yaa bağdaşma falan yok böyle ikili konuşmalarda tıkanınca bunu yapıyo, sonuna da alaycı bir gülüş, anlatsam da amlamazsınız keşke ölseniz tavrı
Süper zeki arkadaşım senin yülsek zekana uyğun cevaplar yazdım her zaman bunu bil
Cevap vermiyor yok tıkandı yazmışsın admin sağolsun bu yüzden yazamadım.
Asıl konuya gelirsek
İslâm hukukuna göre nikâhın temeli sayılan rüknü, yani olmazsa olmaz unsuru, icap ve kabuldür. Bu şu anlama geliyor: Taraflardan birinin açıkca evlenme teklifini dile getirmesi, diğer tarafın da bu teklifi kabul ettiğini beyan etmesidir.
Ayrıca müslüman iki erkeğin veya bir erkekle iki kadının şahit olarak aynı mecliste bulunması nikâhın başta gelen şartıdır. Yine evlenecek adayların “evlilik engelleri” (muharremât) denilen yakın akrabalık ve evliliğe engel diğer bazı halleri taşımamaları gerekmektedir.
İslâmi nikâhta, evlenecek adaylar veya onların vekilleri ile şahitler dışında evlenme akdini yapmak için ayrıca herhangi bir memur veya din görevlisine ihtiyaç yoktur. Evlenecek adayların veya onların temsilcisi veli yahut vekillerin doğrudan icap ve kabulde bulunmaları kâfidir. Mesela şahitler huzurunda adaylardan biri, “ben seni eşim olarak nikahlıyorum” dese, öbürü de, ”ben de bu nikahı kabul ettim” diye karşılık verse, evlenme gerçekleşmiş olur.
Ancak evlenmenin daha emniyetli ve huzurlu bir ortamda gerçekleşmesi bakımından, bu işlemi yeterince bilen birinin evlenenlerle soru-cevap şeklinde evlenme sözleşmesi yapması, öteden beri güzel bir usül olarak devam etmektedir. Ne var ki bu işlemde asıl hüküm, evlenen adayların kabul ve iradelerini açıklamalarına bağlı olduğundan, nikahta aracı olan üçüncü şahışların sözleri ayrı bir hüküm ve netice doğurmaz. Nikâh bedeli (Mehir) olarak günün şartlarına uygun maddi bir değerin ödenmesi de vaciptir. Fakat nikâh anında mehrin anılması, müstehap olmakla beraber şart değildir. Evlilik sözleşmesinin besmele ve hamd ile başlayıp, sonunda bir dua ile bağlanması da müstehaptır. Bunların hiç biri nikâhın geçerliliği ile ilgili değildir ve bunlar olmadan yapılan nikâh da geçerlidir. Ayrıca icap ve kabulun birer kere yapılması yeterlidir, üç kere tekrarlamaya gerek yoktur.
Resmi evlenmelerde, bizzat tarafların rıza ve beyanı ve mutlaka memur önünde yapılması zorunludur (iki şahitle birlikte). Bu işlemde soruların muhatabı, doğrudan evlenmeye aday kişiler olup, bunların yerine veli veya vekillerin bulunması kabul edilmemektedir. Bir de evleneceklerin ateist, gayr-i müslim veya süt kardeşi olması, şahitlerin müslüman olmaması evlenme engeli sayılmamakta; bir müslüman kızı, hıristiyan veya dinsiz biriyle evlenmek istese, bu evlenme resmen kabul edilmektedir. Halbuki İslam’da böyle evlilikler kesinlikle geçersizdir.
İslami açıdan aralarında hiç bir evlenme engeli olmayan nişanlılara resmi nikâhta nikâh memuru, şahitler huzurunda şöyle sorarsa: ”Falan kişiyle evlenmeyi (nikahlanmayı, eş olmayı) kabul ediyor musunuz?” Nişanlılar da “evet, kabul ediyorum (kabul ettim)” şeklinde cevap verirlerse bu nikâh dinen de geçerli olur. Çünkü nikahın rüknü (temeli) olan icab ve kabul gerçekleşmiştir. Cevap olarak sâdece ”evet” denilmesi de yeterlidir.
Ancak, nikah memurunun, ”falan kişiyle evlenmeyi istiyor musunuz (arzu ediyor musunuz, düşünüyor musunuz)?” şeklindeki sorusuna nişanlıların: ” Evet istiyorum“ diye cevap verip de memurun, “ben de sizi karı-koca ilan ediyorum” demesi, nikahın dinen geçerli olması için yeterli değildir. Çünkü “evlenmeyi istiyorum” demek geleceğe yönelik bir ifadedir; “Evlenmeyi kabul ediyorum” gibi bir oluş hükmü ifade etmez. Şayet nikâh memuru, ”ben de arzunuza uygun olarak sizleri evlendiyorum” derse, o anda iki tarafın vekili hükmüne geçerek Hanefi mezhebi çerçevesinde nikâh sâhih olabilir.