Audrey Hepburn

Audrey&
 
topiğin hayırlı olsun okypete a.s.

çok hoş bi bayan, çok masum bi güzellik, özellikle gözlerine bayıldım..gamyoncuiremsu
 


Sağolsun Kazen ricamı geri çevirmedi, sizlere bu güzel görüntüleri paylaşmak için yeni bölüm açtı.

Eski, yeni sanatçıları bu bölümde fotoğraflarıyla anıp yorumlarız

Burayı çok beğendim için isim annesi benim....
"Fotograflarla Eski Anılar Yeni Düşler" bilmem beğendiniz mi?


çok güzel olmuş. harika yeşilim. beğenmez olur muyum. kazenede çok teşekkür ederim.

"Fotograflarla Eski Anılar Yeni Düşler"
ne kadar güzel bir başlık. bayıldım. tekrar teşekkür ederim...
 
topiğin hayırlı olsun okypete a.s.

çok hoş bi bayan, çok masum bi güzellik, özellikle gözlerine bayıldım..gamyoncuiremsu

sağol canım. bende çok beğenirim. bir o kadarda yetenekli bir aktristti...roma tatili ,my fair lady,harp ve sulh, filmleri muhteşemdir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Hepburn ile ilgili ilginç bir ayrıntı:bale öğretmeni Marie Rambertin audreyin boyunun uzun olmasından dolayı (1.67)balede kariyer edinemeyeceğini ve şansını sinemada kullanmasını tavsiye etmesi üzerine Hepburn sinemaya yöneldi.

tiyatroda müzikallerde rol alan Hepburnun büyük ekrandaki ilk rolü ingiliz filmi One Wild Oattı.filmde bir resepsiyonisti canlandırdı.
daha sonra Young Wives' Tale, Laughter in Paradise, The Lavender Hill Mob, and Monte Carlo Baby gibi filmlerde ufak rollerde yer aldı.

Kasım 1951de Broadwaydeki Fulton Tiyatrosunda başrolünde yer aldığı Gigi oyunu 219 kez sahnelenerek rekor kırdı.

Başrolünde yer aldığı ilk filmi Roman Holidayde yapımcılar Elizabeth Taylor'ı oynatmak istedi fakat yönetmen William Wyler,Hepburn'un ekran testindeki yeteneğine hayran kaldığı için rol Hepburna verildi.Yönetmenin ekran testiyle ilgili söyledikleri:"aradığım herşey onda vardı:masumiyet,yetenek ve cazibe.ayrıca o çok komikti."

alıntı
 
Öteki Audrey Hepburn

Oğlu, ölümünden 10 yıl sonra Audrey Hepburn'ü yazdı: Hep hüzünlüydü. Bize, savaş yıllarında açlığını unutmak için yataktan çıkmadığını anlatırdı

AP - SANTA MONICA - Sinema dünyasının gelmiş geçmiş en güzel kadını olarak
anılan Audrey Hepburn'ün ölümünün üzerinden 10 yıl geçti, ancak o 'Roman Holiday'deki (Roma Tatili) Prenses Anne, 'My Fair Lady'deki (Benim Tatlı Meleğim)
Eliza Doolittle olarak hafızalardaki yerini koruyor. Dik yürüyüşü, bir kuğuyu andıran boynu ve zarafetiyle kendine sonsuz güvenen, iç huzuru bulmuş bir kadın portresi çizse de, oğlu Sean Hepburn Ferrer onu bambaşka biri olarak anımsıyor; her daim hüzünlü ve hiçbir zaman kendinden emin olmayan bir kadın...
"Sık sık çocukluğunu, Alman orduları Hollanda'yı işgal ettiklerinde hissettiği korkuyu hatırlardı. Yiyecek başka bir şey olmadığından köpek maması yiyen ağabeylerini anlatırdı bizlere... Un olmadığından bezelyeden yapılan yeşil ekmekleri ve açlığını unutmak için günler boyu yataktan çıkmadığını..." diyor Ferrer, annesini anlattığı kitabı 'Audrey Hepburn, an Elegant Spirit'te (Audrey Hepburn, Zarif Bir Ruh).


Babası, ünlü olunca aramış
O henüz altı yaşındayken evi terk eden ve 20 yıl sonra artık uluslararası bir şöhret olduğunda yeniden gördüğü babasının yokluğu da Hepburn'ü derinden etkilemiş.
"Korkunun üstesinden gelmeden cesaretin ne olduğunu bilemezsiniz, acıyı tatmadan mutluluğun değerini anlayamazsınız" yorumunu yapıyor kitabında Audrey Hepburn-Mel Ferrer çiftinin tek oğlu Sean Ferrer.
Ona göre annesinin 'yaşam senaryosu' üç bölümdü: Oyunculuk kariyeri, oğulları (ıtalyan Andrea Dotti'den de bir oğlu vardı) ve UNICEF çalışmaları.
Ferrer, "Çocukluğunuzda yaşadığınız olaylar izler bırakır. Büyüdüğünüzde geçmişi mantığınızla kavrayabilirsiniz ama üzerinize sinmiş hüznü atmanız mümkün değil. Annem yaşadıkları yüzünden zordaki çocuklara yardım etmek gereğine inanırdı. Yalnız bir tas çorba ya da vitamin verip değil, onları fiziksel olduğu kadar duygusal açıdan da korumak gerektiğini düşünürdü" diyor.
43 yaşındaki yapımcı Ferrer, kitabında Hepburn'ün 1929'da Brüksel'de başlayan mutsuz çocukluğundan, mide kanserinden ölümüne kadar ünlü yıldızın hayatını anlatıyor. "Öldüğünde kızgın değildi, sadece tekrar ameliyat edilemediği için hayal kırıklığına uğramıştı" diyor Ferrer ve ekliyor: "Ona göre ölüm yaşamın doğal bir parçasıydı"

kaynak:radikal
 
3660vk8.jpg


--------------------------------------------------------------------------------

Love in the Afternoon(1957)
Frank Flanning karakterini oynaması için ilk Cary Grant’e teklif götürüldü fakat Hepburn ile aralarında yaş farkı olduğu için bu tekliften vazgeçildi.
Audrey Hepburn (Ariane) ve Maurice Chevalier'ın (Claude) canlandırdıkları karakterlerin ismi senaristin ( Claude Anet) ad ve soyadından oluşuyor.
Arım Balım Pteğim bu filmin yeşilçam versiyonu



2472sv0.jpg
 
X