İlköğretim Yorum ve Soruları Bakan Dinçer: Liselere Geçişte Yeni Sistem Ana Hatlarıyla Tamam

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.299
42.836
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ilköğretimden orta öğretime geçişteki sınav sistemini ortadan kaldıracak yeni bir model üzerinde çalıştıklarını söyledi. Bakan Dinçer, öngördükleri modelin ana hatlarıyla tamamlandığını ve konunun uzmanlarıyla görüşmelerin devam ettiğini belirtti.

Milli Eiğitim Bakanı Ömer Dinçer, Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Siyaset Okulu 9’ programına katıldı. Açılış konuşmasını yapan Dinçer, eğitim sistemiyle ilgili bir çok konuya değindi ve soruları cevapladı.

Eğitimde tartışılan bir çok konuyu çözmek ve orta eğitimde rekabet edebilir bir nesil yetiştirmek için yapılması gerekenleri sıralayan Dinçer, “SBS imtihanlarının kaldırılması gerekiyor. Dersane sisteminin gözden geçirilmesi lazım. Orta öğretimdeki okul çeşitliliğinin azaltılması. Dünyanın hiçbir yerinde bizim kadar farklı lise diploması veren ikinci bir ülke yok. Bizden sonra en fazla lise diploması veren ülke İtalya. O da 5 farklı diploma veriyor. Biz 24 tane lise diploması veriyoruz.” dedi.

Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Bakan Dinçer, “Türkiye’de orta öğretimde okul türünün çok fazla olduğunu çok kez söyledim. Buna dair çalışma yaptığımızı da zaten söyledim. Ama ‘anadolu lisesi şöyle olacak fen lisesi böyle olacak’ şeklideki haberin doğru olmayacağını, onlarla ilgili kararın henüz verilmediğini altını çizerek söylemek lazım. Sizden ricam buna benzer konuların teyidi yoksa insanların kafasını karıştırmayalım. Eğitim konusu herkesi ilgilendiren konu. Yanlış bilgi hafızalarda kalırsa temizlemek zor oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı bir açıklama yapmamışsa o henüz tartışılabilecek bir konu değildir.” cevabını verdi.


“Dersanelerin kaldırılması tartışmasından öte nasıl bir sisteme geçilebilir, yeni sistem nasıl uygulanabilir, sınavın önüne nasıl geçilir ve öğrenci seçimi nasıl yapılır?” şeklindeki soru üzerine Dinçer, Türkiye’deki merkezi yerleştirme sisteminin aslında çok adil bir yapı kurduğunu kaydetti. Sınav yapmakla merkezi yerleştirme sistemini ayırmanın mümkün olup olmadığının tartışılabileceğini ifade eden Dinçer, “Bizim şu anda esas odaklandığımız nokta ilk öğretimden orta öğretime geçişteki sınavı kaldırmak. Orta öğretimden yüksek öğretime geçiş sınavıyla alakalı henüz bir çalışmamız yok. Dolayısıyla dersanelere bakarken iki açıdan bakmak mümkün. Ben doğrusu öngördüğümüz model nasıl olacak sizlerle burada paylaşmak istemiyorum. Çünkü kararı verilmiş bir durum yok. Çalışmamız tamamlandı, ana hatlarıyla bir model hazırladık. Ama bunun kararını verecek mercilere de sunulması lazım. Biz uzmanlarımızla görüştük ve görüşmelerimiz devam ediyor. Yakın zamanda eğitim fakülteleri dekanlarıyla bir toplantı daha yapacağız. Ondan sonra biz kendi tasarımızı Bakanlar Kurulu’na sunacağız. Orada ana hatlarıyla belli olursa kamuoyu ile ayrıntısı ile paylaşacağız. Şimdi gereksiz bir tartışmaya sebebiyet vermemesi için ayrıntısını anlatamıyorum.” dedi.

