- 11 Mayıs 2011
- 121
- 12
- 96
- Konu Sahibi violet1982
- #1
Bu yazıyı yazmamın en önemli sebebi, insanların kötü tecrübelerini can havliyle paylaşıp, başlarına gelen güzel olayları paylaşmamaları. Çocuk sahibi olmaya çalıştığımızda eşimin azospermi olduğunu öğrendiğim zaman girip araştırma yapmadığım internet sitesi kalmamıştır. Tedavi süreçleri, başlarına gelen olumsuzluklar, beklenen sonuçlar... Devamı kocaman bir boşluk. Ben tedavi olurken herkes için dua ettim. Tüm çocuk isteyenlerin de olsun diye.
Biz evlendikten 6 ay sonra eşimle çocuk denemelerine başlamıştık. Ama hiç bir sonuç alamadık. Doktora göründüğümüzde eşimin azospermi olduğunu öğrendik. Dünya başımıza yıkıldı sandık. O gece o kadar ağlamıştık ki ikimizde çok çaresiz hissettik kendimizi.
Deli gibi çocuk isteyen bir çift olmamamıza rağmen bu olay bizi çok yıktı. Belkide olabileceğini düşündüğümüz için çok rahattık.
İlk şoku atlattıktan sonra iyi bir doktor bulmaya karar verdik. Doktorumuz Birgül Sarıkamış bence bu konuda çok başarılı bir kadın. Bin kere de denesem yine ona giderim.
Önce eşimin micro tese ameliyatı olması gerektiğini söyledi. Eğer sperm bulursak gerisi kolay ama bulamazsak bu işi unutun dedi. Ama bir tane bile varda onu ancak biz buluruz dedi. 1 taneden çok daha fazlası bulundu. Doktorumla birbirimize sarılıp hastane odasında ağlayarak zıpladığımızı hiç unutamam.
Ama iş o kadar da kolay değilmiş. İlk tüp bebek denememizde bu işe kesin gözüyle bakarken sonuç negatif çıktı ve ikinci bir yıkım yaşadım. Hemen pes etmicez dedi Birgül Hanım. Hemen 6 ay sonra ikinciyi denedik ve o da negatif sonuçlandı.
Bu seferde bana histereskopi yapıldı. (Neden baştan yapılmadı diyecek olursanız, bi takım kısıtlar var sağlık bakanlığının bu sebeple iki kere denemek durumunda kaldık)
Histereskopiden sonra tüm protokolü baştan aldık. Yeniden yumurta toplandı iğneler onlar bunlar falan. Sonuç = pozitif. Nasıl mutlu olduğumuzu tarif bile edemiyorum . O anın tüm heyecanıyla herkese ilan ettik bu durumu.
8 hafta sonra kalp atışı olmadığını farkettik ve boş gebelik. Bu süreç tam 3 yıl sürdü. Ben çocuk defterini kapattım. Evde kimseye konusunu bile açtırmadım.
Eşimle sürekli seyahatlere çıktık, ikimizde mastera başladık. Sürekli kendimizi farklı alanlarda oyalamaya devam ettik.
Eşim 5. senenin sonunda hadi gel bir kere daha deneyelim dedi. Tatile çıkalım sonra, kış gelsin sonra yaz bitsin sonra diyerek biraz oyaladım ama çok istiyordu. Açıkcası bende en başta hissetmediğim çocuk özlemini de yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. Sanırım biyolojik saat dedikleri bu olsa gerek.
Tüp bebeğe ilk başladığımızda yumurta toplandıktan sonra embriyo olmuş bir yumurtamız vardı buzlukta bekleyen. Gittik Birgül Hanım' a bunu deneyelim bari dedik. Hatta bunca senedir buzlukta bekledi bayatlamışmıdır gibi salak bir soru sorup azar işitmişliğim var kendisinden :).
Kadıköy Şifa hastanesinde, bebek doğduğu zaman hastanenin tüm hoparlörlerinden bir yayın yapılır. Bebek doğdu gibisinden. O anonsu 5 yıl boyunca her duyduğumda gözlerim doldu. Öyle ağlak duygusal biri de değilimdir ama hormonlar insanı biraz etkiliyor sanırım. O anonsun benim için olmasını istedim hep.
Sonunda o bayat :) embriyoyu denedik. 12 gün sonra sonuç = pozitif. Ama bu sefer akıllanmıştım. Öyle deli gibi bi sevinç yaşamadık. Önceki hayal kırıklıklarımızdan heralde. Kimseye söylemedim. Anneme bile.
