Ben yaşlanıyorum.

realist

Nirvana
Kayıtlı Üye
3 Aralık 2006
3.073
132
63


Geçenlerde Murathan Mungan şiirlerinden bestelenmiş şarkıların yer aldığı bir CD aldım. Arabada dinlememe kızım izin vermiyor zira hiç beğenmedi. Ben de bayılmadım açıkçası, sanki Murathan Mungan’ın yazdıklarını sadece Yeni Türkü söylemeliymiş gibi bir hisse kapıldım. Bilmiyorum, belki de alışkanlık.

Albümün ilk şarkısı “Maskeli Balo”, hani şu “Yaredir sinede eski sevgili” diye başlayan ve “Yaktım Gemilerimi Dönüş Yok Artık Geri “diye nakaratı bulunan şarkı. Şu sıralar gece gündüz nakarat dilimde. Kendini eleştirmeye, tahlil etmeye bayılan ben, bu durumun fiziksel bir vakıanın ruhsal tezahürü olduğuna karar verdim.

İşin özü: Ben yaşlanıyorum.

Her Attığını 12’den Vuran Avcılar Kulübü’nün başkanı gibiyim. Hani beceremeyip de becermiş gibi ballandıra ballandıra anlatan bazı avcılar gibi. 10m’lik ayıyı gözünden vurdum, üç saniyede koca gövdesi yere serildi. Pes, bir de ölürken Salavat getirdi de tam olsun.

Ben de o hesap, “Yaktım Gemilerimi Dönüş Yok Artık Geri” diye dolaşıyorum ortalarda. Oysa, değil gemi yakmak, gemiye binip limandan ayrıldığım dahi yok. En son ne zaman gemilerimi yaktığımı düşündüm ve hatırladığım tarih beni dehşete düşürdü.

Ben sahiden belki yaşlanıyorum, belki akıllanıyorum belki de olgunlaşıyorum. Bunlar, içinde bulunduğum vahim durum için uydurulmuş güzel tanımlamalar. Bana göre ben, törpüleniyorum. Neden mi?

• Hiçbir toplantı odasını sinirlenip terk edemiyorum artık.

• Kavgalarda sesim yükselmiyor, şöyle hışımla ayağa kalkıp “Ne dedin sen” diyemiyorum.

• Kimsenin suratına telefon kapatamıyorum, hatta daha vahimi telefonu kapamak için, önce karşı tarafın kapamasını bekliyorum.

• Telefonda beni çileden çıkaran şahsa, nazikçe telefonu kapadıktan sonra ana avrat dümdüz gidiyorum. Yiyorsa, ahize açıkken söylese kızım, eskiden olsa yapardın diyorum kendime.

• Çok uzun zamandır, “Bu sefer son” dediğim bir şey olmuyor. Sürekli tekrarı ve devamı olan işlerle uğraşıyorum. Oysa, ne değişik bir duygudur bir şeyi son kez yapmak.

• Elektronik posta kutum, her sabah “Posta kutunuz limitleri aşmıştır” uyarısı ile güne başlıyor. Belki bir gün lazım olur diye mesajlarımı bile silemiyorum. Bazen, aşağıdan yukarı hepsini seçip “delete” tuşuna basayım diyorum, namussuz “Emin misin?” diye soruyor.” Hayır değilim” diyorum mecburen, boynum bükük.

• Hakkında yazılan fıkralarda olmasa, hatırlanması mümkün olmayan bir eski başbakan gibiyim. Hani başbakana sormuşlar, “Sayın başbakanım arşiv odasında yer yok, 25 yıl öncesinin bu dosyalarını atalım mı?” diye. O da “Birer fotokopisini çekin atın” demiş. Ben de o hesap, her şeyin bir fotokopisini çekip dosyalıyorum.

• Çekmecemi görseniz, beş yıl öncesinin bile ajandası var. Üzerinde tarihler işaretlenmiş, notlar alınmış, son bilmem kaç yılın masa takvimleri, mübarek sanki Arşivler Genel Müdürlüğü’nde çalışıyorum.

• Telefon rehberimin durumu daha içler acısı, 1995 cep ajandasına kaydettiğim telefonlar hala mevcut. Kimini bir daha aramam mümkün değil, kimini arsam da bulamam. Bazılarının da üzerini çizmişim ama bilin bakalım nasıl: Kurşun kalemle, şaşırdınız değil mi?

• Epeydir, kimseleri defterden silemiyorum. Küs kalamıyorum, hele hele intikam planı hiç yapamıyorum. Bakmayın siz benim bu halime, ben eskiden beni kızdırana İsrail’in Filistinlilere davrandığı gibi davranırdım. Ariel Şaron, benim yanımda, Tom ve Jery deki Jery gibi kalırdı.