Kılık kıyafetle uygulamasıyla ilgili soru üzerine Dinçer, “Bu değişimi otoriter tarzın yerine daha demokratik tarzı sembolize eden bir adım olarak görüyoruz.” diye konuştu. ‘Zenginle fakir arasındaki uçurum ortaya çıkar’ şeklindeki eleştirileri hatırlatan Dinçer, “Zenginle fakir arasındaki uçurum ortaya çıkacak diye endişe ediyorsanız ve bunu bir ayıp olarak görüyorsanız bırakın bu ayıp çıksın. Niye örtbas ediyoruz. Bakınız normal şartlarda doğru da değil. Doğru olsa bu kadar cesur bir laf edemem ben size. Türkiye’de çevremize bir bakarmısınız içinde yaşadığımız şehirlerin hangisinde mavi ya da siyah önlük giyorlar. Büyükşehirlerde mavi önlük kalmadı zaten. Mavi önlüğü köy çocuklarına zorla giydiriyoruz biz. Okul forması alışkanlığı var. Okul idareleri belirli mağazalarla anlaşıyorlar. Bundan daha fazla şikayet geliyor. Pek çok aile için de büyük bir maliyet getiriyor. Eğer farklılık istiyorsanız, ayakkabıda kot pantolonda çıkıyor. Onlar da zaten serbest. O zaman hangi farklılık ortaya çıkacak.” şeklinde konuştu. CİHAN
 
sbs yok, anadolu liseleri kalkıyor, fen liseleri sadece nüfüsü 500 bini geçen yerlerde olacak, rekabet yok, sınav yok, herkes mahallesindeki liseye gidecek:26::26:

siz nasıl bakıyorsunuz bu liselere geçiş tarzına
:26:
 

Canım ülkemde parası olan iyi bir özel okulda okur,parası olmayanında hangi okuldan mezun olduğu önemli değil diyorlar.

İşin en vahim tarafıda tüm okulların adını Anadolu Lisesi yapıp,düz liseleri anadolu lisesi düzeyine getirmeye çalışmak yerine,anadolu lisesi eğitim seviyesini düz lise seviyesine çektiler.20 yıllık anadolu liselerinde İngilizce ders saati haftalık 10 saatten 6 saate düşürüldü.
Ben anadolu lisesi mezunuyum,hazırlık sınıfında öğrendiğimiz ingilizceyi şuanki lise öğrencileri bilmiyor.
 
Biraz düşününce çözümü buldum ben chess
Evi fen lisesinin yanına taşıycam,benim mahallemdeki okul fen lisesi olursa çocuğumda zahmetsizce fen lisesinin deneyimli hocalarıyla okuma şansını yakalar ne güzel.
 
Son düzenleme:
küçük şehirlerde fen lisesi seçeneği bile olmıcak, valla birileri sabah kalkıp şunu şunu yapayım diyo yapıyor, bizde öyle bakıyoruz, nolacağımızı çok merak ediyorum
 
küçük şehirlerde fen lisesi seçeneği bile olmıcak, valla birileri sabah kalkıp şunu şunu yapayım diyo yapıyor, bizde öyle bakıyoruz, nolacağımızı çok merak ediyorum

Benim oğlan son sınava giren öğrencilerden olacak.Yüksek olasılık hedeflediğimiz okullar olmayacak ve burdaki fenlisesini kazanırsa çocuk,ertesi sene o okul belkide düz lise olacak ve biz çabaladığımızla kalıcaz.
Ay şaka gibi,sinirden gülüyorum artık.
 
''Bu liselere nasıl girilecek sorusunun yanıtı da bakanlığın çalışması ile yeniden düzenlenecek. Düzenlemeye göre, seviye belirleme sınavları kaldırılacak. SBS kalkınca öğrenciler, okuldaki notlarına ve yeteneklerine göre aile ve öğretmenleri tarafından yeni belirlenen lise türlerine yönlendirilecek. Yeni sistemde, fen liselerinin sayısının da azaltılması üzerinde duruluyor. Buna göre, her ile bir fen lisesi, toplamda 81 fen lisesi planlaması var. Ve bu liselere ülkenin en zeki çocukları öğretmenler tarafından yönlendirilecek. Öğrenciler okuldaki başarılarına göre sıralanacak. Ders notlarının ortalamasına göre fen lisesine alınacaklar.''