5 hafta sonra kontrole keseyi görmeye gidip 8. hafta da kalp atışını duyucaktık. 5. haftada doktorum muayene ederken sana çifte süprizim var dedi. Ekrandaki görüntüde çok hızlı hızlı yanıp sönen kımıl kımıl bişey vardı. Kalp atışıymış meğersem. Hani insanın kendine bile itiraf edemediği büyük mutlulukları olur ya. Sanki içinden geçirisen bile bozulacağını sanırsın. Karı koca öyle olduk işte. Aramızda bile konuşmaya korkuyorduk.
İlk evlendiğimizden beri hep bi kızımız olsun istemiştik ama tabikide arsızlık yapmıyacaktım. Cinsiyeti hiç hiç hiç önemli değildi. Günler geçti 3 ay bitti artık ailelere söyledik. Bir gün küçük bir kanamam oldu o kadar korktuk ki apar topar doktora attık kendimizi. Orada bize cinsiyetinin erkek gibi göründüğünü söyledi . Hiç alışveriş yapmayacağım diye kendime söz vermiştim ama eşim çılgın gibi üzerinden yakışıklı yazan bir sürü badi aldı :)
Günler geçti hayatımın en uzun 9 ayı bitti. Testler, ultrasonlar, onlar bunlar derken sonunda onu kucağımıza aldık. Şu anda 6 aylık Allah' a şükür çok sağlıklı bayat bir KIZIM var :) sanırım cinsiyet tahmininde bir yanlış olmuş :)). Sürekli yakışıklı yazan lacivert badilerini giyiyor. Sezeryanla doğum yaptığım için o anonsu hiç duyamadım ama onu ilk kucağıma verdiklerinde dünyanın en güzel şeyini tuttuğumu anladım. 6 yıllık tedavi, iğneler zorluklar o anda bitti. Şu an bile aklımda değil.
Ben çok kereler pes etmiş olsam bile pes etmemek gerekiyormuş. Bişeyi çok istemek bunun için çaba sarfetmek gerekiyormuş. İnternetteki pis bilgilerle kafamızı doldurmayıp her zaman pozitif olmak gerekiyormuş. Bunları çok sonradan öğrendim. Birgül Sarıkamış, Engin Enginsu, Meltem Uygur benim doktorlarım. Onlara olan minnettarlığımı kelimelerle ifade etmem çok zor. Ama en güzeli yıllarca tedavi olduğum yere kucağımda çocuğumla gidip doktorlarımı ziyaret etmem.
Biz evlendikten 6 ay sonra eşimle çocuk denemelerine başlamıştık. Ama hiç bir sonuç alamadık. Doktora göründüğümüzde eşimin azospermi olduğunu öğrendik. Dünya başımıza yıkıldı sandık. O gece o kadar ağlamıştık ki ikimizde çok çaresiz hissettik kendimizi.
Deli gibi çocuk isteyen bir çift olmamamıza rağmen bu olay bizi çok yıktı. Belkide olabileceğini düşündüğümüz için çok rahattık.
İlk şoku atlattıktan sonra iyi bir doktor bulmaya karar verdik. Doktorumuz Birgül Sarıkamış bence bu konuda çok başarılı bir kadın. Bin kere de denesem yine ona giderim.
Önce eşimin micro tese ameliyatı olması gerektiğini söyledi. Eğer sperm bulursak gerisi kolay ama bulamazsak bu işi unutun dedi. Ama bir tane bile varda onu ancak biz buluruz dedi. 1 taneden çok daha fazlası bulundu. Doktorumla birbirimize sarılıp hastane odasında ağlayarak zıpladığımızı hiç unutamam.
Ama iş o kadar da kolay değilmiş. İlk tüp bebek denememizde bu işe kesin gözüyle bakarken sonuç negatif çıktı ve ikinci bir yıkım yaşadım. Hemen pes etmicez dedi Birgül Hanım. Hemen 6 ay sonra ikinciyi denedik ve o da negatif sonuçlandı.
Bu seferde bana histereskopi yapıldı. (Neden baştan yapılmadı diyecek olursanız, bi takım kısıtlar var sağlık bakanlığının bu sebeple iki kere denemek durumunda kaldık)
Histereskopiden sonra tüm protokolü baştan aldık. Yeniden yumurta toplandı iğneler onlar bunlar falan. Sonuç = pozitif. Nasıl mutlu olduğumuzu tarif bile edemiyorum . O anın tüm heyecanıyla herkese ilan ettik bu durumu.
