- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 358
- 45
Aşk kadar güçlü bir şeye hükmetmeye hiçbir şeyin gücü yetmiyor. Nasıl yetsin ki, siz ona aşık olduğunuzda gerçeklerin çok üstünde bir yerde, başka bir boyutta iletişim kuruyorsunuz sevdiğinizle. Bu sihirli dönem devam ettiği sürece de büyülü bir alemde doludizgin gidiyorsunuz! Ve bazen de aşkı kendimiz yaratıyor, kendi içimizde yaşıyoruz…
Yüzyılımızda neredeyse özel hayatımızı yönlendiren internet aşklarından bahsetmek istiyorum, zira internet sayesinde aşka ulaşmanın kestirme yolunu bulduk ya!
İçinizin kıpır kıpır olduğu ve aşka özlem duyduğunuz bir döneme rast geldiyse yandınız!
Yıldırım aşkı!
Bir de bakıyorsunuz aynı dilde konuşuluyor, aynı duygusal açlık paylaşılıyor, işte bu diyorsunuz…
Hele aşkınızın kahramanı uzaklardaysa, işin içine özlem de girince Romeo Jülyet misali ulaşılmazlıkla besleniyor aşkınız ve göğün yedinci katından bakıyorsunuz aşağılardaki sefil dünyaya!
Zira sanal dünyada göremediğimiz ama hissetmeye can attığımız biriyle iletişim kurduğumuzda onu hayalimizde yeniden yaratıp idealimizdeki sevgiliye dönüştürüyoruz.
Orada herkes güzel,herkes açık sözlü, herkes kusursuz ve herkes kendisini mutlu edecek bir beraberliğin özlemi içinde, duygu yüklü yüreği aşık olmaya hazır.
Aslında sanal aşkımız günlük hayatımızın birçok sorunundan bizi uzak tuttuğu sürece bence bir sakıncası da olmamalı.
Ama bu ani elektriklenme bazen kısa devre yapıp sigortayı attırabiliyor.
Herkesten farklı algıladığınız bir erkek (ya da kadın) gerçek hayatta karşınıza çıktığında, en iyi ihtimalle ilk seferde, daha fenası da birkaç buluşmadan sonra bir de bakıyorsunuz sinir olduğunuz özelliklere sahip. Sigortalar atıveriyor o zaman. Nerede kaldı o büyük aşk, özlemler, içerdeki kıpırtılar?
Diyelim ki görüşmeye başladık ama olmuyor... Hoşunuza gitmeyen özellikleri nedeniyle adamcağızı, aşkınızı katletmekle bir güzel suçlarız da, aslında çoğu kez o neye uğradığını bile anlayamaz.
Öyle ya onu sanal alemdeki görünümüyle, verdiği bilgileriyle ve oynamak zorunda olduğu rolle tanımakla yetinmemiş bir de düşlerimizde besleyip büyütüp idealimizdeki erkekle özdeşleştirmişizdir de haberi bile olmamıştır.
Oysa birlikte ne heyecanlar yaşadık, neler düşledik…
Aslında sigortaların atmaması için en iyisi, yıldırım aşkını doğduğu çerçeveye hapsetmektir. Çünkü o çerçeve dışına çıkardığımızda yüzde doksan ihtimalle “merhaba yanılgı, merhaba hüzün “ diyeceğiz.
Ya da peşin peşin o yere göğe koyamadığımız adamın bir ilah olmayıp herkes gibi kendine özgü alışkanlıkları, zayıflıkları ve beklentileri olabileceğini kabul etmeliyiz.
Kuşkusuz o da hayalindeki ideal kadını bulacağını sanarak karşımıza çıkmıştır.
Belki ideal sevgiliyi önce kendi varlığımızda yaratarak işe başlamalı ve yanı başımızdaki “Mavi Kuş”u görmeliyiz!
Asla sanal aşklara sözüm yok, istisnalar kaideyi bozmuyor. Sadece ya gerçekçi olup riskleri göz ardı etmeyelim doludizgin üstüne üstüne gidelim, ya da bu aşkı bir düş gibi yaşayalım!
Yoksa kimilerinin yaptığı gibi sanal aşkların silinmesi (harcanması) da çok kolay. Olmadı bas delete seçeneğine ya da onu bloke et yenisine bak… dene… baştan başla…
Benim kastettiğim bu değil elbette.