Benim gördüğüm kadarıyla mevcut sistemde ders notu 5 olmayan öğrenci yok.
Ben ortabirdeyken yazılılarda sınıfın en inek öğrencisi 90-100 arası not alırdı.Hiçbir yazılıda sınıftan 10 kişinin birden 90 üstü not aldığını bilmem.Ki okuduğum okul Türkiyenin en iyi Anadolu liselerinden biriydi,yani hep seçme öğrenciler vardı.Ama şimdi oğlumun sınavlarına bakıyorum.Sınavda 90 ın altında not alan ya 2 öğrenci var ya 3.Bu çocukların hepsimi bu kadar başarılı.Bütün okullarda durum aynı.
Hangisini alacaklar peki fen lisesine.Daha çok öğretmenin önerdiği çocuğumu?Peki o öğretmenler tehdit mi edildi,paramı yedi bunu küm bilecek?Burası Türkiye arkadaş!!!sınıfta kalmanın bile olmadığı bir sistemde hangi çocuğu başarıya göre seçeceksin.
 

aynı şeye ben daha yeni uyandım parkon biliyomusun, maşallah herkes süper, bence gerçekten kafası çalışan ya da emeği ile çalışanın hakkı verilmiyor çünkü belirleyici soru yok, müfredata göre denip çıkılıyor işin içinden, tamam müfredata göre olsun ama çocuk azıcıkta zorlansın yani, biraz kafa patlatsın
not ortalamasına göreyse, o da bişey dicem ama işte dediğin gibi tek bir fen lisesi bu kadar süper öğrenciyi nasıl alacak!
 
off Allahım , meb' deki gelişmelerden başım döndü artık birler eğitimci olarak bile değişikleri anlayıp hazmedemeden yenisi çıkıyor...işin içinde olan öğretmenler ama bir Allah' ın kulu çıkıp da öğretmenlere fikrini sormuyor ya da göstermelik formlar doldurtuluyor ama bir kelimesi bile kaale alınmıyor....
ben 5. sınıftayken çok az bir puanla anadolu lisesini kaçırmıştı.. o yıllarda anadolu lisesine gitmek gerçekten ayrıcalıktı... şimdiki anadolu liseleri , hele küçük ilçelerdekiler düz liselerden bile daha vahim durumda tüm liseler anadolu lisesi olunca ne oluyor ... şahken şahbaz oluyoruz başka hiç bir şey yok ....
kafamın almadığı bir nokta da notlara göre geçiş ... notların şişirme olmayacağı ne malum, hatta okul idaresinin öğretmene baskı uygulayabilmesi kolaylaşacak ki geçtiğimiz yıllarda burdaki bir okulun müdürü öğretmenlerin vverdiği notları beğenmeyip bütün notları yükseltmiş... buna benzer olaylar artacak...bir örneğini 99 öss sınavında görüldü.. devlet okulları notları şişirilmesine rağmen kolejlere fark atmıştı....objektif davranmak bizim toplumumuza ekstra large...
 

bu kararları verenlerin çocuklarının okuluna bile gittiklerine emin değilim bırak öğretmenlere sormayı, hatta birisi artık kızlar saçlarını örgü yapıp kurdele takmak zorunda değil demişti ne güldüm ya, eğitim sistemi deyince sadece kendi zamanlarını biliyolar ve hala da körü körüne savunuyorlar kendi getirdiklerini, hatta savunan öğretmende çok, en çok onlara şaşıyorum zaten

sonrada diyorlarki türkiye neden bilim ülkesi değil, neden dünya çapında sanatçımız az...
acaba memlekette özgür düşünce diye bişey var mı, bunun için çalışan buna hizmet eden eğitim sistemi var mı
 