• Uzun tartışmalara giremiyorum epeydir. Ne zaman adamın ne söylesem gene bildiğini okuyacağını fark ediyorum, işte o zaman “Aslında sen de haklısın” diyip, kestirip atıyorum. Anlamsız geliyor artık birilerini ikna etmek. Üşeniyorum birilerini yola getirmeye.

• Trafikte yol veriyorum, isteyene de veriyorum, alana de veriyorum. Yok artık o eski inatlaşmalar, ters yöne girmiş ve geri geri gitmesi mümkün olmayan adam benden yol isteyince, kendini arabaya kilitleyip polis beklemiş kadınım ben. Polis rica etmişti de öyle yol vermiştim.

• Sinyal vermeden önüne dalanları takip edip taciz eden, ters hareket yapanlara fiziksel olarak yapması mümkün olmayan küfürlü bir takım vaatlerde bulunan ben yok artık. Bu gibi durumlarda gaz ile debriyaj arasındaki pedalı kullanıyorum.

• Otomobil alırken, “Bu araba en fazla kaç kilometre hızla gider” diye aptalca sorular sormuyorum. “Bu arabanın bagajı kaç litre, arkada çocuk koltuğu için bağlantı noktası var mı?” yeni favori sorularım.

• Lise yıllarında, saygı duruşlarında, İstiklal Marşı okunurken yada benzeri sus pus ortamlarında kıkırdamaktan göbeğimin çatladığı günler ve aldığım disiplin cezaları ne kadar uzak şimdi bana. Eskiden güldüklerim, şimdi gözlerimi yaşartıyor.

• Televizyon izlerken bile, biri utandığında ben de utanıyorum. Biri ağlarken ben de ağlıyorum. Zaten ağlamak benim için burun akıntısı gibi bir şey oldu son zamanlarda.

• Liseye giderken iyi ki o kadar çok beyaz dizi okumuşum diyorum şimdilerde. Yoksa mahrum kalacaktım o ebedi şaheserlerden. Şimdi varsa yoksa, politika, tarih, dünya meselesi, hava, cıva.Sanki ben kurtaracağım memleketi ve dünyayı.

İyi ki okuldan kaçıp, bir gün önce okuduğumuz kız lisesinin arka bahçelerinde Kuleli Askeri Lisesi’nden gençlerle sözleştiğimiz yere gitmişim. İyi ki internette çetleştiğim kişilerle tanışıp, değişik heyecanlar yaşamışım. İyi ki sırf birinin tipini merak ediyorum diye, yarı maaşımı uçak biletine verip Antalya’ya sabah gidip akşam gelmişim. İyi ki sevgilime gittiği şehirlerde çiçekler yollayıp, kaldığı otellere deli dolu fakslar çekmişim. İyi ki bir yılbaşı gecesi o tekilayı içmişim. İyi ki, sevgilisinin peşinden Azerbaycan’a gitmeyi göze alacak kadar yürekli bir kız olmuşum. İyi ki bu amaçla yapılan bir iş görüşmesinde çok özel insanları tanımışım. İyi ki dikiz aynası olmayan, silecek suyu boşalmış bir araba ile yağmura ve hatta fırtınaya bakmadan çevre yoluna girerek sevgilimle buluşmuşum. Ve iyi ki, o sevgiliyi, yüreğimde arkadaşa dönüştürmüşüm. İyi ki o gün Semih’e ders çalışmaya gitmişim. İyi ki kocama ben evlenme teklif etmişim. İyi ki, kızımı doğurmuşum. İyi ki, iyi ki...

Eğer bütün bunları yapmadan, hayatımda bir gemi daha yakmadan, arka arkaya sıralayacağım onlarca iyi ki cümlesi kuramadan törpülendiğimi fark etseydim, ne yapardım?

Belki de o zaman törpülendiğimi bile fark edemeyecektim.

İyi ki varım. İyi ki benim.
Yonca Güneş Erensoy
 
Ben de o hesap, “Yaktım Gemilerimi Dönüş Yok Artık Geri” diye dolaşıyorum ortalarda. Oysa, değil gemi yakmak, gemiye binip limandan ayrıldığım dahi yok. En son ne zaman gemilerimi yaktığımı düşündüm ve hatırladığım tarih beni dehşete düşürdü.


galiba bende yaslaniyorum:)
 
sanırım ben de yaşlanmaya başlıyorum...ama bu kadar çok iyi ki diyemiyorum...demekki daha da yaşlanmadan "iyi ki" sayısını arttırmam lazım...çok güzel bir yazıydı canım ellerine sağlık...
 
X