Biz kimdik, nasil sindirildik, bugün medeniyetin besigi oldugunu söyleyenler aslinda kim?
Belki yazi uzun gelecek ve bir cogunuz okumayacak ama en azindan aslinda kim oldugunuzu hatirlamak icin okuyun!
Ortacag Avrupasinda, banyo yapmanin yasak ve tehlikeli oldugunu bir cocugunuz biliyorsunuzdur?
O dönemlerde Osmanli Saraylarina gelen elciler sayesinde Avrupa, banyo yapmayi yeni yeni taniyordu.
Iste o dönemdeki elci ve esirlerin ifadelerinden bir kac kesit!
"Türklerin bize hakli olarak yönelttikleri tenkitlerin baslicasi, kirli olusumuzdur. İspanya'da ömrü boyunca iki kere yıkanmis hiçbir kadin ve erkek yoktur. Türk hamamlarinda cok su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan hiç bir şehir yoktur, her sokakta muhakkak bir çeşmeye rastlanır."
Bu ifadeler Kaptan-ı Derya Sinan Paşanın yanında kölelikten en bilgili ve gözde hekimleri arasına yükselen İspanyol Pedro nun "Kânunî Devrinde İstanbul" kitabinda yer almaktadir.
O dönemlerde banyo yapmak cok tehlikeli görülürdü.
Jean de Renoe adlıbir doktor "Ellerinizi yıkayabilirsiniz. Ayaklarınızı da yıkamanızda bir mahzur yoktur. Fakat başa su sürmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalıdır ki başa sürülen su, her türlü derdin kaynağıdır." diyordu.
Theophrashe Renaudot da bir kitabında aynı konuya temas etmişti:
"Doktorlar tavsiye etmedikçe banyo yapmak sadece lüzumsuz bir hareket değil, tehlikelidir de… En büyük zararı da müstakbel annelerin karınlarındaki hayat meyvelerini yok etmesidir."
Aziz Francis ise; "Yıkanmamış vücut dindarlığın işaretidir." diyoyrdu.
M. de Thevenot 1665 yılında Paris'te yayınladığı " Relation d'un voyage fait an Levant" isimli eserinde, "Türkler çok yaşarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki böbrek hastalıkları ve daha bir sürü tehlikeli hastalıkların hiçbirini bilmezler. Öyle zannediyorum ki, Türklerin bu mükemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. Çünkü az yemek yerler, avrupalılar gibi karma karışık şeyler yemezler ve daima idman yaparlar." der.
Uzun yıllar ülkemizde kalan bir başka seyyah Edmondo de Amicis, 1883 yılında Paris'te yayınladığı "Constantinople" isimli eserinde temizlikle ilgili olarak Türkler hakkında şunları yazar:
"Yüzler, eller, ayaklar tertemiz, yamalı kıyafet pek az ve hele kirlisi hemen hiç yok…"
İşte su dan bu denli korkulduğu dönemde Avrupa toplumunda pislik almış başını gidiyordu. Öyle ki uzun süredir yıkanmayan, hatta silinip temizlenmeyen insanlar, üzerlerindeki pis kokuyu örtmek için ağır parfümler kullanıyorlardı.
Bunlari az cok biliyorsunuzdur. Peki Avrupali kadinlarin kullandigi kabarik elbiselerin ve parfüm siselerinin nedenini biliyor musunuz?
Bu elbiselerin giyilme sebebi, yürürken ve ayakta tuvalet ihtiyacini karsilamakti.
Avrupali kadinlar, bu elbiselerle kolaylikla yürürken bile kücük tuvaletini yapabiliyor, sürekli elinde gezdirdigi parfüm sisesi ilede olusan o pis kokuyu gizlemeye calisiyordu!
Halk ise tuvaletlerini yapar ve evlerinin penceresinden sokaga firlatirlardi!
Osmanli tarafindan gönderilen elciler, dönüslerinde, Avrupa krallarinin vahsi birer hayvan gibi koktugundan ve saraylarinda da agir bir koku hakim oldugundan bahsetmistir.
Avrupada bunlar olurken, Türkler de ise sehrin her yani hamam, cesme, sebillerle doluydu, temizlik en önemli seydi.
Simdi medeniyetin besigi oldugunu söyleyen Avrupa iste bu durumdaydi!
Avrupalilar bugünlerine hep sömürü ile gelmislerdir!
Yerealti ve yerüstü zenginleri sömürdükleri gibi ilimleri,kültürleride sömürerek, aslinda baskalarina ait olan seyleri kendilerininmis gibi yansitmislardir.
Bugün Türkler icin " barbar" yakistirmasinda bulunan avrupanin gecmisi, kafatasi kuleleri ile doludur.
Bir Afrikali söyle demistir " onlar topraklarimiza ayak bastiginda, bizim ayaklarimizin altinda zengin topraklarimiz, onlarin elinde de incil vardi, gittikleri zaman ise, bizim elimizde incil, onlarinkinde ise bizim zenginliklerimiz vardi!"