ANKARA (AA) - Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Seviye Belirleme Sınavı'nda (SBS) yapılması planlanan değişikliğe ilişkin, "Çocukları test cenderesinden, çoktan seçmeli sistemden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yürüyen bir seçme daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz" dedi.
Türk Eğitim Derneğinin (TED) Uluslararası Eğitim Forumu'nun üçüncüsü, "Eğitim Siyaseti Nedir" başlığı altında TED Ankara Koleji'nde yapıldı.
Forumda konuşan Milli Eğitim Bakanı Avcı, dün, 25. Avrupa Konseyi Eğitim Bakanları Konferansı dolayısıyla Finlandiya'da olduğunu, bu nedenle forumun açılışına katılamadığını hatırlattı.
Helsinki'de, eğitim siyasetini konuştuklarını belirten Avcı, sürdürülebilir bir toplumsal ve ekonomik kalkınma için eğitimin tüm taraflarının katılımıyla yönetimin ve eğitimin kalitesinin nasıl geliştirilebileceğini, hiçbir bireyi dışlamadan her bir bireyin kaliteli bir eğitime erişiminin sağlanması için stratejilerin neler olabileceğini tartıştıklarını anlattı.
Eğitim siyasetiyle, temelde eğitim için kaynakların nasıl ve nereden sağlanacağının, sistemin yapısının ve işleyişinin nasıl düzenleneceğinin belirlediğine dikkati çeken Avcı, bununla, eğitim hizmetlerinden kimin ne kadar ve nasıl yararlanacağını da tespit edildiğini söyledi.
Avcı, eğitim siyasetinin, bir yasayla, bir yönetmelikle, bazen bütçe düzenlemeleri ya da çeşitli yönetsel kararlarla ifade edilebildiğini kaydetti.

-"Yeni şeyleri, her şeyden önce, eğitim alanında söylemek lazım"-

Milli Eğitim Bakanı Avcı, 1980'lerin sonlarında, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, "bir milyon bilgisayar" sloganını ortaya attığını, o dönemde aslında, bilgisayarın eğitim alanında kullanımının uzunca süredir tartışıldığını ve Avrupa ülkelerinin birçoğunda pilot uygulamaların yürütüldüğü anımsattı.
Türkiye'nin bir anlamada o dönemde de "gelişmiş dünyayı az geriden izlediğini" aktaran Avcı, "Bir başka açıdan bakarsak, ilk defa 'bir adım öne geçme'ye teşebbüs ettiğimiz söylenebilir. Eğer Özal'ın ciddi ciddi bir milyon bilgisayarı okullara yerleştirmeye niyeti olduğunu varsayarsak, Avrupa'da pilot uygulamalardan sonra geçileceği düşünülen faza bizim hemen geçmemiz hedeflenmişti denebilir" değerlendirmesinde bulundu.
Avcı, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin eğitim politikası, Özal'ın -sadece eğitim camiasını değil- neredeyse bütün Türkiye'yi ürküten 'bir milyon bilgisayar' sloganı dışında, hep Batıdaki eğitim politikası değişimlerini yakından izleyip, maliyetlerine katlanabildiği ölçüde tatbik etmeye çalışmaktan ibaret oldu. Yani sadece eğitim siyasetini değil, eğitim siyaseti çerçevesinde yürütülen tartışmaları da ithal ettik, Batıda imal edilen taraflardan, artık meşrebimize hangisi uygunsa onu seçip, biz de içeride tartıştık. Hepimiz, bir biçimde, bizden önce yürünmüş olan yollarda yürümekten rahatsızlık duysak da duymasak da yürüdük durduk. Mesele şu ki o yollar bitti. Artık yeni şeyler söylemek lazım ve o yeni şeyleri, her şeyden önce, eğitim alanında söylemek lazım. Eğer siyasetimiz, sadece Türkiye için değil, bölge için, insanlık için yeni şeylerin söylenmesi şeklinde değişiklik göstermişse yukarıdaki soruların cevaplarını yeniden düşünmemiz lazım. Hatta yeni sorular sormalıyız."

