkaç ay olmamıştı, işten bağımsız tanıdığım olan bir kız topluluğu ile konuşurken bu konudan bahsettim. Onlar da "Ooooo..." falan yaptılar ve "sana ilgisi olduğu için bu şekilde davranıyor, farkında mısın?" Dediler. O anda beynimde şimşek çaktı. Ben de o zamanlarda anladım benim ondan hoşlandığımı.
Kural 1: Bu tarz kız gruplarının her söylediği her zaman doğru olmayabilir. (Zira beğenilecek bir tip değilim dışarıdan. Aşırı kiloluyum ve çok aşırı bakımlı biri de sayılmazdım. Sonradan bakımlı olsam da, dışarıya ilk verdiğim elektrik agresif biri olduğum yönündeydi.)
(Bu kişinin yaptığı bu cıvıkça hareketler ilk başta ilgimi çok çekmiyordu çünkü o zamanlar bir cenderenin içindeydim. Kadın sığınma evinde kalıyordum. Bu bir. Annemin yakın zamanda bir boşanma davası vardı o dönem, bu iki. Zaten üvey babamdan gelen erkeklere karşı bir güvensizliğim vardı, bu da üç.)
Sonrasında ise araya küslük dönemleri girdi. Evet yanlış duymadınız. İş yerinde konuşmadık, iş haricinde. İlki yanlış hatırlamıyorsam 15 gün falan, ikincisi bir 30-40 gün falan ve üçüncüsü de - şimdi şok olmaya hazır olun - 6 ay sürdü. İlkinde kendiliğinden konuşma başladı, ikincisinde konuyu o açtı, üçüncüsünde ise ben ona mesaj yazdım.
Burada kabahatin çoğu bende. Ama kendime de hak verdiğim noktalar var. Zira duygularımı kontrol edemiyordum. (Bipolarsanız, duygularınızı kontrol etmeniz 5-10 kat daha zor zaten.) Travmalarım vardi. Erkeklerle ilgili özellikle. Fakat haklısınız, hiçbiri bu kadar uzun küslükleri gerektirmez, bahane değil tabii ki bunlar. İş yerinde profesyonel davranmadım, davranamadım... Kabul ediyorum. Sonuna kadar.
En uzun küslük döneminden önce iş yerine 2 kız gelmişti gidenlerin yerine. Biri tesettürlü, diğeri de nahoş biçimde açık saçık konuşan birisiydi. Fakat bu ikisi geldikten sonra dışlandığımı çok hissettim. Zira başka konuşacak kız kalmamıştı neredeyse çalışan olarak... onlar da önceden birbirini tanıyordu, zaten açık saçık konuşan kız, torpille gelmişti. Bu bahsi geçen açık saçık muhabbetlere giren kız zaten çok sevgilisi olduğundan, bu konularda çok rahat olduğundan ve cinselligi çok sevdiginden bahsedip duruyordu. Artık benim hiç sevgilim olmadığını bildiği için mi böyle övünme ihtiyacı hissediyordu? Bilemiyorum. Bense bunu kızın Akrep burcu olmasına veriyordum...
Bir keresinde bunu malum kişiye söylemeyi denedim. Onlardan hoşlanmadığımı söyledim, özellikle o açık saçık konuşanı... O kızı bana korumaya kalktı. Ben de zaten "zaten geçen gün kasadaydim ikiniz arkada gülüşüyordunuz" Dedim. O da ukala bir biçimde "Ne o, kıskandın mı?" Dedi. "Senin neyini kıskanacağım, ıyyy..." yaptım. Başka konulardan konu açıldı sonrasında. Ben de laf arasında sokuşturdum:"Zaten ben bu iş yerinde hiç kimseyi arkadaşım olarak görmüyorum" deyiverdim. O da "Demek öyle, ben seni gerçekten arkadaşım olarak görüyordum ama yanılmışım sanırım, yazık gerçekten" dedi. Sonra da " Ah (ismim) ah..." dedi ve gitti.
Halbuki orada ifade edemediğim duygularım:
1. Onları gerçekten de kıskanmıştım.
2. Ben o gün kasada tek başıma işlem alıyordum, ve o ikisi arkada iş yapmayıp kahkahalarla gülerken kendimi çok kötü hissetmiştim. Hem yalnız hem de tüm işler başıma yıkılmış gibi.
3. Onu arkadaştan öte görüyordum, arkadaşla sınırlı değil. Fakat o bunun farkında değildi.
4. O cinsellik konuşan kızın art niyetini ben hissediyordum lakin o görmüyordu bile. Belki ikisi de Karadenizli olduğu için, aynı dili konuşuyorlardı. Bilemiyorum...
Kural 2: Bazen yeri geldiğnde duyguları ifade etmek gerekir.
Son küslük olayı: Ben, o ve müdür yardımcım ofisteydik. Gene gerzekçe bir şaka yapmıştı. Gene böyle yukarıda bahsi geçenler gibi... Ardindan da "Fairymoon da her şeyin altında bir ima arıyor" dedi. Ben de "Evet, ve bu beni rahatsız ediyor" Dedim. O da şöyle dedi: "O zaman yapmaya daha çok devam edicem." O an ona hakaret etme ihtiyacı hissettim(salak, geri zekalı gibi bir şeydi sanirim). O da bunun üzerine şey dedi: "Fairymoon, istersen dikkatli konuşalım, açtırma benim bayramlık ağzımı" ben de "açsan ne olur" diyebildim sadece. Müdür yardımcısı ayırdı bizi. O an beynimden aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Ofisten kendimi zor attım. Molaya çıkmak istedim, ama 45 dk dön(e)medim. Çünkü o 45 dk'da ağlıyordum. Yanıma bir anlığına bu dangalak geldi. Onu yanımda istemedigimi söyledim. Yarım ağız bir özür diledi ve gitti. Ardından o açık saçık konuşan kız geldi yanıma. Niye ağlıyorsun dedi. Onu "ondan" kıskandığım için onunla da konuşmak istemedim haliyle. Uzun uzun teselli etti beni. En sonunda o salak yüzünden agladigim ortaya çıktı. O gün mesaim bitmişti sonra, ben eve gittim fakat duyduğum kadarıyla bu bahsi gecen kız, ben gittikten sonra ofise kabadayıvari bir şekilde yürüyerek girip, bu salağa "Ne yaptın lan kıza?" Diye gelişi varmış, bizim o zamanki müdür yardımcısı görmüş. Sonrasında şöyle devam etmiş konuşmaya:"Lan oğlum, kız sevmiyor işte öyle şakaları. Bana yap lan yapacaksan!". Sonra ise arkaya geçip 2 saat konuşmuşlar. Ne konuştularsa artık!
Benim de çok hatalarım oldu. Duygularımı kontrol edemedim. Etmeye çalıştım, ama yüzümden belli olmasa başka taraftan belli oluyordu. Zaten yüzümden belli etmeme şansım da yoktu. Agresif bir yapım vardır genelde, ve tabii ki patavatsız...
Ama şunu da kabul ediyorum, küslük dönemimde (6 ay) malum şahıs, o kızlarla ilişkilerini çok ilerletmişti. Hele o açık saçık konuşan kızla, açık saçık konularda yaptığı muhabbetlerini hatırlıyorum da... benim için ne kadar zordu, bilemezsiniz. Tam bir Oğuz Atay - Tutunamayanlar romanı çıkardı bu zamanlardaki psikolojik tahlilimden...
