gençken,arkadaşlarımızı dost sanarken,hızla yürüyen yıllarda,pirinci taşlarından ayıklar gibi atıyorsunuz hayatınızdan tek tek olmadı,bir daha kontrol ediyorsunuz.evet gençken anlıyamadığımız bize ne kadar zarar verdiklerini farkedemediklerimiz
onlar için ikaz da etseler tınmadığımız,omuz silktiğimiz..yıllarda...
bakıyoruz evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuşuz.yeni yeni bir çok arkadaş daha,her şeyi paylaşabileceğimizi sandığımız,hayatımızın içine giriveriyorlar.sanıyoruz ki dostumuz,sıkıntımızı alıp rahatlatacaklar.sanıyoruz ki
sadece onlarda kalacak sırlarınız...
en çok ta kaynana,elti,görümce anlatılırdı ya.bilmeden hâla anlatırdık. anlatılanlar dolaşırken etrafta nereden duyulmuş bu laflar diye şaşar,toz kondurmazdık.zaman geçtikçe,canımız yandıkça,yoklarsa zor zamanlarda yanımızda,anlardık kim dost kim değil.
başlarız ayıklamaya dost sandığımız aslında arkadaşlarımızı...sanırım uzun sürerdi...geç fark ettim gözlük takma zamanı gelmiş...takınca gördüm irili ufaklı bir sürü taş,geç bile kalmışım..ayıklamak için.
öyleleri vardı ki aralarında yıllarca,bıkmadan birbirimize çiçeklere baktığımız gibi suladığımız,otlarını temizlediğimiz,bir yaprağına bile kıyamadığımız iyi ve kötü günde koklaşıp ağlaştığımız...gözlük bile takmaya gerek olmayan...onlar kaldı..
artık lüzumsuz,sırtımızda taşımaya değmeyen arkadaşa ne gerek var...az olsun ama öz olsun,ayıkla pirincin taşını gitsin...dedim ayıkladım gittiler...
yeşilimin anılarından duyguları
hayırlı cumalar hepimize...