-"Eğitimde tercihler yapmak zorundayız"-

Avcı, eğitim siyasetini oluştururken, hep aynı şeyleri düşünmenin ülkeyi daha iyi bir geleceğe götürmeyeceğini vurgulayarak, "Siyasetçiler farklı görüşlere sahip olduğu kadar, eğitim alanında bilimsel çalışmalar yapanlar da bu konularda farklı veriler, farklı bilimsel bulgular sunabilirler. Eğitim siyasetine ilişkin konularda bilimsel çalışmaların bulgularında farklılıklar olması bir çelişki değil, bilimin doğası gereğidir" dedi.
Eğitim siyasetine ilişkin konularda siyasetçiler arasındaki görüş farklılıklarını, zıtlıkları demokratik siyasetin doğası olarak niteleyen Bakan Avcı, şunları kaydetti:
"Karar vermek ve tercih yapmak zorunda olmadığınız yerde siyaset olmaz. Karar vermek ve tercih yapmak istediğimiz, eğitimle ilgili alternatiflerimizin, tercihlerimizin olduğu yerde eğitim siyaseti vardır, yani siyaset vardır. Eğitim siyaseti de toplumsal ve ekonomik alanlardaki siyasetten bağımsız olarak ele alınamaz. Türkiye'de bugün bizler, eğitim siyasetinde önemli kararlar vermek, tercihler yapmak zorundayız. Biz sürdürülebilir bir toplumsal ve ekonomik kalkınma için eğitimde tercihler yapmak zorundayız."
Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolara, ihracatı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini bir trilyon dolara çıkarmanın, işsizlik oranını yüzde 5'lere indirmenin, nüfusun eğitimiyle, eğitimin niteliğiyle ilgili olduğunu belirten Avcı, "Bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi, Türkiye'nin orta gelir tuzağından çıkması, yeni tercihler yapmamızı gerektirmektedir. Türkiye'nin 10, 20 yıl sonra sosyal ve ekonomik kalkınma açısından nerede olacağı, bugünkü eğitim siyasetinin ne olacağına bağlıdır" diye konuştu.
Veriye dayalı eğitim siyasetinin, bakanlık olarak içlerine kapanıp yapacakları bir siyaset olmadığına işaret eden Milli Eğitim Bakanı Avcı, bu siyasette, bilim insanlarıyla, eğitim öğretim kurumlarıyla ve sivil tolum örgütleriyle danışma, paylaşma ve birlikte çalışmayla soruların cevaplarını aradıklarını dile getirdi.

-Bakan Avcı, SBS ile soruyu yanıtladı-

Avcı, konuşmasının ardından forumun oturumunda katılımcıların, Seviye Belirleme Sınavı'na (SBS) ilişkin sorusu üzerine, böyle kapsamlı bir değişikliği bir yıla sığdırmanın mümkün olmadığını söyledi.
Çocukların 4 yılda ders içi ve ders dışı birçok faaliyet yaptığı bilgisini veren Avcı, bu performanslarını, başarılarını ders dışı etkinliklere dahil etmeye yönelik bir sistem planladıklarını kaydetti.
Şu anda geriye dönük performans değerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığını vurgulayan Bakan Avcı, "Çocukları test cenderesinden, çoktan seçmeli sistemden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yürüyen bir seçme daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz. Ancak çalışmalarımız devam ediyor" dedi.

Muhabir: Aylin Sırıklı Dal - Yıldız Aktaş
Yayıncı: Tolga Özgenç
 
son durum nedir şimdi hiç bişey anlamadım deneme tahtası olduk mu şimdi yani yine ?
 