O kızla oluşturduğu arkadaşlık ilişkisinin iğrençliği sonradan çok ileri boyutlara vardı. Buna bir örnek olarak... Nasıl desem, mesela sizin çalıştığınız iş yerinde hoşlandığınız kişi, bahsi gecen kızla ayni ofiste üstünü değiştirse, ne hissederdiniz? İster birbirine baksınlar isterlerse de birbirlerine arkalari dönük olsun. Çok kötü bir şey, değil mi?
Tahmin ettiğim kadarı ile benim "ondan" hoşlandığımı oradaki herkes anladı. Başta "o" kişi olmak üzere herkese dalga geçme malzemesi çıktı bu yüzden. Herkes benim "saf ve temiz" duygularimdan istifade etti, dolayısıyla...
Malum kişi yüzünden cinsellik muhabbeti yapan o kızla da çalkantılı bir ilişkimiz oldu. Dalgalı yani... Çok kavgalar ettik onunla, iyi günler azınlıktaydı... Zaten bana hükmetmeyi seven biriydi. Özgüven eksikliğimden mi istifade ediyordu, anlamıyordum. Ama ilk geldiğim günden beri beni sevmediğini hissetmiştim. O günden beri de cehennemi yaşamıştım. Yalan yok. Sonra bu kız müdür yardımcısı olunca başka mağazaya, kurtulmuştum...
Bahsi gecen malum şahıstan ise - hem hoşlanıyordum, hem de nefret ediyordum. Hem ona aşıktım, hem de onu istemiyordum.
Hem ona cinsel anlamda da ilgi duyuyordum; hem de onu yanımda görmeye bile tahammülüm yoktu bazen. Onu bazen yanımda istiyordum lakin bazen yeri geldiğinde adını duymaya tahammülüm yoktu...
[Not: Çok burclardan konu geçti, merak edenler için, ben Aslan burcuyum. Yükselenim Yay, ay burcum Akrep.
(Onun da, kendisi balık, yukseleni yengec, ay burcu da yay...)]
Bir akşam dayanamadım. Mesaj yazdım buna uzunca. Öyle barıştık zaten. Ama benim alınganlık ve kusluklerim devam ediyordu. Dolayısıyla hiçbir şey eskisi gibi olmadı maalesef. Zaten bir benimle bir de iliskisini ilerlettiği diğer kızlarla molaya çıkıyordu. Öyle ki artık bensiz planlar yapmaya başlamışlardı.
Duygularıma artık hakim olamadığımı yavaştan hissetmiştim. Bu yuzden artık yavaş yavaş orada miadimi doldurdugumu düşünüyordum, en sonunda transfer olayını müdürüme açmayı denedim. Uzunca bir mesaj yazdım. İş arkadaşlarımdan nefret ettiğimden vs bahsettim. Ama müdürümün beni yollamaya hiç niyeti yoktu, neticede onca tantanama rağmen onun en sevdiği elemanıydım. İşimi tam ve sağlam yapardım, bunu bilirdi. (Bunun haricinde de müdürümün bazı söylemleri, müdürümün benden hoşlandığını düşünmeye itiyordu ama neyse. Bu konuya girmeyeceğim.) Daha önceden de transfer istemistim lakin göndermeyince(Yani bizzat göndermeyeceğim demiyordu ama geciktiriyordu) vazgeçmiştim. Zaten bir ara müdür yardımcısı olmak istiyordum. Bunun da etkisi oldu açıkçası. Ama bu sefer başkaydı. En son bölge müdürünün yanında konuyu açınca, 1 ay içinde naklim oldu...
Yeni mağazamdaydim ve bir iki ay geçmişti, bir gün bana yazdi. 1 aydan fazla olmuştu o, bana yazmayalı... ilaç gibi gelmisti itiraf etmek gerekirse. Sınıra askere gideceğini öğrendim sonradan. Bunu öğrendiğim gece içime bir öküz oturdu deyim yerindeyse. Uyumak istedim. Uyuyamadım. Geçtim telefonun başına, tüm duygularımı itiraf ettim. (Gerekçem de ona bir sey olursa ve ben icimde büyüttüğüm hislerimle kalirsamdi...) Onun yüzünden gittiğimi, ondan hoşlandığımı, diğer kızlara bu yüzden ters davrandığımı... hatta bunu soylemememin nedeninin onun dalga geçmesinden korktuğum, diğer kişilerin kulağına gideceğinin, ve müdürün kulağına giderse hiç iyi olmayacağı vs olduğunu da.
Ertesi gün okudum mesajlarını. Beni takdir ettiğini, arkadaşlığımızı etkilemeyecegini vs yazdi. Kimsenin kulağına gitmeyecek de dedi. Ama aslında arkadaş kalmak değildi isteğim. Sadece onu kaybetmek istememiştim çünkü ona kendimden daha çok değer vermiştim.
Kural 3: Kimseye kendinden daha fazla değer verme.
Kural 4: Erkeklere duygularını açmak her zaman iyi olmayabilir.
Ardından oraya 2 defa daha gittim. Ilkinde her sey cok guzelken (onunla yalnız vakit geçirme şansım olmustu) ikincisinde ise zorlama gibiydi. Öyle ki orada kavgalı olduğum diğer kızı (tesettürlü olan) da bizimle yemeğe çağırınca canim sıkıldı. Daha da oraya gitmeyi düşünmüyorum. Zaten artık beni oraya bağlayan kimse de kalmadı... sanırım ondan hoşlandığımı öğrenince deyim yerindeyse k.çı kalktı. Halbuki ben ona tüm kartlarimi açık oynamıştım. Daha oynayacak kartım kalmamıştı.
Zaten bu kişinin bencilce tavırlarından bıkmıştım... Bir keresinde bana "Hayatta zibilyon tane derdim var, işin gücün arabesk" demişti, bir tartışma esnasinda... En son da mesajlaşmamızda da "Arkadaslarlayim, görüşürüz" deyip gitmişti. (E arkadaşlarınla isen bana niye yazıyorsun, geri zekalı?) Zaten kitap okuma bahanesi ile mesajlaşmadan kaçan birinden bahsediyorum. Daha neler neler çektim ben...
İşte böyle hanımlar... onun dogru kisi olmadığını geç de olsa anladım lakin bir şeyler yaşamayı isterdim belki... belki de taktım bu kişiye veya yaşadıklarımı hazmedemiyorumdur, kim bilir...
Yorumlarınıza ve yapıcı eleştirilerinize açığım. Ama eleştirirken geçmişte yaşadığım sıkıntıları ve bipolar olduğumu da baz alırsanız sevinirim... Bazı şeyleri kabul ediyorum zaten yarama tuz basmanıza gerek yok bence dolayısıyla
Sevgilerle,
Fairymoon.
Ben yazınızda sevgi aşk yerine, işyerinde çalışanlar arasında şakalar espriler muhabbetler gördüm. Flört etmemişsiniz tüm olaylar iş yerinde geçiyor. Molada öğlen arasında yaşanıyor. Senaryo yazsanız güzel sit-com olur bundan.
Psikolojik olarak zayıf olduğunuz için bunları yaşıyorsunuz. İş arkadaşlığını iş yerinde bırakmalısınız. Sohbet edin gülün eğlenin öğle yemeğine çıkın ama eve dönerken hepsi orada kalsın. 8-10 saat zaten birbirinizi görüyorsunuz. Evet bazen bazıları güzel dostluklar kurabiliyor kardeş kuzen yakınlığında olabiliyorlar. Düğün dernek aile toplantısı vs davet edilince gidiyorlar ama geneli böyle değil. Bu bahsettiğiniz kişi konuşkan ağzı laf yapan esprili biri ama size karşı sevgi anlamında bir şey hissetmiyor.