Bunun getirisi sığ ilişkiler ve nasırlaşmış bir gönüldür!
Yani aşık olma şansının artık elden gitmiş olması, Mavi Kuş’un dönmemek üzere uçup gitmesi…
sevgilera.s.
alıntıdır
Yüzyılımızda neredeyse özel hayatımızı yönlendiren internet aşklarından bahsetmek istiyorum, zira internet sayesinde aşka ulaşmanın kestirme yolunu bulduk ya!
İçinizin kıpır kıpır olduğu ve aşka özlem duyduğunuz bir döneme rast geldiyse yandınız!
Yıldırım aşkı!
Bir de bakıyorsunuz aynı dilde konuşuluyor, aynı duygusal açlık paylaşılıyor, işte bu diyorsunuz…
Hele aşkınızın kahramanı uzaklardaysa, işin içine özlem de girince Romeo Jülyet misali ulaşılmazlıkla besleniyor aşkınız ve göğün yedinci katından bakıyorsunuz aşağılardaki sefil dünyaya!
Zira sanal dünyada göremediğimiz ama hissetmeye can attığımız biriyle iletişim kurduğumuzda onu hayalimizde yeniden yaratıp idealimizdeki sevgiliye dönüştürüyoruz.
Orada herkes güzel,herkes açık sözlü, herkes kusursuz ve herkes kendisini mutlu edecek bir beraberliğin özlemi içinde, duygu yüklü yüreği aşık olmaya hazır.
Aslında sanal aşkımız günlük hayatımızın birçok sorunundan bizi uzak tuttuğu sürece bence bir sakıncası da olmamalı.
Ama bu ani elektriklenme bazen kısa devre yapıp sigortayı attırabiliyor.
Herkesten farklı algıladığınız bir erkek (ya da kadın) gerçek hayatta karşınıza çıktığında, en iyi ihtimalle ilk seferde, daha fenası da birkaç buluşmadan sonra bir de bakıyorsunuz sinir olduğunuz özelliklere sahip. Sigortalar atıveriyor o zaman. Nerede kaldı o büyük aşk, özlemler, içerdeki kıpırtılar?
Diyelim ki görüşmeye başladık ama olmuyor... Hoşunuza gitmeyen özellikleri nedeniyle adamcağızı, aşkınızı katletmekle bir güzel suçlarız da, aslında çoğu kez o neye uğradığını bile anlayamaz.
Öyle ya onu sanal alemdeki görünümüyle, verdiği bilgileriyle ve oynamak zorunda olduğu rolle tanımakla yetinmemiş bir de düşlerimizde besleyip büyütüp idealimizdeki erkekle özdeşleştirmişizdir de haberi bile olmamıştır.
Oysa birlikte ne heyecanlar yaşadık, neler düşledik…
Aslında sigortaların atmaması için en iyisi, yıldırım aşkını doğduğu çerçeveye hapsetmektir. Çünkü o çerçeve dışına çıkardığımızda yüzde doksan ihtimalle “merhaba yanılgı, merhaba hüzün “ diyeceğiz.
Ya da peşin peşin o yere göğe koyamadığımız adamın bir ilah olmayıp herkes gibi kendine özgü alışkanlıkları, zayıflıkları ve beklentileri olabileceğini kabul etmeliyiz.
Kuşkusuz o da hayalindeki ideal kadını bulacağını sanarak karşımıza çıkmıştır.
Belki ideal sevgiliyi önce kendi varlığımızda yaratarak işe başlamalı ve yanı başımızdaki “Mavi Kuş”u görmeliyiz!
Asla sanal aşklara sözüm yok, istisnalar kaideyi bozmuyor. Sadece ya gerçekçi olup riskleri göz ardı etmeyelim doludizgin üstüne üstüne gidelim, ya da bu aşkı bir düş gibi yaşayalım!
Yoksa kimilerinin yaptığı gibi sanal aşkların silinmesi (harcanması) da çok kolay. Olmadı bas delete seçeneğine ya da onu bloke et yenisine bak… dene… baştan başla…
Benim kastettiğim bu değil elbette.
Bunun getirisi sığ ilişkiler ve nasırlaşmış bir gönüldür!
Yani aşık olma şansının artık elden gitmiş olması, Mavi Kuş’un dönmemek üzere uçup gitmesi…
sevgilera.s.
alıntıdır