TBMM (AA) - Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, SBS'de yapılacak değişiklikle ilgili olarak, ''Tamamen Türkiye'nin kendi milli tecrübesini değerlendirerek oluşturacağımız bir model olacak'' dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerinin soru önergelerini yanıtlayan Avcı, yönetici atamaları için yeni bir yönetmelik çalışması yaptıklarını belirterek, merkezde yapılan çalışmaları bizzat sahada il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile öğretmenlerin de görüşlerini alarak sonuçlandırmak istediklerini söyledi. ''Yönetici atamalarında bir miktar gecikme var. Telefi için çalışıyoruz'' diyen Avcı, sahada gerçek sorunları bilen kişilerin görüşlerinin hesaba katıldığı bir yönetmelik yapmak istediklerini vurguladı.
Seviye Belirleme Sınavları (SBS) konusundaki değişiklik olup olmayacağı sorusuna karşılık Avcı, şunları kaydetti:
''SBS konusunda genel ilkelerden söz ettiğiniz zaman bile sanki sıfırdan yeni model icat ediliyormuş gibi bir takım spekülasyonlara yol açıyor. Bugüne kadar uygulanmakta olan SBS, aslında kendi içinde tutarlı ve başarılı. Kimsenin en azından sonuçlarına itiraz etmediği bir sınav var. Bu sınavda eğer haksızlık, yanlışlık, zaaf varsa, bu sınava takılan tüm çocuklar için geçerli. Sınav, çocukların bir kısmını haksız olarak diğerlerinin önüne geçiren bir sınav değil. En azından formel olarak adaletli. Fakat hem sınavın test tekniği olması hem de sınavda kullanılan soruların dayandığı havuz; çocukların ortaokul boyunca aldığı eğitimi yok sayan, yeteri kadar değerlendirmeyen, daha çok son sınıflarda dershanelerdeki edinilen test becerisine dayalı, o becerileri edinmiş çocukların daha başarılı olduğu bir sınav. Dolayasıyla ortaokulda verdiğimiz eğitimin, öğrenciler ve veliler tarafından da çok fazla ciddiye alınmamasına yol açan sınav uygulamasıdır. O yüzden ben göreve başlamadan önce MEB'de başlatılan çalışmaların devamı olarak süren çalışmalarla, hem bu adaleti sağlamak hem de çocukların dört yıl boyunca ortaokulda alacakları eğitimi bir kenara itmeyen, o eğitimi değerlendiren, o eğitimdeki performans ve başarıyı da değerlendiren, hatta çocukların ders dışındaki etkinliklerini de hesaba katan, böylece onları ilgi, yetenek ve becerilerine göre uygun okullara yönlendirmemizi sağlayan düzenleme yapabilir miyiz, bunun üzerinde çalışıyoruz.
Ama bu, bugünde yarına gerçekleştirilebilecek bir çalışma değil. Zaten aceleye de getirilmemesi lazım. Geçmiş uygulamalarımızdaki doğruları, yanlışları, tecrübelerimizi masaya yatıran, orada iyi yaptıklarımızı yeni düzenlemeye katan, yanlış yaptıklarımızı sakınan bir çalışmanın içindeyiz. Önümüzdeki yıl zaten okul türlerine azaltılmasına yönelik ilke kararımız vardı. Bu çerçevede tüm liselerimiz, Anadolu Lisesi statüsüne getiriliyor. Her çocuğumuz kendisine en yakın yerleşimde Anadolu Lisesi bulma şansına sahip olacak. Adrese dayalı yerleştirme için önemli fırsat oluşturabileceğimizi düşünüyoruz. Buna rağmen bazı okulların, özelikli okulların kapısında yığılma olacaktır, bu kaçınılmazdır. Onlar için ayrı sınav ve seçme düzeni üzerinde çalışıyoruz. Son zamanlarda biraz magazinel, Kazak sistemi gibi değerlendirmeler var. Tamamen Türkiye'nin kendi milli tecrübesini değerlendirerek oluşturacağımız bir model olacak.''
Avcı, bu yıl yapılacak KPSS'ye alan sorularının ilave edileceğini, bunun öteden beri öğretmen adaylarının talebi olduğunu kaydetti. Öğretmen adaylarının alanları gözetilmeksizin genel değerlendirmeden aldıkları puanla atanmaktan şikayetçi olduklarını hatırlatan Avcı, ''Önümüzdeki KPSS'de öğretmen adaylarına mezun oldukları alana ilişkin sorular da sorulacaktır. Her alan öğretmeni, kendi alandaşlarıyla yarışacağı için daha adil düzenleme olacağını varsayıyoruz'' diye konuştu.

-''Andın kaldırılmasına yönelik çalışma yok''-

Bir yerleşim biriminde lise açılabilmesi için okulun açılacağı yerin merkez nüfusunun 10 bin, ilçeye bağlı köylerle birlike ile en az 20 bin olması şartı arandığını anımsatan Avcı, bu nüfusun altındaki yerler için lise açılma tekliflerinin değerlendirilmediğini bildirdi.
Avcı, resmi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere imzalatılan taahhütname olmadığını, ayrıca okullarda her sabah okutulan andın kaldırılmasına yönelik bakanlıkta herhangi bir çalışma bulunmadığını vurguladı.
Ortaokulların şehir dışına çıkarılması konusunda bir çalışma olmadığını ifade eden Avcı, bir başka soruyu yanıtlarken, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Emin Zararsız ile eski Milli Eğitim Bakanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer arasında herhangi bir akrabalık bağı bulunmadığını söyledi.
 
en son açıklamada bu, anlayan varsa beri gelsin, kesin berabat bi sistem gelcek yol yapıyorlar bence, önce kafaları karıştıralım, sonra yeni sistem harika diye yutturalım, yine de en azından aniden bir sabah herşeyin değişmesinden iyidir
 

Bende sen anladında yazdın sandım
Sonuç ne diye sana soracaktım.
 
sistem belli olmadan yapılan açıklamalar içimi kararttı ,buna ne gerek var ki...zaten kafalar karışık
yeni sisteme niye gerek duyulmuş onuda anlamış değilim, her gelen de de yeni bir sistem getirme merakı !
 