Bence her şeye çok anlam yüklüyorsunuz. Biraz daha sakin tepkiler verin. İçinizden 10'a kadar sayın öyle verin cevabınızı. Ağlamalar küsmeler falan ilk okulda kaldı diyeceğim onlar bile artık yapmıyordur heralde. Lütfen işinzden olacak kadar kötü durumlara getirmeyin işin boyutunu. Sizin için çalışmak manevi yönden önemli. Bir de üstüne işsizlik bunalımı gelmesin.
Direk benim yazmak istediklerimi yazmışsınız yorumunuzdan dolayı konu sahibi değil ben teşekkür ederimYani duygularını bu kadar yüksek yaşamayarak başlayabilirsin. Gerçi bipolarım diyorsun elinde değildir farkındayım.
Daha sakin ol, büyük büyük tepkiler verme. Verdiysen de sonra uzun uzun açıklama. Kusura bakma geçen sinirim bozuktu gel bir kahve ısmarlayayım de geç, paragraflarca açıklama döşeme mesela:)
Daha rahat ol, akışa bırak olursa olur, olmazsa arkadaş olursun. Seninki tam Cem Adrian'ın "Ben seni çok sevdim, belki zordur anlaması sessizliğimden" şarkısı gibi olmuş çocuk da şaşırmış haliyle bir anda bu kadar ciddiye binince
Karşı cinsle duygusal ilişki aşamasına bile gelmeden önce kadınlar ile ilgili ilişkilerinizi bir yola sokmak zorundasınız. Bir kadın olarak en duygusal olarak kötü zamanınızda size nasılsın diye soran, size yapılan haksızlık için sizin vermediğiniz tepkiyi veren başka bir kadını tanımlamalarınız çok itici. Bir kadının giyim tarzı ile ilgili sıfat tamlaması kullanmak başka bir kadına hiç yakışmıyor. Bir kadın istediği gibi giyinir, cinselliğini nasıl yaşamak istiyorsa bu onu ilgilendirir,bu davranışlarınıza çok üzüldüm. Resmen hoşlandığınız çocuğu kıskandığınız için belki de çok güzel bir arkadaşlık ihtimalini çöp etmişsiniz. Zira arkadaşınız bile olmayan birinin sizi böyle sahiplenmesi az bulunur ancak siz onu bile yanlış anlamış, ona şaka yapma kaldıramıyor, bana yaparsan yap sözünü bile kötüye çekmişsiniz. Hayata ilişki ekseninden bakmaktan, kadınları potansiyel tehlike ve rakip olarak görmekten ve özellikle giyim cinsel hayat gibi mahrem olan sadece insanın kendisini ilgilendiren durumlar ile yaftalamaktan vazgeçin. Sizce o kız o gün o hoşlandığınız salağa kendisi için mi o kadar çıkıştı. Bir erkek gerçekten hoşlanıyor ise çevresine başka kadın geldi diye hemen o tarafa dönmez. İlişkide olması gereken her koşulda sizi tercih eden biri ile olabilmektir. Bence insani yaklaşımlar yönünden biraz daha kendinizi değiştirmeniz lazım
Bu uğraşarak flört etmek lise döneminde olur. Çocukçadır. Bu adamın boş şakalarını baştan yanlış yorumlamışsınız yani. Böyle didişerek başlamaz zaten. İlgisi olan adam ergen gibi laf sokmaz bir kahveye çağırır arar söyler.Merhaba. Önceki topiğimi merak edenler veya okumak isteyenler için linki aşağıya bırakıyorum:
Hiçbir zaman ümidinizi yitirmeyin, gün doğmadan neler doğar...
Bu topikte hatırlar mısınız veya gördünüz mü bilemiyorum ama, "aşık olduğumdan" bahsetmiştim.
Dedim ki, şimdi tam zamanı bunu anlatmanın... neden olmasın? Başlıyorum.
Bahsi gecen kişiyle tanışmam, halihazırda çalıştığım mağazadan lokasyon değişikliği istemem ve sonuç itibari ile beni çalıştığım şehrin en elit şubelerinden birine yollanmam ile başladı. Buradaki ilk günümde tanıştım "kendileriyle". Sanırım bir bayram günüydü, ve öğlen 1 gibi açılıyordu tüm AVM'ler...
İlk gördüğümde pek de çekici gelmemişti bana. İyi bir arkadaş olur demişimdir belki. Geçmiş zaman, nereden hatırlayayım... Fakat sonradan onunla ve diğer çalışanlarla aramda bağ oluşmaya başladıkça sanırım, ilgi duymaya başladım.
Tabii ona ilgi duymami hızlandıran bazi şeyler de oldu haliyle. Mesela yaptığı sersemce şakaları... yaptığı esprilerin ne kadar kötü olduğuna örnek vermem gerekirse,
• "X mi daha yakışıklı yoksa ben mi?"
• "X'i mi daha çok seviyorsun yoksa beni mi?" (Burda bir keresinde gıcıklık olsun diye "X'i tabii ki bu da soru mu?" Demistim. Çok bozulduğunu hissetmiştim ama hiç belli etmemeye çalıştı, "Kalbimi çok kırdın" demişti, her zamanki cıvık tavrıyla.)
• Bir keresinde de gerçekten hastaydım. Griptim yani. Üstte bahsettiğim X adlı çocuğa hasta olduğumu söyleyince bu salak da "Bana hastaaaa..." demişti mağazanın arkasından seslenerek. Ben de ona gene seslenerek "Sana ne hasta olacağım be chiwawa" demistim. İkisi de hiç üşenmemiş ve bunu benzettiğim köpeğin resmine bakmıştı. Bu salak da ardından "Fairymoon, beni böyle güzel şeylere benzetme" demişti, o gün ona gerçekten sinir olmuştum. Ona ilk küsmem böyle başladı zaten. Aşağıda bahsedeceğim bu küslüklerden.
• Bir keresinde üstümü degistirmek için ofise girmiştim, bu salak üstünü yeni değiştirmişti. Gene her zamanki cıvık tavrıyla "Tabii hemen değiştim üstümü bir de dayanamazsın karın kaslarımı, etkileyici baklavalarımı görmeye falan" deyince gene, bende şalter atti, "Evet makarna gibi kolların da buna dahil mi?" Dediydim. Gene çok bozulmuştu
(Bahsi gecen X: Bu çocuk nispeten bahsi gecen kişiden 3-4 yaş daha küçüktü. Ama boyu çok uzundu. Ilk baslarda X ile daha iyi anlaşıyorduk. Ama sonradan bizim iş yerinden ayrıldı, başka firmaya geçti. Sonradan benimle konusmaua devam etti lakin benimle aşırı cinselliği ima eden muhabbetlere girince muhabbetimi bitirmek zorunda kaldım. Manipule ettiğini hissediyordum beni ayrıca. Neticede Terazi burcuydu, ne beklersiniz ki...)
İşte aramızdaki dinamik bu şekildeydi. Anlayın. Sadece beni sinir etmeye çalışıyordu veya bana öyle geliyordu. Sonradan anladım ki bunu tüm kızlara yapıyordu ama en çok tepkiyi ben veriyordum. Neden acaba? Tepki verince daha çok yapıyordu haliyle.
Bu mağazaya geçeli birkaç ay olmamıştı, işten bağımsız tanıdığım olan bir kız topluluğu ile konuşurken bu konudan bahsettim. Onlar da "Ooooo..." falan yaptılar ve "sana ilgisi olduğu için bu şekilde davranıyor, farkında mısın?" Dediler. O anda beynimde şimşek çaktı. Ben de o zamanlarda anladım benim ondan hoşlandığımı.
Kural 1: Bu tarz kız gruplarının her söylediği her zaman doğru olmayabilir. (Zira beğenilecek bir tip değilim dışarıdan. Aşırı kiloluyum ve çok aşırı bakımlı biri de sayılmazdım. Sonradan bakımlı olsam da, dışarıya ilk verdiğim elektrik agresif biri olduğum yönündeydi.)
(Bu kişinin yaptığı bu cıvıkça hareketler ilk başta ilgimi çok çekmiyordu çünkü o zamanlar bir cenderenin içindeydim. Kadın sığınma evinde kalıyordum. Bu bir. Annemin yakın zamanda bir boşanma davası vardı o dönem, bu iki. Zaten üvey babamdan gelen erkeklere karşı bir güvensizliğim vardı, bu da üç.)
Sonrasında ise araya küslük dönemleri girdi. Evet yanlış duymadınız. İş yerinde konuşmadık, iş haricinde. İlki yanlış hatırlamıyorsam 15 gün falan, ikincisi bir 30-40 gün falan ve üçüncüsü de - şimdi şok olmaya hazır olun - 6 ay sürdü. İlkinde kendiliğinden konuşma başladı, ikincisinde konuyu o açtı, üçüncüsünde ise ben ona mesaj yazdım.
Burada kabahatin çoğu bende. Ama kendime de hak verdiğim noktalar var. Zira duygularımı kontrol edemiyordum. (Bipolarsanız, duygularınızı kontrol etmeniz 5-10 kat daha zor zaten.) Travmalarım vardi. Erkeklerle ilgili özellikle. Fakat haklısınız, hiçbiri bu kadar uzun küslükleri gerektirmez, bahane değil tabii ki bunlar. İş yerinde profesyonel davranmadım, davranamadım... Kabul ediyorum. Sonuna kadar.
En uzun küslük döneminden önce iş yerine 2 kız gelmişti gidenlerin yerine. Biri tesettürlü, diğeri de nahoş biçimde açık saçık konuşan birisiydi. Fakat bu ikisi geldikten sonra dışlandığımı çok hissettim. Zira başka konuşacak kız kalmamıştı neredeyse çalışan olarak... onlar da önceden birbirini tanıyordu, zaten açık saçık konuşan kız, torpille gelmişti. Bu bahsi geçen açık saçık muhabbetlere giren kız zaten çok sevgilisi olduğundan, bu konularda çok rahat olduğundan ve cinselligi çok sevdiginden bahsedip duruyordu. Artık benim hiç sevgilim olmadığını bildiği için mi böyle övünme ihtiyacı hissediyordu? Bilemiyorum. Bense bunu kızın Akrep burcu olmasına veriyordum...
Bir keresinde bunu malum kişiye söylemeyi denedim. Onlardan hoşlanmadığımı söyledim, özellikle o açık saçık konuşanı... O kızı bana korumaya kalktı. Ben de zaten "zaten geçen gün kasadaydim ikiniz arkada gülüşüyordunuz" Dedim. O da ukala bir biçimde "Ne o, kıskandın mı?" Dedi. "Senin neyini kıskanacağım, ıyyy..." yaptım. Başka konulardan konu açıldı sonrasında. Ben de laf arasında sokuşturdum:"Zaten ben bu iş yerinde hiç kimseyi arkadaşım olarak görmüyorum" deyiverdim. O da "Demek öyle, ben seni gerçekten arkadaşım olarak görüyordum ama yanılmışım sanırım, yazık gerçekten" dedi. Sonra da " Ah (ismim) ah..." dedi ve gitti.
Halbuki orada ifade edemediğim duygularım:
1. Onları gerçekten de kıskanmıştım.
2. Ben o gün kasada tek başıma işlem alıyordum, ve o ikisi arkada iş yapmayıp kahkahalarla gülerken kendimi çok kötü hissetmiştim. Hem yalnız hem de tüm işler başıma yıkılmış gibi.
3. Onu arkadaştan öte görüyordum, arkadaşla sınırlı değil. Fakat o bunun farkında değildi.
4. O cinsellik konuşan kızın art niyetini ben hissediyordum lakin o görmüyordu bile. Belki ikisi de Karadenizli olduğu için, aynı dili konuşuyorlardı. Bilemiyorum...
Kural 2: Bazen yeri geldiğnde duyguları ifade etmek gerekir.
Son küslük olayı: Ben, o ve müdür yardımcım ofisteydik. Gene gerzekçe bir şaka yapmıştı. Gene böyle yukarıda bahsi geçenler gibi... Ardindan da "Fairymoon da her şeyin altında bir ima arıyor" dedi. Ben de "Evet, ve bu beni rahatsız ediyor" Dedim. O da şöyle dedi: "O zaman yapmaya daha çok devam edicem." O an ona hakaret etme ihtiyacı hissettim(salak, geri zekalı gibi bir şeydi sanirim). O da bunun üzerine şey dedi: "Fairymoon, istersen dikkatli konuşalım, açtırma benim bayramlık ağzımı" ben de "açsan ne olur" diyebildim sadece. Müdür yardımcısı ayırdı bizi. O an beynimden aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Ofisten kendimi zor attım. Molaya çıkmak istedim, ama 45 dk dön(e)medim. Çünkü o 45 dk'da ağlıyordum. Yanıma bir anlığına bu dangalak geldi. Onu yanımda istemedigimi söyledim. Yarım ağız bir özür diledi ve gitti. Ardından o açık saçık konuşan kız geldi yanıma. Niye ağlıyorsun dedi. Onu "ondan" kıskandığım için onunla da konuşmak istemedim haliyle. Uzun uzun teselli etti beni. En sonunda o salak yüzünden agladigim ortaya çıktı. O gün mesaim bitmişti sonra, ben eve gittim fakat duyduğum kadarıyla bu bahsi gecen kız, ben gittikten sonra ofise kabadayıvari bir şekilde yürüyerek girip, bu salağa "Ne yaptın lan kıza?" Diye gelişi varmış, bizim o zamanki müdür yardımcısı görmüş. Sonrasında şöyle devam etmiş konuşmaya:"Lan oğlum, kız sevmiyor işte öyle şakaları. Bana yap lan yapacaksan!". Sonra ise arkaya geçip 2 saat konuşmuşlar. Ne konuştularsa artık!
Benim de çok hatalarım oldu. Duygularımı kontrol edemedim. Etmeye çalıştım, ama yüzümden belli olmasa başka taraftan belli oluyordu. Zaten yüzümden belli etmeme şansım da yoktu. Agresif bir yapım vardır genelde, ve tabii ki patavatsız...
Ama şunu da kabul ediyorum, küslük dönemimde (6 ay) malum şahıs, o kızlarla ilişkilerini çok ilerletmişti. Hele o açık saçık konuşan kızla, açık saçık konularda yaptığı muhabbetlerini hatırlıyorum da... benim için ne kadar zordu, bilemezsiniz. Tam bir Oğuz Atay - Tutunamayanlar romanı çıkardı bu zamanlardaki psikolojik tahlilimden...
O kızla oluşturduğu arkadaşlık ilişkisinin iğrençliği sonradan çok ileri boyutlara vardı. Buna bir örnek olarak... Nasıl desem, mesela sizin çalıştığınız iş yerinde hoşlandığınız kişi, bahsi gecen kızla ayni ofiste üstünü değiştirse, ne hissederdiniz? İster birbirine baksınlar isterlerse de birbirlerine arkalari dönük olsun. Çok kötü bir şey, değil mi?
Tahmin ettiğim kadarı ile benim "ondan" hoşlandığımı oradaki herkes anladı. Başta "o" kişi olmak üzere herkese dalga geçme malzemesi çıktı bu yüzden. Herkes benim "saf ve temiz" duygularimdan istifade etti, dolayısıyla...