Kim olduklarini ve kim oldugumuzu unutturmalarina asla izin vermemeliyiz!
Belki yazi uzun gelecek ve bir cogunuz okumayacak ama en azindan aslinda kim oldugunuzu hatirlamak icin okuyun!
Ortacag Avrupasinda, banyo yapmanin yasak ve tehlikeli oldugunu bir cocugunuz biliyorsunuzdur?
O dönemlerde Osmanli Saraylarina gelen elciler sayesinde Avrupa, banyo yapmayi yeni yeni taniyordu.
Iste o dönemdeki elci ve esirlerin ifadelerinden bir kac kesit!
"Türklerin bize hakli olarak yönelttikleri tenkitlerin baslicasi, kirli olusumuzdur. İspanya'da ömrü boyunca iki kere yıkanmis hiçbir kadin ve erkek yoktur. Türk hamamlarinda cok su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan hiç bir şehir yoktur, her sokakta muhakkak bir çeşmeye rastlanır."
Bu ifadeler Kaptan-ı Derya Sinan Paşanın yanında kölelikten en bilgili ve gözde hekimleri arasına yükselen İspanyol Pedro nun "Kânunî Devrinde İstanbul" kitabinda yer almaktadir.
O dönemlerde banyo yapmak cok tehlikeli görülürdü.
Jean de Renoe adlıbir doktor "Ellerinizi yıkayabilirsiniz. Ayaklarınızı da yıkamanızda bir mahzur yoktur. Fakat başa su sürmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalıdır ki başa sürülen su, her türlü derdin kaynağıdır." diyordu.
Theophrashe Renaudot da bir kitabında aynı konuya temas etmişti:
"Doktorlar tavsiye etmedikçe banyo yapmak sadece lüzumsuz bir hareket değil, tehlikelidir de… En büyük zararı da müstakbel annelerin karınlarındaki hayat meyvelerini yok etmesidir."
Aziz Francis ise; "Yıkanmamış vücut dindarlığın işaretidir." diyoyrdu.
M. de Thevenot 1665 yılında Paris'te yayınladığı " Relation d'un voyage fait an Levant" isimli eserinde, "Türkler çok yaşarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki böbrek hastalıkları ve daha bir sürü tehlikeli hastalıkların hiçbirini bilmezler. Öyle zannediyorum ki, Türklerin bu mükemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. Çünkü az yemek yerler, avrupalılar gibi karma karışık şeyler yemezler ve daima idman yaparlar." der.
Uzun yıllar ülkemizde kalan bir başka seyyah Edmondo de Amicis, 1883 yılında Paris'te yayınladığı "Constantinople" isimli eserinde temizlikle ilgili olarak Türkler hakkında şunları yazar:
"Yüzler, eller, ayaklar tertemiz, yamalı kıyafet pek az ve hele kirlisi hemen hiç yok…"
İşte su dan bu denli korkulduğu dönemde Avrupa toplumunda pislik almış başını gidiyordu. Öyle ki uzun süredir yıkanmayan, hatta silinip temizlenmeyen insanlar, üzerlerindeki pis kokuyu örtmek için ağır parfümler kullanıyorlardı.
Bunlari az cok biliyorsunuzdur. Peki Avrupali kadinlarin kullandigi kabarik elbiselerin ve parfüm siselerinin nedenini biliyor musunuz?
Bu elbiselerin giyilme sebebi, yürürken ve ayakta tuvalet ihtiyacini karsilamakti.
Avrupali kadinlar, bu elbiselerle kolaylikla yürürken bile kücük tuvaletini yapabiliyor, sürekli elinde gezdirdigi parfüm sisesi ilede olusan o pis kokuyu gizlemeye calisiyordu!
Halk ise tuvaletlerini yapar ve evlerinin penceresinden sokaga firlatirlardi!
Osmanli tarafindan gönderilen elciler, dönüslerinde, Avrupa krallarinin vahsi birer hayvan gibi koktugundan ve saraylarinda da agir bir koku hakim oldugundan bahsetmistir.
Avrupada bunlar olurken, Türkler de ise sehrin her yani hamam, cesme, sebillerle doluydu, temizlik en önemli seydi.
Simdi medeniyetin besigi oldugunu söyleyen Avrupa iste bu durumdaydi!
Avrupalilar bugünlerine hep sömürü ile gelmislerdir!
Yerealti ve yerüstü zenginleri sömürdükleri gibi ilimleri,kültürleride sömürerek, aslinda baskalarina ait olan seyleri kendilerininmis gibi yansitmislardir.
Bugün Türkler icin " barbar" yakistirmasinda bulunan avrupanin gecmisi, kafatasi kuleleri ile doludur.
Bir Afrikali söyle demistir " onlar topraklarimiza ayak bastiginda, bizim ayaklarimizin altinda zengin topraklarimiz, onlarin elinde de incil vardi, gittikleri zaman ise, bizim elimizde incil, onlarinkinde ise bizim zenginliklerimiz vardi!"
Kim olduklarini ve kim oldugumuzu unutturmalarina asla izin vermemeliyiz!
Son düzenleme: