]
AVUÇLARIMIZDAN SADECE KAYAN ZAMAN
Zaman akıp geçiyor sağımdan ve solumdan.
O kadar hızlı ki, yüzümde hissediyorum rüzgârını.
Bazen üşütüyor, bazen dağıtıyor, bazen de topluyoriçimi.
Kimi zaman sendeletiyor, kimi zaman da hiç farkında
olmadan sürüklüyor beni faaliyetler içine.
Yani öylece gelip geçmiyor buralardan.
O kadar çok şeyi alıp götürüyor ki... Bu hıza inat
durup bekliyorum hayatın içinde.
Bu kadar koşanları görünce ve koşarken birçok şeyi
erteleyenleri fark ettiğimden beri yapıyorum bunu.
Oyun oynayamayan çocuklar, gülemeyen büyükler var bu
koşuda. Ben sonuncu olmaya karar veriyorum.
Dünyanın, etrafımda döndüğünü fark etmek istiyorum.
Oturmuş bekliyorum bir köşede, sabırla.
Duvar takvimimin sayfaları bitti. Yenisini taktım.
Bu böyle sürüp gidecek; tekrar bitecek ve ben yine
yenisini takacağım.
Kendi ellerimle kopardığım takvim sayfalarına
kızıyorum, “Koparmasaydım” diye. Sonra hâlime
gülüyorum, sanki sayfaları koparmasam günler
geçmeyecek. Ben her yıl günlerin bu kadar çabuk
geçmesine üzüleceğim. Onlarsa, bana aldırmadan hep
geçip gidecek.
Bakıyorum da hiç kimse, hiçbir şey eski hâliyle yok
yeni zamanda. Hayatı tutmak ne mümkün. Hani şair “Ne
içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında” diyor ya...
Köşe başlarında bekliyorum. Hangi işin elinden tutsam,
ya o beni bırakıyor ilgilenmediğimden ya da ben
bırakıyorum sıkıldığımdan.
Ruhumdan habersiz bambaşka diyarlarda, bambaşka
hayatları aynı fon müziği eşliğinde yaşıyorum.
Öylece her şeyin ortasında kalakalıyorum. Bu hengâmede
her yeni yılda sevinip havalara uçuyorum. Ertesi sabah
kalkınca, her şey seyrinde devam ediyor. Bu defa
şaşırıyorum.
Ben neden bu kadar çok sevindim ki?
“Yaşasınlar” eşliğinde ömrümden giden bir yılı
devirirken, zamana olan hıncımdan mı “Olllllley” tarzı
nidalar yükseliyor dilimden?
Yeni bir yıl için yazılan yazıları okuyorum. Hepsi yeni
bir hayat, iyi dilekler, mutluluklar ve en önemlisi
yeni başlangıçlar temenni ediyor.
Yeni yıl, yeni bir başlangıç olsun, diyorlar. Ama nafile, o da olmuyor.
Zira saat gece 12 olunca, bir önceki yılda
yaşadıklarımdan ders alıp, yeni yıla farklı bir şekilde
tasarladığım hareketlerle başlamıyorum.
O kadar iyi dilek havada kalıyor.
***
Arada durmak lâzım, biraz soluklanmak…
Yavaş yavaş hareket etmek...
Yaşamak lazım. Yani yaşar gibi yapmamak.
Eğer bu kadar hızlı eskiyorsa zaman ve biz. Her şeyi
hızla tüketiyorsak, sevdiklerimiz hiç ummadığımız anda
ve zamanda kayıp gidiyorsa avuçlarımızdan, öyleyse
sevdiklerimiz için biz yavaşlayalım.
Çünkü bir an geliyor, elimizi attığımız her cebimizden
bir “keşke” çıkıyor. Geçmişin arkasından el sallamaksa
kaderimiz, yeniye de yenice; ama farkında olarak
başlamak gerek. “
Bizden artık bir şey olmaz” diyenlerdenseniz,“
İnsanlar ayaklarının altındaki hazineyi görmezler. Neden biliyor musun?
Çünkü insanlar mucizeye inanmazlar” demek düşüyor.Alıntı.:a015:yerimseniben
AVUÇLARIMIZDAN SADECE KAYAN ZAMAN
Zaman akıp geçiyor sağımdan ve solumdan.
O kadar hızlı ki, yüzümde hissediyorum rüzgârını.
Bazen üşütüyor, bazen dağıtıyor, bazen de topluyoriçimi.
Kimi zaman sendeletiyor, kimi zaman da hiç farkında
olmadan sürüklüyor beni faaliyetler içine.
Yani öylece gelip geçmiyor buralardan.
O kadar çok şeyi alıp götürüyor ki... Bu hıza inat
durup bekliyorum hayatın içinde.
Bu kadar koşanları görünce ve koşarken birçok şeyi
erteleyenleri fark ettiğimden beri yapıyorum bunu.
Oyun oynayamayan çocuklar, gülemeyen büyükler var bu
koşuda. Ben sonuncu olmaya karar veriyorum.
Dünyanın, etrafımda döndüğünü fark etmek istiyorum.
Oturmuş bekliyorum bir köşede, sabırla.
Duvar takvimimin sayfaları bitti. Yenisini taktım.
Bu böyle sürüp gidecek; tekrar bitecek ve ben yine
yenisini takacağım.
Kendi ellerimle kopardığım takvim sayfalarına
kızıyorum, “Koparmasaydım” diye. Sonra hâlime
gülüyorum, sanki sayfaları koparmasam günler
geçmeyecek. Ben her yıl günlerin bu kadar çabuk
geçmesine üzüleceğim. Onlarsa, bana aldırmadan hep
geçip gidecek.
Bakıyorum da hiç kimse, hiçbir şey eski hâliyle yok
yeni zamanda. Hayatı tutmak ne mümkün. Hani şair “Ne
içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında” diyor ya...
Köşe başlarında bekliyorum. Hangi işin elinden tutsam,
ya o beni bırakıyor ilgilenmediğimden ya da ben
bırakıyorum sıkıldığımdan.
Ruhumdan habersiz bambaşka diyarlarda, bambaşka
hayatları aynı fon müziği eşliğinde yaşıyorum.
Öylece her şeyin ortasında kalakalıyorum. Bu hengâmede
her yeni yılda sevinip havalara uçuyorum. Ertesi sabah
kalkınca, her şey seyrinde devam ediyor. Bu defa
şaşırıyorum.
Ben neden bu kadar çok sevindim ki?
“Yaşasınlar” eşliğinde ömrümden giden bir yılı
devirirken, zamana olan hıncımdan mı “Olllllley” tarzı
nidalar yükseliyor dilimden?
Yeni bir yıl için yazılan yazıları okuyorum. Hepsi yeni
bir hayat, iyi dilekler, mutluluklar ve en önemlisi
yeni başlangıçlar temenni ediyor.
Yeni yıl, yeni bir başlangıç olsun, diyorlar. Ama nafile, o da olmuyor.
Zira saat gece 12 olunca, bir önceki yılda
yaşadıklarımdan ders alıp, yeni yıla farklı bir şekilde
tasarladığım hareketlerle başlamıyorum.
O kadar iyi dilek havada kalıyor.
***
Arada durmak lâzım, biraz soluklanmak…
Yavaş yavaş hareket etmek...
Yaşamak lazım. Yani yaşar gibi yapmamak.
Eğer bu kadar hızlı eskiyorsa zaman ve biz. Her şeyi
hızla tüketiyorsak, sevdiklerimiz hiç ummadığımız anda
ve zamanda kayıp gidiyorsa avuçlarımızdan, öyleyse
sevdiklerimiz için biz yavaşlayalım.
Çünkü bir an geliyor, elimizi attığımız her cebimizden
bir “keşke” çıkıyor. Geçmişin arkasından el sallamaksa
kaderimiz, yeniye de yenice; ama farkında olarak
başlamak gerek. “
Bizden artık bir şey olmaz” diyenlerdenseniz,“
İnsanlar ayaklarının altındaki hazineyi görmezler. Neden biliyor musun?
Çünkü insanlar mucizeye inanmazlar” demek düşüyor.Alıntı.:a015:yerimseniben