Malum kişi yüzünden cinsellik muhabbeti yapan o kızla da çalkantılı bir ilişkimiz oldu. Dalgalı yani... Çok kavgalar ettik onunla, iyi günler azınlıktaydı... Zaten bana hükmetmeyi seven biriydi. Özgüven eksikliğimden mi istifade ediyordu, anlamıyordum. Ama ilk geldiğim günden beri beni sevmediğini hissetmiştim. O günden beri de cehennemi yaşamıştım. Yalan yok. Sonra bu kız müdür yardımcısı olunca başka mağazaya, kurtulmuştum...
Bahsi gecen malum şahıstan ise - hem hoşlanıyordum, hem de nefret ediyordum. Hem ona aşıktım, hem de onu istemiyordum.
Hem ona cinsel anlamda da ilgi duyuyordum; hem de onu yanımda görmeye bile tahammülüm yoktu bazen. Onu bazen yanımda istiyordum lakin bazen yeri geldiğinde adını duymaya tahammülüm yoktu...
[Not: Çok burclardan konu geçti, merak edenler için, ben Aslan burcuyum. Yükselenim Yay, ay burcum Akrep.
(Onun da, kendisi balık, yukseleni yengec, ay burcu da yay...)]
Bir akşam dayanamadım. Mesaj yazdım buna uzunca. Öyle barıştık zaten. Ama benim alınganlık ve kusluklerim devam ediyordu. Dolayısıyla hiçbir şey eskisi gibi olmadı maalesef. Zaten bir benimle bir de iliskisini ilerlettiği diğer kızlarla molaya çıkıyordu. Öyle ki artık bensiz planlar yapmaya başlamışlardı.
Duygularıma artık hakim olamadığımı yavaştan hissetmiştim. Bu yuzden artık yavaş yavaş orada miadimi doldurdugumu düşünüyordum, en sonunda transfer olayını müdürüme açmayı denedim. Uzunca bir mesaj yazdım. İş arkadaşlarımdan nefret ettiğimden vs bahsettim. Ama müdürümün beni yollamaya hiç niyeti yoktu, neticede onca tantanama rağmen onun en sevdiği elemanıydım. İşimi tam ve sağlam yapardım, bunu bilirdi. (Bunun haricinde de müdürümün bazı söylemleri, müdürümün benden hoşlandığını düşünmeye itiyordu ama neyse. Bu konuya girmeyeceğim.) Daha önceden de transfer istemistim lakin göndermeyince(Yani bizzat göndermeyeceğim demiyordu ama geciktiriyordu) vazgeçmiştim. Zaten bir ara müdür yardımcısı olmak istiyordum. Bunun da etkisi oldu açıkçası. Ama bu sefer başkaydı. En son bölge müdürünün yanında konuyu açınca, 1 ay içinde naklim oldu...
Yeni mağazamdaydim ve bir iki ay geçmişti, bir gün bana yazdi. 1 aydan fazla olmuştu o, bana yazmayalı... ilaç gibi gelmisti itiraf etmek gerekirse. Sınıra askere gideceğini öğrendim sonradan. Bunu öğrendiğim gece içime bir öküz oturdu deyim yerindeyse. Uyumak istedim. Uyuyamadım. Geçtim telefonun başına, tüm duygularımı itiraf ettim. (Gerekçem de ona bir sey olursa ve ben icimde büyüttüğüm hislerimle kalirsamdi...) Onun yüzünden gittiğimi, ondan hoşlandığımı, diğer kızlara bu yüzden ters davrandığımı... hatta bunu soylemememin nedeninin onun dalga geçmesinden korktuğum, diğer kişilerin kulağına gideceğinin, ve müdürün kulağına giderse hiç iyi olmayacağı vs olduğunu da.
Ertesi gün okudum mesajlarını. Beni takdir ettiğini, arkadaşlığımızı etkilemeyecegini vs yazdi. Kimsenin kulağına gitmeyecek de dedi. Ama aslında arkadaş kalmak değildi isteğim. Sadece onu kaybetmek istememiştim çünkü ona kendimden daha çok değer vermiştim.
Kural 3: Kimseye kendinden daha fazla değer verme.
Kural 4: Erkeklere duygularını açmak her zaman iyi olmayabilir.
Ardından oraya 2 defa daha gittim. Ilkinde her sey cok guzelken (onunla yalnız vakit geçirme şansım olmustu) ikincisinde ise zorlama gibiydi. Öyle ki orada kavgalı olduğum diğer kızı (tesettürlü olan) da bizimle yemeğe çağırınca canim sıkıldı. Daha da oraya gitmeyi düşünmüyorum. Zaten artık beni oraya bağlayan kimse de kalmadı... sanırım ondan hoşlandığımı öğrenince deyim yerindeyse k.çı kalktı. Halbuki ben ona tüm kartlarimi açık oynamıştım. Daha oynayacak kartım kalmamıştı.
Zaten bu kişinin bencilce tavırlarından bıkmıştım... Bir keresinde bana "Hayatta zibilyon tane derdim var, işin gücün arabesk" demişti, bir tartışma esnasinda... En son da mesajlaşmamızda da "Arkadaslarlayim, görüşürüz" deyip gitmişti. (E arkadaşlarınla isen bana niye yazıyorsun, geri zekalı?) Zaten kitap okuma bahanesi ile mesajlaşmadan kaçan birinden bahsediyorum. Daha neler neler çektim ben...
İşte böyle hanımlar... onun dogru kisi olmadığını geç de olsa anladım lakin bir şeyler yaşamayı isterdim belki... belki de taktım bu kişiye veya yaşadıklarımı hazmedemiyorumdur, kim bilir...
Yorumlarınıza ve yapıcı eleştirilerinize açığım. Ama eleştirirken geçmişte yaşadığım sıkıntıları ve bipolar olduğumu da baz alırsanız sevinirim... Bazı şeyleri kabul ediyorum zaten yarama tuz basmanıza gerek yok bence dolayısıyla
Sevgilerle,
Fairymoon.
Haklı olabilirsiniz lakin konu açarken de belirttiğim gibi sanırım bunu "yanlış" anlamamda konustugum kız grubunun da etkisi oldu. Zira "sana ilgisi olduğunun farkinda misin" gibi bir cümle sarf etmişlerdi bu kişinin bu tavırları için... Belki de bu lafın etkisinde çok kalmisimdir.Bu uğraşarak flört etmek lise döneminde olur. Çocukçadır. Bu adamın boş şakalarını baştan yanlış yorumlamışsınız yani. Böyle didişerek başlamaz zaten. İlgisi olan adam ergen gibi laf sokmaz bir kahveye çağırır arar söyler.
Olgunlaşmamışsınız. Çok çocukça bir şeyi aşk sanmışsınız ama bu tip bahsettiğiniz şeyler liseden sonra yaşanamaz
Millete bakmayın siz. İnsanlar sırf eğlence olsun, iki dedikodu ederiz diye böyle şeyler söylemeye meraklıdır. İşyerinde olay arayanlar yapar öyle.Haklı olabilirsiniz lakin konu açarken de belirttiğim gibi sanırım bunu "yanlış" anlamamda konustugum kız grubunun da etkisi oldu. Zira "sana ilgisi olduğunun farkinda misin" gibi bir cümle sarf etmişlerdi bu kişinin bu tavırları için... Belki de bu lafın etkisinde çok kalmisimdir.
katılıyorum. adam en ufak bir sinyal göndermemişMillete bakmayın siz. İnsanlar sırf eğlence olsun, iki dedikodu ederiz diye böyle şeyler söylemeye meraklıdır. İşyerinde olay arayanlar yapar öyle.
Hoşlanan yetişkin bir adam uğraşmaz, didişmez. Bir bahaneyle yalnız kalmaya çalışır. Kahveye sinemaya tiyatroya dışarda bir aktiviteye çağırır. Onu yapamasa özelden yazışmak için aramak için bir bahane bulur. Sizinle yalnız kalıp konuşma ortamı kurar.
Hoşlanan adam bir adım atar. Milletin için çocuk gibi şakalaşmak didişmek hoşlanma belirtisi değildir. Hoşlanan insanın adımı genel olarak yalnız bir aktiviteye çağırmak yada özelden konuşmaktır. Bunu yapmayan adam hoşlanmıyordur. Adam geyik peşinde, çevrenizdekiler de dedikodu eğlence arıyor
Bakın bu insanın algısı ile ilgili, bir insanı tanımlarken açık saçık giyinen ya da cinsellik konuşan diye belirtmeniz bir yönü ile o kişiyi bu davranışı ile yargılamaktır. Bu doğru bir bakış açısı değil. Doğru olan onun yaptığı da demiyorum ki bu konularda doğru da yanlışta kendine zaten bunlar tercihtir. O hayatı bu şekilde yaşamayı tercih etmiş sadece. Bunu size dayatmadığı, sizi öyle davranmadınız diye küçümsemediği sürece sorun olmamalı, o insanı tanımlarken bu özelliklerini öne çıkarmamalısınız. Vardır öyle insanlar. Benimde vardı, hayata cinselliğe erkeklere benimle bakışı taban tabana zıt olan arkadaşlarım. Benim için önemli olan insanlıkları. Kaldı ki anladığım kadarıyla ile o kız ilişkiler konusunda tecrübeli de olduğu için şıp diye anlamış sizin halinizi, hoşlandığınız çocuktan da bir cacık olmayacağını anlamış, sizi korumaya çalışmış ancak siz anlamamışsınız. Bakın bir insanın önce bir iki tane dostu olacak ondan sonra ancak sağlıklı bir ilişki yaşayabilir. Zira hayatta dost sıfatı verdiği bir insan bile olmayan kişi hayatına aldığı insana bu sıfatları da yüklüyor ve ilişkinin dinamiği bozuluyor, taraflar birbirine yaşam hakkı sağlamıyor. Bence önceliğiniz bir ilişkiden ziyade sağlıklı bir arkadaşlık kurmak olmalı, bunun içinde öncelikle nötürlenmeniz yani ansanları tercihleri ile yargılamayı bırakmanız lazım. İnsanları etiketleyen insanlar asla gerçek dost sahibi olamaz çünkü.Bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım. Ben o kızı kiyafetinden ötürü elestirmedim. Benim de çok açık giyinen arkadaşım oldu. Evet kalıcı olmadı hiçbiri ama konuştum öyle kızlarla da. Sadece o kızın sürekli cinsel konuları konuşması itici geldi. Cunku ben genelde bu tarz konuları çok rahat konuşan biri değilim. Belki bu yüzden. Hatta bırakın cinselligi, aşk meşk konularını bile bu kadar rahat konuşamıyordum. Hemen tepki veriyordum "aaa senin hoşlandığın biri mi var" denilince. Anlayın işte. Şekil 1-A zaten.
Belki de asıl itici benimdir. Zaten yukarıda bu konuda yorumlarda hepiniz hemfikirsiniz.
Ancak insanlar tarafından sürekli tehdit halindeymis gibi tetikte olmam, geçmişime dayanıyor sanırım. Sozlerinizde doğruluk payı var ama.
Bir de, aşk insanın gözünü kör ediyor sanırım...
Konu çok uzun ......karakterinizi yansıtmış,gereksiz detaycisiniz.Bu detaylarin ne size ne de bunu okuyan bize bir faydası yok Çocuk zaten herkese böyle saçma sapan olgunluktan uzak lacka davranan biriymiş,kim daha çok tepki gösterirse inadına ona daha çok salça oluyor Sizden hoşlandığı falan yok.Siz gereksiz atar yaptıkça uğraşası gelmiş.Merhaba. Önceki topiğimi merak edenler veya okumak isteyenler için linki aşağıya bırakıyorum:
Hiçbir zaman ümidinizi yitirmeyin, gün doğmadan neler doğar...
Bu topikte hatırlar mısınız veya gördünüz mü bilemiyorum ama, "aşık olduğumdan" bahsetmiştim.
Dedim ki, şimdi tam zamanı bunu anlatmanın... neden olmasın? Başlıyorum.
Bahsi gecen kişiyle tanışmam, halihazırda çalıştığım mağazadan lokasyon değişikliği istemem ve sonuç itibari ile beni çalıştığım şehrin en elit şubelerinden birine yollanmam ile başladı. Buradaki ilk günümde tanıştım "kendileriyle". Sanırım bir bayram günüydü, ve öğlen 1 gibi açılıyordu tüm AVM'ler...
İlk gördüğümde pek de çekici gelmemişti bana. İyi bir arkadaş olur demişimdir belki. Geçmiş zaman, nereden hatırlayayım... Fakat sonradan onunla ve diğer çalışanlarla aramda bağ oluşmaya başladıkça sanırım, ilgi duymaya başladım.
Tabii ona ilgi duymami hızlandıran bazi şeyler de oldu haliyle. Mesela yaptığı sersemce şakaları... yaptığı esprilerin ne kadar kötü olduğuna örnek vermem gerekirse,
• "X mi daha yakışıklı yoksa ben mi?"
• "X'i mi daha çok seviyorsun yoksa beni mi?" (Burda bir keresinde gıcıklık olsun diye "X'i tabii ki bu da soru mu?" Demistim. Çok bozulduğunu hissetmiştim ama hiç belli etmemeye çalıştı, "Kalbimi çok kırdın" demişti, her zamanki cıvık tavrıyla.)
• Bir keresinde de gerçekten hastaydım. Griptim yani. Üstte bahsettiğim X adlı çocuğa hasta olduğumu söyleyince bu salak da "Bana hastaaaa..." demişti mağazanın arkasından seslenerek. Ben de ona gene seslenerek "Sana ne hasta olacağım be chiwawa" demistim. İkisi de hiç üşenmemiş ve bunu benzettiğim köpeğin resmine bakmıştı. Bu salak da ardından "Fairymoon, beni böyle güzel şeylere benzetme" demişti, o gün ona gerçekten sinir olmuştum. Ona ilk küsmem böyle başladı zaten. Aşağıda bahsedeceğim bu küslüklerden.
• Bir keresinde üstümü degistirmek için ofise girmiştim, bu salak üstünü yeni değiştirmişti. Gene her zamanki cıvık tavrıyla "Tabii hemen değiştim üstümü bir de dayanamazsın karın kaslarımı, etkileyici baklavalarımı görmeye falan" deyince gene, bende şalter atti, "Evet makarna gibi kolların da buna dahil mi?" Dediydim. Gene çok bozulmuştu
(Bahsi gecen X: Bu çocuk nispeten bahsi gecen kişiden 3-4 yaş daha küçüktü. Ama boyu çok uzundu. Ilk baslarda X ile daha iyi anlaşıyorduk. Ama sonradan bizim iş yerinden ayrıldı, başka firmaya geçti. Sonradan benimle konusmaua devam etti lakin benimle aşırı cinselliği ima eden muhabbetlere girince muhabbetimi bitirmek zorunda kaldım. Manipule ettiğini hissediyordum beni ayrıca. Neticede Terazi burcuydu, ne beklersiniz ki...)
İşte aramızdaki dinamik bu şekildeydi. Anlayın. Sadece beni sinir etmeye çalışıyordu veya bana öyle geliyordu. Sonradan anladım ki bunu tüm kızlara yapıyordu ama en çok tepkiyi ben veriyordum. Neden acaba? Tepki verince daha çok yapıyordu haliyle.
