Beni Senin Mavi Gözlerinden Kimse Ayıramaz

Barcman

PR UZMANI
Kayıtlı Üye
1 Mayıs 2007
10.363
31
Atatürk ile Lâtife Hanım’ın evliliği konusunda bugüne kadar çok şey yazıldı ama tarafların kaleminden çıkmış tek bir belge bile yayınlanamadı.

REİSİCUMHUR Gazi Mustafa Kemal Paşa ile eşi Lâtife Hanımefendi arasında, 1925 yılının 21 Temmuz gecesi Çankaya Köşkü’nde büyük bir tartışma yaşandı. İki buçuk senelik evlilikleri sırasında daha önce de
defalarca tartışmışlardı ama 21 Temmuz gecesi çıkan münakaşa, öncekilerden çok şiddetliydi ve olan oldu: Mustafa Kemal Paşa, Köşk’ü terketti ve istasyondaki bir büroya yerleşti. Paşa, o gece Lâtife Hanım’a ve kayınvalidesi Adeviye Hanım’a birer mektup yazdı Lâtife Hanım’ın
İzmir’e dönmesini istedi. O hafta İzmir’e dönen Lâtife Hanım, 15 gün sonra Mustafa Kemal Paşa’dan bir “talâkname”, yani “boş kâğıdı” aldı. Evlilikleri,
artık nihayet bulmuştu. Paşa ve Lâtife Hanım, 1925’in 21 Temmuz gecesinden sonra birbirlerini hiç görmediler ama “evlilikleri hakkında konuşmama”
vaadine hayatlarının sonuna kadar sadık kaldılar.
Lâtife Hanım, sabık eşine hasretini ve sevgisini aksettiren mektuplar göndermekten kendini menedemedi. Mektupları, Paşa’sının hitap ettiği biçimde, yani “Lâtif” şeklinde imzalıyordu. Mektuplardan birini,
boşanmalarından iki ay sonra, Paşa’nın İzmir’e gelişi sırasında yazmıştı. İzmir, Paşa’yı ağırlarken Lâtife Hanım da şehirdeydi ve iki buçuk sene önce, muzaffer kumandan ile nikâhının kıyıldığı köşkünde terkedilmiş ve yapayalnız bedbaht bir hanım olarak yazıyordu.



Kastamonu. Bursa, Balıkesir, Akhisar, Manisa, nihayet benim güzel
yurdum, kokusu ölmeyen güller gibi kokan temiz İzmir... Sana hissiyle, fikriyle, bütün mevcudiyetiyle, ebediyyen mağlûb ve merbut (bağlı) bir âşık sıfatıyla! Bütün geçtiğin yollarda, seni hatve hatve (adım adım) takip ettim. Ne ilâhi bir adamsın.

Hepimizin vazifesi hitabelerinin her kelimesini vatanın müdafileri olacak olan genç neslin tâ kalbine hakketmektir.
(...) Kıblemizsin... Büyük, küçük, hep sana müteveccihiz (yönelmişiz).
Bir zamanlar “Hedefimiz Akdeniz... Düşmanı harîm-i ismetinde
(vatanın kutsal koynunda) boğacağız... İleri” dedin, ve, ordularının başına
geçerek, misli görülmemiş bir sür’atle, İzmir’e girdin. Hatırlıyor musun.
Orada, esir Türk kızı, kara zincirlerle bağlanmış, ağlıyordu. Sen
doğruca ona gittin. Onu istiklâline kavuşturduğun İzmir’in, ‘zafer kızı’
yaptın.
Fakat elindeki, ayağındaki zincirleri çözen sen... Onun gönlünü müebbeden
(sonsuza kadar) kilitledin.




BUNLARI ANACIĞIN YAZDIRDI


Evet. Zafer sana aşıktır, büyük adam!
Sen “Zafer, ‘Zafer benimdir’ diyenindir” dersin. Kendinde bu kuvvet ve kudreti
bihakkın (hakkıyla) görecek bir dâhiyi, saatler, günler değil... Asırlar yaratır.
Bu gün de, azîz reisim, yüksek dehâ tepesinden “Hedef medeniyet...
Daima ileri” diyorsun.
Muvaffak olacağına eminim.
Zafer sana âşıktır. Fakat bu defaki mücadele zamanladır.
(...) Büyük reisim! Hitabelerin baştan başa birer şâheserdir. Fakat İzmir’de söylediğin sözler, ancak derin his sahiplerinin telâffuz edebileceği bir şiir mecmuasıdır. “Hissî”dir. Benim güzel yurdumun aziz misafiri ! Haklısın, İzmir his ve vefa memleketidir. Bilsen ne kadar mahzunum. Vefâdan bahsedenler bizzat vefâkâr olanlardır.
İzmir’e ilk gidişinizde bir otele misafir olmanız...
Ve... “İzmir’e her
geldiğimde ben çok mütehassis oluyorum”.
“Beni bir tesadüf Karşıyaka’ya daha fazla rabtetmiştir
(bağlamıştır)...” “Arkadaşlar! Bilirsiniz ki hissiyat denilen şey aklın, mantığın,
muhakemenin çok fevkinde (üstünde) bir kuvvet ve kudrete mâliktir...” İşte,
bütün bu incelikler, yalnız sana hastır.
Bana bu satırları yazdıran anacığındır. Bunu tekrar ediyorum. Ondan bahsetmek onu ziyaret etmek benim en büyük zevkimdir. Unutma: Ki, seni bana veren, o aşk ile sevdiğin anandır. Unutma: Ki, sana koca demeden, ben ona “anne” dedim ve ölüm yatağında, onu derin hiss-i muhabbetle (muhabbet duygusuyla), ebedî bir sadakat ve merbutiyetle (bağlılıkla), hakiki bir evlâd gibi, vekilin olarak kalbime bastırdım.

O CESARETİ BEN GÖSTERDİM

Evet, o muazzez kadının dizinin dibinde yazdığım bir cümleyi tekrar ediyorum.
“Beni senin mavi gözlerinden hiçbir kuvvet ayıramaz”. Bütün İzmir sana arz-ı sadakat ederken (bağlılığını gösterirken), sen de onları sevdiğini söylerken, kendimi bu sürüden ayrılmış addetmiyorum. “İzmir’i, İzmirliler’i bütün millet bir
hedef-i istihlâs (kurtuluş hedefi) telâkki etmiştir buyuruluyor...
Bu halâs (kurtuluş) güneşinin doğduğu gün, karşına, genç bir Türk kızı olarak
çıkmak cesaretini evvelâ ben gösterdim. Bundan dolayı çok mazrurum (zarar
içerisindeyim). Çünki karşıladığım sensin.


ALINTI GAZETE HABERTÜRK MURAT BARÇAKÇI
 
X