Milli Eğitim Bakanlığı, “Kazak modeli”ni incelemeye aldı. Bakan Nabi Avcı’nın talimatıyla incelenen Kazakistan’ın eğitim sisteminde geçiş sınavlarında “açık uçlu” sorular soruluyor ve kod kelimeler belirleniyor. Öğrenciler 4 dersten sınava giriyor ve girdikleri bir dersin sınavı seçtikleri ders ile ilgili oluyor. Geçiş sisteminde öğrencinin dersleri dışında ders dışı etkinlikleri de etkili oluyor.

Edinilen bilgiye göre Bakanlık son olarak Kazak sistemini incelemeye alırken, çocukların sadece merkezi sınav değil, 4 yıllık ders dışı performanslarının da liseye ve üniversiteye geçişte etkili olması kararlaştırıldı.

Her öğrenciye dosya

Her öğrenciye “dosya” açılması üzerinde durulurken, derslerden aldıkları notların yanı sıra ders dışı her türlü sosyal etkinlik yarışma ve başarılar da bu dosyaya eklenecek. Öğrencilerin gittikleri tiyatro, sinema, konser dahi bu dosyada yer alacak.

Yeni model belirleyecek

MEB, “Kazak Modeli”ni Türkiye’nin nüfus, öğrenci sayısı, bölgesel eğitim farkları ve eğitim yapısı gibi faktörleri dikkate alarak birebir uygulamayacak ancak testin yanında açık uçlu soru, öğrenci dosyası, her yıl okul tarafından genel kurallara göre sınav yapılmasını dikkate alarak yeni bir model belirleyecek.

Ev ödevleri artık değerlendirme dışı

Bakanlık, bu sisteme anne ve babaların müdahale etmemesi için ‘el becerileri’ni dikkate almayacak. Öğrencilere evde yapması için verilen ‘performans ödevleri’ni velilerin yapma ihtimaline karşın bu ödevler sınava etkili olmayacak ve dosyaya işlenmeyecek. Bu ödevler öğrencinin kendini geliştirmesi için verilecek.

Üniversite için ilk sınav 9. sınıfta

- Kazakistan’da 9. sınıfın sonunda girilen merkezi sınav öğrencinin aldığı eğitimi kanıtlaması için yapılıyor. Öğrenci 9 yıldan sonra isterse yüksekokula gidebiliyor ancak üniversiteye giremiyor. Üniversite için 10. ve 11. sınıfın okunması gerekiyor. Bu sınıflara geçişte de açık uçlu yapılan merkezi sınav devreye giriyor.

Seçmeli dersten sınav yapılıyor

- Merkezi devlet sınavı ise “açık uçlu” sorulardan oluşuyor ve 4 dersten yapılıyor; Matematik, Kazakça ya da Rusça, Seçmeli ders ile sınıf hangi alanı derinleştirerek okuduysa o dersten. Öğrencinin her yıl aldığı puan ile genel sınavdaki başarı puanı ile 10. ve 11. sınıfa geçebiliyor. Sınıf geçme de genel sınav da yazılı yapılıyor.

Her okunan ders için sınav yok

- Öğrenciler Matematik ve Kazakça’dan sınava giriyor. 9 yıllık eğitimi boyunca en fazla aldığı alan ile ilgili sınava giriyor. Örneğin öğrenci fizik, kimya biyoloji ya da felsefe gibi bir alana girdiyse bu derslerden birisiyle ilgili sınava giriyor. Ayrıca istedikleri ve eğitimini gördükleri bir seçmeli dersten de soru sorulabiliyor.