8 hafta sonra kalp atışı olmadığını farkettik ve boş gebelik. Bu süreç tam 3 yıl sürdü. Ben çocuk defterini kapattım. Evde kimseye konusunu bile açtırmadım.
Eşimle sürekli seyahatlere çıktık, ikimizde mastera başladık. Sürekli kendimizi farklı alanlarda oyalamaya devam ettik.
Eşim 5. senenin sonunda hadi gel bir kere daha deneyelim dedi. Tatile çıkalım sonra, kış gelsin sonra yaz bitsin sonra diyerek biraz oyaladım ama çok istiyordu. Açıkcası bende en başta hissetmediğim çocuk özlemini de yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. Sanırım biyolojik saat dedikleri bu olsa gerek.
Tüp bebeğe ilk başladığımızda yumurta toplandıktan sonra embriyo olmuş bir yumurtamız vardı buzlukta bekleyen. Gittik Birgül Hanım' a bunu deneyelim bari dedik. Hatta bunca senedir buzlukta bekledi bayatlamışmıdır gibi salak bir soru sorup azar işitmişliğim var kendisinden :).
Kadıköy Şifa hastanesinde, bebek doğduğu zaman hastanenin tüm hoparlörlerinden bir yayın yapılır. Bebek doğdu gibisinden. O anonsu 5 yıl boyunca her duyduğumda gözlerim doldu. Öyle ağlak duygusal biri de değilimdir ama hormonlar insanı biraz etkiliyor sanırım. O anonsun benim için olmasını istedim hep.
Sonunda o bayat :) embriyoyu denedik. 12 gün sonra sonuç = pozitif. Ama bu sefer akıllanmıştım. Öyle deli gibi bi sevinç yaşamadık. Önceki hayal kırıklıklarımızdan heralde. Kimseye söylemedim. Anneme bile.
5 hafta sonra kontrole keseyi görmeye gidip 8. hafta da kalp atışını duyucaktık. 5. haftada doktorum muayene ederken sana çifte süprizim var dedi. Ekrandaki görüntüde çok hızlı hızlı yanıp sönen kımıl kımıl bişey vardı. Kalp atışıymış meğersem. Hani insanın kendine bile itiraf edemediği büyük mutlulukları olur ya. Sanki içinden geçirisen bile bozulacağını sanırsın. Karı koca öyle olduk işte. Aramızda bile konuşmaya korkuyorduk.
İlk evlendiğimizden beri hep bi kızımız olsun istemiştik ama tabikide arsızlık yapmıyacaktım. Cinsiyeti hiç hiç hiç önemli değildi. Günler geçti 3 ay bitti artık ailelere söyledik. Bir gün küçük bir kanamam oldu o kadar korktuk ki apar topar doktora attık kendimizi. Orada bize cinsiyetinin erkek gibi göründüğünü söyledi . Hiç alışveriş yapmayacağım diye kendime söz vermiştim ama eşim çılgın gibi üzerinden yakışıklı yazan bir sürü badi aldı :)
Günler geçti hayatımın en uzun 9 ayı bitti. Testler, ultrasonlar, onlar bunlar derken sonunda onu kucağımıza aldık. Şu anda 6 aylık Allah' a şükür çok sağlıklı bayat bir KIZIM var :) sanırım cinsiyet tahmininde bir yanlış olmuş :)). Sürekli yakışıklı yazan lacivert badilerini giyiyor. Sezeryanla doğum yaptığım için o anonsu hiç duyamadım ama onu ilk kucağıma verdiklerinde dünyanın en güzel şeyini tuttuğumu anladım. 6 yıllık tedavi, iğneler zorluklar o anda bitti. Şu an bile aklımda değil.
Ben çok kereler pes etmiş olsam bile pes etmemek gerekiyormuş. Bişeyi çok istemek bunun için çaba sarfetmek gerekiyormuş. İnternetteki pis bilgilerle kafamızı doldurmayıp her zaman pozitif olmak gerekiyormuş. Bunları çok sonradan öğrendim. Birgül Sarıkamış, Engin Enginsu, Meltem Uygur benim doktorlarım. Onlara olan minnettarlığımı kelimelerle ifade etmem çok zor. Ama en güzeli yıllarca tedavi olduğum yere kucağımda çocuğumla gidip doktorlarımı ziyaret etmem.