Bu mağazaya geçeli birkaç ay olmamıştı, işten bağımsız tanıdığım olan bir kız topluluğu ile konuşurken bu konudan bahsettim. Onlar da "Ooooo..." falan yaptılar ve "sana ilgisi olduğu için bu şekilde davranıyor, farkında mısın?" Dediler. O anda beynimde şimşek çaktı. Ben de o zamanlarda anladım benim ondan hoşlandığımı.
Kural 1: Bu tarz kız gruplarının her söylediği her zaman doğru olmayabilir. (Zira beğenilecek bir tip değilim dışarıdan. Aşırı kiloluyum ve çok aşırı bakımlı biri de sayılmazdım. Sonradan bakımlı olsam da, dışarıya ilk verdiğim elektrik agresif biri olduğum yönündeydi.)
(Bu kişinin yaptığı bu cıvıkça hareketler ilk başta ilgimi çok çekmiyordu çünkü o zamanlar bir cenderenin içindeydim. Kadın sığınma evinde kalıyordum. Bu bir. Annemin yakın zamanda bir boşanma davası vardı o dönem, bu iki. Zaten üvey babamdan gelen erkeklere karşı bir güvensizliğim vardı, bu da üç.)
Sonrasında ise araya küslük dönemleri girdi. Evet yanlış duymadınız. İş yerinde konuşmadık, iş haricinde. İlki yanlış hatırlamıyorsam 15 gün falan, ikincisi bir 30-40 gün falan ve üçüncüsü de - şimdi şok olmaya hazır olun - 6 ay sürdü. İlkinde kendiliğinden konuşma başladı, ikincisinde konuyu o açtı, üçüncüsünde ise ben ona mesaj yazdım.
Burada kabahatin çoğu bende. Ama kendime de hak verdiğim noktalar var. Zira duygularımı kontrol edemiyordum. (Bipolarsanız, duygularınızı kontrol etmeniz 5-10 kat daha zor zaten.) Travmalarım vardi. Erkeklerle ilgili özellikle. Fakat haklısınız, hiçbiri bu kadar uzun küslükleri gerektirmez, bahane değil tabii ki bunlar. İş yerinde profesyonel davranmadım, davranamadım... Kabul ediyorum. Sonuna kadar.
En uzun küslük döneminden önce iş yerine 2 kız gelmişti gidenlerin yerine. Biri tesettürlü, diğeri de nahoş biçimde açık saçık konuşan birisiydi. Fakat bu ikisi geldikten sonra dışlandığımı çok hissettim. Zira başka konuşacak kız kalmamıştı neredeyse çalışan olarak... onlar da önceden birbirini tanıyordu, zaten açık saçık konuşan kız, torpille gelmişti. Bu bahsi geçen açık saçık muhabbetlere giren kız zaten çok sevgilisi olduğundan, bu konularda çok rahat olduğundan ve cinselligi çok sevdiginden bahsedip duruyordu. Artık benim hiç sevgilim olmadığını bildiği için mi böyle övünme ihtiyacı hissediyordu? Bilemiyorum. Bense bunu kızın Akrep burcu olmasına veriyordum...
Bir keresinde bunu malum kişiye söylemeyi denedim. Onlardan hoşlanmadığımı söyledim, özellikle o açık saçık konuşanı... O kızı bana korumaya kalktı. Ben de zaten "zaten geçen gün kasadaydim ikiniz arkada gülüşüyordunuz" Dedim. O da ukala bir biçimde "Ne o, kıskandın mı?" Dedi. "Senin neyini kıskanacağım, ıyyy..." yaptım. Başka konulardan konu açıldı sonrasında. Ben de laf arasında sokuşturdum:"Zaten ben bu iş yerinde hiç kimseyi arkadaşım olarak görmüyorum" deyiverdim. O da "Demek öyle, ben seni gerçekten arkadaşım olarak görüyordum ama yanılmışım sanırım, yazık gerçekten" dedi. Sonra da " Ah (ismim) ah..." dedi ve gitti.
Halbuki orada ifade edemediğim duygularım:
1. Onları gerçekten de kıskanmıştım.
2. Ben o gün kasada tek başıma işlem alıyordum, ve o ikisi arkada iş yapmayıp kahkahalarla gülerken kendimi çok kötü hissetmiştim. Hem yalnız hem de tüm işler başıma yıkılmış gibi.
3. Onu arkadaştan öte görüyordum, arkadaşla sınırlı değil. Fakat o bunun farkında değildi.
4. O cinsellik konuşan kızın art niyetini ben hissediyordum lakin o görmüyordu bile. Belki ikisi de Karadenizli olduğu için, aynı dili konuşuyorlardı. Bilemiyorum...
Kural 2: Bazen yeri geldiğnde duyguları ifade etmek gerekir.
Son küslük olayı: Ben, o ve müdür yardımcım ofisteydik. Gene gerzekçe bir şaka yapmıştı. Gene böyle yukarıda bahsi geçenler gibi... Ardindan da "Fairymoon da her şeyin altında bir ima arıyor" dedi. Ben de "Evet, ve bu beni rahatsız ediyor" Dedim. O da şöyle dedi: "O zaman yapmaya daha çok devam edicem." O an ona hakaret etme ihtiyacı hissettim(salak, geri zekalı gibi bir şeydi sanirim). O da bunun üzerine şey dedi: "Fairymoon, istersen dikkatli konuşalım, açtırma benim bayramlık ağzımı" ben de "açsan ne olur" diyebildim sadece. Müdür yardımcısı ayırdı bizi. O an beynimden aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Ofisten kendimi zor attım. Molaya çıkmak istedim, ama 45 dk dön(e)medim. Çünkü o 45 dk'da ağlıyordum. Yanıma bir anlığına bu dangalak geldi. Onu yanımda istemedigimi söyledim. Yarım ağız bir özür diledi ve gitti. Ardından o açık saçık konuşan kız geldi yanıma. Niye ağlıyorsun dedi. Onu "ondan" kıskandığım için onunla da konuşmak istemedim haliyle. Uzun uzun teselli etti beni. En sonunda o salak yüzünden agladigim ortaya çıktı. O gün mesaim bitmişti sonra, ben eve gittim fakat duyduğum kadarıyla bu bahsi gecen kız, ben gittikten sonra ofise kabadayıvari bir şekilde yürüyerek girip, bu salağa "Ne yaptın lan kıza?" Diye gelişi varmış, bizim o zamanki müdür yardımcısı görmüş. Sonrasında şöyle devam etmiş konuşmaya:"Lan oğlum, kız sevmiyor işte öyle şakaları. Bana yap lan yapacaksan!". Sonra ise arkaya geçip 2 saat konuşmuşlar. Ne konuştularsa artık!
Benim de çok hatalarım oldu. Duygularımı kontrol edemedim. Etmeye çalıştım, ama yüzümden belli olmasa başka taraftan belli oluyordu. Zaten yüzümden belli etmeme şansım da yoktu. Agresif bir yapım vardır genelde, ve tabii ki patavatsız...
Ama şunu da kabul ediyorum, küslük dönemimde (6 ay) malum şahıs, o kızlarla ilişkilerini çok ilerletmişti. Hele o açık saçık konuşan kızla, açık saçık konularda yaptığı muhabbetlerini hatırlıyorum da... benim için ne kadar zordu, bilemezsiniz. Tam bir Oğuz Atay - Tutunamayanlar romanı çıkardı bu zamanlardaki psikolojik tahlilimden...