İşte Kazak eğitim sistemi

- Öğrenciler üniversiteye girmeden önce 11 yıllık eğitim almak zorunda. İlk 9 yılı mecburi. Üniversiteye gitmek isteyenler 10 ve 11. sınıfı okumak zorunda. Ortaokul 9. sınıfın sonunda bitiyor.

- Öğrenciler, birinci sınıf hariç her bir sınıf sonunda, aldıkları derslerden okullarının hazırladığı sınava tabi tutuluyor. Yıl içinde aldığı performans puanları ve sınav sonucuna göre göre öğrenci 1 ila 5 arasında puan alıyor. Öğrenci; 3, 4 ve 5 puan alırsa üst sınıfa geçebiliyor. 1 ve 2 alırsa sınıfta kalıyor ve sınıfı yeniden okuyor. Sınavlar açık uçlu yapılıyor.

Açık uçlu soru tekniği nedir?

Açık uçlu sorularda öğrenciye sadece soru veriliyor. Cevap seçeneği bulunmuyor, herhangi bir yönlendirici bilgi de verilmiyor. Öğrenciye adayı “konuşturacak” ya da “yorum yaptıracak” sorular soruluyor. Sorular adayın “analiz”, “sentez” ve “değerlendirme” yeteneklerine ulaşmayı hedefliyor. Bazı örnekleri şöyle:

- Açık uçlu matematik sorusu: Ayşe pazardan 6 limon alacaktır. 1 satıcı 2 limonu 75 kuruşa, diğer satıcı ise 4 limonu 1 TL’ye satmaktadır. Merve hangi satıcıdan 6 limon alırsa daha mantıklı davranmış olur, neden?

- Açık uçlu sosyal bilimler sorusu: Akut, Türk Kızılayı ve Sivil Savunma Örgütünün ortak amaçları nelerdir?

İşte size açık uçlu bir sınav sorusu

- Açık uçlu Türkçe sorusu: “Kitaplar ömür boyu yanı başımda, elimin altındadır. Yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırırlar beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur, hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar.”

Parçaya göre kitaplar yazar için ne ifade etmektedir?

Cevaplar:

- Kitaplar, yazar için vazgeçilmezdir; hayatta her zaman onlara ihtiyaç duymuştur ve hep duyacaktır. (10 puan)

- Kitaplar, yazar için gerçek bir dost gibidir; yazar içini onlara açar, yalnız kaldığı zamanlarda onlar hep yazarın yanındadır (9 puan)

- Kitaplar, yazar için gerçek dünyadan bir kaçıştır. Acılarını unutmak ya da rahatlamak için kitaplar en iyi yol, vasıtadır. (9 puan)

- Yazarın kendisine en yakın bulduğu şey kitaptır. Zaman zaman kendi iç aleminden dahi uzaklaşıp onların dünyasına girer. (8 puan)

- Kitaplar, yazarın boş vakitlerini güzel ve verimli geçmesine yardımcı olan araçlardır. (7 puan)

Yanlış cevaplar:

- Yazar kitap okumakta zorlanmakta, vakit ayıramamaktadır.

- Yazar, sadece sıkıntılı dönemlerinde ve yalnız olduğu zamanlarda kitap okumaktadır.

- Yazar, hoşlanmadığı kişilerin havasından dilediği zaman ayrılmak için kitap okumaktadır.

kamugundemi.com
 
bu açık uçlu soru modeli Türkiye'de uygulanması zor bir yöntem bence..itirazlar çok olur..mesela ben şunu demek istedim filan diye
 
bu açık uçlu soru modeli Türkiye'de uygulanması zor bir yöntem bence..itirazlar çok olur..mesela ben şunu demek istedim filan diye

kesinlikle ya, bi de kim okucak onları kim değerlendircek, nasıl objektif oluncak, sbs test sisteminde bile bi ton hata oluyordu, şimdi adam kayırmanın rüşvetin önüne nasıl geçecekler, imkanı yok, çok saçma bi sistem
ayrıca çocuklar hakkında dosya tutucakmış, hangi sinamaya gitti hangi tiyatroya gitti, hangi sporlarla uğraştı, hele bu kısma yazacak yorum bulamadım o kadar absürt
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…