O kızla oluşturduğu arkadaşlık ilişkisinin iğrençliği sonradan çok ileri boyutlara vardı. Buna bir örnek olarak... Nasıl desem, mesela sizin çalıştığınız iş yerinde hoşlandığınız kişi, bahsi gecen kızla ayni ofiste üstünü değiştirse, ne hissederdiniz? İster birbirine baksınlar isterlerse de birbirlerine arkalari dönük olsun. Çok kötü bir şey, değil mi?
Tahmin ettiğim kadarı ile benim "ondan" hoşlandığımı oradaki herkes anladı. Başta "o" kişi olmak üzere herkese dalga geçme malzemesi çıktı bu yüzden. Herkes benim "saf ve temiz" duygularimdan istifade etti, dolayısıyla...
Malum kişi yüzünden cinsellik muhabbeti yapan o kızla da çalkantılı bir ilişkimiz oldu. Dalgalı yani... Çok kavgalar ettik onunla, iyi günler azınlıktaydı... Zaten bana hükmetmeyi seven biriydi. Özgüven eksikliğimden mi istifade ediyordu, anlamıyordum. Ama ilk geldiğim günden beri beni sevmediğini hissetmiştim. O günden beri de cehennemi yaşamıştım. Yalan yok. Sonra bu kız müdür yardımcısı olunca başka mağazaya, kurtulmuştum...
Bahsi gecen malum şahıstan ise - hem hoşlanıyordum, hem de nefret ediyordum. Hem ona aşıktım, hem de onu istemiyordum.
Hem ona cinsel anlamda da ilgi duyuyordum; hem de onu yanımda görmeye bile tahammülüm yoktu bazen. Onu bazen yanımda istiyordum lakin bazen yeri geldiğinde adını duymaya tahammülüm yoktu...
[Not: Çok burclardan konu geçti, merak edenler için, ben Aslan burcuyum. Yükselenim Yay, ay burcum Akrep.
(Onun da, kendisi balık, yukseleni yengec, ay burcu da yay...)]
Bir akşam dayanamadım. Mesaj yazdım buna uzunca. Öyle barıştık zaten. Ama benim alınganlık ve kusluklerim devam ediyordu. Dolayısıyla hiçbir şey eskisi gibi olmadı maalesef. Zaten bir benimle bir de iliskisini ilerlettiği diğer kızlarla molaya çıkıyordu. Öyle ki artık bensiz planlar yapmaya başlamışlardı.
Duygularıma artık hakim olamadığımı yavaştan hissetmiştim. Bu yuzden artık yavaş yavaş orada miadimi doldurdugumu düşünüyordum, en sonunda transfer olayını müdürüme açmayı denedim. Uzunca bir mesaj yazdım. İş arkadaşlarımdan nefret ettiğimden vs bahsettim. Ama müdürümün beni yollamaya hiç niyeti yoktu, neticede onca tantanama rağmen onun en sevdiği elemanıydım. İşimi tam ve sağlam yapardım, bunu bilirdi. (Bunun haricinde de müdürümün bazı söylemleri, müdürümün benden hoşlandığını düşünmeye itiyordu ama neyse. Bu konuya girmeyeceğim.) Daha önceden de transfer istemistim lakin göndermeyince(Yani bizzat göndermeyeceğim demiyordu ama geciktiriyordu) vazgeçmiştim. Zaten bir ara müdür yardımcısı olmak istiyordum. Bunun da etkisi oldu açıkçası. Ama bu sefer başkaydı. En son bölge müdürünün yanında konuyu açınca, 1 ay içinde naklim oldu...
Yeni mağazamdaydim ve bir iki ay geçmişti, bir gün bana yazdi. 1 aydan fazla olmuştu o, bana yazmayalı... ilaç gibi gelmisti itiraf etmek gerekirse. Sınıra askere gideceğini öğrendim sonradan. Bunu öğrendiğim gece içime bir öküz oturdu deyim yerindeyse. Uyumak istedim. Uyuyamadım. Geçtim telefonun başına, tüm duygularımı itiraf ettim. (Gerekçem de ona bir sey olursa ve ben icimde büyüttüğüm hislerimle kalirsamdi...) Onun yüzünden gittiğimi, ondan hoşlandığımı, diğer kızlara bu yüzden ters davrandığımı... hatta bunu soylemememin nedeninin onun dalga geçmesinden korktuğum, diğer kişilerin kulağına gideceğinin, ve müdürün kulağına giderse hiç iyi olmayacağı vs olduğunu da.
Ertesi gün okudum mesajlarını. Beni takdir ettiğini, arkadaşlığımızı etkilemeyecegini vs yazdi. Kimsenin kulağına gitmeyecek de dedi. Ama aslında arkadaş kalmak değildi isteğim. Sadece onu kaybetmek istememiştim çünkü ona kendimden daha çok değer vermiştim.
Kural 3: Kimseye kendinden daha fazla değer verme.
Kural 4: Erkeklere duygularını açmak her zaman iyi olmayabilir.
Ardından oraya 2 defa daha gittim. Ilkinde her sey cok guzelken (onunla yalnız vakit geçirme şansım olmustu) ikincisinde ise zorlama gibiydi. Öyle ki orada kavgalı olduğum diğer kızı (tesettürlü olan) da bizimle yemeğe çağırınca canim sıkıldı. Daha da oraya gitmeyi düşünmüyorum. Zaten artık beni oraya bağlayan kimse de kalmadı... sanırım ondan hoşlandığımı öğrenince deyim yerindeyse k.çı kalktı. Halbuki ben ona tüm kartlarimi açık oynamıştım. Daha oynayacak kartım kalmamıştı.
Zaten bu kişinin bencilce tavırlarından bıkmıştım... Bir keresinde bana "Hayatta zibilyon tane derdim var, işin gücün arabesk" demişti, bir tartışma esnasinda... En son da mesajlaşmamızda da "Arkadaslarlayim, görüşürüz" deyip gitmişti. (E arkadaşlarınla isen bana niye yazıyorsun, geri zekalı?) Zaten kitap okuma bahanesi ile mesajlaşmadan kaçan birinden bahsediyorum. Daha neler neler çektim ben...
İşte böyle hanımlar... onun dogru kisi olmadığını geç de olsa anladım lakin bir şeyler yaşamayı isterdim belki... belki de taktım bu kişiye veya yaşadıklarımı hazmedemiyorumdur, kim bilir...
Yorumlarınıza ve yapıcı eleştirilerinize açığım. Ama eleştirirken geçmişte yaşadığım sıkıntıları ve bipolar olduğumu da baz alırsanız sevinirim... Bazı şeyleri kabul ediyorum zaten yarama tuz basmanıza gerek yok bence dolayısıyla
Sevgilerle,
Fairymoon.
Aynen canım 1 paragrafta da anlatırdım aynen. Her şeyin en doğrusunu siz biliyorsunuz zaten anladık kraliçem tamam.Hepsini okudum, ama çıkardığım sonuç bunu 1 paragrafta da anlatabilirdiniz. Ben sizin için yazayım:
"mağazada çalışıyordum, orda çalışan X'ten hoşlandım, X kötü şakalar yaptı tersleyip ağladım, işe yeni gelen kızlar beni teselli etti, X yeni kızdan hoşlandı ve yakınlaştılar, X'le küstük ve barıştık, başka mağazaya transfer oldum, X'e duygularımı mesaj attım, olgunlukla karşıladı, X'i ziyarete gittim yüz vermedi. X'e takıntılıyım"
Olayları çok abartıyorsunuz. Hiç bir şey yaşanmamaış ki, ordan da ayrılmışsınız, yeni mağazadasınız önünüze bakın. bu kadar drama fazla değil mi?